Süleyman Seyfi Öğün
Bana öyle geliyor ki yaşama sevinci, istisnâları olsa da ağırlıklı olarak medenî bir örüntüdür. Yâni artık değer temelinde yerleşikliğin fonksiyonudur. Theodor Veblen’in klâsik çalışmasında derinlemesine incelediği “Boş Zaman”ı gerektirir. Bunu illâki tembellik olarak almayın. Bu duyguya erişmek için zihnin beden işleri tarafından, kuşatılsa da teslim alınmaması gerekir. Jim Jarmusch’un hârika filmi “Kahve ve Sigara” daki son sahne bunu ne güzel anlatır… Kir pas içindeki bir cephanelikte çalışan iki yaşlı işçi, molada kahve ve sigara içerek sohbet etmektedir. İşçilerden birisi gerçekçiliğini muhafaza ederken diğeri zihnen ve rûhen ortamdan kopar. Sessizliği dinler... Göklerden Mahler’in melodilerini işitir. Müziği dinlerken ağzından Fransızca “la joie de vivre” -yaşama sevinci- kelimeleri dökülür. Gerçeklikten o kadar kopmuştur ki, bir ara arkadaşına “Neredeyiz?” diye sorar. Gözlerini kapatır. Arkadaşı molanın bitimine 2 dakika kaldığını söyler. Bu sürenin bitiminde artık gözleri açılmayacaktır... Müthiş bir kurgu, müthiş bir finâl…
Yaşama sevinci, duygu yüklü bir idrâktir aslında. Serencâmı trajiktir… Çünkü onu tehdit eden, boğmaya çalışan şeylerle birlikte gelişir. Bunu şöyle de anlayabiliriz: Yaşama sevinci artığın fonksiyonudur. Ama artık aynı zamanda yeniden üretimi açısından kontrol gerektiren bir süreçtir. İşte bahsedilen trajik gerilim, yaşama sevincini var eden süreçlerle, bu süreçlerin kontrolü arasındadır. Vivaldi, Scarlatti ve elbette Bach sevinç yüklü melodilerini Aydın Despotizminin en koyu uygulamalarının hüküm sürdüğü zamanlarda bestelediler.
Çeşitli doktrinler, teolojiler ve ideolojiler bu kontrolün çıktıları olarak gelişir ve bir şekilde paternalizm ile çakışır. Paternalizm sıkı bir kontrol düzenidir. Geleneklerde ortaya çıkmış; lâkin modernite kendi disiplin toplumunu inşâ ederken onu devralmaktan, tutkuyla benimseyip, en rasyonel düzlemde yeniden üretmekten geri kalmamıştır. Püritanlık bu devir teslim sürecinin hediyesidir. Esas olan bu Apollonyen kabalığın kendisini nasıl meşrûlaştırdığıyla alâkalıdır. Bunun sefahat tehlikesi olduğunu öngörebiliriz. Nitekim, bütün zamanların en büyük düşünürlerinden birisi olan İbn-i Hâldun yerleşikliğin fonksiyonu olarak gördüğü ve aslında medenî durumu anlatan Ümrân’da yatan riskin; gücü güçsüzlüğe evrilten sefahat olduğuna işâret eder.
Sefahat, yaşama sevincinin aşırılaşması ve kendi kendisini sönümlendirmesidir. Bilindiği üzere Kur’anda zikredilen Lût Kavmi kıssası bunu anlatır. Pompei Faciası da bir başka misâldir. Sefahat dizginlenemez. Ya kendi kendisini çürütür veyâ ilâhî bir cezalandırmanın konusu olur.
Modernitenin ayırd edici niteliği, bir taraftan Foucault’nun kılcal damarlarına kadar deşifre ettiği Disiplin Toplumu üzerinden yaşama sevincini baskılaması; diğer taraftan da, husûsen artistik ve bohem çevrelerde canlı tutmasıdır. Bizi yanıltmasın; bu çevrelerdeki yaygın bedbinlik ise yaşama sevincinin bir türüdür aslında. Chopin arkadaşına yazdığı mektupta rûhunu kemiren acılardan bahsediyor; ama “ne tuhaftır ki, onlardan asla kurtulmak istemiyorum” demeyi de ihmâl etmiyordu. Acı, hüzün vb duygular yaşama sevincinin karşıtları değil, çeşitlemeleri olabilir ancak...
İdeolojiler, ister resmî ister muhalif olsun, yaşama sevincini reddetmekte paydaştır. 1820, 1830, 1840 gibi on senelik periyodlarla yükselen ve en son çıkışını 1968’de yapan Gençlik ideolojileri sorumluluk ahlâkını merkeze koyuyor ve yaşama sevincini bunu gerileten bir zayıflık olarak değerlendiriyordu.
Kapitalizmin maddîleştirmediği az sayıda unsurdan birisiydi yaşama sevinci. Nihâyet ona da el attı. Tüketim kültürü, popüler kültürler, yaygın hazcılık, narsisizmler; kültür antropologu Mikhail Bakhtin’in kavramlaştırmasıyla geç modernliğin tekmil “karnavalesk” dünyâsı bu duygunun dejanerasyonunu ifâde eder. “Katı olan her şey buharlaşır” prensibi mûcibince, ”disiplin”, “iş, meslek ve sorumluluk ahlâkı” tel tel dökülmüş; narsisist-hazcı şenlik hayâtın merkezine yerleşmiştir.
2000’li seneler bu tarz bir Belle Epoque’un çöküşüne sürüklüyor bizi. 1990’larda kan kaybeden paternalizm, neo-merkantist iddialarını haykırarak ürkütücü gövdesiyle ayağa kalkıyor. Diğer taraftan sanki 1860’ların Rusya’sındaki Toprak ve Özgürlük Hareketi; bir tür Çernişevskicilik canlanıyor. Ferrarisini satarak bilgeleşenler, metropollerdeki hayatlarını sona erdirip, kıra ricat eden, inek ve tavuk yetiştirmeye başlayan eski Pop ikonları, CEO’lardan geçilmiyor ortalık.
İnsanlığın târih karnesindeki en düşük notlardan birisi bu: Yaşama sevincini sefahattan ayrıştıramamak; ona sâdelikte karar ettirememek; artığın târihinden ayrıştırıp damıtamamak, sorumluluk ahlâkı ile bitiştirememek… Bu gidişle “karnavalesk” ile “paternalistik” arasında daha çok bocalayacağız…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019