Ayhan ONGUN

Dibini göremediğimiz şeyler dipsiz midir?
16.04.2014
1969

 İçinde yaşadığımız günlerde toplumda oluşan akıl tutulmasını sanırım en iyi böyle izah edebiliriz.

Gözlerini kapatıp, göremiyorum; kulaklarını tıkayıp, duymuyorum diyenlerin yaşadığı ruh halini başka nasıl anlatabiliriz?

Son iki hafta da yazdıklarımı yeniden gözden geçirdim.

“İnsanlar en kolay kendilerini aldatırmış” başlıklı yazıma farklı yorumlar aldım. Ancak çevremdeki insanların büyük bölümü bu tespitime katıldığı gibi bir dostum da Platon’un bir sözünü hatırlattı.

Aldatmak isteyenin bizden bir adım bile uzakta olmayıp, her zaman içimizde bulunması ne denli korkunç, değil mi?”

Tıpkı;”müziğin sesini duymayanların, dans edenleri deli sanması” gibi.

Her yolun bir sonu olduğu gibi, her kuyunun da mutlaka bir dibi vardır. Ama inmeyi beceremediğimiz ve bu yüzden de dibini göremediğimiz bu kuyu, bizim için “dipsiz kuyu” olur birden.

Sormayan, sorgulamayan, araştırmayan bireyler olarak, bilgiye ulaşmadaki bu beceriksizliğimizi, isteksizliğimizi gizlemek için yumarız gözlerimizi, tıkarız kulaklarımızı.

Bu yetmezmiş gibi, kendimizi akıllı, bizim gibi düşünmeyenleri cahil, aptal ve hatta satılmış gösterme ahlaksızlığını da elden bırakmayız.

Bu ilkel benlik, bu şişik ego, bu anlamsız kibir, bu had bilmezlik öyle bir hale getirir ki bizleri, kendimizi dünyanın merkezine yerleştirir ve her şey bizim etrafımızda dönüyor sanırız.

Oysa dönen dünya değil, bizim yitip gitmiş değerlerimiz.

Kendimize bu denli yabancılaştığımızı görmemek için aynaya bakmayız.

Tıpkı; dipsiz dediğimiz kuyunun dibinde ne olduğunu öğrenmek istemediğimiz gibi.

Tıpkı; hızla değişen, dönüşen dünyada yürüyen merdivenlere ters binenler misali.

Üstelik de, niye bu insanlar üstümüze geliyorlar diye başkalarını suçlama aymazlığına düşenler gibi.

Bizim derin dediğimize onlar dipsiz diyerek vaziyeti kurtarmaya çalışadursunlar, dipten gelen bir dalga tüm toplumu sarmaya başladı bile.

 

Bu güzel ülkenin insanları, ne derin ilişkilerde kaybolmak ne dipsiz sanılan kuyularda boğulmak istemiyorlar.

Bu güzel ülkenin güzel insanları; her kuyunun dibini de görmek, derinliklerini de öğrenmek istiyorlar.

Çünkü onlar biliyor ki, bu ülkenin ve bu güzel insanların başına ne geldiyse bu bilinmezler yüzünden geldi.

Şimdi artık maskeleri düşürmenin, gerçekleri görmenin zamanıdır.

Bizi tarihimiz boyunca korkularımızla yönetmeye çalışanlar, şimdi yeni korkular icat etmeye çalışıyorlar.

Bir yandan saldırıp, bir yandan mazlumu oynayanlar, sahneye yeni oyunlar koymak, dikkatlerimizi başka yönlere çekmek istiyorlar.

Oysa çok bir şey değil ki, istediklerimiz.

Üstelik parayla da satın alınmıyor.

Eşit yurttaşlık istiyoruz.

Barış istiyoruz, demokrasi istiyoruz, özgürlük istiyoruz.

Terör bitsin, çocuklar, gençler öldürülmesin, analar ağlamasın istiyoruz.

Siyaset bu karanlık ilişkilerden kurtulsun, ilkeli, çağdaş, evrensel ölçülerde yapılsın, hukuk ve adalet yıpranmasın, bu ülkenin başbakanı bile kendini güvende hissetmiyor diyerek bizi yeni korkularla baş başa bırakmasınlar istiyoruz.

Polise, savcıya, hakime, yargıya, adalete güvenmek, başbakan olmasa da bizler kendimizi güvende hissetmek istiyoruz.

Açlık, yokluk, yoksulluk nedir bilmeden büyüyen çocuklarımız; sağlık ve huzur içinde yaşlanan büyüklerimiz, geleceğe umutla bakan gençlerimiz olsun,

Hayallerimiz olsun, hayallerimizin peşinde koşalım istiyoruz.

Bütün bu istediklerimizin bedeli, inanın sizin çaldıklarınızdan, savurduklarınızdan daha pahalı değildir. Ve bizler başka bedel ödemek istemiyoruz.

Bizler gibi düşünen, bu güzel ülkenin, güzel insanları; artık sizin öğrettiğiniz gibi yaşamak, sizin istediğiniz gibi yönetilmek istemiyoruz.

Yeter artık, bu ülkeyi biz yönetmek istiyoruz.

Nasıl mı? ( bir sonra ki yazıda)…………………..

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar