Berrin Sönmez
İktidarın, Kürt siyasetini kriminalize etmeyi varlığını sürdürmek için en elverişli araç sayıyor olması, sıradan insanın kimlik kaygısıyla örtüştüğünden “beka sorunu” gibi hayali söylemler, siyaseten karşılık bulabiliyor. Ülkede Kürt meselesinin varlığı ve çözümsüzlüğünün arkasında yatan temel sebep, Türklerin kimlik siyasetine ihtiyaç duyması.
Meşru siyaset zemini, iki kesime hak görülmemişti, geçmişte. Dindarlara ve Kürtlere anayasal olarak kapalı olmayan siyaset yolu, devlet aklıyla kapatılırdı. Kader ortağıydı bir vakitler, dindarlarla Kürtler. Her bir siyasi yasaktan, parti kapatılmasından sonra halk desteği artarak iktidara gelen dindarların şimdi en önemli derdi iktidarı kaybetmemek. Uzunca süredir iktidarda kalmak için her yol mübah sayılıyor. Dindarların iktidarından kastım sadece Adalet ve Kalkınma Partisi değil. Bu partiyi iktidar, Erdoğan’ı ‘tek adam’ yapan o geniş kitlenin zihin dünyasından söz ediyorum. Geniş kitle desem de yekpare, bütünlüklü bir yapıdan söz edilemeyeceğinin farkındayım. Kendi içinde birbiriyle asla uzlaşamayan çeşitli gruplar var ve aralarındaki farklılıkların hayli derin yarıklar oluşturduğu görülür, yakından bakınca. Fakat sıra seçmen davranışına geldiğinde unutulur hepsi. Bütün ‘ama’, ‘fakat’, ‘lakin’ler unutulur bir tek ‘zaten’ kalır elde. Adalet ve Kalkınma Partisi’ni iktidara taşıyan, iktidarda tutan kitlenin oy verme davranışı ‘zaten’ üzerine kurulu ve Erdoğan değişmekte olan bu oy verme davranışının sabun kalıbı gibi erimekte olduğunu görmekte. O kalıbı katı tutmaya oynuyor. Bu ‘zaten’ sözünün içeriğini kavramadan bugünleri anlamanın da, demokratik bir gelecek kurmanın da mümkün olmayacağını düşünüyorum.
Seçmen her sandığa gidişte “zaten…” diyerek içine neleri dolduruyor anlamak için iktidarın Kürt politikasına, HDP rekabetine bakmak işimizi kolaylaştırabilir. Başta söylediğim gibi kader ortağıydı Kürtler ve dindarlar bu ülkenin siyasi tarihinde, yasaklarda buluşanlardı. Bu nedenledir ki dindarlar, çözüm sürecine en aktif katkı sununlar olmuştu. Kardeştiler “zaten”. Sadece AKP iktidarı ve Erdoğan çözüm politikası yürüttüğü için değil aynı zamanda öteden beri din kardeşliğini benimseyen, bu kardeşlikle eşitlenmeyi kasteden düşünce planına sahip oldukları için memnundular, çözüm sürecinden. Nitekim AKP’ye oy veren dindarlar arasındaki bağların gevşemesi ve kısmi çözülmenin başlaması, çözüm sürecinin sonlandırılmasına rastlar. Yani bu ‘zaten’in içeriğini oluşturan en büyük parça, kimlik siyaseti. İslamcılığın, Türkiye versiyonları arasında aslan payına sahip Milli Görüş’ün, özgürlükçü-demokratik yaklaşımlarla, evrensel değerlerle buluştuğu yer olan AKP’nin çözüm süreciyle onurlu barışa yelken açışı tesadüf değildi aslında. Hem demokrasinin, hem evrensel hukukun hem de inanç esaslı kimlik siyasetinin gereğiydi.
Kırılma, kimlik siyasetini ortadan kaldırmadı sadece yeni bir boyuta taşıdı. Türkiye dindarlığının çok uluslu siyasal İslam’dan ayrıldığı yere, milliyetçilikle eklemlenmiş haline dönüştü, AKP dindarlığı. Büyük ülküler için değil ama sadece iktidarda kalmak için. Türkiye dindarlarının gönlünün derininde hep var olan Türk-İslam sentezi halini alan bir kimlik siyaseti, AKP’nin bir yandan taban kitlesindeki değişime bir yandan da politika üretme biçiminin ve icraatlarının otoriterleşmesine yol açtı. Bir kültürel vakıa olan Türk-İslam sentezinin, ideolojiye dönüştürülme çabası Anadolucu aydınların öteden beri muradıydı. Ve vaktiyle Türk ismini bile ağzına almayan Erdoğan, iktidarını sürdürmek için gerekli gördüğünden hemen bu yöne dümen kırdı. Zaten bildiği tek politika yapma biçimi kimlik siyasetiydi ve tekniğini değiştirmesi gerekmeden, sözcük dağarcığına yeni kelimeler eklemesi yeterliydi. Öyle de oldu. Tabii dinin siyasallaşmasından ne fayda görülmüştü ki kültürün siyasallaşmasından fayda görülsün, sorusu, bahsi diğer, bu yazının konusu o değil.
AKP’nin kimlik siyasetindeki bu rota değişimiyle hemen hemen eş zamanlı olarak siyasal İslam, ciddi bir fiyaskoyla mahiyet değiştirmeye başlamıştı. Son beş yılda giderek artan sayıda muhafazakarın, muhalefet kulisinde yer alışını biraz da böyle değerlendirmek gerekiyor. Muhalif muhafazakarlar arasında kimlik siyasetinden kaçanlar var kuşkusuz. Sadece AKP iktidarından sıtkı sıyrılıp muhalefet edenler de var. Aynı zamanda kimlik siyasetinin yön değiştirmesinden duyulan rahatsızlıkla muhalefete kaymış olanların varlığını da görmek gerekir. İktidarın son beş yılda yürüttüğü Kürt politikasının belkemiğini oluşturan HDP karşıtlığı böyle bir alt yapıdan besleniyor. Tabii kabaca isimlendirmeyle Türkiye dindarlığı, MHP’nin devletçi-milliyetçiliğiyle siyaseten ittifak edince kültür yani Türk-İslam sentezi, kendiliğinden ideolojiye dönüşmüyor. Ancak böyle bir umudu içinde her zaman barındırmış, 12 Eylül’le beslenmiş bir alt yapının varlığı, iktidarın işini kolaylaştırıyor kuşkusuz.
İkisi HDP’li üç milletvekilinin vekilliği düşürülünce muhafazakarların tepkisiz kalışı, kimliğin siyasal geleceğinden duyulan endişeyle ilişkili. ‘Zaten’ sözünün ardından çoklukla “onlar da yapmıştı, yine yaparlar, çalmayan yok” gibi gerekçeler sıralanır. Her türlü siyaset yapma biçiminin tıkandığı yer burası. Sıradan insan yıllar boyu Kürtlere yapılan haksızlıklar için “onlar daha fazlasını yapardı” faraziyesini siyasi seçimine gerekçe yaptığı ölçüde uzaklaşıyor, demokratik bir ülkede yaşama ihtimali. Başka bir şekilde söylemek gerekirse Müslüman Türkler, Kürtlerden değil kendi geleceklerinden endişe ediyorlar. O nedenle zalimleşmekte tereddütleri yok. Kimlik siyaseti, bütün diğer milliyetçilik biçimleri gibi bir savunma kaygısının tezahürü olduğundan kolaylıkla saldırganlaşıyor. İktidarın, Kürt siyasetini kriminalize etmeyi, varlığını sürdürmek için en elverişli araç sayıyor olması, sıradan insanın kimlik kaygısıyla örtüştüğünden “beka sorunu” gibi hayali söylemler, siyaseten karşılık bulabiliyor. Ülkede Kürt meselesinin varlığı ve çözümsüzlüğünün arkasında yatan temel sebep, Türklerin kimlik siyasetine ihtiyaç duyması. Son yıllarda dindar Türklerin ama çözüm sürecinde de seküler Türklerin kimliğini tehdit altında hissetmesi nedeniyle bir Kürt sorunumuz var.
Fakat aslına bakarsak sıradan insan Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Çerkes hangi milliyetten olursa olsun ekmeğinin derdinde. Çocuğuna iyi bir gelecek sunacağına dair güven duymak ihtiyacında. Sıradan insanın dindar ya da seküler olması, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi olması güvenli ve içinde bulunduğu şartlardan görece müreffeh bir gelecek için bir arada yaşamayı öğrenmesine engel değil. Adalete güven duygusunu tesis edeceğine inanılan siyasal yapılara kitleler, kolaylıkla yönelebilir. Güven uyandıran adalet duygusundan yoksun kalındığı için, insanlar ellerindeki basit imkanları bile kaybetme korkusuyla hamasi söylemlere kapılıp kimlik siyasetine tutunuyor. Oy verdiği iktidarın siyasi söylemini gündelik hayatında kendisi yaşamıyor, çoğunluk. Basit gözlemle bile seçmenin yaşam pratikleriyle oy verme tercihlerinin örtüşmediğini söylemek mümkün. Kanaatimce mezarlık saldırıları ve JİTEM imzalı tehdit mesajları da bu toplumsal gerçekliği perdeleme ihtiyacından kaynaklanıyor.
Muhalefete düşense, korkuları depreştirerek iktidarını sürdüren Erdoğan, Bahçeli ortaklığının söylemini tersine çevirebilmek. HDP’ye sahip çıkmak ve yanı sıra Kürtlerin eşit yurttaşlığına ve siyasal haklarına sahip çıkmanın Türklerin de menfaatine olacağını göstermesi gerekiyor. Normalde iktidarlara düşer toplum barışını tesis meselesi. Ancak bizim iktidarımızın meselesi toplumsal sorunların çözümü değil kendi iktidarının sürdürülmesi. Giderek artan faşizan yönetim eğilimlerini durdurmanın da, gelecek için toplumsal barışı sağlamanın da muhalefete düştüğü bir garip dönem yaşıyoruz. Ancak muhalefet partileri de bunun pek farkında değil gibi. CHP sadece kendi vekilini düşünürken İYİ Parti, HDP karşıtlığında iktidarla uygun adım yürüyüşte. Deva ve Gelecek partileri son haftalarda belirgin çıkışlarla dikkat çektikleri halde HDP’nin siyasal haklarının gasp edilmesine, Kürt seçmenin iradesinin yok sayılmasına sessiz kalarak, yakaladıkları ivmeyi harcar gibiler. İktidarla işimiz zor da, bu muhalefetle de hiç kolay değil. Siyaset, ülkemizde kriz dönemlerinde sıklıkla hissettiğimiz bir daralmayla yine toplumun çok gerisine düşmüş halde.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.11.2025
3.11.2025
19.10.2025
12.10.2025
4.10.2025
21.09.2025
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025