Mümtazer TÜRKÖNE
İnsanın dişleri de, kalemi de kilitleniyor; infiale, öfkeye kapılıp yanlış bir söz söylememek için olmalı.
Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı başta olmak üzere İktidar'ı topyekün “IŞİD'i besleyen zihniyet” olarak mahkûm ederken, genel bir öfke patlamasına tercüman oluyor. Suruç'taki vahşetin sorumlusu kim? Başta HDP olmak üzere, muhalif çevrelerde Hükümet'i “IŞİD'in suç ortağı olmak”la suçlayanlar çoğalıyor. Peki doğru mu? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yöneten siyasî irade ile IŞİD arasında fiilî bir işbirliği veya üstü kapalı bir uzlaşma var mı?
Mutlaka acıyı, öfkeyi ve siyasî hesapları bir kenara bırakıp, soğukkanlı bir şekilde bu sorunun cevabını vermeliyiz. Başımız çok fena belâda. Asılsız suçlamalarla enerjimizi tüketirken, Suruç vahşetinin benzerlerini önleyemeyiz.
Başbakan Davutoğlu bu netameli soruya, Suruç saldırısı üzerine yaptığı açıklamada şu cevabı veriyor: “Türkiye ve AK Parti iktidarlarının, hiçbir zaman hiçbir terör örgütüyle doğrudan ya da dolaylı bir ilişkisi söz konusu olmadığı gibi, hiçbir terör örgütüne de müsamaha gösterilmemiştir.” Bu cevabın doğru olmadığını kanıtlamak kolay. Kastedilen IŞİD ise “Musul Rehine Olayı”nda, bu örgütle ilişki kurulduğu ve takas yapıldığı ortada. PKK, hâlâ bir “terör örgütü” olduğuna göre MİT-Öcalan Süreci de “doğrudan ve dolaylı ilişki” örneği olmalı. Ancak Davutoğlu'nun sözlerinde genel duygulara tercüman olduğu için gözden kaçan daha önemli bir husus var. “Terör örgütü” lâfı, öfke objesi olarak duygularımızı temsil ediyor; ancak ne var ki “örgüt” kelimesini ne kadar geniş kullanırsanız kullanın, IŞİD bir “terör örgütü” değil, düpedüz bir “terör devleti”. Nitekim rahatça kullandığımız IŞİD'in son harfi “Devlet”in kısaltması.
Bu ayrıntı, karşımızda duran belânın ne kadar büyük ve kalıcı olduğu konusunda bizi uyarmalı. IŞİD bir terör devleti ve Suruç'taki eylemi, geniş bir toprak parçasına ve halka hükmeden bu fiilî-egemen devlet gerçekleştirdi. ABD medyasının amiral gemisi New York Times'ın Suruç bombasının patladığı saatlerde baskıya giren nüshası, IŞİD'in enine boyuna bu “devlet olma durumu”nu analiz ediyor. İstanbul muhabiri Tim Aragon imzalı haberde IŞİD “devrimci devlet inşa eden örgüt” olarak tanımlanıyor, ürettiği şiddet Fransız, Bolşevik ve Çin devrimlerinin terörü ile mukayese ediliyor. Bu örgütün hakim olduğu topraklarda bir devlet düzeninin olduğu ve dinî emirlere uyanların can ve mal güvenliğinin sağlandığı anlatılıyor. O bölgeden biri, “Rakka'dan Musul'a çantanızda bir milyon dolarla emniyet içinde seyahat edebilirsiniz” diye özetliyor bu durumu. NYT bu devletin zamanla değişebileceğini ve pasaport dağıtabileceğini öne sürüyor.
“Terör örgütü” yerine “terör devleti” sıfatını saygıdeğer bulanlar olabilir. Önceliğimiz gerçekler olmalı. Artık bildiğimiz Irak ve Suriye devletleri yok. Önümüzde iki ihtimal var. Ya Koalisyon Güçleri marifetiyle bu devlet mağlup edilip yıkılacak, ya da değişip dönüşerek zaman içinde istikrar kazanacak. Birincisi, uzun on yıllar boyu sürecek bir “örgüt terörü”ne, ikincisi ise bölgesel dengelerde çok ciddi değişmelere yol açacaktır. IŞİD'in Sünni Arap kabilelerden meydana gelen bir halk tabanı var ve radikal selefî ideoloji, dünyanın farklı yörelerinde yaşayan lümpen Müslüman gençler için dayanılmaz bir cazibe oluşturuyor.
Peki “devlet” olmakla “terör örgütü” olmak, pratik olarak nasıl bir fark oluşturuyor? Eğer Suruç saldırısı bir terör örgütünün marifeti ise, bu örgütün mensuplarına ve uluslararası bağlantılarına yönelik operasyonlar düzenleyerek karşılık verirsiniz. Suçluları yakalar, cezalandırır ve etkisiz hale getirirsiniz. Şayet karşınızdaki devlet ise, elinizdeki alternatifler çoğalıyor: Bu devletin topraklarına, stratejik hedeflerine saldırı düzenlemeye, yaptırımlar uygulamaya kadar. Üstelik tanımanız da gerekmiyor.
İktidar ile IŞİD arasındaki ilişkiyi bu çerçevenin içine yerleştirdiğiniz zaman, başlıktaki soruya bulduğumuz cevap da değişiyor. Devam edelim.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
21.12.2025
16.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
7.12.2025