Zülfikar ÖZDOĞAN
Beş yıldır süren 275 sanıklı Ergenekon Davası sonuçlandı. Medya, cezaların yağmur gibi yağdığından söz ediyor. Sanıklar arasında generallerin, emekli kurmay subayların, gazetecilerin, akademisyenlerin de yar aldığı davanın önde gelen birçok siması müebbet, ağırlaştırılmış müebbet veya onlarca yıllara varan cezalara çarptırıldılar. Bir gazetenin hesaplamasına göre verilen cezaların toplamı 3265 sene ediyormuş. Bununla Guinness rekorlar kitabına girer mi, bilemiyorum!
Tabiatıyla bir yanda üzülenler, diğer yanda sevinenler var. Kemalistler, bilcümle Türkçü milliyetçiler, ulusalcı solcular, orduperverler, darbeseverler üzüm üzüm üzülüyorlar. İslamcılar, bilcümle muhafazakârlar, liberaller, demokratlar, Kürdler, dönem dönem ordunun sillesini yemiş olan kesimler ise açıkça veya gizlice seviniyorlar. Çünkü Türkiye toplumu dini inanç, etnik köken ve siyasal görüşler açısından son derece politize olmuş, kamplaşmış bir toplumdur. Herkes olaya kendi penceresinden bakıyor.
Ergenekon davası mevcut kamplaşmayı daha da keskinleştiren bir tehlikeyi içinde barındırıyor. Çünkü bu dava, cumhuriyet tarihi boyunca tanık olduğumuz en önemli siyasal davalardan birisidir ve seksen küsur yıl boyunca ‘memleketin efendisi’ konumunu işgal eden Kemalist elitle tarihsel, siyasi ve hukuki bir hesaplaşma niteliği taşıyor. Tek parti dönemindeki İstiklal Mahkemeleri’nden, 60 darbesi sonrası Yassıada duruşmalarından, 12 Mart 1971’in ve 12 Eylül 1980 darbelerinin akabinde oluşturulan sıkıyönetim mahkemelerinden sonra tanık olduğumuz en kitlesel ve en kritik dava ile karşı karşıyayız. Her tarihsel davada olduğu gibi önemi daha sonra anlaşılacak ve muhtemelen ileride üzerinde çok yazılıp, çizilecektir. Kuşkusuz, gelecekte yeni belgelerin de ortaya çıkmasıyla daha nesnel değerlendirmeler yapılabilir. Ancak bu aşamada da söylenecek şeyler vardır.
Kemalist elit ilk kez bu çapta sanık sandalyesinde
Geçmiş benzer tarihsel öneme sahip davalarda iddia makamında oturanlar, yargılayanlar daima memleketin ‘yeni efendisi’ Kemalistler idiler. Sanık sandalyesinde ise onlara muhalefet eden İslamcılar, Kürdler, sosyalistler, liberaller ve Kemalist elitle karşı karşıya gelen değişik siyasiler oturuyorlardı. Bu dava ile ilk kez Kemalist elit bu denli geniş yelpazede ve yoğunlukta sanık sandalyesine oturtuldu. Cumhuriyet tarihi dönemi itibariyle bu bir ilktir ve bu özelliğiyle eşi benzeri yoktur. Bu davanın sonuçlanmasıyla Kemalist elitin artık ‘memleketin efendisi’ olmadığı mahkeme kararıyla tescil edilmiş oldu. Bu açıdan son derece önemli ve tarihsel bir dava ile karşı karşıyayız.
Memleketin yeni efendileri: İslami muhafazakârlar
2010 yılındaki Anayasa değişikliği halk oylamasından itibaren memleketin yeni efendileri İslam kökenli muhafazakârlardır, yani AKP yöneticileridir. AKP, 2002 yılından buyana iktidarda olmakla birlikte uzun bir süre Kemalist odakların kuşatması altında kaldı ve bir türlü muktedir olamadı. Hep darbeyle alaşağı edilmek ve kapatılmak tehditi altında oldu ve bu nedenle iktidardaki konumu eğretiydi. Ama 2010 tarihinde, Anayasa değişikliğinin yüzde 58 ile onaylanmasından sonra askeri ve yüksek yargı vesayeti bertaraf edildi, partinin kapatılması tehlikesi ortadan kalktı ve böylelikle iktidara tam anlamıyla yerleşerek muktedir konumuna ulaştı.
Bugün devletin tüm organları tartışmasız biçimde AKP’nin emrinde ve denetimindedir. Hükümet, meclis, cumhurbaşkanlığı, emniyet, istihbarat, yüksek yargı, bürokrasi, üniversiteler AKP’nin tam anlamıyla otoritesi altındadır. Kemalizm’in ana karargâhı olan ordu geriletilmiş ve siyaseten pasifize edilmiştir. Yani siyaset arenasında işlevi hiçe indirilmiştir. Bunun yanında medyanın büyük bölümü kontrol altına alınmıştır. AKP tarafından palazlanan Anadolu sermayesi olağanüstü güçlenmiş, ‘Anadolu Kaplanları’ adı altında baş tacı edilmiş, İstanbul dukalığındaki pro-Kemalist‘aslan burjuvazi’nin geleneksel egemenliğini tehdit eder duruma gelmiştir. Yani ekonomide de ipler tümüyle AKP’nin eline geçmek üzeredir.
AKP’ye bağlı yeni büyük sermaye grupları hükümetin altın tepsi içerisinde sunduğu bol kazançlı ihalelerle, düşük faizli banka kredileriyle ve devlet garantileriyle sermayelerini o denli büyüttüler ki uluslararası arenada at koşturur konuma ulaştılar. Bu tablo AKP’nin siyasette ve ekonomide bütün ipleri eline aldığının, artık gidici değil, kalıcı olduğunun kanıtıdır. 2023’e, 2053’e, hatta 2071’e kadar iktidarda kalmak planları sadece birer fantezi olarak görülemez. Ayrıca her fantezinin içinde bir gerçeklik payı olduğu unutulmamalıdır.
Bütün bunlar gösteriyor ki Kemalist hegemonya inişe geçmiş, İslamcı muhafazakârların otoritesi yükseliş halindedir. Süreç şimdilik böyle gelişmektedir ve bu sürecin geriye çevrilmesi ihtimali ufukta görünmüyor.
Kemalizm’in sonu mu?
Kemalizm, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi ideolojisi olan milliyetçi Türkçü ideolojinin bir türevidir ve devletin bütün olanakları kullanılarak cumhuriyetin başından buyana topluma zorla empoze edilmiştir. Otoriter, tepeden inmeci, seçkinci, buyurgan, ayrımcı, tekçi bir toplum modelini içerir. Tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet, tek lider, tek ideoloji esasları üzerine inşa edilmiştir. Çoğulculuğu, farklılığı, çok renkliliği kabullenemez, ret eder.
Erken cumhuriyet dönemde kısmi başarı sağlayan bu model daha sonra bir ayak bağına dönüştü. Hem demokrasinin güçlenmesini, hem de ekonomik gelişmeyi engelleyen bir nitelik kazandı. Cumhuriyetin kuruluşundan buyana doksan yıl geçmesine rağmen dindar-laik, Alevi-Sünni, Kürd-Türk gibi temel sorunların çözülememesi bunun kanıtıdır. Üstelik bu sorunlar çözülemediği gibi, giderek büyüdü ve içinden çıkılamaz hale geldi. Bu model artık Türkiye toplumuna dar geliyor. Toplum, kendisine dar gelen bu elbiseyi değiştirip, daha rahat, daha renkli ve daha modern yeni bir elbise giymek istiyor. Merkezi otoritenin sınırlandığı, yerinden ve doğrudan yönetimin güçlendirildiği, çoğulcu, demokratik, özgürlükçü, etnik köken ve inanç farkı gözetmeyen, eşitlikçi yeni bir modele geçiş yapmak istiyor. Bu ise Kemalizm’in sonu demektir. İşte mevcut aşamada bu geçiş sürecinin, daha doğrusu bir türlü geçilemeyen sürecin sancıları yaşanıyor.
İslami muhafazakârlar Kemalizm’in alternatifi olabilirler mi?
Kemalizm’in miadı dolduğuna göre alternatifi ne olabilir?
İslami muhafazakârlar bu boşluğu doldurabilirler mi?
Bu soruların yanıtı, içinde bulunduğumuz toplumsal süreci anlamak açısından son derece önemlidir. Ama bu, bu yanıtın kolay olduğu anlamına gelmez. Eğer Türkiye’de çoğulcu, demokratik, özgürlükçü toplumsal güçler örgütlü ve güçlü olabilselerdi, bu sorulara yanıt vermek kolay olabilirdi. Ama ne yazık ki bu güçler oldukça zayıflar ve gelişmeleri belirleyebilecek konumda değiller. Bu nedenle son yirmi yıl içerisinde İslami muhafazakârlar bu boşluktan yararlanarak ön plana çıktılar, giderek ağırlık kazandılar ve defacto alternatif konumuna geldiler. Çünkü Türkiye’de kapitalizm geç gelişti, demokrasi kök salamadı, dolayısıyla kapalı toplumun sınırları tümüyle aşılamadı. Yoksulluk, eğitim düzeyinin yetersizliği ve dindarlık toplumun hâlâ başat özellikleridir ve bunlar da sürekli olarak muhafazakârlığı besleyen etmenlerdir. İşte AKP bu sürecin ürünü olan bir partidir. O, kendi kulvarında modernleşmek isteyen ve büyük kentlerin varoşlarını ve kırsal kesimi dolduran dindar ve muhafazakâr çoğunluğun istemlerini siyasi arenaya taşıyan oluşumun adıdır. Ardı ardına büyük oy oranlarıyla seçilmesinin en önemli nedeni budur.
AKP, iktidara geldikten sonra, ilk zamanlar kendisini kuşatmış olan Kemalist güç odaklarını aşabilmek, meşruiyet kazanmak için bazı demokratik reformlara imza attı. Elbette bunda dış dinamikler kadar, kendi iç dinamiklerinin ve ayrışmalarının da rol oynadığını eklemek gerekir. Çünkü her toplumsal hareket gibi İslami hareket de sürekli bir değişim içerisindedir. Bu değişimin sonucunda küreselleşen kapitalizm içerisinde dindarlık modelini benimseyenler (AKP kurucuları) geleneksel İslami hareketten (Fazilet Partisi) ayrıldılar ve konjonktürel koşulların da elverişli olması nedeniyle kısa sürede iktidara geldiler.
Ne var ki bunların Türkiye toplumunu bir bütün olarak demokratikleştirecek ve bunu kalıcı olarak sürdürebilecek bir programlarının olmadığının anlaşılması için sekiz yılın geçmesi gerekti. Son üç yıl itibariyle AKP demokratik reformlarda ayak sürüyen, giderek otoriterleşen bir parti niteliğini kazandı. Çünkü onlar açısından meşruiyet kazanmak dönemi bitmiş, iktidarı sağlamlaştırmak ve kalıcılaştırmak dönemi başlamıştır.
Ayrıca Ortadoğu’nun ve İslam âleminin liderliğini elde etmek gibi son derece iddialı bir amaç söz konusudur. Bunun için demokratlaşmaktan çok, ekonomik olarak büyümeye, askeri olarak güçlenmeye, otoriter ve merkezi bir yönetim modeli oluşturmaya ihtiyaç duyuyorlar. Başkanlık sistemine geçmek istemelerinin altında yatan esas neden budur.
AKP’nin yönetiminde ekonomik, siyasi ve askeri olarak güçlü, Ortadoğu’nun ve İslam âleminin lideri, yarı-otoriter, yarı-demokratik, dindar ve milliyetçi bir Türkiye…
Yani Türk-İslam sentezinin günümüze uyarlanmış yeni bir versiyonu ile karşı karşıyayız. Asıl hedef budur ve bu hedef giderek daha dillendirilir ve görünür olmaya başladı. Özellikle Başbakan Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun konuşmalarında bu hedef çok açık bir biçimde dillendiriliyor. Bunun Türkiye’yi dışarıda ve içeride sıkıntıya sokacağı açıktır.
Ortadoğu’da ve Arab âlemindeki entelektüeller ve siyasetçiler arasında Türkiye’nin bu yeni politikasına karşı olan –ki kimileri bunu pro-Osmanlı olarak nitelendiriyor- itirazlar giderek yükselmektedir ve Türkiye dış politikada giderek zemin kaybetmektedir.
Bu politika içeride de büyük sıkıntılara yol açar. Çünkü Türkiye çok inançlı ve milliyetli bir toplumdur. Topluma tek tip elbise giydirmek isteyen her türlü toplum mühendisliği girişimi yeni toplumsal huzursuzluklara yol açar. Türkiye bu anlamda Kemalizm’in tekçi anlayışından ötürü ağır bedeller ödedi. Şimdi İslami muhafazakârların benzer bir girişimini kaldırması kesinlikle mümkün değildir. Bu girişim Türkiye’yi uçurumun kenarına sürüklemek demektir. Dolayısıyla, Kemalizm’in alternatifi İslami muhafazakârlık asla ve asla olamaz.
Çok kültürlü, çoğulcu, eşitlikçi demokratik bir toplum
Kemalizm ve İslami muhafazakârlık seçenek olamayacağına göre çözüm nedir?
Çözüm, Türkiye’nin çok kültürlü, çok milliyetli ve çok inançlı toplum yapısına uygun olarak çoğulcu, eşitlikçi ve özgürlükçü demokratik bir toplumdur. Bunun için, bu yapılanmaya uygun yeni bir anayasa yapılmalı, seçim ve partiler kanunu değiştirilmeli, temel hak ve özgürlükler yasal garanti alınmalı, yeni bir idari sisteme geçilerek merkezi yönetim sınırlandırılmalı, yerel yönetimler güçlendirilmeli, farklı kültürlerin ve inançların kendilerini ifade edebilecekleri, kendi kendilerini yönetebilecekleri alanlar açılmalıdır.
Hem küreselleşen dünyanın eşit ve çağdaş bir üyesi olabilmek, hem de barış içerisinde özgürce yaşayabilmek için bunlar elzemdir.
Aksi takdirde Türkiye sürekli olarak Taksim Gezi Parkı örneğinde olduğu toplumsal olaylara sahne olacaktır.
Görünen köy kılavuz istemez.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.11.2013
26.09.2013
11.08.2013
15.06.2013
8.01.2013
11.12.2012
26.11.2012
15.11.2012
3.11.2012
15.10.2012