Etyen MAHÇUPYAN
Sola eğilimli laik kesimde yine tanıdık bir tevatür dolanıp duruyor. ‘Bunlar gitmez’ deniyor. ‘Erdoğan ne yapar yapar iktidarda kalır’… Söz konusu duyguyu daha entelektüel bir çerçeveye oturtanlar da var. Türkiye’nin ‘özgür olmayan’ ülke kategorisinde olduğunu ve bu gruba giren ülkelerin otoriter rejimlerden demokrasiye geçişte ne denli zorlandığını anlatıyorlar.
İsteyen Erdoğan’a atfedilen güce, isteyen dünya örneklerine takılabilir… Biz Türkiye’de ne olup bittiğine bakalım ve bazı sorular soralım.
Erdoğan’ın iktidarını uzatmak istediği açık. Dolayısıyla bu uğurda elinden gelen her şeyi yapması, elinde bir avantaj varsa ona sarılması beklenir.
Nitekim cumhurbaşkanlığı sistemi bu türden bir avantaj sunuyor. İstikrarlı bir yönetim için cumhurbaşkanlığını ve Meclis çoğunluğunu aynı anda kazanmak gerekiyor. Hele Erdoğan gibi İttihatçı hayallere ve ‘ben yaptım oldu’ şeklinde bir yönetim tarzına sahipseniz Meclis’i elde tutmak çok kritik.
Ama Meclis çoğunluğuna sahip olmak aynı zamanda bir supap. Cumhurbaşkanlığını kaybetseniz bile cumhurbaşkanlığı bütçesine onay vermeyebilir, yürütmeden gelen kararnameleri reddeder ve böylece yönetimi kadük edebilirsiniz.
Dolayısıyla birkaç yıllık vadede bakıldığında endişeler hiç de haksız değil. Çünkü Cumhur İttifakı’nın oyu Millet İttifakı’ndan 5 puan daha fazla (43-38) ve d’Hondt sistemi Cumhur İttifakı’nın Meclis çoğunluğunu garanti ediyor. Cumhurbaşkanlığı kaybedilse bile bir iki yıl içinde ülkeyi yeniden seçime zorlamak mümkün.
Bunu sağlamanın çok basit bir koşulu var(dı): MHP’nin AK Parti listelerinden seçime girmesi. Düşünün ki bu seçim sistemini iktidar (yani AK Parti ve MHP birlikte) kotardı. Muhalefet birleşemediği takdirde ayrı partiler olarak seçime girmeyi düşünmüş olabilirler (o durumda da Meclis çoğunluğu sağlanıyordu), ama seçim sistemi muhalefetin birleşme ihtimalini de dikkate alan bir hamleydi.
Tekrarlayalım… Tek koşul MHP’nin AK Parti listelerinden seçime girmesiydi. MHP oyunun yüksek olduğu ve 6-8 milletvekili çıkaran seçim bölgelerinde sonuç etkilenmiyor. Ancak MHP oyunun düşük (milletvekili çıkarmakta zorlandığı oranlarda) ve seçilecek milletvekili adedinin fazla olduğu seçim bölgelerinde çok kritik bir fark ortaya çıkıyor. Bu bölgelerde MHP oyu da eklendiğinde AK Parti CHP’nin üzerine çıkıyor (ya da arayı açıyor) ve bir ila üç arasında ilave milletvekili çıkarabiliyor.
Bu hesapları titizlikle yapanlar MHP’nin ayrı liste tercihinin Cumhur İttifakı’na yaklaşık 50 milletvekiline mal olduğunu hesaplıyor. Öyle ki eğer tek liste girilseydi 330 civarı olması beklenen milletvekili sayısı şimdi 280’lerde olacak.
Olay göründüğünden de daha ‘irrasyonel’. Ayrı liste olduğunda MHP’nin milletvekili sayısı da neredeyse yarı yarıya düşüyor. Çünkü ilave 50 milletvekili üzerinde MHP’nin pazarlık gücü çok yüksek ve bu milletvekilliklerinin yarısını kendisine alması mümkün.
Şimdi gelelim soruya… Acaba MHP niçin böyle bir karar aldı? Ve o kadar önemli bir başka soru, acaba televizyon tartışmalarında bu konu niçin hiç ele alınmıyor?
MHP (kendisinin de parçası olduğu) iktidarın elindeki sigortayı bir hamlede feda etmiş oldu. Meclis çoğunluğunu muhalefete teslim etti ve (eğer Kılıçdaroğlu) kazanırsa yeni iktidarın istikrarını garanti altına aldı.
Hemen ekleyelim, bu ‘klasik’ bir Bahçeli kararı olarak tecelli etti. MHP grubunda tartışılmadı, kamuoyuna hiçbir görüş sızmadı, sonrasında bile tartışma olmadı… Oysa bu tercih sonucu MHP’deki en az 25 kişi milletvekilliğinden oldu. Dahası Bahçeli kendi listelerini iki gün öncesinden YSK’ya verdi ve üstelik kamuoyuna da açıkladı. Yani iki gün içinde bir protokol değişikliği ihtimalinin de önünü büyük ölçüde kesti.
Yukardaki soruları ciddiyetle sormak istemeyen ama cevaplara sahip olduğunu sanan birçok kişi ortalıkta gezen tevatürle avunmaya devam ediyor. HÜDA PAR’a tepki olduğu öne sürülebiliyor, ancak HÜDA PAR Cumhur İttifakı’na sadece 2 milletvekili kazandırma gücüne sahip (Batman ve Diyarbakır). Bu partinin toplam oyu yüzde 0,4… Yeniden Refah’a tepki olduğu da söyleniyor. Ancak burada da toplamda yüzde 1-1,5 oydan ve toplam 3 milletvekilliğinden söz ediyoruz. Üstelik bu parti şimdi kendi logosuyla seçime girdiği için böyle bir katkı da kalmadı.
AK Parti yetkililerinin HÜDA PAR ve Yeniden Refah’ı kendi listelerinden seçime girmek için nasıl ikna çabası içinde olduğunu izledik. Üç beş milletvekilliğinin bile önemi büyük… Peki ya MHP yüzünden kaybedilen 50 milletvekilinin önemi? AK Parti’nin MHP’yi ikna etmek için her şeyi denediğini varsayabiliriz.
Ancak MHP ikna olmadı. AK Parti listelerinden girerse oy kaybedeceği tezi ise insanı gülümseten cinsten. Çünkü MHP ideolojik damarı güçlü, tabanı disiplinli bir parti. Oy kaybetmek bir yana fazladan 25 milletvekili elde edebilecekti. MHP’nin ‘kişiliğini’ kaybetme ihtimali olmadığı gibi, AK Parti’yi içerden ele geçirme şansını bile düşünebiliriz. Çünkü son 7 yılda MHP AK Partiye değil, AK Parti MHP’ye yaklaştı ve o süreç devam ediyor.
İşin daha da ilginci, iktidara yakın bazı gazetecilerin laf arasında söylediklerinden hareketle MHP’nin bu kararı iki ay önce almış olduğunu anlıyoruz. Yani ortada ne HÜDA PAR ne Yeniden Refah varken ve Millet İttifakı henüz seçime nasıl gireceği tartışmasına bile başlamamışken…
Acaba niçin? Bahçeli bu kararı nasıl aldı? Hangi dinamik nedeniyle kendi partisinden (kamuoyuna yansıyan) hiçbir çatlak ses çıkmadı? Bu süre zarfında iktidarı destekleyen bürokrasi ve çevresinden niçin ‘saçmalamayın, Meclis çoğunluğu kaybedilir’ uyarısı gelmedi?
Güncel sorular da ekleyebiliriz: AK Partililer ve bakanlar seçime darbe girişimi derken acaba Bahçeli bunlara niçin destek vermiyor? Mart ayındaki bir grup konuşmasında Bahçeli acaba niye ‘sokak olayı istemiyoruz’ mesajı verme ihtiyacı duymuştu? Önceleri her fırsatta Cumhur İttifakı’nı savunan görüşlerini esirgemeyen Çakıcı (ve benzerleri) acaba bugünlerde niçin suskunlar?
AK Partililerin ‘seçim bir darbedir’ çırpınması devlet kanadına bir serzeniş olabilir mi? Darbe istemeyen bir devletle baş başa olduklarının idraki mi?
Bahçeli’nin ayrı liste kararıyla birlikte değerlendirildiğinde, iktidarın devlet kanadındaki ortakları ‘bu iş kötüye sarıyor’ demiş olabilirler mi? Aksi halde devlet içi dengelerin yerinden oynaması, halen iktidarı destekleyenlerin işi fazla zorlarlarsa tasfiye olma ihtimalleri söz konusu olabilir mi?
Olabilir diye düşünüyorum ve başka ciddiye alınacak bir açıklama da şimdilik göremiyorum. Öte yandan naif olmayalım. İktidarın devletteki ortaklarının devlet içinde yeni koalisyonlar oluşturma ve muhtemel yeni iktidara da ulaşabilme kanalları mevcut olabilir. İyi Parti’nin bu işlevin taşıyıcısı olması herhalde kimseyi şaşırtmaz. Bu partinin seçime kendi listesiyle girme ve Akşener’in sürekli olarak kendisini İttifak’ın dışında tanımlama ısrarını da anlaşılır kılar.
Dolayısıyla devlet içi yeni bir uzlaşma ve ‘ortak yaşam’ döneminin başında olma ihtimalimiz yüksek. Erdoğan iktidarının sürdürülemez olduğu açık. Yeni iktidarın parçalı yapısı ise ideolojik meselelerde devlet çizgisinden fazla sapılmayacağına işaret ediyor. Ülkenin normalleşmeye, bir geçiş dönemine ihtiyacı var. Siyaset geleceğe yönelik olarak ancak bu yeni iktidar döneminde konsolidasyona gidebilir.
Velhasıl (önceki yazılarda söylediğim üzere) genelde sakin bir seçim yaşamayı ve muhalefetin kazanmasını bekliyorum. Benim tahminim şöyle… Mecliste Cumhur 285, Millet 245, Emek/Özgürlük 70.
Cumhurbaşkanlığı ikinci tura kalırsa Kılıçdaroğlu lehine 54-46…
İlk tur ise çok heyecanlı. Şu an tahminim 48-44 Kılıçdaroğlu lehine olduğu. Ama bunun 51-43 bitme ihtimali de var… İki koşulla. Biri herkesin söylediği üzere İnce’nin oylarının düşmesi ki ben de yüzde 4’ün altına inebileceğini öngörüyorum.
İkinci koşul biraz farklı… Saha çalışmalarının AK Parti oyunu yüzde 2 civarında fazla ölçtüğünü düşünüyorum. Dindar seçmenler içinde özellikle kentli ve orta gelirli kesimde Kılıçdaroğlu’na oy vermeye kararlı ama anketler tarafından ‘yakalanamayan’ yüzde 2-3 bir alt grup gözlemleniyor. Bu grubun sandıkta Kılıçdaroğlu’nun son eşiği geçmesini sağlamasını bekliyorum.
Türkiye ‘özgür olmayan’ ülke kategorisinde olabilir. Ne de olsa özgür olunmaması için uğraşan bir iktidar var. İnsanları dar kalıplara sıkıştırıp ‘millileştirerek’ milleti özgürleştirmeyi hayal eden İttihatçı bir yaklaşıma sahip.
Ne var ki ülke yönetiminde başarısız oldu. İktidarın takipçileri bile bu anlayışta bir sakatlık olduğunun farkında. Sağduyuyu tercih etmek için inandırıcı ve güvenilir bir alternatife ihtiyaçları vardı ve görünen o ki Millet İttifakı bunu büyük ölçüde başardı.
Türkiye bu seçimde daha önce olmadığı kadar özgür… Çünkü insanlar özgürlüklerini bu kez bilinç düzeyinde idrak ediyor. Cemaatçi ve kimlikçi oylar, kendisini düşünmemeye kaptırmış insanlar hala mevcut ama bunlar belirleyici değil. Belirleyici olan bu kalıplardan sıyrılanlar.
Ve iktidarın bu karmaşık sosyolojiyi, özgürleşmiş zihinleri kandırma ihtimali yok.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları




































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024