Murat BELGE
Geçen haftanın mezarlık kavgası yalnız geçen haftanın değil, oldukça uzun bir zamanın “tüy dikme olayı” oldu. Epey çirkin olay görüyoruz; “Bu kadarı da olmaz” diyoruz. Ama oluyor. Sonra gene oluyor. Bu birikime rağmen mezarlığa cenaze sokmama harekâtı ve “cesedi parçalarız” tehdidi kendi çapında bir rekor kırdı; kolay kolay erişilmeyecek bir çirkinlik menzili oluşturdu.
Bunları söyleyebilen, söylediğine göre düşünebilen, bunlar olduğuna göre dediklerini yapmaya hazır insanlar olduğunu görmek dehşet veriyor. Böyle kimselerin varlığı, hatta muhtemelen çokluğu, böyle kişilerin böyle olmasına yol açan bir ortamın varlığı, ürkütücü. Bu tür gürültülü işler yapan kişilerin bir gözü de çevreyi kolaçan etmededir her zaman: “Görülüyor muyuz? Bizi gözleyenler var mı?” Görülmek isterler, çünkü davranışlarından ötürü bir ödül beklemektedirler.
Yıllardan beri kırılmamış bir rekorun sahibi, Adnan Menderes zamanında oğlunu almış, “kurban” olarak kesmek üzere, öbür kurban sahiplerinin koyunları, danaları arasına yerleşmişti. Oğlunu kesemedi – engellediler! Sonra Menderes hapsedildi, idam edildi, o adamın adını sanını bir daha duymadık. O da adının belirli bir adrese ulaşmasını istemişti.
Bu adamlar da kahramanlıklarının haberinin bir yerlere ulaşmasını istemişlerdir. Nitekim, içlerinden birinin bakanla fotoğraf çektirmesi, isteğin önemli ölçüde gerçekleştiğini gösteriyor.
Ancak, o cihetten dahi “aferin” sesi gelmiyor. Gelmediği gibi, ayıplayan, kınayan sözler geldi. Bu da, gösterilen “şecaat”in “matlub” ve “makbul” ölçülerini zedelediğini gösteriyor. “Vur dedikse öldür demedik” hesabı.
Ne var ki, bir kere “vur” demeye başlanınca, “vurma”nın kapısını bir kere açınca, o vuruşlardan birinin, birkaçının öldürmekle sona ereceğini bilmek gerekir. Zor bir şey değildir bunu bilmek. Burada da, bilinmediğini hiç sanmıyorum.
Bile bile, isteye isteye yaratılmış bir nefret ortamı sözkonusu. Bilinçli olarak, bilinçliden öte, sistematik bir şekilde, bir “intikam” atmosferi yaratıldı. Bunu yaratmak için biraz abartma, biraz çarpıtma gerekiyorsa, o abartmalar, o çarpıtmalar da yapıldı. Hattâ, yalan söylemek gerekiyorsa, “camide içki içtiler”, “kadının üstüne işediler” gibi yalanlar iş yapar diye umuluyorsa o yalanlar da söylendi. Belirli bir yerde çıkıntı oluyorsa, bir yığın görevli aletlerinin başına oturup “tweet”lerini ve sairelerini yazdı. Nefret etmek bir marifet haline getirilince, nefret aynı zamanda bir “yarış konusu” haline degeldi. Kimi telle adam boğma fantezisi kuruyor, kimi bıçağı kapıp sokağa fırlıyor, kimi tekme tokat dalıyor, nefret oskarını ötekilerden almaya çalışıyor.
İş gelip mezardan cenaze çıkarıp parçalamaya dayanınca, kantarın toğu kaçmış oldu. Kaçmış oldu ama günümüzde aranan başlıca erdem “sadakat”. Siz bir savaş ortamı yaratıyorsanız size “savaşçı” gerek; Florence Nightingale değil, Godzilla gerek. Dolayısıyla bir yandan zevahiri kurtaracak bazı jestler yapmanız gerekiyor; bir yandan da olayı geçiştirip unutturacak, ama aynı zamanda bir şeyleri kayda geçeceksiniz: “hîn-i hacette lazım olur.”
Bugüne kadar bir Ogün Samast fotoğrafımız vardı. Buna yenisi eklendi. O fotoğraflar yalnız bazı kişileri değil, tarihin akışını, bazı dönüm noktalarını, bazı durumları da tesbit ediyor ve ebedileştiriyor. Bu arada, fotoğraf çektirenlerin rütbeleri de yükseliyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025