Fehim TAŞTEKİN
Suriye yönetimi Rojava’daki özerklik projesiyle ilgisi olmayan bazı Kürt parti temsilcisi ya da bağımsız kişileri Şam’a davet ederek “PYD bütün Kürtleri temsil etmiyor, başka muhataplar da var” demeye çalıştı. Bu, Türkiye’nin 2012’den sonra Cenevre sürecinden PYD’yi dışlamak için KDP çizgisindeki partileri öne çıkarmasına benzer bir taktikti… Peki, Kürt’e karşı Kürt taktiğinin devamı geldi mi?
Suriye yönetimi, Kürtleri kazanmadan ülkenin bütünlüğünü sağlayamayacağını biliyor.
Rusya, Kürtleri sürece katmadan ABD’nin hesaplarını bozamayacağını görüyor.
ABD, Kürtler olmadan Rakka operasyonunu yürütemeyeceğini ve Suriye sahnesinde olamayacağını anlıyor.
Ya Türkiye? Her şeye razı yeter ki Kürtler olmasın!
Suriye’de savaş da barış da tarafların Kürtlerle ilgili tutumuna bağlı hale geldi.
ABD’nin, Kobani müdafaası sırasında YPG ile kurduğu ortaklığın ardından Kürt faktörü diğer taraflar için de değer kazandı. Rusya geçen haziran-aralık arasında kültürel özerkliği de içeren çözüm planı etrafında Suriye yönetimi ile Kürtleri en az dört kez doğrudan ya da dolaylı olarak buluşturdu. Sahada da özellikle Afrin ve Halep’te Kürtleri rahatlatacak askeri katkılar sundu. Tel Rıfat’ın alınmasında Rus desteği önemliydi. Şimdi burası TSK’nin yakın hedefinde!
Ancak Suriye yönetimi Hmeymim üssündeki trafiğe paralel olarak Rojava’daki özerklik projesiyle ilgisi olmayan bazı Kürt parti temsilcisi ya da bağımsız kişileri Şam’a davet ederek “PYD bütün Kürtleri temsil etmiyor, başka muhataplar da var” demeye çalıştı. Bu, Türkiye’nin 2012’den sonra Cenevre sürecinden PYD’yi dışlamak için KDP çizgisindeki partileri öne çıkarmasına benzer bir taktikti… Peki, Kürt’e karşı Kürt taktiğinin devamı geldi mi?
İsmi bizde mahfuz olan bir YPG’li komutan bu konuda bana şunu söyledi:
“Hmeymim’deki temaslardan sonra Suriye bir oyun oynadı. Rojava’da PYD örgütlenmesi hakim olduğu halde bir Kürt alternatifi yaratmak istediler. Ruslara dediler ki ‘Bak başka Kürt partiler de var.’ Kürtleri bölmek istediler. Rusya da bundan etkilendi. Rusya bunları görüşmelere çağırdı, gittiler ‘Faşist devlet’, ‘Diktatör Esad’ dediler. Güney Kürdistan gibi özerklik istediler. Hatta Güney Kürdistan’la birleşmekten bahsettiler. Bu talepler Rusları da zora soktu. Suriye de yaptığına pişman oldu.”
Bunun ne kadar yönetimin reflekslerini yansıttığını bilmiyoruz. Fakat Şam’daki hakim siyasi havaya baktığımızda Kürtlerle müzakere öncelikli tercih olsa da federasyon şartının sert bir reddiyeyle karşılaştığını anlıyoruz.
Süreç çok dinamik ve her gün yeni bir faktör denkleme giriyor. Özellikle ABD’nin tasarladığı Rakka operasyonu yaklaştıkça Suriye ve Rusya açısından Kürt faktörü daha da hassaslaşıyor. Rusların, Türkiye’nin vetosu yüzünden PYD’nin katılamadığı Astana’daki müzakere masasına Kürtlere kültürel özerklik öneren anayasa taslağını götürmesi ve ardından diğer muhaliflerle birlikte Kürt temsilcileri Moskova’ya davet etmesi Rusya’nın sahadaki gerçeklikten kopmadığını gösteriyor. O gerçeklik kendini dayatan Kürt faktörüdür.
Rusya bu hamlelerle sadece Türk hükümetiyle geliştirdiği yeni ortaklığın sınırlarını test etmekle kalmıyor askeri müdahaleyle ömrüne ömür kattığı Suriye yönetimini de makul bir çözüme hazırlıyor. Şam’ın kamuoyu önünde taslağı açıkça reddetmesi Rusya’nın Suriye yönetiminden tamamen habersiz hareket ettiği ve ya emri vaki yaptığı anlamına gelmiyor. Bir müttefike bu türden dayatmalar, Rusya’nın Ortadoğu siyasetinin sicil kaydında açıkça görülen bir şey değil. Ruslar Amerikalılardan çok daha fazla yereldeki müttefikin iç dengelerini dikkate alan bir çizgiye sahip.
Rusya’nın Suriye’ye bunca desteğinden sonra Şam’ın Moskova’nın çözüm önerilerine direnme şansının olmayacağına dair de hüküm de pek üstünkörü.
Rusya’nın her dediğini yaptıramayacağının örneklerinden biri El Bab’dır.
Bütün işaretler Ankara ile Moskova arasında “Halep’e karşılık El Bab” şeklinde gizli bir mutabakatın sağlandığını gösteriyor. Türkiye silahlı grupların kuşatılmış bölgeden çıkmalarına arabuluculuk ederek Halep’te sözünü tuttu ama buna karşı El Bab’ın IŞİD’den alınması konusunda beklediği saha düzenlemesini göremedi. Rusya’nın hava desteğine rağmen TSK ve yedeğindeki milis güçleri, El Bab’ın kenar mahallelerinde saplanıp kaldı. Burada sahada Suriye ordusundan beklenen bir hamle vardı: El Bab’ın Rakka ile bağlantısının kesilmesi. Suriye, bu mutabakatı “Türkiye, El Bab sınırında duracak, kente Suriye ordusu ilerleyecek” şeklinde okuyordu. (Tabii ki Ruslar da mutabakatı Türk hükümeti gibi okumuyor olabilir.) Türkiye’nin El Bab’ın içine girme hamlesi üzerine Suriye ordusu Tadif civarında oyalanıp kendinden beklenen kritik hamleyi yapmadı. Böylece Türkiye’nin işini zorlaştırdı.
Erdoğan oyuna gelmiş oldu. Erdoğan’ın Astana sürecini unutup yüzünü birden bire ABD’ye dönmesi ve Suriye’yi çökertme planının finansörleri Suudi Arabistan ile Katar’a uçup eski defterleri karıştırması El Bab’da oyuna gelmesinin bir yansıması.
Yine de başka siyasi meseleler ve ekonomik çıkarlar nedeniyle Erdoğan, Rus lider Vladimir Putin’e laf etmiyor. Dikkat ederseniz ABD’nin YPG ile ortaklığına ateş püsküren Erdoğan, Rusya’nın PYD liderlerini Moskova’da ağırlaması, Kürtleri Cenevre 4 Konferansı’na götürme çabası, çözüm sürecine özerklik perspektifini katarak ABD’nin yapamadığını yapması karşısında pek sessiz.
Peki, Türkiye’nin tehditleri karşısında hem Ruslar hem de Amerikalılarla geliştirdikleri ilişkiler sayesinde manevra alanı bulan Kürtler açısından Rus-Amerikan dengesi ne kadar daha sürebilir? ABD’nin Rakka planına karşılık Ruslar Kürtlerle farklı bir ortaklık geliştirebilir mi? Burada söz YPG’li komutanda:
– Rakka ile ilgili Rusların bir ortaklık teklifi yok mu?
– Rusların YPG’ye önerileri oluyor elbette. Ancak Ruslar coğrafi anlamda duruma hakim değiller. Tedmur’u (Palmira) kurtardıktan sonra El Bab’ın doğusunu ele geçirirlerse Rakka ile ilgili olarak bize işbirliği önerebilirler. Rusların bizimle tartışmaları fikir düzeyinde, pratik bir şey önermiş değiller. Bizim askeri alandaki işbirliğine dair söylediğimiz şu: ‘Eğer öneriniz varsa önce Kürtlerin isteklerini sahiplenmelisiniz, bize güvence vermelisiniz, o zaman biz de el veririz.’
– Aynı şartı neden ABD’ye koşmuyorsunuz? Amerikalılar da siyasi garanti vermiyor…
– Hayır, biz ABD’ye de aynı şeyi söylüyoruz. ABD, ‘Ruslarla ilişki kurmayın’ dediğinde aynısını onlara da söylüyoruz. Bu ilişkiden onlar da faydalanıyor biz de. Onlara diyoruz ki ‘Taktiksel çerçevede iyi ilişkiler içerisinde olmak istiyoruz ama eğer stratejik ilişki istiyorsanız bizim bir davamız var, taleplerimize dair garanti vermeniz gerekiyor.
– Aynı ilişki biçimi İran için de söz konusu mu?
– İranlılarla ciddi temasımız yok. Afrin’in güneyinde Şii beldelerle (Zehra ve Nubul) ilişkilerimiz iyiydi. Orada Hizbullah’ın temsilcileri var. Halk Hizbullah gibi örgütlendi. Kuşatma altındaki bu iki beldenin halkı (4 yıl boyunca) Afrin sayesinde yaşayabildi. Bunu hiçbir zaman unutmayacaklardır.
Rusya, Suriye ile resmi olarak askeri ittifak içindeyken Kürtlerle paralel bir işbirliğine gitmek istemiyor. Bu, Rus dış politikasının geleneğine de uygun. Ruslar bunun yerine Kürtlerle ilişkilerine özellikle siyasi perspektif katmaya çalışıyor. Aslında hem zor hem de Kürtler açısından geleceği olan da siyasi boyuttur. ABD, NATO’daki müttefikini daha fazla kızdırmamak için askeri ilişkiye siyasi boyut katamıyor. Suriye’nin geleceğine ve Kürtlerle ne yapacağına dair senaryosu da belirsiz. Demokratik Suriye Meclisi Eşbaşkanı İlham Ahmed’in geçen ay Washington ziyaretine yeşil ışık yakılması gibi ufak açılımlar olsa da bu, Kürtlerin istediği siyasi garantileri karşılamaktan çok uzak.
Sözün özü birçok aktör Kürt’e yardım elini uzatarak Ortadoğu’da kazanacağını düşünüyor. Ya Türkiye? Kürt’ü döverek ne kazanmayı umuyor?
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025
25.09.2025
15.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
26.08.2025