Yasin AKTAY
Gündemdeki anayasa değişikliği süreci yer yer sert tartışmalara sahne oluyor. TBMM'de yer yer fiziksel karşılaşmalara kadar varan bu tartışmaların sertliğine fazla takılmamak gerekiyor. Bunlar siyasi ihtilafın temel teşkil ettiği demokrasiyi hazmetmiş bir kültür açısından yadırganacak tablolar değil.
Neticede Türkiye'de bir yönetim sistemi değişikliğine gidiliyor. Konu elbette sadece bir yönetim sistemiyle ilgilidir ama CHP'lilerin kendi duruşlarını haklılaştırmak için olayı bir “rejim değişikliği” diye ajite etmelerini de anlamak zor değil. Bu ajitasyonla ortaya bir argüman koymadan, yani hedef kitlelerinin aklına değil sadece duygularına bir müdahalede bulunarak bir siyasi performans ortaya koymaya çalışıyorlar.
Olay elbette azımsanacak gibi değil. Aslında CHP'liler de üzerinde biraz düşünürlerse yapılacak değişikliğin Türkiye'nin daha iyi, daha etkili, daha rasyonel bir yönetimi için çok faydalı bir değişiklik olduğunu görürler.
Israrla bu değişikliğin sadece Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan için yapıldığını söylüyorlar. Şu açıklıkta söylüyoruz ki, olay sadece Sayın Erdoğan'la ilgili olsaydı, onun bugünkü ortamda çok daha büyük bir yetkiye ve imkana sahip olduğunu görürlerdi. Bugün Cumhurbaşkanının mevcut sistemle sahip olduğu yetkiler ile Erdoğan'ın AK Parti içindeki fiili ve doğal nüfuzu ona zaten istediğinde gereken bütün yetkileri veriyor.
Bunu herkes gibi CHP'liler de görüyor aslında ve akıllarının almadığı şeyi soruyorlar: “Neden o halde? Daha ne isteniyor?” Bir daha söyleyelim o zaman, olay Sayın Erdoğan'ın şahsıyla değil, tamamen Türkiye ile alakalı. Türkiye'nin 2002'den beri bir başkanlık sisteminin sağlayabileceği bütün avantajları fiilen yaşamış olduğu doğrudur. O halde neden parlamenter sistemin ötesine geçilme ihtiyacı hissediliyor? Diye soruluyor. Çünkü bu dönemde hissedilen bütün bu avantajlar tamamen Erdoğan'ın müstesna liderliği sayesinde yaşandı.
Tam da sistemi Erdoğan sonrası için de, Türkiye'nin daha verimli bir yönetimi için hazırlamak gerekiyor. Türkiye için tartışılmaz olarak gerekli ve faydalı olan bu sisteme ise kabul edelim ki Erdoğan'dan başka kimse hazırlayamaz(dı). Nitekim daha önce bir çok lider bunun sözünü açtı ama açmasıyla kapatması bir oldu, çünkü onların hiç birinin toplumda Erdoğan kadar geniş bir kabulü yoktu.
Şöyle bakalım olaya. Mevcut parlamenter sistem artık Türkiye'yi taşıyamayacak hale gelmiş bir yapı gibi. Yıkım kararı alınmış ve buradan taşınmamız lazım. Bu yapıyla devam etmemizin riskleri üzerinde saatlerce konuşabilir, sayfalarca yazabiliriz. Bu riskli yapıdan Türkiye halkı olarak bizi daha iyi taşıyacak, daha rahat edeceğimiz bir yapıya taşınmalıyız. Böyle bir değişimden yana huzuru bozulacak, çıkarları zedelenecek insanlar elbette olacaktır. Hiçbir sosyal değişim bu anlamda sancısız olmaz. Ama mevcut yapıya karşı duygusal bağlılıklar taşıyanların dile getirdiği itirazlar olayı gereğinden fazla dramatize etmiş oluyor.
Cumhurbaşkanlığı sistemine yapılan itirazda AK Parti cenahına da hitap etmeye çalışan ve onları ikna etmeye en yakın argüman, cumhurbaşkanı yetkilerinin Erdoğan dışında seçilebilecek farklı bir kişide olması halinde çok tehlikeli bir hale gelebileceğidir.
Açıkçası bu itiraz bir yandan mevcut durumda Cumhurbaşkanının bundan daha az ne yetkisi olduğunu hesaba katmıyor. Diğer yandan bütün ihtimalleri bir defada tüketmeyi hedefliyor. Oysa siyaset bitimsiz bir mücadele sürecedir ve hiçbir zaman hiç kimsenin ilanihaye hep kazanmasını temin edecek bir demokratik sistem yok.
Demokratik sistemin iyi tarafı, kendinizi “iyi yönetim” noktasında halka sürekli olarak kanıtlamak durumunda olmanızdır. Kendinizi kanıtlayamadığınızda halk sizi gönderir, yerinize başkasını getirir ve siz de bunu hak etmiş olursunuz. Bundan asla korkmamak lazım. Halkın kendi kültürüne, inançlarına, hayal ve anlam dünyasına tamamen yabancı, türedi birini kendine Cumhurbaşkanı seçeceğinden kimse korkmasın ve kimse bunun tasasına düşmesin. Halk kendisi için iyi veya kötü olanı sizden kesinlikle daha iyi takdir eder. Sizi seçmemesi kendisi için kötü olanı seçmiş olduğu anlamına gelmez. Muhtemelen kendisi için sizde bir iyilik görmemiştir.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin Erdoğan'la iyi ama Erdoğan dışında veya sonrasında kötü olacağını söyleyenlerin dikkatine Erdoğan'ın şahsıyla somutlaşan ve bir bilgiye dönüşen sosyolojik tespitimi ifade etmek isterim:
Erdoğan siyasi performansıyla bütün makamları kendine özgü bir yolla ve kendinden çok şey katarak doldurageldi ve herkese nasip olmayacak bir şekilde hem parti hem parlamento hem de riyaset makamında etkili oldu. Bir bakıma o, bu tarz bir iktidarı kendi çabasıyla hak etti ve kullandı. Kullanırken gücünü hep halktan aldığı için bu iktidarını hiç kimsenin sorgulaması şu ana kadar mümkün olmadı.
Böyle bir iktidar figürünün, böyle bir liderin her zaman çıkacağını kimse beklemesin, bu tarihe de sosyolojiye de uygun değil. Bir karizma olduğu kesin, ve bu karizma bugün ülkenin en önemli toplumsal sermayesi, ülkeye kazandıran, ülkeyi geliştiren, ilerleten bir aset. Ama karizma zamanlarını izleyen bir rutinleşme de mukadderdir. Bunu iyi yönetmenin yolu ülkenin kazanımlarının kurumsallaşmasıdır.
Gündemdeki değişiklik tam da bu kurumsallaşmayı sağlayacak ve kimsenin endişesi olmasın kuvvetler ayrılığını gerçekleştirmeye ama bir o kadar da etkili yönetimi gerçekleştirmeye çok daha elverişlidir.
Yetkileri mevcudunkinden daha fazla değilse bile bu konudaki kaygılar için bir şey daha söyleyelim: Neticede en mükemmel sistem bile insandan bağımsız değil ve insana karşı tamamen korunaklı değildir. En mükemmel sistemin başındaki kötü bir yönetici, herşeyi berbat edebilir. Buna mukabil en kötü sistemin başında iyi bir yönetici memleketi abad edebilir.
Nitekim Erdoğan ülke sisteminin, anayasasının en kötü olduğu bir dönemde bu ülkeyi en iyi şekilde yönetti ve bu noktaya taşıdı. Tersi örnekler de çok ama yerim kalmadı, düşünmeye devam edeceğiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019