Münir AKTOLGA
BİR KERE DAHA “MAKAS DEĞİŞTİRME” SORUNU..
Sevgili Hüseyin, eğer doğru anladıysam diyorsun ki: “Madem ki ‘bu bir ulus devlet saldırısıdır’ (tamam, burada bir sorun yok), o halde, içerdeki ulus devletin uzantıları konumuna giren, en azından onlarla uzlaşma sinyalleri veren “liberallerle” ilişkide nasıl bir “tolerans”, ya da “esneklik” söz konusu olabilir?..”Gel gel, ne olursan ol yine de gel..” anlayışının bu bağlamdaki yeri nedir?..Madem ki bu, bir yanda Devlet sınıfının, diğer yanda ise, başta Anadolu burjuvazisi olmak üzere yeni Türkiye’nin güçlerinin yer aldığı bir sınıf mücadelesidir, o halde, “makas değiştirerek” devletin-devlet sınıfının tarafında pozisyon almaya yönelen bu insanları mücadele içinde nereye koymak gerekecektir?..Bu ilişki nasıl bir “tolerans” unsurunu içerebilir?
Aslında böyle bir sorunun geleceğini biliyordum; ama bekledim, birileri sorsun da ondan sonra konuyu açalım diye!..Çünkü, bu soruya cevap verebilmek için sürecin şu an geldiği yerin çok iyi anlaşılması gerekiyor..
Şimdi, videoyu geriye sararak, bu “liberaller” olayı nasıl ortaya çıktı onu anlamaya çalışalım! Yani, ne oldu, nasıl oldu da o zaman ortaya böyle “liberaller” diye bir instanz-bir kanat- çıktı? Hangi ortam, ne türden koşullar vardı o dönemde de, hepsi de eskinin “solcuları” konumunda olan bu insanları birden yeni bir kimlikle “liberaller” rolünü oynayarak sahneye itti!.Ve bu “rol”, nereye kadar devam etti..neden artık “oyun” bitti-bitiyor diyoruz! Ya da, BİTİYOR MU acaba, yoksa, oyunun bundan sonraki perdesinde daha başka türden liberaller de mi (örneğin, jakoben liberaller de mi) göreceğiz acaba sahnede!
12 Mart döneminden 1973 Mart’ından başlıyorum. Bu dönemde bu insanların hepsi “solcuydu”; ya da, en azından, sempatizan, “solcu”-darbeci pozisyonundaydılar!. Yani öyle, kendine direkt olarak “liberal” gözüyle bakan, veya, bu şekilde adlandırılmayı benimseyen falan kimse yoktu ortada! Hatta, bu dönemde birileri bunlara “liberal” diyecek olsa bunu bir hakaret olarak kabul ederlerdi!..General Gürler’in Gürler-Batur cuntası adına kendisini cumhurbaşkanı seçtirmek için parlamentoyu rehin aldığı günleri hatırlıyorum da, o zaman bile, “bir yanda 27 Mayıs Devrimi’nin temsilcisi general Gürler, diğer yanda ise gerici faşist Demirel, biz elbette ki Gürler’i destekliyoruz” diyordu bunlar! Bunlar derken, sadece daha sonra kendisini liberal olarak ilan edenleri kastetmiyorum. Kendisine “solcu” diyenlerin hepsi o dönemde aynı havadaydı! Hepimiz askeri cezaevi olarak kullanılan Selimiye’de kalıyorduk o zaman. Ve hiç abartmasız söylüyorum, bir kaç kişinin dışında herkes aynı havadaydı!
Bunları, o dönemde ortalıkta “liberal” falan diye dolaşan kimsenin bulunmadığının altını çizmek için yazıyorum. Neden yoktu peki? Yoktu, çünkü o zaman liberal olmak değil, hem “solcu”, hem de darbe sempatizanı olmaktı moda olan! Çünkü, o zaman halâ 20.yy’ın “devrimcilik” anlayışıydı geçerli olan! Düşünsenize, koskoca bir sosyalist sistem vardı halâ ortada!..Yani halâ “solcu bir darbe” yoluyla, sırtını sosyalist sisteme dayayarak “kapitalist olmayan bir yoldan” sosyalizme uzanmak hayalleri dolaşıyordu ortada! Sadece hayal değildi bu tabi; örneğin, 8-9 Mart’ta böyle bir darbe gerçekleşseydi eğer, daha sonra “liberal” olarak adlandırılacak olan insanların çoğu da muhtemelen bu darbenin hüküm süreceği Türkiye’de darbe yönetiminin kadrolarını oluşturacaklardı!. Hatta bu türden listeler hazırdı bile elde!
Sonra, süreç geldi 12 Eylül’e dayandı. 12 Eylül, Devlet sınıfının Devletçi burjuvaziyi de peşine takarak giriştiği son bir çabaydı. Ama, o da tutmadı, Özal devrimiyle sona erdi..
Özal devrimi diyorum, çünkü o bir dönüm noktasıdır. Özal’la birlikte Türkiye toplumu bir sistem olarak dışarıya-küresel süreçlere açılıyordu. Dikkat ederseniz, “liberaller” olayının ortaya çıkması da bu sürece paralel gider..Özal, küreselleşme sürecine açılmaya mecbur kalan Türkiye toplumunun tarihsel ittifakını temsil ediyordu. Onun içinde herkes vardı. Devletçi burjuvazi de vardı, Anadolu burjuvazisi de..Burada önemli olan söz konusu ittifaka kimin önderlik yapacağıydı.
Özal, önceleri Devletçi burjuvazinin önderliğinde bir politika izlerken, zamanla, küreselleşme sürecinin doğası gereği ibre Anadolu burjuvazisinden yana kaymaya başladı. Çünkü, ne de olsa Devletçi burjuvalar o zamana kadar içe kapalı bir Türkiye’nin kaymağını yiyerek gelişmişlerdi ve öyle kolay kolay o ana kadar elde ettikleri mevzileri başkalarıyla paylaşmak istemiyorlardı. Onlar için en iyisi, hem içerdeki avantajlı konumlarını devam ettirmek, ama hem de bu arada dışarıya açılmaktı!. Yani, dışa açılmaya, hatta bunun için ittifaklar yapmaya falan karşı çıkmıyorlardı, ama bu işler olup biterken mümkünse önderlik hep onlarda kalmalıydı!
Böyle birşey mümkün değildi, ve de daha sonra süreç öyle gelişmedi. Yani eğer sistemi dışarıya açmaya karar veriyorsan, oyunun kurallarına da uymak zorundaydın. “Ne yardan, ne serden geçme” politikasını daha fazla sürdürmek olanağı yoktu..İşte, Özal’ın sonunu getiren, onun temsil ettiği ittifakı bitiren diyalektik bu oldu. Sonrasını biliyoruz zaten, ipin ucunun kaçma eğiliminde olduğunu gören Devletçi cephe onun işini bitiriverdi!..
Özal’ın sonu, bir ölçüde onunla birlikte esmeye başlayan içerdeki “liberal” rüzgarları da etkilemişti, ama dışarda halâ o küreselleşme konjönktürü egemen olduğundan, zayıflamış da görünse içerdeki rüzgarlar gene de hemen öyle sona ermedi. O dönemde ortaya çıkan YDH falan hep bu sürecin ürünüdür..Ama artık sadece Devletçi burjuvaların önderliğinde bir açılımın koşulları yoktu ortada!. Çünkü, onların boruları ancak Devlet sınıfıyla, onların vesayetiyle birlikte, bu ittifakın içinde soluk kazanarak ötebiliyordu! Hem dışa açılarak küreselleşme sürecine katılmak, ama hem de bunu Devlet sınıfıyla birlikte yapmak ise imkansızdı..Bu nedenle, YDH tutmadı..Ne vesayet cephesinden, ne de halktan-Anadolu burjuvazisinden destek bulamadı...Zaten bu araya bir de 28 Şubat girmişti araya. O da Anadolu burjuvazisine son bir gözdağıydı. “Ya bizim önderliğimizi kabul edersiniz, ya da avucunuzu yalarsınız” diyordu devletçi cephe!..Ama içi boş çıktı bütün bunların. Çünkü, başka yolu yoktu bu işin, ya, içe kapalı bir Türkiye’de Devlet sınıfıyla ittifak yaparak yola devam edilecekti, ya da, sürecin vesayet zincirlerinin dışında akışına rıza gösterilecekti..
Tabi bu ara, bütün bu içerde olup bitenlerin, dışarda esen küreselleşme rüzgarlarıyla birlikte anlam kazandığını-şekillendiğini de unutmayalım. Evet, son tahlilde sürecin akışını belirleyen iç dinamiklerdi, ama iç dinamikleri temsil eden geminin yelkenlerine rüzgarı dolduran da dış dinamikti, küreselleşme süreciydi..
Şimdi artık, yavaş yavaş, günümüze damgasını vuran olaylara daha çok yaklaşıyoruz! Ecevit’in önderliğindeki o üçlü koalisyon dönemini hatırlayalım. O anayasa fırlatmalarını falan! Türkiye’nin iyice dibe vurduğu ortamdan bahsediyorum! Daha sonra da, K. Derviş’in adeta bir kurtarıcı gibi Türkiye’ye çağırılışı geliyor!. Aslında, “liberaller” denilen solcu jöntürklerin-ittihatçıların-ideolojik önderliğinde, K.Derviş’in başı çektiği YDH tipinde yeni bir iktidardı yaratılmak istenen. O dönemi çok iyi hatırlıyorum!..Beni bile heyecanlandıran bir süreçti bu!..”Liberallerin” ağzından bal akıyordu adeta! Birden, benim senelerdir söylemeye çalıştığım şeyleri söyleyen yeni insanlar çıkıvermişti ortaya, artık yalnız değildim ben de!..Hiç unutmam, bir gün bu konuyu konuşurken rahmetli anam bana, “sen hayal görüyorsun, bunlara sakın güvenme, bunlar da onlardan, göreceksin bak, bunlar sana hiç ellerini uzatmayacaklar” demişti!.Nitekim de öyle oldu!..Aynen U.Mumcu’nin çizgisini devam ettirdiler!
Yıl 1979 Niğde Cezaevi’ndeyiz. Bir gün U.Mumcu gelmişti cezaevine. Bir kitap hazırlıyordu ve bunun için bütün fraksiyonlarla röpörtajlar yapıyordu..Bu ara bana da sorduydu ne düşünüyorsun falan diye..Ben de ona, herkesin içinde, “benim söylediklerimi yazmazsın ki”, niye boşuna konuşalım demiştim! Herkesin içinde, “bak Münir söz veriyorum, ne söylersen olduğu gibi yazacağım kitapta” deyince, ben de bir kaç sayfa yazılı olarak vermiştim! Ama tabii olmadı, o gene istediği şekle sokarak verdi benim söylediklerimi!..Sonra dışarda karşılaştığımızda bunu hatırlatınca da bana, “Münir senin düşüncelerin bu devlet için en tehlikeli düşünceler, ben elbetteki bunlara karşı mücadele edeceğim” deyip çıkmıştı işin içinden!.
Annemin dediği gibi “liberaller”de aslında bu çizgiden sapmadılar. Devletetçi cephenin “sivil demokratik bir ortamda” yeni tipten temsilcileri olma rolünü üstlenerek, mahalleden kopmadan, hem “solcu” ve devletçi, ama hem de “sivil ve liberal” olma rolünü geliştirerek yeni dönemin ruhuna uygun bir pozisyon üretmeye çalıştılar.
Aslında tabi ortada böyle rol dağıtan birisi falan yoktu! İç ve dış dinamiklerin etkisi altında gelişen ortamının kendisiydi rolleri yaratan ve dağıtan!. Jöntürkleri düşünün, onların girdikleri kılıkları düşünün! Kim veriyordu onlara o rolleri? Nerelerden nerelere gelmişlerdi süreç içinde! Onlara, “şunu şöyle, bunu böyle yapın” diyen birileri mi vardı? Hayır tabi!. Herşey sürecin akışı içinde ortaya çıkıyordu. Burada önemli olan, sahnede rol alan aktörlerin toplumsal DNA’larıydı! Yoksa açıklayamazsınız o jöntürk olaylarını da! O binbir surat maskelere bakarak onları bir yere oturtamazsınız, en fazla, “onlar burjuva devrimcileriydi” der çıkarsınız işin içinden!. Tabii bu arada 1908 de bir burjuva devrimi olmuş olur!.1908’i başlangıç tarihi olarak alan o burjuva devrimi süreci de daha sonra Kemalizm’le taçlanarak, bir adım sonrasında kapitalist olmayan bir yoldan sosyalist devrime ulaşma şekline girer!.. Bir süre- ne bir süresi, yüz yıl!- başarıyla oynandı bütün bu roller..Her rol kendisine uygun maskeleriyle birlikte yeni aktörler de yarattı!..Neyse, biz şimde gene bıraktığımız yere dönelim:
Aslında hesap, “liberaller” denilen o solcu jöntürklerin-ittihatçıların-ideolojik önderliğinde K.Derviş’in başı çektiği yeni bir YDH yaratarak bunu iktidara taşımaktı demiştik. Yani işin içinde-yapılan hesaplarda- öyle AK Parti’nin seçimleri kazanarak iktidara gelmesi falan yoktu hiç! Ancak, vesayet zincirinin zayıfladığını, çaresiz kaldığını hisseden halk, tuttu şak diye kendi iradesini koyuverdi ortaya! Ve de herkesin dili tutuldu!..”28 Şubat bin yıl yaşayacak” falan derlerken AK Parti iktidara geliverdi!!
İşte, AK Parti’yi iktidara getiren sürecin diyalektiği budur. Daha sonra oluşan AK Parti “liberaller” koalisyonu-ben bunu fiilen bir koalisyon olarak görüyorum-aslında başka alternatif kalmadığı için o an bir “de facto” durumu olarak ortaya çıkıyordu. Bu koalisyonda “liberallerin” rolüne gelince:
Bir; öyle darbecilik falan bitmişti artık, istenilse de, istenilmese de sureti haktan görünülecekti! O “cahil”, o “göbeğini kaşıyan” insanlar sürece el koymuşlardı!. Ve bu “sivil insiyatif” (devletçi cephenin ideologları daha sonra buna “sivil darbe” diyeceklerdir) dışarda esen küreselleşme rüzgarlarıyla da uyum halinde olduğundan, artık hiç kimse bunun önünde duramazdı! İki; Ortama uygun-AK Partinin önünü kesebilecek- “liberal” bir alternatif geliştirilmeye çalışılacaktı! Tabii, söylemeye gerek yok, bütün bunlar kendi kimliklerinden vazgeçmeden, mahalleden kopmadan yerine getirilecekti!..Koalisyonun hedefi ise, zaten miadını doldurmuş olan askeri vesayete son vermekti!. Cenazenin kaldırılmasına katkıda bulunarak AK Parti’nin bir adım daha önüne geçilerek, insiyatif alınacak, daha sonra da bu insiyatif AK Partiye alternatif bir siyasi parti haline dönüştürülecekti!..Hesap bu idi. Taraf Gazetesi’nin fonksiyonu da bununla bağlantılıydı.
Ama belki şimdi onlara sorsan, onlar karşı çıkarlar bu türden yorumlara! Çünkü, gerçekten de bu işler öyle sadece masa başında oturup kararlaştırarak falan olmuyordu. Belirli toplumsal dinamikler vardı. Bunlar kendilerini ortaya koyuyorlardı o kadar! Masa başından müdahale ise, sacece küçük düzeltmelerle falan ilgili olabilirdi. Yani, toplumsal aktörler öyle yapay kuklalar falan değildi!. Bunları tarihsel toplumsal gelişme sürecinin diyalektiği yaratıyordu.
O dosyaları falan düşünün, nasıl, kim servis ediyordu onları Taraf’a!..Eğer objektif koşullar uygun olmasaydı böylesine sübjektif iradi bir insiyatif çıkabilir miydi ortaya!
Ama olmadı. Bir yere geldi ittifak işlememeye başladı. İç dinamikler açısından burada en önemli faktör “barış süreci” oldu diyebiliriz. Barış süreci öyle bir süreçti ki, eğer bu süreç bir başarıya ulaşırsa artık ondan sonra, AK parti’nin önünü kesmek hayal olurdu! Hangi biçimde olursa olsun devletçi cephenin hiçbir fraksiyonu artık bir daha iktidar yüzünü göremezdi. Kürt dinamiğini kaybeden bir devletçi cephe nasıl iktidara gelecekti ki! Ama öte yandan, AK Parti ve Anadolu burjuvaları açısından da bu sorunun çözümü çok önemliydi. Kürt sorunu bir, Alevi sorunu iki; kendi içinde bu iki sorunu çözemeyen bir Türkiye’nin dışa açılması-Orta Doğu’da istediği gibi at koşturabilmesi- imkansız görünüyordu.
Kürt ve Alevi sorunlarının çözümü devletçi-solcu jöntürk cephesi bakımından sadece bir iktidar sorunu da değildi!. İşin bir de ontolojik-varlık bilimsel yanı vardı. Bütün bunları daha önce DYH de çıkan “Herkes İçin Gezi Parkı Dersleri” başlıklı makalede ele almaya çalışmıştık. Türk solu açısından, Sosyalist sistemin çöküşünden sonra, hiçbir özeleştiri yapmadan-kendini yenilemeden- eski antika haliyle ayakta kalabilmenin yolu Kürt ve Alevi sorunlarına sahip çıkmak oluyordu. Halkla zaten ilişkisi olmayan tepedeki bir hareketin bu iki koltuk değneğinden de mahrum kaldığını düşünün!! Ama işte süreç tam da bu noktaya doğru gidiyordu! Düşünsenize, Kürt ve Alevi kartları olmayan bir “solculuğun” hayat hakkı kalırmıydı hiç Türkiye’de! Kürt kartı elden kaçmış, Alevi kartı işlevini kaybetmiş..derken, bunlara bir de iktidarsız kalan bir “sol” ekleniyor!..Bütün bunlar devletçi cephe için korkunç şeylerdi, kıyamet senaryolarıydı adeta! Onların, Gezi Parkı olaylarına, sanki yepyeni, şimdiye kadar hiç keşfedilmemiş bir dinamik keşfediyormuş gibi bütün güçleriyle sarılmalarının altında bu bitiş psikolojisi yatar!
Bütün bunlar madalyonun bir yanına, sürecin iç dinamikteki gelişmeler yanına ilişkin şeyler. Bunlara bir de bu ara küreselleşme sürecinde yaşanılan gelişmeleri ekleyin. O ulus devlet çırpınışlarını, Batılı gelişmiş ulus devletlerini “makas değiştirme” hamlelerini ekleyin! Suriye’de, herkesin gözünün önünde olup bitenleri ekleyin!..İşte, liberallerin sigortalarını attıran gelişmeler bunlar oldu! Tabii, bizim hızlı çekimle ele aldığımız bu süreç pratikte daha yavaş gelişti..Ama sonuç ortada. Bu yılık Mart ayından Ağustos başına kadar olan şu beş aylık süreci bir getirin gözünüzün önüne! 21 Mart günü Diyarbakır’da okunan o “barış manifestosundan” başlayarak olup bitenlere bir bakın!..Sanki, ta yukarlarda bir el varmış da, o idare ediyormuş gibi herşeyi!..
Kurtuluş ve Yıldıray iyi güzel doğru şeyler yazıyorlar da, onlar sürecin bir yanına hiç girmiyorlar henüz daha! Bu arada AK Parti cephesinde olup bitenlerden, bir YB’u “başdanışmanlık” makamına kadar getiren süreçten hiç bahsetmiyorlar. Özellikle Suriye olayından sonra, küreselleşme sürecine ilişkin olarak hayal kırıklığı yaşayan AK Parti-Erdoğan cephesinde de önemli kıpırtılar oldu-oluyor bu arada! Tam olarak bilmiyoruz henüz oradaki “makas değiştirme” hareketleri şu an ne boyutta; ama onlar da olayın-küreselleşme olayının-özünü iyi kavrayamadıkları için, özellikle Gezi Parkı olaylarından sonra o taraflarda da bir içe kapanma-sürece ulusal reaksiyoner reflekslerle cevap verme- eğilimleri görülmeye başlandı. Baksanıza, bir Başbuğ olayına nasıl sahip çıkıyor onlar da! Ergenekon falan unutuluyor da neredeyse Ergenekon hakimlerini suçlayacak herkes!
Bütün bu gelişmeler henüz daha yeni..bakalım nasıl gelişecekler!..
Liberallerin makas değiştirmelerini falan bir tarafa bırakın da, özellikle bu Batılı ulus devletlerin-ABD ve AB’nin makas değiştirmesi olayı çok önemli!. Tamam, bütün bunlara rağmen artık Türkiye’de bir Sisi bulmaları çok zor!. Ama biz gene de olmaz olmaz demeyelim!. Şimdiye kadar dış dinamik-küreselleşme sürecinin akışı buna engel diyorduk; ABD istemeden, hele hele, ortada bir AB dinamiği varken, Türkiye’de artık bu yol kapandı diyorduk. Bu tahliller doğruydu da. Nitekim o Sarıkız’ların, o Balyozların, o Ergenekon senaryolarının başarısız kalmaları hep bu yüzden oldu. Ama, özellikle ABD ve AB’nin makas değiştirme olayından sonra şimdi artık daha dikkatli olmak gerekiyor diye düşünüyorum. Ne de olsa su uyur ama düşman uyumazmış!..
Bütün bunlara bir de AK Parti’nin olayı henüz daha tam olarak kavrayamayışını eklerseniz durum daha iyi anlaşılacaktır. İçine girilen bu yeni süreçte ipleri elde tutabilmenin tek bir yolu var. DEMOKRATİKLEŞME sürecine hız kazandırmak ve KÜRESEL DİNAMİKLERLE olan ilişkileri daha da kuvvetlendirmek. Eğer AK Parti içe kapanarak ulusal düzeyde reaksiyonlarla cevap vermek yerine bu yolu tercih edebilirse, önümüz aydınlık demektir, yoksa işler hiçte öyle basit değil!
Aslında, Batılı ulus devletlerin makas değiştirmeleri olayıyla birlikte, küreselleşme süreci daha yeni yeni yerine oturuyor. Şimdiye kadar olan bir geçiş dönemiydi. Hem o Batılı ulus devletler, hem de gelişmekte olan ülkelerin yöneticileri küreselleşme olayını başka türlü değerlendiriyorlardı. Küresel sermayeyle ABD ve AB gibi ülkelerin ulus devlet politikaları arasındaki farkı kimse hesaba katmıyordu. Katmıyordu, çünkü onların kendileri bile işi bu düzeyde ele almıyorlardı!. Ama özellikle Suriye olayından sonra işler bir başka türlü yürümeye başladı artık!
AK Parti açısından yapılacak işi, demokratikleşmeye hız vermek, ulusalcı-içe kapanmacı politikalardan sakınmak olarak özetlemiştik. Bu arada tabi sürecin akışını doğru tahlil ederek mücadelenin halâ devlet sınıfına karşı verildiğini de gözden uzak tutmamaları gerekiyor. Yani öyle, Balyoz-Ergenekon davaları bitti, Devlet sınıfı-darbe tehlikesi de ortadan kalktı rahatlığına kapılmak yok!. Yeni anayasa yapılıp da Kürt-Alevi sorunları herkesi tatmin edecek düzeyde çözülene kadar bu iş-eski Türkiye’nin işi- bitmiş sayılmamalıdır. Bu nedenle, AK Partinin ve Anadolu burjuvalarının rehavete kapılarak hiçbir şekilde süreci İstanbul burjuvalarıyla Anadolu burjuvaları arasındaki bir rant elde etme mücadelesi haline getirmemeleri gerekiyor. Unutulmamalıdır ki, halâ Devlet sınıfına karşı mücadeledir gündemi belirleyen. Bu yüzden de, halâ bu yolda kazanılabilecek bütün güçlerle ittifakı canlı tutmak gerekiyor.
“Liberallerin” “makas değiştirme” olayını da bu tablo içinde yerine oturtmak lazım bence! Şu ana kadar yapılan açıklamalardan çıkan sonuçlara dikkatle bakarsanız aslında bir “makas değiştirme” olayı falan yok ortada! Sadece bir rol değişimi söz konusu! Bir dönem biterken, senaryo sona erdiği için aktörlere de oynayacak rol kalmadı ortada o kadar!..Artık onlar isteseler de hiçbir şekilde süreç üzerinde etkili olamazlar!. Dikkat edin bakın, artık mahallenin sakinleri bile o kadar sıcak değiller artık onlara! Çünkü, yeni senaryolar için deşifre olmamış yeni aktörlere ihtiyacı var mahallenin! Sıradan bir “solcu” fraksiyon lideriyle- ya da yazarla-aralarında hiç bir fark kalmadı artık onların!. Bu nedenle, onlara halâ eski “liberal” günlerine özgü önemi atfederek yüklenmenin de bir anlamı kalmadı diye düşünüyorum ben!. Zaten herkes görüyor neyin ne olduğunu. Onları, neredeyse baş düşman ilan ederek bütün okların hedefi haline getirmek, en fazla, “bunlar kötü, bakın iyisi böyle olur” demeye, mahalle içinden başka alternatif “liberaller” türetmeye yarar ki artık buna gerek yok sanıyorum! Yeni tipten jakoben liberallerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamanın alemi yok sanıyorum!. Var mı sizce böyle bir ihtiyaç!
Bakın, ben diyorum ki, artık öyle, yeni tabirle, çakma liberallere falan ihtiyacı kalmadı-kalmasın- bu ülkenin! Bundan sonra, “liberalim”, ya da “demokratım” diye sahneye çıkanlar olacaksa eğer, önce onların mahalleyle ilişkilerine bir bakmak gerekiyor! Eğer halâ eski “solcu”-Kemalist mahaleyle ideolojik irtibat noktaları varsa bunların, tövbe de inanmayın artık onlara! Yani, demek istiyorum ki, bundan sonra kimse taşı gedikten eksik etmesin, kimse sorunların çözümü için kimseye vekalet vermesin!. Kimseyi öyle haketmeden “liberal”, ya da “demokrat” kademelerine yükseltmeyelim!. Herkes kendi liberalini kendinde arasın! Şunu unutmayalım ki bir HC, ya da bir CÇ’ı bizler-sizler yarattınız!. Yani onlar sizin içinizde varlar halâ, bu nedenle, eğer onları-onların “makas değiştirmelerini” mahkum etmek istiyorsanız, bu işe önce kendi içinizdeki HC lerden başlayın!. Kimse HC’e vurarak kendi içindeki HC’i kurtarmaya kalkmasın! Bilmem anlatabildim mi!.Bu işin günahı o kadar büyük ki, kimse günah keçisi yaratarak kendi günahlarını affettirmeye çalışmasın!..
Madem ki bu işin özü bireye gelip dayanıyor, madem ki küreselleşme süreci özünde güçlenmiş birey temeline dayanıyor, o zaman kimse kimsenin peşine takılmasın, herkes kendi kahramanını kendisinde arasın diyorum ben. Bundan böyle çözümü özgür düşüncede, geliştirici tartışmalarda ve de en önemlisi, soru sorarak, önümüze çıkan problemlerin çözümünü sonuna kadar takip etmede arayalım..
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023