Murat BELGE
Halk Partisi'nin ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşü, tasarlanan süre ve hedefin ilk yarısını geçti. Büyük bir arbedeye yol açmadan geçmiş olması iyi bir işaret; ama önümüzde daha epey bir süre var.
Yürüyüş yurt içinde de, yurt dışında da, ilgi topluyor. Çünkü uzun bir zamandır Türkiye'de en genel söyleyişiyle "demokratik haklar" için yapılan ilk büyük çaplı eylem.
Türkiye'nin AKP iktidarı altında geçen yılları on beşe vardı. Bu on beş yıl içinde ciddi dönüşümler gözlemledik, şaşırtıcı dönüşler, kontrastlar gördük. Bunların günümüze gelen sonucu her an biraz daha keyfileşen bir baskı ortamı ve gitgide daralan bir "demokratik alan." Dolayısıyla yürüyüş kendini aşan bir önem kazanıyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin gelenekselleşmiş siyasi ve hukuki yapısının başlıca özelliği, "aşağıdan yukarı" hareketlenmeleri "tehlike" olarak görmesiydi. Neredeyse bütün sistem böyle gelişmeleri önlemek üzere kurulmuştu. Bu yapılanma içinde yolunu bulup o "yukarı" kata tırmanmayı beceren bir parti, bir hareket, birdenbire, her şeye birden egemen olma imkânını eline geçiriyordu. AKP'nin 2002'de "hükümet" olmasıyla "iktidar" olması arasında bir süre geçti. İkinci noktanın, "kapatma davası" badiresini atlatmasıyla başladığını söyleyebiliriz. Burada ilginç olan şey, AKP'nin "iktidar" olmayı başardığı anda iktidarını kötüye kullanma girişimine geçmesidir. Bu süreçte en önemli hedef yargı mekanizmasının teslim alınmasıydı. Şimdi bu büyük ölçüde gerçekleşmiş oldu. "Adalet" kavramını Adalet ve Kalkınma Partisi'nin adındaki bir kelime olarak nlayan savcılar ve yargıçlar işbaşında .
Allah'ın AKP iktidarına 15 Temmuz darbe girişimini lütfetmesinden bu yana, OHAL falan, memlekette yasa yoluyla yapılan hukuksuzklar da arşa yükseldi .Dolayısıyla bu yürüyüş OHAl çölünde bir vaha gibi göründü ve bir çekim merkezi olma yoluna girdi. Kendi dinamiği içinde devam ettikçe kalabalığın artması ve ayrıca başka muhalefet eylemlerinin bundan bir şekilde "start" alması bekleniyor.
AKP iktidarı bir "terör atmosferi" yaşatmakta başarılı. Çeşitli mahkemelerin akla havsalaya pek sığmayan davranışları ve bu tırmanışın bir aşamasında Enis Berberoğlu kararı, bir yürüyüşten fazlasına yol açmadı. Ancak bu kadarının da o "cephe"de yol açtığı tepkilerin yoğunluğu anlamlı. Resmi ağızlardan çıkan sözler yeterince vahim, ama sırtında o kadar olsun bir yumurta küfesi taşımayanların davranışları çok daha dehşet verici. Gübre dökenler, daha önemlisi mermi dökenler, o cephede herhangi bir şey temsil etmeyen birtakım "aşırı unsurlar" değil. Bu adamlar yaptıklarını, bu siyasetin sahiplerine liyakatlerini göstermek ve böylece göze girmek için yapıyorlar. Muhtemelen çoğunluğu temsil etmiyorlar; nitekim AKP iktidarının bu tür davranışları (bu hanharlık politikasında ısrar) arada da hoşnutsuz seslerin yükselmesine yol açmaya başladı. Çoğunluğu temsil etmiyor olabilirler, ama şu anda oraya egemen olan anlayışı temsil ediyorlar. Bu anlayış, şimdiye kadarki icraatıyla, gerilimden başka bir siyaset bilmediğini gösterdi ve toplumda da gerilimden başka bir siyaset olamayacağı kanısını yarattı. Bu anlamsız husumet ilk sonuçlarını dünya siyaset sahnesinde veriyor. Amerika'daki "koruma skandalı" bunun anlamlı bir örneği ve şimdi Avrupa'da da semeresini vermeye başladı. Avrupa'da alınan bu tavırlar, AKP iktidarının dünya demokratik kamuoyunda nasıl değerlendirildiğini açıkça gösteriyor. Şimdiki aşamada da bu olumsuz değerlendirmenin AKP iktidarında herhangi bir "durum düzeltme" girişimine yol açmadığı belli. Tersine, egemen eğilim bunu da "doğru gidiş"in bir kanıtı olarak yorumlamak. Ama dünya siyasetinin gerçek mekanizmaları popülist ajitasyonunun göstermelik jestlerine göre belirlenmez. Kendi zamanı ve temposu içinde vereceği sonuçları verir.
AKP canibinden gelen asabi gürültülere, mermi simgeli tehditlere karşılık CHP'nin seçtiği dengeli ve ılımlı tavrın olumlu olduğu şüphe götürmez. Cepheleştirme ve kızıştırma siyasetinin sahipleri belli. Benzer söylemlerde onlara yardımcı olmanın hiç anlamı yok. CHP'ye ve her türlü sorumlu muhalefete düşen, barışı konuşarak anlaşma ve uzlaşma yollarının , imkânlarının açık olduğunu istikrarlı bir şekilde göstermektir bu koşullarda. Gübreyi kim taşıyor, mermileri kim saçıyor, hepsi belli.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025