Vahap COŞKUN
HDP seçim beyannamesini açıkladı. Rakiplerinden farklı bir durumu bulunuyor HDP’nin, çünkü bu parti bundan önceki seçimlere bağımsız adaylarla giriyordu. Parti yerine bağımsız adaylarla yarışa girmenin HDP’ye sağladığı bazı kolaylıklar vardı. Bir kere, HDP için seçim alanı Türkiye’nin tamamı değil sadece birkaç bölgesiydi. HDP, bütün şehirlerde değil belirlenmiş şehirlerde aday çıkarıyordu. Politikasını –neredeyse- tek bir meseleye (Kürt meselesine) indirgiyordu, bütün sözlerini de bunun üzerinden söylüyordu. Doğal olarak hedef kitlesi de sınırlıydı; HDP tüm seçmenlerin yerine yalnızca belli bir sorunla hemhal olan seçmenlerin oyuna talip oluyordu.
7 Haziran seçimlerine ise HDP parti olarak girme kararı verdi. Söz konusu karar HDP’yi yeni yükümlülüklerin altına soktu. HDP artık sadece belli bir kimliğe değil Türkiye’deki her kimliğe ve bireye seslenmek durumunda. HDP’nin her kesimle ilişkiye geçmesi, herkesin isteklerine kulaklarını açması, endişelerini gözetmesi, taleplerini bilmesi ve bunlara karşılık vermesi gerekiyor. Bütün vatandaşlara derdini anlatması, bütün vatandaşların derdini dinlemesi ve herkesin hassasiyetlerine saygı göstermesi, Diyarbekirliyle konuştuğu kadar Yozgatlıyla da konuşması icap ediyor.
HDP, bütün Türkiye’nin temsilciliğine soyunduğuna göre, artık ondan ülkenin her problemine dair sözünün olması bekleniyor. Bir tek Kürt meselesi artık HDP’ye yetmez. HDP’nin ekonomi, dış politika, şehircilik, sağlık, eğitim, çevre, ulaşım, vb. diğer konularda sorunları bilmesi, bunlar için uygulanabilecek çözümler üretmesi gerekiyor. Dolayısıyla parti olarak seçime girmek HDP’yi hem alanını (tüm Türkiye), hem muhataplarını (tüm seçmenler) ve hem de ilgilerini (tüm sorunlar) genişletmeye ve büyütmeye zorluyor.
Bu genişleme ve büyüme HDP’nin seçim beyannamesinde kendini gösteriyor. HDP, her sorun alanına değinen, 50 sayfadan ve 12 başlıktan oluşan bir beyanname hazırladı. Beyannameye birçok yönden yaklaşılabilir. Beyannameye rengini veren üç noktaya dikkat çekmek istiyorum:
Başkanlık karşıtlığı
1. HDP’nin seçim stratejisi, Erdoğan ve AKP karşıtı bir temel üzerine oturuyor. Toplumun sol ve seküler kesimlerinde AKP’nin 13 yıldır süren iktidarına ve Erdoğan’ın şahsına karşı biriken bir öfke ve hatta nefret var. AKP’nin anayasal düzeni değiştirmeyi ve parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmeyi bir hedef olarak belirlemesi bu kesimlerdeki endişe, öfke ve nefreti kabartıyor. CHP’nin mevcut haliyle AKP’yi durdurma yönünde bir umut vermemesi bir arayışı beraberinde getiriyor. HDP bu arayışa bir yanıt olma iddiasıyla seçime giriyor. AKP’nin ancak kendisinin parlamentoya girmesi halinde frenlenebileceğini söylüyor ve tamamen AKP karşıtı argümanlara dayan bir söyleme yaslanıyor.
Nitekim seçim beyannamesinde HDP, parlamenter sistemi demokratikleştireceklerini belirtiyor ve başkanlığa karşı olduğunun altını özellikle çiziyor: “HDP, açık bir biçimde karşı olduğu ‘Başkanlık Sistemi’nin anayasa değişikliklerinin temel koşulu haline getirilmesini kabul etmeyecek, Başkanlık sistemine geçit vermeyecek.”
Kısa vadeli ve konjonktürel siyasi hesaplar açısından bakıldığında bu tavrın bir açıklaması var. HDP“Başkanlık Sistemine açıkça karşı olduğunu” söyleme ihtiyacı hissediyor. Çünkü AKP karşıtlığı sebebiyle kendine oy verecek/vermeyi düşünecek seçmenlere bir teminat vermesi gerektiğini düşünüyor. Böylelikle ileride AKP ile işbirliği yapacaklarına ve birlikte anayasayı değiştireceklerine dair iddiaları boşa çıkarmaya çalışıyor. Başka partilere oy veren ama AKP’yi cezalandırma noktasında kendi partisinin performansını yeterli bulmayan seçmenleri kendi tarafına saflarına çekmek için AKP karşıtı söylemi en uç noktalara taşıyor.
Fakat uzun vadeli ve ilkesel düzeyde bakıldığında HDP’nin tavrı yanlış. Herhangi bir anayasal rejim (parlamentarizm, yarı-başkanlık, başkanlık) mutlak olarak doğru/iyi veya yanlış/kötü değildir. Zira her üç rejim de demokratik rejimlerdir. Bunların iyi örnekleri olduğu gibi kötü örnekleri de vardır. Önemli olan nasıl kurgulandıklarıdır. Bu itibarla siyasi partiler kategorik olarak bu rejimlerin yanında veya karşısında durmaktan imtina etmelidir. Mesela yerel demokrasiyi genişleten, kontrol-denge mekanizmalarına yer veren ve Kürt meselesinin çözümü için muazzam olanaklar yaratan bir başkanlık sistemi önerisi gelirse, HDP nasıl bir tavır alacaktır? “Hayır, Kürt meselesini çözse de biz başkanlık sistemini istemeyiz” mi diyecektir? Eğer derse, bunu seçmenlerine nasıl izah edecektir?
CHP ile rekabet
2. HDP’nin barajı aşıp aşmamasında Alevilerin tercihi çok belirleyici olacak. Aleviler, bugüne kadar genel olarak CHP’ye oy verdiler ve hatta denilebilir ki CHP siyasi varlığını Alevilere borçlu. Eğer Alevilerin verdiği destek olmasaydı CHP, Türkiye siyasetindeki bugün taşıdığı ağırlığa sahip olmayacaktı.
HDP, Alevi vatandaşların bu tercihi değiştirmeye çalışıyor. Alevilere, şimdiye kadar CHP’nin arkasında durduklarını ama CHP’nin onlara gerektiği gibi sahip çıkamadığını söylüyor. Eğer HDP’ye oy verirlerse, Alevileri daha iyi temsil edeceklerini ve haklarını daha iyi savunacaklarını iddia ediyor. Bunun için de beyannamede Alevilerin taleplerine yer veriliyor. Mesela Diyanet İşleri Başkanlığı’nın lağvedileceği, zorunlu din dersi uygulamasına son verileceği, cem evlerine ibadethane statüsünün tanınacağı,“özgürlükçü laiklik ilkesini ortadan kaldıran 4+4+4 uygulamasına” son verileceği belirtiliyor.
Araştırmalar CHP ile HDP arasında % 4’e varan bir oy geçişinin imkân dâhilinde olduğunu gösteriyor. Bu rakam her iki parti içinde hayati bir önem taşıyor. Eğer Alevilerin bir kısmının oylarının kendisine akmasını sağlarsa HDP’nin barajı aşması mümkün olacak. CHP ve Kılıçdaroğlu için ise Alevilerin oyunu kaybetmesi zor günlerin başlaması anlamına gelecek. CHP % 25’in altına düşerse Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu muhafaza etmesi güçleşecek.
Buna mukabil CHP Alevi oylarını kendinde tutmayı başarırsa, CHP’nin oylarını bir miktar artırma ihtimali doğacak, Kılıçdaroğlu rahatlayacak ve konumunu tahkim edecek. Fakat bu durumda da HDP’nin barajın üstüne çıkması güçleşecek.
Bu nedenle seçime kadar olan sürede, Alevi oylarını almak için CHP ile HDP arasındaki rekabetin kızışacağı, Alevileri kendi taraflarına çekmek için iki partinin sert bir mücadeleye gireceği öngörülebilir.
“Kürt partisi” değil “sol parti”
3. HDP, seçim beyannamesinde toplumda mağdur olan tüm kesimlerin sözcülüğüne soyunmuş. Kürtlerin, Alevilerin, LGBT’lilerin, kadınların, çocukların, işsizlerin, vb. taleplerine ses vermek istemiş. Bu, HDP’nin “Kürt partisi” olmaktan çıkıp bir “sol parti”ye dönüşme yolunda attığı bir adım olarak okunabilir. Elbette HDP’nin öteden beri kendini sol olarak nitelendirdiği söylenebilir. Ama halk nezdine HDP geleneği hep bir “Kürt partisi” olarak yer edindi. HDP de öncelikli olarak bir Kürt partisiydi, bir sol partisi değil. Seçim beyannamesi, HDP’nin bu algıyı değiştirmek için kararlı olduğunu gösteriyor. HDP artık bir Kürt partisi olarak değil de sol parti olarak anılmayı talep ediyor.
HDP’nin dönük önemli eleştirilerden bir de, yapıcı değil yıkıcı bir siyaset tarzının olmasıydı. Sürekli olarak yapılanları eleştirmesi ama çözüm adına bir plan ve proje ortaya koymamasıydı. Beyannamede HDP bu tavrını değiştirmeye çalışmış. Eğitimden sağlığa, çevreden iş güvencesine, dış politikadan yargıya, şehircilikten ekonomiye birçok alanda vaatlerini sıralamış. Böylelikle negatif değil pozitif bir siyaset izleyeceğinin işaretlerini vermiş.
Hiç şüphesiz bu vaatler eleştiriye açık. HDP’nin iktidara gelmeyeceği kesin. Bunun verdiği rahatlıkla bütün iyi niyetlerini bir sepetin içinde topladığı söylenebilir. Bazı vaatlerin gerçeklikle bağının kopuk olduğu belirtilebilir. Bazı vaatlerindeki tutarsızlıklara değinilebilir. Fakat kanımca asıl önemli olan her kesimi yakalamaya çalışan bir programla halkın önüne çıkmaktır. Bu, siyasetin merkezine yürüme iradesinin göstergesidir. Merkeze yolculuk devam ettikçe söylem ve eylemde aşırılıkların törpülenmesi kaçınılmazdır. Baş, ancak taç giydikçe akıllanır.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları





























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025