Mehmet Y. Yılmaz
Bu cümleden hemen sonra okuyacağınız paragraf ağır gülme krizlerine yol açabilir, uyarmış olayım.
RTÜK bir açıklama yaparak, "Yabancı kurum ve kuruluşların fonlarıyla Türkiye’de faaliyet gösteren medyanın olası milli güvenlik sorunlarına yol açabileceği gerçeğiyle hareket ederek Üst Kurul olarak gerekli tüm düzenleme ve denetleme faaliyetlerini titizlikle ele almaktayız. Yerli ve milli medyamız yalnız ve sahipsiz değildir" dedi.
"Yerli ve milli" medyamızın yalnız ve sahipsiz olmadığını zaten biliyorduk ancak RTÜK’ün bu açıklaması da milletimizin yüreğine soğuk sular serpmiş olmalı.
Böylece gelecekte kurulacak müteahhit havuzlarına olan güvenimizi tazeleme olanağı da bulmuş oluyoruz.
Eminim sizler de medyada sürüp giden tartışmanın farkındasınızdır.
Bazı yabancı fonların, bazı yayın organlarına verdiği destek üzerine başlayan ve bunu fırsat bilerek genel olarak muhalif medyayı susturma hesaplarını da içeren bir tartışma bu.
Yayın organlarının bağımsızlığını korumak, her türlü çıkar grubu ile medya arasındaki mesafenin korunmasını gerektirir.
Bağımsız medyanın iki türlü geliri olur: Satış geliri ve reklam geliri.
Açık yayın yapan televizyonlar ve T24 gibi internet siteleri için bir satış gelirinden söz edebilmemiz şu an için mümkün değil.
Okuyucuların bağış ya da abonelik yoluyla bağımsız yayıncılığın ihtiyacı olan fonları yaratabilmesinin önünde de uzun uzun tartışmamızı gerektirecek engeller var ki bunlardan biri de okuyucuların bedel ödemek konusundaki gönülsüzlükleridir.
Ancak buna rağmen T24 herhangi bir yerden fon almadan, kendi olanaklarını zorlayarak ve reklam gelirleri ile ayakta durabiliyor.
Ve unutmayalım ki bir yandan reklam geliri ile ayakta durmaya çalışırken, reklam verene karşı bağımsızlığı korumak da o kadar kolay bir iş değil.
Gazete yönettiğim yıllarda reklam verenlerin, reklamı bir silah olarak kullanmaya çalıştıklarına çok tanık oldum.
O günlerde bu tür şantajcı reklam veren ile mücadele edebildiysek, bu satış gelirlerimizin yüksekliği ve Doğan Grubu’nun ekonomik gücü sayesinde oldu.
Öte yandan günümüzün bir başka gerçeği daha var ki o da reklam verenlere yönelik siyasi baskıdır.
Bugün muhalif olarak tanımlanan medyaya reklam vermek, birçok baskıyı göze almayı da gerektiren zorlu bir uğraş.
Reklam verenlerin tehdit edildikleri, korkutuldukları da bir sır değil.
Kamu reklamlarının, sadece hükûmet medyasına verildiğini de buna ekleyelim.
2 bin bile satmayan hükmet gazetesi, onun 100 misli satan gazeteden kat be kat fazla reklam alıyor.
İzlenme oranlarına baktığınızda kimsenin düğmesini çevirmediğini gördüğünüz haber kanalı, en çok seyredilen haber kanalının rüyasında göremeyeceği reklam gelirini elde edebiliyor.
Kamu kurumlarına ait reklam bütçesinin, partizanca amaçlar için böyle kullanılması, o kurumların yöneticilerine kanun ile verilen görevin yerine getirilmediğini de gösteriyor.
Kurumlarını müdebbir tüccarlar gibi yönetmek zorundalar ancak siyasi hesapları, profesyonel ahlaklarının önüne geçiyor. Kim bilir, belki de bu türden bir ahlak anlayışına da sahip değillerdir.
Bunun dışında bugün tartıştığımız gibi ulusal ya da uluslararası sivil toplum kuruluşlarının fonlarından yararlanmak da mümkün.
Kişisel görüşüm, gazeteci ile her türlü çıkar grubu arasında maddi – manevi mesafe olması gerektiğidir ve STK da olsalar, fon sahipleri ile gazeteciler arasında çıkar çatışması olasılığı ihmal edilmemelidir.
Ancak bunu söylerken, yabancı STK’lardan kaynaklanan fonları kullanarak, gazetecilik yapmaya çalışanlara da haksızlık etmek istemem.
Burada en önemli konu şeffaflık ve denetlenebilir olmaktır.
Kimlerden fon aldığını açıkça ve okuyucunun kolayca görebileceği şekilde belirtiyor mu? Aldığı fonu gerçekten iyi gazetecilik çalışmalarını desteklemek için kullanıyor mu? Yaptığı iş için böyle bir fona gerçekten ihtiyacı var mı? Yoksa aynı yayıncılığı, herhangi bir fon kullanmadan yapabilmesi de mümkün mü? Evrensel gazetecilik standartları açısından baktığımızda, "güvenilir mecra" nitelemesini hak ediyor mu?
Bu soruların yanıtları olumluysa, kaynağı ve amacı tartışılmayan, güvenilir gerçek STK’ların sağladığı fonlardan yararlanmanın bir sakıncası elbette olamaz.
Ancak tıpkı bizde olduğu gibi dış görünüşü ile STK da olsa, hükümetlerin güdümünde olan, fonları hükümetlerce sağlanan STK’lara karşı da uyanık olmak gerekir!
Bütün bunun dışında, bizim medyamızı ilgilendiren çok önemli "iki ayrı fon kaynağı" daha var.
Bunlardan birincisi, iktidarın kamu bankaları aracılığıyla medyayı fonlaması olayı. Diğeri ise kamu ihaleleriyle beslenen müteahhit gruplarına kurdurulan havuzlar.
Demirören’e bir medya kurması için Ziraat Bankası’nın sağladığı fon, serbest bir bankacılık faaliyetiyle değil, yukarıdan gelen bir emirle oldu.
Böyle bir emir olmasaydı, 2 yılı ödemesiz bu büyüklükte bir kredi, böyle bir medya alımı için kullandırılır mıydı?
Kredinin tam tutarını bilmediğimiz gibi taksitlerinin ödenip, ödenmediğini, nasıl bir faiz yürütüldüğünü de bilmiyoruz.
Söz konusu olan kamu bankası, krediyi "ticari sır" gerekçesinin ardına saklıyor ama bankanın zararını da Hazine’den bizler karşılıyoruz.
TBMM, halkın vergilerine sahip çıkmayı başarabilecek görev şuuru içinde olsaydı, bütün bunlar, bir gizli oturumda tartışılır, kamuoyundaki istifham giderilirdi.
Aynı şekilde Sabah Grubu’nun Halkbank ve Vakıfbank tarafından fonlanarak Çalık Grubu’na satışı da, bu kredinin taksit ve ana para ödemelerinin zamanında yapılıp yapılmadığı da bir başka sır.
Aynı medya grubunun, kamu ihaleleriyle beslenen müteahhitlerden salma usulüyle toplanan "havuz parasıyla" el değiştirdiği de bir başka gerçek.
Yukarıdan gelen emirlerle ve kamu kaynakları seferber edilerek elden ele geçen ufak – tefek gazete ve haber kanallarını sayamıyoruz bile.
Hatırlarsınız, maaş ödeme günü geldiğinde bu gazetelerin yöneticilerinin banka yöneticilerini arayarak "maaşlar için şu kadar gönder" dediklerini de öğrenmiştik.
Ve unutmayalım ki medya kuruluşlarının fon alması meselesi ne kadar etik konusuysa, kamu kaynaklarının bu şekilde kullanılması da ceza yasaları ile ilgili bir konu.
Zaman aşımı süresi dolmadan Türkiye bir hukuk devleti olabilirse bu konu yargının meselesi haline de gelecek.
Bugün bazı medya kuruluşlarının yararlandığı fonlar üzerine koparılan kıyamet de, bu kıyameti koparanların çok ahlaklı olmalarından değil, muhalif seslere tahammüllü olmamalarından kaynaklanıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024