Şahin ALPAY

AKP’yi sarsan on gün
21.03.2015
1707

  Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk iddialarını içeren 17/25 Aralık 2013 soruşturmasının AKP hükümeti tarafından örtbas edilmesi, Türkiye’de hukuk devletinin tahribi ve ülkenin bir tek–adam, tek–parti yönetimine doğru sürüklenmesi sürecini başlatmakla kalmadı, askeri bürokratik vesayet düzeninin tasfiyesi sürecini de tersyüz etti.

İstanbul savcılarının Eylül 2012’den itibaren büyük bir titizlikle sürdürdüğü soruşturmada ortaya konan rüşvet ve yolsuzluk iddiaları, dört bakanı, üçünün oğlunu, kamu görevlilerini ve işadamlarını kapsamakla kalmıyor, bizzat dönemin başbakanı ve aile fertlerine kadar uzanıyordu. Soruşturmayı yürüten savcılardan Celal Kara, kanaatini şöyle ifade edecekti: “Dönen işlerin Başbakan’dan habersiz, bilgisiz ve izinsiz dönmesine imkân ve ihtimal yok. Telefon konuşmalarına, aralarındaki diyaloglara bakınca kesinlikle diyorsunuz ki, perde arkasından bu işlere yol ve izin veren Başbakan’dır.”

Dönemin başbakanının başında olduğu hükümet soruşturmanın örtbas edilmesi için hemen harekete geçti. Delillerin “montaj, dublaj, piyes” olduğu; soruşturmanın, “Türkiye’nin güçlenmesini çekemeyen dış güçler ve Fethullah Gülen cemaati” tarafından hükümeti devirmek amacıyla kurulan bir “kumpas” olduğu safsatası ortaya atıldı. Gözaltına alınan zanlılar serbest bırakıldı. Dönemin başbakanı tarafından ilan edilen bir “cadı avı” başlatıldı. Binlerce emniyet görevlisi, yüzlerce savcı ve hakimin görev yerleri değiştirildi; yüzlerce emniyet mensubu gözaltına alındı, bir kısmı tutuklandı.

Kısacası “cadı avı” tüm devlet cihazının tek–adam, tek–parti yönetimine bağlanmasını temin için kullanıldı. HSYK kanunu değiştirilerek, yargı yürütmeye bağlandı. İddiaların ağırlığı nedeniyle istifa etmek zorunda kalan dört bakan hakkında takipsizlik kararı verildiği gibi, Meclis’teki AKP çoğunluğu Yüce Divan’a gitmelerini önledi. Böylelikle vahim iddiaların yargıya intikali (muhakkak ki şimdilik) engellendi.

17/25 Aralık soruşturmasının bastırılmasının öteki önemli sonucu, AKP iktidarının Balyoz ve Ergenekon davalarının da Türkiye’nin güçlenmesini çekemeyen dış güçlerin “cemaat” aracılığıyla “milli orduya kurduğu kumpas” safsatasının ortaya atması, böylelikle darbe girişimi davalarının da örtbas edilmesi yolunu açması oldu. Bugün AKP iktidarı ve yandaşlarıyla askeri vesayet yanlıları arasında, adeta Türkiye’de demokratikleşme tarihini geri çevirmek amacıyla kurulan ittifak ile karşı karşıyayız.

Geçenlerde yazdığım gibi, Türkiye’de “Gazeteciliğin despotlukla imtihanı”na tanık oluyoruz (Zaman, 14.03.2015). Haberleriyle Türkiye’de rejimi derinden sarsan 17/25 Aralık soruşturmasının tüm yönleriyle aydınlanmasına katkıda bulunan iki değerli gazetecinin, Arzu Yıldız ve Fatih Yağmur’un “AKP’yi Sarsan 10 Gün: 17/25 Aralık’ın Bilinmeyenleri” (Öteki Adam Yayınları, Mart 2015) başlıklı yeni yayımlanan kitapları, kamuoyunun skandal hakkında bütün ayrıntılarıyla bilgi sahibi olması için, ilgili tüm belge ve haberleri yorumsuz olarak kâğıda döken çok kıymetli bir “hafıza tazeleme” çalışması.

Yazarlar önsözde şunları söylüyor: “Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarına dair pek çok habere imza attık. Bunun neticesinde iktidar baskısıyla işten çıkarıldık. İşsiz gazeteciler olarak bir araya gelip haberlerimizi yayınlayacağımız bir haber sitesi kurduk. Ancak 25 Aralık soruşturmasına takipsizlik kararı veren savcılar tarafından kapatma kararı verildi. O da yetmedi; Twitter’daki paylaşımlarımız da mahkeme kararıyla karartıldı… Kitap, bu gazetecilik mücadelesinin ürünüdür.”

“AKP’yi Sarsan 10 Gün”ü vakit geçirmeden edinmekte yarar var.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar