Celal BAŞLANGIÇ
28 Şubat 2015'te AKP'li bakanlarla HDP Heyeti 'Dolmabahçe Mutabakatı'nı okuyordu Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde. 10 Aralık 2016'da ise Dolmabahçe'de 44 insanımızı yitirdik lanet bombalarla. Dolmabahçe'den Dolmabahçe'ye 651 gündür zoraki bir 'Başkanlık yolculuğu'ndaydık.
İki bomba patlıyor, tam 44 gencecik insan bedenleri parçalanarak can veriyor. Çoğu polis; öğrenciler, sanatçılar, şoförler de var. Hemen hepsi 30 yaşın altında… Yaralananlar, sakat kalanlar…
Görüntüler dehşet verici. Eskinin Dolmabahçe Stadı’nın, İnönü Stadyumu’nun, şimdilerdeki adıyla Vodafon Arena’nın çatısından toplanıyor insan parçaları.
Kocaman bir dehşet çukuru açılmış bombanın patladığı yere, savaş alanı gibi…
İşte 10 Aralık 2016’daki Dolmabahçe’nin görüntüsü böyleydi.
* * *
Şimdi bu bombaların patladığı, ocaklara ölüm ateşlerinin düştüğü uğursuz 10 Aralık 2016’nın Dolmabahçe’sinden tam 651 gün ya da başka bir hesapla 21 ay 10 gün öncesindeki Dolmabahçe’ye gidelim.
28 Şubat 2015’te AKP iktidarının temsilcileri bir sehpanın çevresindeki koltuklara oturmuş HDP heyeti ile birlikte “Dolmabahçe Mutabakatı”nı açıklıyorlardı:
“Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nin duvarlarında Abdullah Öcalan’ın sözleri yankılanıyor:
‘PKK’yı bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum.’
Evet, Öcalan’ın bu daveti Başbakanlık Ofisi’nde, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu’nun bulunduğu salonda HDP heyeti tarafından dile getiriliyor.
Yani devletin de, hükumetin de, hatta AKP’nin meclis grubu temsilcisinin de önünde…”
Böyle başlıyordu 1 Mart 2015 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ne “Dolmabahçe Mutabakatı” üzerine yazdığım “AKP’nin işi şimdi daha zor” başlıklı yazım.
Yazının sonu da gelecek kötü günleri bir seçenek olarak ortaya koyuyordu:
Ancak, bir yandan AKP hükümet olarak Kürtlerle barış masasına otururken, diğer yandan Erdoğan’ın “Türk tipi başkanlık” peşinde koşması da pek bir arada olacak unsurlar gibi görünmüyor.
“Ancak dünkü açıklama artık ‘müzakere masası’nın resmen kurulduğunun ilanıdır.
Bundan sonra AKP’nin Türkiye’yi Ortadoğu ülkelerindeki diktatörlüklere çevirme teşebbüsleri artık daha da güçleşmiştir.
‘Fiyatlarımız pazarlığa tabidir’ durumunda olduğu gibi, bundan sonra Türkiye’nin barışı da, özgürlükleri de “müzakereye tabidir.”
O gün yani 28 Şubat 2015’te Suudi Arabistan’a giderken “Dolmabahçe Mutabakatı”nı “hasretle beklediği bir çağrı” olarak değerlendirmişti Cumhurbaşkanı Erdoğan:
“Tabii silahların bırakılması çağrısı bizler için çok çok önemli bir beklenti idi. Bu demokratik açılım süreci ile başlayan bir çağrıdır. Milli birlik ve kardeşlik projesi ile başlayan bir şimdi de çözüm süreci ile devam eden ve bunu artık noktalayalım diye hasretle beklediğimiz bir çağrıdır.”
* * *
Sonra “Ne mutabakatı? Böyle bir mutabakat yok” denilerek devrildi kurulmayan “Müzakere Masası”.
“Kontrollü bir çatışma” ortamında gidildi 7 Haziran seçimlerine patlayan bombalar arasında.
AKP tek başına iktidar olamadı. Bunun sorumlusu olarak da “Seni başkan yaptırmayacağız” diyen HDP ve lideri sorumlu tutuluyordu.
İktidar aslında fiilen 7 Haziran seçim sonuçlarını tanımamıştı.
Artık 7 Haziran’dan önce alanlara, HDP binalarına yerleştirilen uzaktan kumandalı, zaman ayarlı bombalarla değil, kesin sonuç alan ve çok daha kanlı katliamlara yol açan “canlı bombalar” çıkmıştı sahneye.
Çok kanlı bir sürece doğru hızla evriliyordu Türkiye.
* * *
20 Temmuz 2015’te Suruç’ta, Kobane’ye gidecek olan çoğu sosyalist gençler katledildi canlı bir bomba tarafından.
21 Temmuz 2015’te Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazımın başlığı “Erken seçim kampanyası IŞİD katliamıyla başladı” başlığını taşıyordu. Şu cümlelerle bitiyordu yazım:
“(…) IŞİD katliamı; hem kendisini başkan seçtirmediniz, hem de partisini tek başına iktidar olmaktan ettiği için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hala çok kızgın olduğu HDP’ye de yönelik yapılmıştır aynı zamanda.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, IŞİD, Suriye’de ‘vekaleten’ yürüttüğü savaşı artık Türkiye topraklarına taşımıştır ve iyice köşeye sıkışmış AKP ve Erdoğan için erken seçim kampanyasını Suruç katliamıyla başlatmıştır.” (Cumhuriyet, 21 Temmuz 2015)
Daha o günlerde ufukta görünmüyordu erken seçim.
Yüksek Seçim Kurulu 25 Ağustos’ta açıkladı; “Erken seçim 1 Kasım 2015’te.”
* * *
Kan revan içinde gitmiştik 1 Kasım seçimlerine.
AKP, anayasayı tek başına değiştirecek sayıda milletvekili çıkartamamıştı ama tekrar tek başına iktidar olmuştu.
Herkes, “Tamam artık, bu çatışmalar, bu kan biter” diyordu. Ama tam tersini düşünüyordum.
Bu nedenle seçim sonrası yazdığım ilk yazının başlığı ne yazık ki bugünleri haber veriyordu:
“Saray’daki başkan olana dek 1 Kasım seçimleri sürecek”.
Yani “erken seçim” yapılmıştı ama daha bitmemişti “seçim süreci” Türkiye için.
Şu tesbiti yapmıştım neredeyse tam 13 ay önceki yazımda:
“Çünkü henüz 1 Kasım seçim süreci bitmedi. Anayasa değişikliği görüntüsü altında ‘başkanlık sistemi’ni referanduma götürüp bu halka ‘evet’ dedirtmeden de bitmeyecek bu seçim süreci.
Onun için yanılmıştı seçim gecesi zaferinin getirdiği “sarhoşluk”la ‘Artık ülkemize şehit gelmeyecek, o şehitlerimizden Allah razı olsun, o şehitlerimiz bize büyük bir emanet bıraktı’ diyen AKP İzmir İl Başkanı Bülent Delican.
(…) 1 Kasım öncesi yaratılan baskı, tehdit, çatışma, ölüm iklimi ‘Reis sonuç alıncaya dek’ sürecek.
Saray’ın ‘başkanlık sevdası’ yüzünden önümüzdeki süreçte de bu halkı gözlerindeki korku perdesiyle yaşamaya mahkum etmek istiyorlar.
Ta ki, 12 Eylül’de yapılan askeri darbe anayasasının yerine, üzerine ‘başkanlık tüyü dikilmiş’ sivil darbe anayasası gelinceye kadar.” (Haberdar, 6 Kasım 2015)
* * *
Bayraklara sarılı cenazeler toprağa veriliyordu dün bütün Türkiye’de.
Kör bir teröre kurban gitmişti gencecik insanlar. Umutları, düşleri, yaşamları lanet olası bombalarla sona ermişti. Çocukları, eşleri, anneleri, babaları, aileleri, yakınları yani bütün bir ülke ağlıyordu dün.
…ve dün cenazelerin toprağa verildiği saatlerde; AKP’yle MHP’nin üzerinde uzlaşmaya vardığı, ülkeye “Doğan görünümlü Şahin” gibi, “Cumhurbaşkanlığı görünümlü Başkanlık” getirecek olan 21 maddelik Anayasa değişikliği teklifi TBMM Başkanlığı tarafından komisyona sevk edilmişti.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları

































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021