Vahap COŞKUN
Frédéric Bastiat, 19. yüzyılın önde gelen Fransız iktisatçı ve politikacılarından biridir. Klasik liberal geleneğin temsilcisidir; bireyi en temel varlık kabul eder, onun hak ve özgürlüklerini düşüncesinin merkezine koyar. Mülkiyet hakkına dokunulmamasını, serbest ticaretin önündeki bütün engellerin kaldırılmasını ve devletin faaliyet alanlarının daraltılmasını coşkuyla savunur. Liberteryen fikriyatın öncüsü sayılır.
İşlek bir dili vardır Bastiat’ın. En karmaşık iktisadi ve hukuki konuları dahi anlaşılır kılmada ustadır. Muhakemesi kuvvetlidir. Mutlak bir kolektivizm karşıtıdır; kolektivist düşüncelerin taşıyıcısı olan filozoflarla kalem savaşına girmekten çekinmez. “Hukuk”* adlı risâlesinde de hukuk nedir, ne olmalıdır, sınırları nereye kadardır, kanun koyucunun gücü nerede durmalıdır gibi sorulara yanıt vermeye çalışırken, kolektivizm ve kolektivist hukuk düşüncesiyle de çetin bir hesaplaşma içine girer.
“Bireyin meşru savunma hakkının kolektif organizasyonu”
Bastiat hayat, özgürlük ve mülkiyeti, insanların doğuştan sahip olduğu haklar olarak betimler. İnsanlar, bu hakları devlete veya yasalara borçlu değillerdir, aksine insanı bir devlet yapılanmasına ve yasaları yapmaya sevk eden bu haklardır. Yani insan ve hakları “ilk” olandır, devlet ve hukuk “sonra” gelir.
Hukuk, bu bağlamda, “bireyin meşru savunma hakkının kolektif organizasyonu” olarak tanımlanır. Kastedilen şudur: Bireylerin, gerektiğinde güç kullanma yetkisini de içeren ve varlığını, özgürlüğünü ve mülkiyetini korumasını sağlayan tanrısal kaynaklı bir hakkı vardır. Her bir bireyin bu hakkı olduğuna göre bireylerin haklarını sürekli olarak korumak için ortak bir güç oluşturmak ve bu gücü desteklemek haklarının da olduğunu kabul etmek gerekir. Hukuku “kolektif bir hak” olarak yaratan, hak sahibi bireylerin bir araya gelmesidir. Dolayısıyla hukukun varlık ve meşruiyet nedeni de, bireysel haklara dayanmış olmasıdır.
“Hukuk, doğal bir meşru müdafaa hakkının organizasyonudur. O, ortak bir gücü, bireysel güçlerin yerine geçirme organizasyonudur. Söz konusu ortak gücün amacı, sadece bireysel güçlerin doğal ve meşru olarak yapmaya hakkı olan şeyleri yapmakla sınırlanmıştır: Kişilik, özgürlük ve mülkiyet haklarını korumak ve adaletin hepimize hükmetmesini sağlamak.” (s. 2-3)
Bastiat, bir toplumun böyle sağlam bir hukuki zemine dayandırılmasını gerektiğini belirtir. Zira bir milletin adil ve dayanaklı bir hükümete sahip olması, ancak hukukun kendisine tanınan sınırlara riayet etmesiyle mümkün olur. Ancak ne yazık ki, hukuk, tarih boyunca, kendi özel işlevini yerine getireceği alanın dışına taşırılır ve kendisini var eden gayeleri ortadan kaldırmanın aracına dönüşür. Hukuk, haklara saygılı olması gerekirken onları sınırlandırır ve adaleti egemen kılması gerekirken de onu tahrip eder.
“Hukuk, kolektif gücü, hiçbir risk ve sorumluluk yüklenmeden başkalarının kişilik, özgürlük ve mülkiyet haklarını istismar edenlerin eline terk etmiştir. Hukuk, yağmacılığı önleme işlevini yağmalama hakkına dönüştürürken, meşru savunma hakkını da savunma suçu haline getirmiştir.” (s. 4)
“İlkel, evrensel ve bastırılması zor bir içgüdü”
Peki, hukuku çıktığı yoldan tam tersi bir istikamete savuran nedir? Hukuk, neden bozulur? Bastiat buna iki sebep gösterir:
Hukuku tümüyle yozlaştıran sebeplerden ilki, “ahmakça bir açgözlülüktür.” Ona göre, insanların yaşamak için ihtiyaçlarını karşılaması, ihtiyaçlarını karşılaması için de çalışmaları gerekir. İnsan çalışırken, yeteneklerini doğal kaynaklara uygular ve mülkiyet de bundan kaynaklanır. Olması gereken budur; fakat insanların çalışmadan, başkalarının emeklerinin ürününü ele geçirerek yaşamaları da mümkündür ki, yağma ve soygunun temelinde de bu yatar.
Bastiat, insanlarda başkalarının aleyhine yaşama ve zenginleşme eğiliminin oldukça güçlü olduğunu söyler. İnsanlığın yağmacılık ve soygunculukla itham edilmesi ıstırap verici olabilir, fakat tarihi kayıtlar insanların böyle davrandıklarının türlü örnekleriyle doludur. Ne din ne de ahlak bu eğilimi durdurmaya yetebilmiştir.
“Sürekli savaşlar, kitlesel göçler, dinsel baskı ve zulümler, köle ticareti, ticari ahlaksızlıklar ve tekeller bu konuda anlamlı örneklerdir. Bu vahim eğilimin kaynağı insanı sürekli olarak ihtiyaçlarını en az gayret ve zahmetle elde etmeye iten ilkel, evrensel ve bastırılması zor içgüdüdür.” (s. 5)
Hukuktan her aşamada mülkiyeti koruması ve yağmayı cezalandırması beklenir. Lakin hukuk güç ile işler. Gücü elinde bulunduranlar, yani hukuku yapanlar, ihtiyaçlarını asgari çabayla karşılama güdüsüyle hareket ettiklerinde, hukuk evrensel bir bozulma sürecine girer. Adaleti tesis edeceğine adaletsizliğin silahı olur; halkın bir kısmını köleliğe mahkûm eder, özgürlüğü zulümle, mülkiyeti de yağmayla yok eder.
“Hukuk herkese memesinden süt veren bir sağmal inek değildir”
Hukuki yozlaşmanın ikinci sebebini ise “sahte bir hayırseverlik” olarak adlandırır Bastiat. Bir toplumdaki iktisadi eşitsizliklerin insanları rahatsız etmesi kaçınılmazdır. Bazı insanlar servet içinde yüzüp lüks bir hayat yaşarken, bazılarının kıt kanaat geçinmeleri veya en temel gereksinimlerini bile karşılayamamaları toplumda bir hoşnutsuzluğa neden olur.
Politikacılar bu hoşnutsuzluğu gidermek adına hemen hukuka yönelirler. Koruma ve teşvik bahaneleriyle birtakım müdahaleler ve düzenlemeler yaparlar. Hukuk eliyle mülkiyeti bir şahıstan alarak bir başkasına geçirir; aslında toplumun tümüne ait olan bir zenginliği belli kesimlere (sanayici, çiftçi, imalatçı, vs.) aktarırlar.
“Aramızda hiç parası olmayan insanlar var, deyip hemen hukuka yönelirsiniz. Oysa hukuk herkese memesinden süt veren bir sağmal inek değildir. Süt veren damarları besleyen toplumun kendisidir.” (s. 24)
Hukukun gelir eşitliğini sağlayabilmesi için, toplumdaki bazı kişi ve gruplardan alıp başkalarına vermesi icap eder. Ama hiçbir vatandaş, kendisine zorla dayatılmadıkça, başkalarının çıkarı için devlet hazinesine para aktarmak istemez. Hukuk, zorlamayla yapılan bu aktarmayı gerçekleştiren bir araç olarak kullanıldığında, artık bir “yasal soygun cihazı” olmaktan öte anlam taşımaz.
Yasal bir soygunu teşhiste iki ölçüte bakılmalıdır: İlki, yasanın birine ait olan şeyleri alarak ait olmadıkları başka kişilere verip vermedikleridir. İkincisi de, yasanın bir vatandaşa, başka birinin aleyhine suç işlemeden elde edemeyeceği bir şeyi kazandırıp kazandırmadığıdır. Bastiat, bu bağlamda, birçok yasal soygunun çeşidinin olduğuna değinir:
“Yasal soygun çeşitli şekillerde yapılır. Çünkü soygunu organize eden plan ve programlar çok çeşitlidir. Gümrük vergileri, tarife dışı korumalar, sübvansiyonlar, teşvikler, artan oranlı vergiler, devlet okulları, iş güvencesi, kâr güvencesi, asgari ücret, faizsiz kredi, yoksullara yardım, vb. İşte yasal soyguna vücut veren tüm bu plan ve programlar son tahlilde sosyalizmi oluştururlar.” (s. 16)
Bütün bunlar hukukun alanını, yani hükümetin sorumluluğunu sınırsız bir biçimde genişletir. Hukuku; bilincimize, fikirlerimize, tercihlerimize, eğitimimize, işimize, yeteneklerimize karıştırır ve ona tüm bu faaliyet sahalarını düzenleme yetkisi verir. Oysa bundan kesinlikle kaçınmak lazımdır. Hukuk, merhamet değildir.
“Ne kadar hayırsever bir ruh taşırsa taşısın, hukukun fertlere baskı yapmak, mülkiyetlerine zarar vermek gibi bir görevi kesinlikle söz konusu değildir. Aksine onun görevi fertleri ve mülkiyeti korumaktır.” (s. 58)
“Erdemi tesis etmenin yöntemi olarak terör”
Bastiat’ın kitabında meşgul olduğu en önemli konulardan biri de, toplum adına kararları kimin alacağıdır. Montesquieu, Rousseau, Robespierre ve Napolyon gibi isimlerle fikir düzeyinde cebelleşir. O, kendini bir bahçıvan ve toplumu da istediği gibi biçim vereceği bir bahçe gibi tasavvur edenlere ya da kendini bir kimyager ve toplumu da üzerinde çeşitli deneyler yapabileceği bir madde gibi görenlere kökten itiraz eder. Kendisinde tüm insanlığı istediği gibi düzenleme, organize etme ve yönlendirme kabiliyetini vehmedenlere cephe alır.
Kendisini insanlık âleminin zirvesine yerleştirenler, herkes için en iyisini kendilerinin bildikleri iddiasındadırlar. Toplumun gitmesi gereken yöne, yapılması gereken işlere, alınması gereken tedbirlere onların karar vermesi, toplumun menfaati icabıdır. İnsanlar, kendileri için doğru ve yararlı olanın ne olduğunu bilmeyebilirler, o vakit onları zorlamaktan imtina edilmemelidir. Robespierre’nin satırları bu anlayışın şahikasıdır:
“Cumhuriyet hükümetinin ilkesi, erdemliliktir. Erdemi tesis etmenin yöntemi ise terördür. Ülkemizde bencillik yerine ahlakı, gelenekler yerine prensipleri, terbiye ve görgü yerine görev bilincini, zaferin tiranlığı yerine aklın imparatorluğunu, küstahlığın yerine gururu, kibir yerine ruhun yüceliğini, para aşkı yerine zafer aşkını, iyi dostlar yerine iyi halkı, entrika yerine erdemi, zekâ yerine dehayı, parıltı yerine gerçeği, zevkin cazibesi yerine mutluluğun güzelliğini, büyüğün küçüklüğü yerine insanın büyüklüğünü, ılımlı, hercai ve bozulmuş bir halk yerine cömert, güçlü ve mutlu bir halkı, kısacası monarşinin bütün saçmalık ve kötülüklerinin yerine cumhuriyetin tüm erdem ve mucizelerini yerleştirmek arzusundayız.” (s.46)
“Bayat ve çelişki yığını” olarak nitelediği bu fikirlere sert bir tepki gösterir Bastiat. Diktatörlük isteyen Robespierre’in gayesinin işgal ordularını ya da bozguncuları dağıtmak değil, kendi ahlak ilkelerini zorla kabul ettirmek olduğunu vurgular. Bizzat Robespierre’in kendisi “mucize” dediğine göre, halkın maruz kalacağı bu baskının ilanihaye devam edeceğini öngörmek zor olmasa gerektir. Bastiat, Robespierre gibilerin despotik yönetimlerini kanun yoluyla tahkim ettiklerine dikkat çeker.
“Daha rafine bir çamurdan yaratılan kurtarıcılar”
Topluma pasif, uysal ve her kalıba sokulabilecek bir hamur nazarıyla bakan ve kendine de halka dayatmalarda bulunma hakkını haiz yüce bir insan payesi biçen kurtarıcılara, hayati bir sual yöneltir Bastiat:
“Doğal eğilimlerinin içerdiği tehlikeler yüzünden insanlara özgürlük tanımanın tekin bir yol olmadığı doğruysa, kendileri de insanlık âleminin birer üyesi olan siyasi organizatörlerin kusurlu olmalarını önleyen şey acaba nedir? Onlar öteki insanlara oranla daha rafine bir çamurdan mı yapılmışlardır? Anlaşılıyor ki onlar, beşeriyetin geri kalan kısmından, semavi bir zekâ ve fazilet donatımıyla ayrılıyorlar. O halde bütün bu üstün niteliklerini insanlığa sunsunlar. Bırakalım, biz koyunlara çobanlık yapsınlar. Peki, bunu kabul edecek bizlerin, kanun yapıcıların ve siyasi organizatörlerin bu doğal üstünlüklerinin kanıtını talep etme hakkımız da yok mu?” (s. 54)
Elbette, bizim bunu talep etme hakkımız vardır, ama muhataplarının buna verecek bir cevapları yoktur! Nitekim Bastiat da sık sık sorduğu halde bu soruya bir cevap alamadığından şikâyet eder.
“Ey yüce yazarlar! Ara sıra da olsa şu gerçeği lütfen unutmayınız: Sizin kum, toprak ve gübre diyerek istediğiniz gibi kullanabileceğinizi sandığınız şeylerin hepsi insandır. Sizden farksızdırlar. En az sizin kadar zeki ve özgürdürler. Sizler gibi onlar da müşahede etmek, ileriyi planlamak, düşünmek ve kendilerini yargılayabilmek gibi yeteneklerin sahibidirler: Sizin ayrıcalığınızın hikmeti nedir, söyler misiniz?” (s. 41)
Bastiat, mükemmel ve her derdine derman bulmuş bir dünya cennetine prim vermez. İnsanların ve toplumların birçok sorununun olduğunu, bu sorunların mümkün olan en iyi çözümlerinin ancak özgürlükçü bir sistemde bulunabileceğini belirtir.
“Tartışma konusu ne olursa olsun -ister dini, felsefi, politik, ekonomik olsun ister refahı, ahlakı, eşitliği, doğruyu, adaleti, gelişmeyi, sorumluluğu, işbirliğini, mülkiyeti, emeği, ticareti, sermayeyi, ücreti, vergileri, halkı, maliyeyi veya hükümeti ilgilendirsin- araştırmalarıma bilim ufkunun hangi noktasından başlarsam başlayayım hep aynı sonuca varmaktayım: İnsan ilişkilerinin yarattığı sorunların çözümü için en temel koşul özgürlük ikliminin yaratılmasıdır.” (s.62)
Hukuka düşen; insanların özgürlük ve haklarını muhafaza etmek ve adaleti sağlamaktır. Hukuk kendini bununla sınırlamalı, yaşamın her karesine nüfuz etmeye çalışmaktan uzak durmalıdır.
Evet, Bastiat’ın bu hukuk anlayış gerçek hayatta pek bir rağbet göremedi. Ancak onun müdahaleci bir devletin insanın özgürlüğü için yaratacağı tehditlere ve kurtarıcı pelerini giymiş ideolojilerin yaratacağı yıkımlara dair endişeleri, sonradan yaşananlarla doğrulandı.
Dolayısıyla onun kolektivist düşüncelerin hak ve özgürlükleri yok edici potansiyeli hakkında yaptığı uyarılar halen tazeliğini ve ehemmiyetini koruyor.
* Frédéric Bastiat: Hukuk, Liberte Yayınları, Çeviri: Yıldıray Arsan, 2003, Ankara.
Perspektif, 31 Temmuz 2022
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları












































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025