Ümit KIVANÇ
Ne mi bu? Başlıkta yerimiz dar, izah edemiyoruz: Alınyazımız.
CHP Kurultayı’nda Divan Başkanı seçilen Özlem Çerçioğlu, “İstanbul Sözleşmesi’nin yanındayız,” demiş. O halde sıkıntı yok. Çağdaşlık tamam, bilim tamam, aydınlık tamam. Kendisi, Afrin’e atılacak bombaya isim yazdırmayı kendisi için münasip görmüş politikacı. Tarihe böyle geçmek istemiş. Kimileri CHP’ye kızdı, “Bombaya adını yazdıranı divan başkanı yaptınız!” diye. Deveye boynun eğri demek… Üstelik yalnız adını değil, seçmen oyuyla edindiği makamı da oraya nakşettirmişken. Yahu ilaç için, tek kişi çıkıp, “N’apıyorsun hanımefendi!” mi demiş? Aksine, mükâfat bâbından divan başkanı yapmışlar.
Ayasofya’nın mukaddes bir manevî silah olarak, raf ömrü dolmuş olsa da şânından yitirmemiş ata yadigârı gerçek silah elde, kılıç göstererek milletimize armağan edilişi ortaya koydu ki, Türk’ün Cihan Hakimiyeti Mefkûresi’ne her zaman olduğundan daha yakınız. Şu salgın kısıtlamaları geçsin, vuracağız harita yukarı, artık kaç saatte varırsak. “Müslüman, namaz kılan Türk’tür” diyen ırkçı kibir tanrısını Bilgeler Kağanı yapsalar, kaftanlar giydirip ordunun yanında tahtırevanla taşısalar. Gün böyle muhteşem tiplerin günü. Sırf yüzüklerin efendisi eksik. Böyle tipler kudretliye yaranma seansında teklerler, ego fazlası yüzünden. Ondandır.
Muktedire yaranma, gerçekte bünyemizi idare eden başlıca güdü. Sanırım G.A.S.P. hormonuyla ilişkisi var. Cihan Hakimiyeti de bünyeyi agresifleştiren bu hormon yüzünden yalnız mefkûre değil mecburiyet. Gelişigüzel ortalığa saçılmış milletlerden meydana gelen cihan henüz bu zarureti idrak, kabul ve tescil etmiş değil, sıkıntıyı yaratan bu. Cihanın hakimiyetimize şuursuzluktan mütevellit direnci.
Yürüyüşlerimize güdüler ve içgüdüler yön verir. Medeniyet içgüdülere ve doğal dürtülere hakim olma bilinci ve becerisiyle doğru orantılı olduğundan biz tercihimizi fetih medeniyetinden yana kullanıyoruz. Doğru orantı da zaten aritmetik mi geometri mi öyle bir yerde geçiyor ve her türlü düğüm kılıç darbesiyle çözülebileceği için denklemler bize vız gelir. İşte buna kısaca fetih medeniyeti diyoruz.
Laik devletin kurduğu Din Kurumu’nun her dönemin devlet vazifeleriyle donatılmış başkanı eliyle Ayasofya minberinden tanıtımı yapılan kılıç ürünü şüphesiz Cihan Hakimiyetine yürüyüşün yeni başlangıcını ilan etmektedir. Bu defa Viyana SİHA’larla düşürülecek, kimsenin kellesi gitmeyecek.
ANA MUHALEFET VE KARAYOLLARI HARİTASI
Yani ana muhalefet partisinin de işi zor. SİHA değil de roketle mi şey etsek acaba, falan, çok mesele var. Belki Viyana hedefi bile tartışılabilir. Niye Paris veya Berlin olmasın? Meclis Başkanı’nın kapısına Avrupa karayolları haritası bırakabilirler topluca. Fakat takılıyor insan, Özlem Hanım kılıçların üzerine “Türkiye laiktir laik kalacak” yazdırmayı düşünmez miydi? Bomba, ne bileyim, çok yüksekten atılıyor. Atan, öldürdüğünün kanını koklayamıyor, iniltisini içine çekemiyor, ömür boyu mukaddes ganimet misâli tutmacasına. Oysa kılıç öyle mi? Dilini kesmemeye dikkat ederek yalayabilirsin üzerindeki kanı. Dişine değmeli.
Dişine kan değince gözünün dönmesi hangi medeniyette âdettendir?
a.) Korona virüsü kandan geçmez.
b.) Salgın koşullarında kan yalamayın.
c.) Düşman kanı dökmek mi daha çok puan getirir, kadın öldürmek mi?
d.) Doğru orantı kültürümüzde yoktur; biz ters orantıların insanıyız.
Nitekim nüfusun yarısını öbür yarısına düşman ederek içeride, buna karşılık düşman yarılardan birinin yarısını öbür yarıya katarak dışarıda muzaffer oluruz. Nükleer güçlere karşı gözümüzü kırpmadan yürüyüşe geçeriz. Lâkin devletin muazzam ayıbına dikkat çekmek için yıllardır toplananları temsilen on beş kişinin ellerinden hoyratça alınmış anma mekânına karanfil bırakma girişiminden ötürü fena halde mustarip oluruz. Ve Büyük Yürüyüşün daha fazla zedelenmemesi için birilerini yerde sürükler, birilerine vururuz. Cumartesi Anneleri’ni itip kakmanın tabiî hak olduğunu devlet görevlilerine belletenler şüphesiz Ayasofya minberinden parlayan kılıcın ışıltısı karşısında kendilerinin ne mübarek varlıklar olduklarına bir defa daha iman etmekteler. Özlem Hanım’la birlikte ufuk turu atabilirler, Afrin semâları üzerinde. “Kayıplar” da neymiş, o yükseklikte? Oralara kanın kokusu bile ulaşamıyor.
Ne diyorduk? Ana muhalefet. Der demez niye aklıma hemen Osman (Kavala) geliyor acaba? Osman ve onun gibi, haksız hukuksuz adaletsiz ortamda hunharca kurban edilen başkaları. Genel seçimden üçüncü parti çıkmanın, belediye seçimi kazanmanın bedelini senelerce hapis yatarak ödemeye mahkûm edilenler. Çünkü ana muhalefetin bu işteki payı…
En azından göstermelik, mış gibi yapmaya elverir, ardına saklanılıp oradan kılıç tehdidi sallanabilir, palavranın palavralığından utanıldığı izlenimi uyandırabilecek gerekçeler, uyduruk da olsa devletçe üzerimize boca edilenler prosedüründe kayıtlı iddialar bulunsaydı bari ortada. Yok. Ve fakat haksız hukuksuz hapse atılanların bir kısmının ezâ cefâ görmesinden memnun olanların hatırı sayılır kısmı “ana muhalefet” denen bünyede. Bünye bundan rahatsız değil. Bombaya ismini yazdırmış divan başkanı; kim neden rahatsız olsun kurultayında.
ÂRİZA MAHKÛMLARI
Sonuç alamayacağını bile bile o makam senin bu makam benim dolaşıp aynı maruzatı başka başka ifadelerle farklı suratsız yetkililerinin önüne koyan insanlarız, bu şartlarda. Bu yüzden artık kapı kapı da dolaşmıyor, maruzatımızı münasip yerde kısaca haykırıyor, dönüp iki lafta harcayacağımız birilerine bakınıyoruz. Suratsız yetkililer, resmîsiyle siviliyle bir bütündür. Ve biz onlardan hak-adalet, insan haklarına saygı, kuvvetler ayrılığı gibi kavramları kurumları canlandırmalarını, şu topraklarda insanca yaşayabileceğimiz bir rejimin kurulmasına öncülük etmelerini bekliyoruz.
Buna kim inanır?
Onlara değil, halimize. Matematik diliyle konuşabiliyor olsaydık, bazı sayıları toplamakla bazı başka sayıları imkânı yok elde edemeyeceğimizi ispat edebilirdim. Fakat güya laik devletin tek mezhep hegemonyası için kurum kurduğu, İslâmcı iktidarın da onu alıp, (Ayasofya’nın ve) istenmeyen hayatların fethine elde kılıç memur ettiği diyarda hangi çılgın matematikten medet umacakmış, şaşarım. İlaveten heyhat! Gelin görün ki, ispat da mantığın alanına giriyor. Ve bu da müfredatta yok. Geçen gün, Türk Millî Eğitimi denen insan öğütme mekanizmasına söz söyledim diye bir öğretmen kızdı. “Bize mi lafınız!” diye çıkıştı. Bombaya isim yazdıran da ana muhalefetin makbûl kimsesi. Bombanın komşu ülke toprağında kendinden saymadığın yurttaşlarının akrabalarına atılacak oluşu ufak pürüz bile sayılmıyor. Âdetâ yaşarken de linç edilip öldürülünce de yok sayılan Suriyeli göçmen; öylesine yok sayılıyor.
DİŞLER, KANLAR, KURTLAR, KARELİ TAKIMLAR
Sahiden, neye muhalefet edilmektedir burada? Kurdun dişine değecek kanın A RH pozitif değil de B RH negatif olması mı talep edilmekte? Yargılarmış gibi mi yapalım, yoksa sorgusuz sualsiz içeri atıp çürütelim mi orada? Jilet takımlar lider modasına uygun kareli desenli mi seçilsin, düz renk mi? Çok konu var tartışmalı. Biri çıkar, “Olmaz!” der, “Hanımefendi maviyle yazdırmış bombanın üzerine yazıyı, mor olmalıydı.” Biri de tutar, “İstanbul Sözleşmesi bombayla öldürülecek kadınları kapsamıyor mu?” diye soruverir.
Emin miyim? Kim soracak canım… Zaten İstanbul nere, Afrin nere.
Ana muhalefet terimi iki kelimeden oluşuyor: ana ve muhalefet. Kurultay da kurul ile tay’dan. Yani kuruyorsun, atlayıp tıkıdık takıdık gidiyorsun. Muhalefet’i isterseniz muhal ve efet şeklinde bölebilirsiniz. Hattâ e-fet, yani elektronik fet olarak da şeyapılabilir. Petle karıştırmayın. Gerçi sorun olmaz, zira büyükşehir hayvanseverlerinin çoğu pet sevene bayılırlar, yalnız katır sevmezler. Tek başına A, biliyorsunuz, Güneş Dil Teorisi’nde her şeyin kökü olan cevher. Her kelimenin bir hecesini buna indirerek bütün dillerin buradan çıktığını bulabiliyorsunuz. Bir de matematik olsa, hepsini bulacağız. Gidip alabiliriz de. Viyana yahut Madrid’den. Londra mıydı? İngilizler yedi düvelin reisiydi; hâlâ oradayız, oradan başlansın. Virüs kandan bulaşmıyormuş nasıl olsa.
Şöyle demiş, bomba imzacısı divan başkanı hanım: “Genel Başkanımızın da söylediği gibi devleti tekrar devlet ana yapacağız. Biz mücadelesini Kuvayı Milliye’den, azmini Türkan Saylan’lardan, gücünü Deniz Gezmiş’lerden, vicdanını Erdal Eren’lerden, özgürlüğünü Bülent Ecevit’in güvercinlerinden, iradesini Mustafa Kemal Atatürk’ten almış bir neslin evlatlarıyız. Bu yüzden biz sözümüzü tutarız.”
Hangi sözdür, tutmayı vaat ettiği? Şurada açıklıyor: “CHP Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının yılmaz bekçisidir. Burada gururla söylüyorum ki, bu çatı altında olmak hepimiz için büyük bir onurdur. Hiç kimse korkmasın, kimse endişelenmesin. Emanetiniz, emanetimizdir, diyoruz.”
Yani hangi sözmüş? Hiç gururlanmadan söylüyorum ki, burada yaşayıp “matrix”i görebilmek büyük talihsizlik, büyük keder kaynağı, haydi yumuşatmayalım, büyük lanet. Acaba “ana muhalefet”i şöyle tarif edebilir miyiz: Uçaktan sallanacak bombaya imza atmış kadını divan başkanı yapan, onun da, hem devleti hem devletin astığı iki genci sahiplenerek, “emanetimizdir” dedikleri şeyden eser kalmamaktayken, parmak ısırtıcı özgüveniyle “kimse endişelenmesin” mesajı verdiği, rolünü karıştırmış insan topluluğu.
Sonraki bölümde, geçen gün kadın vatmana saldıranlar ülke çapında şubeler açacak, ana muhalefet buraların kapısına İstanbul raylı ulaşım planı kitapçıkları bırakacak. Sezon finalindeyse biz yokuz artık.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024