Vahap COŞKUN
Issı, klasik milliyetçi teorilerin şablonları içerisine sıkıştırıldığında Kürt milliyetçiliğinin doğru anlaşılamayacağını, dolayısıyla bu milliyetçiliği kendi özgün koşulları içerisinde incelemek gerektiğini belirtir. Bunun için bir taraftan vatan, Osmanlılık, Kürtlük, İkinci Meşrutiyet ve adalet gibi kavramların Kürt düşünce dünyasındaki izlerine eğilir, diğer taraftan da Kürt milliyetçiliğinin mekân, tarih bilinci, tarih yazımı, din ve dil gibi temel öğelerini değerlendirir. Böylece Kürt milliyetçiliğinin, diğer milliyetçiliklerle benzeştiği ve ayrıştığı hususları ortaya koyar.
Kürt aydınları, Osmanlı’da diğer Müslüman halkların dışında yeni bir Müslüman Kürt kimliğini, dört temel üzerinden kurmaya çalışırlar: Ortak toprak (Kürdistan), ortak tarih, ortak dil ve din. Yeni Kürt kimliği oluşturmayı hedeflerken Kürt aydınları, evvela mevcut bir Kürt tipi üzerinden yola çıkarlar. Kürtler, onların yazılarında “zavallı, fakir, cahil ama dinlerine bağlı insanlar” olarak tasvir edilir. Cesurdurlar, savaşçıdırlar ama herkes tarafından da unutulmuş bir millettirler.
Devletin bile ulaşamadığı dağlık ve vahşi bir coğrafyada yaşarlar. Mizaçları serttir; bu sert mizaç, onları hem devlete karşı geri adım atmayan hem de devletin güvenliği için olmazsa olmaz kılan bir millet yapar. Doğu hudutları onlara emanettir, imparatorluğu korudukları için halife onlardan gurur duyar. Celadet Bedirhan, 1913’te Roj-î Kurd’de, Kürtlere “Hişyar Bin (Uyanın)” diye seslenir:
“Bugün altı milyondan fazla Kürt vardır, Kürtler gibi cesur kimse yoktur, onlar şan şöhret sahibidirler, nerede olurlarsa olsun kendilerini gösterirler… Bugün Kürtlerin bir tarihi yoktur. Kürtler geçmişte neye sahip olduklarını, kendi halkına ve İslam’a ne hizmetlerde bulunduklarını bilmiyorlar. Bugün Kürtlerin bir gazeteleri yoktur. Kendilerini eziyetten, hilelerden ve siyasetin desiselerinden koruyamıyorlar. Kürtçe okuma ve yazma yoktur. Bugüne kadar bir kişi kalkıp bir kitap yazmamıştır.” (s 54)
“Ülkelerini koruyor gibi göstererek Kürtleri yanımızda savaşmaya ikna edebiliriz”
Kürtler artık uyanmalı, vatanlarına sahip çıkmalıdırlar. Vatan, toprak sahipliği ile özdeşleştirilir. Evet, Kürtler cahil ve fakir olabilirler ama kendi topraklarında ve topraklarına bağlı olarak yaşarlar. Kürt aydınları, burada İdris-i Bitlisi’nin rehberliğinde 1514 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile Kürt aşiretleri arasında gerçekleşen Amasya Antlaşmasına büyük bir değer atfederler.
“Kürtler, Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi belgesi (Amasya Antlaşması) ile üzerinde yaşadığı topraklarda resmi haklara sahiptir. Başka bir deyişle, Kürt aydınları kolektif hafızayı araçsallaştırıp, ortak kültür ve toprağı siyasallaştırarak Kürt milletinin siyasal varlığının temellerini atmaya çalışmışlardır. Kuramsal olarak Kürt aydınının elinde Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu taşrasındaki Kürdistan, Kürtlerin vatanı haline getirilmiştir. Coğrafi alanın idraki ve bu bilincin halka itilmesinde neredeyse en belirleyici rolü, Kurdistan ismiyle 1898 yılında yayımlanan ilk Kürt gazetesi oynadı.” (s. 60)
İlk Kürt aydınlarının hemen hepsi Kürdistan’a dair yazılar kaleme alırlar. Gaye, geçmiş ile şimdi arasında bir sürekliliğinin varlığını ispat edip, yaşadıkları toprak parçasına ilişkin siyasal hak taleplerine meşru bir zemin sağlamaktır. Dün, bugün ve yarın arasında bir köprü kurulması için tarih araçsallaştırılır. İngilizler de I. Dünya Savaşı’nda Kürt aşiretlerini kendi taraflarında savaşmaya ikna etmek için aynı araçsallaştırma yöntemine başvururlar.
“Kürdistan, Kürtler için çok önemli olduğundan dolayı, ülkelerini ‘sözde’ koruyorlar gibi göstererek Kürtleri yanımızda savaşmaya ikna edebiliriz. Nasıl mı? Bedirhan Bey’in aydınlık dönemi ya da Selahaddin Eyyubi ya da İdris-i Bitlisi’yi anlatan, yani onların milli duygularını okşayacak bildirileri (…) bölgelerinde uçaklarla dağıtabiliriz.” (s. 61)
“Kürdistan Eyaleti”
Kürdistan, Kürtlerin vatanıdır ama Kürdistan neresidir? Kürt aşiretlerin hareketliliği ve bir Kürt devlet yapısının eksikliği nedeniyle Kürdistan’ın nerede başlayıp nerede bittiği hiçbir vakit kesin olarak saptanamaz. Seyyahlar açısından da Kürdistan’ın sınırları hep belirsiz kalır, ama yine de Kürdistan “Kürtlerin yaşadığı bölge” şeklinde tarif edilir.
Kürdistan’a ilk idari isim, Selçuklular tarafından verilir. Kürdistan’ın hudutları ilk defa 1729’da İstanbul’da basılan bir haritada gösterilir. İlk resmi Kürdistan yönetimi, 1847’de “Kürdistan Eyaleti” adı altında Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilan edilir. Günümüzde Kürt milliyetçilerin kullandığı “Kuzey Kürdistan” ve “Güney Kürdistan” kavramlarına da ilk kez 1924’te Batılı devletlerin resmi belgelerinde rastlanır.
Osmanlılar da Batılılar gibi Kürdistan’ın hudutlarını tayin etmekte güçlük çekerler. 1909’da Osmanlı Meclis’inde Kürdistan’ın idari örgütlenmesi konuşulurken, bu belirsizlik birçok tartışmaya neden olur. “Kürdistan neresidir? Hudutları nerede başlar nerede son bulur?” sorularına aranan cevaplar, mebusların bu konuda ne kadar az bilgi sahibi olduğunu gösterir. Oturuma katılan hiçbir mebus, Kürtler de dâhil, bu suale tatminkâr bir yanıt veremezler. Mebuslar tek bir noktada mutabık kalırlar: “Kürdistan, Anadolu’nun bir parçasıdır ve Doğu’dadır.” (s. 78, 129. dipnot)
“Kürdüm ama mademki Türkiya vatandaşım, her şeyden evvel Türküm”
Osmanlı Kürt aydınları, Kürdistan’ı Osmanlı’nın dışında düşünmezler ve bu nedenle vatanlarından söz ederken çifte “vatan-weten” kavramına müracaat ederler. Kurdistan gazetesiyle başlayan ve I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar devam eden bu vatan-weten kalıbı, Kürtleri Osmanlı’ya bağlar.
Bir Osmanlı Kürdü’nün üç kimliği ve koruyacağı üç “vatan-weten”i olur: Önce, Müslümandır; halifenin vatanını-wetenini korur. Ardından, Osmanlıdır; Osmanlı’nın vatanını-wetenini korur. Ve nihayetinde Kürt’tür; Kürt’ün vatanını-wetenini korur. Abdullah Cevdet’in satırlarında, bu çok kimlikli hal sarih bir biçimde anlatılır:
“İşte bakın ben kürdüm. Kürdleri ve Kürdlüğü severim. Fakat mademki hukuk ve vezaifçe mütesâvi Türkiya vatandaşlarındanım, her şeyden evvel Türküm. Benim Şiiliğim, Sünniliğim, mütekidliğim (inancım), hürendişliğim (gözlerimin büyüklüğü), ırkı-ı asfer veya beyazdan (sarı veya beyaz ırktan) oluşum hususi ve fenni işlerdir. Benim bu sözümden, mademki Türkiya vatandaşıyım Kürd lisanı unutulsun, Kürdlüğüm unutulsun dediğim anlaşılmasın. Bilakis, Kürd Kürdçesini, Ermeni Ermenicesini hars-ü ihya etsin. Bundan Türkiya’ya mazarrat geleceğine zahib olan ancak bal kabak kafalı, yahud hain ruhlu kimselerdir… Önümüzde kana ve gözyaşına batmış bir memleket görüyoruz. Ağlayanların kanayanların milletini soracak ondan sonra merhamet hislerimize kumanda verecek adamlar değiliz… Maksat zayıflamaksızın birlik olarak refah sahibi ve hür olmaktır. Bu maksada giden her yol bizce makbul ve mübarektir.” (s. 87)
Osmanlı’nın vatan ve vatanın da Osmanlı yerine kullanılması Yeni Osmanlılar tarafından üretilir, akabinde Jön Türkler tarafından politize edilir. 1908’e gelinceye kadar Kürtler arasında modern örgütlenmeler görülmez. Dönemin modern eğitim sistemleri içinde yetişen birçok Kürt aydını Jön Türklerin safında olduğundan, onlar da Osmanlı ile vatanı eşitleyen bu kuramsal çerçeveyi kabul eder.
“Ey Kürdler, vatanınızı seviniz”
Ancak zamanla Osmanlılık yerine Türklük vurgusunun artması, Kürtleri rahatsız eder. Aslında Türklük kavramının siyasal arayışların merkezine konmasının tarihi eskidir. Daha 19. yüzyılın ikinci yarısında Namık Kemal’in, İslam ümmeti olarak karakterize ettiği Türkleri “Cihanın hocası” ve vatanı da “Türklerin yurdu” olarak niteleyen yazıları, eserleri mevcuttur. İttihat ve Terakki iktidarıyla bu minvaldeki işaretlerin artması Kürt aydınlarının kafasının daha fazla karışmasına neden olur.
Mesela İkinci Meşrutiyet’in önemli simalarından Xelîl Xeyalî, vatan-weten’in Osmanlı İmparatorluğu ile aynı olduğunu düşünenlerle hemfikir olduğunu söyler. Fakat ona göre, eğer Osmanlı vatan-weten’i Kürtlerin çoğunluğunda bir sukutuhayale sebep olursa, o vakit Kürtler de kendi yoluna gider, onların yaşadığı coğrafya siyasallaşır ve “Kürt vatanı” olarak anılmaya başlanır. Binaenaleyh, Osmanlı yönetimi, II. Abdülhamid istibdadında olduğu gibi Kürtleri kendinden uzaklaştıracak davranışlardan kaçınmalıdır.
“Kürdler, Osmanlı halkları arasında büyük bir unsurdur. Dindarlık, yiğitlik cömertlik ve üstünlükle vasıflandırılmışlardır… Fakat İstibdad Hükümeti, bizim yiğitliğimizi, yeteneğimizi, zekâmızı inkâr etti. Kendi çıkarını bizim anlaşmazlığımızda gördü. Biz de bilgisizliğimizden sözlerine uyduk, evlerimizi barklarımı yıktık, babalarımızın ve dedelerimizin ruhunu üzdük ve o zalimlerin gönlünü sevindirdik. Bu hallerden ibret alalım. Araplar, Türkler, Arnavutlar gibi çalışalım, öz cevherimizi gösterelim.
“Soylu Arnavutlar nasıl yüz yıllık kan davalarını bıraktılar, birbirlerine kardeşlik elini uzatarak öz değerlerini ve yaradılıştan gelen yiğitliklerini ortaya koydularsa, biz de onlar gibi kan davalarını kaldırıp kardaş olalım. Kürdlüğün şerefini koruyalım, can ve malımızla vatanı korumaya çalışalım. Ey Kürdler vatanınızı seviniz. Çünkü vatan sevgisi imandandır.” (s. 98)
“Kürtler, hiçbir şefkatli yönetimin yüzünü göremediler”
20. yüzyılın başında siyasi hayat hızlı akar. İlk Kürt gazetesinin yayınlamasının üzerinden geçen yirmi yıla II. Meşrutiyet, parlamento deneyimleri, 1909 Olayları, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı gibi hadiseler sığar. Sıcak politik arenadaki tecrübeleri Kürtleri, yirmi yıl önceki çizgilerinden farklı bir çizgiye çeker. Modern ve örgütlü Kürt güçlerinde, Osmanlı birliğini bir kenara bırakıp bağımsız Kürt devletini savunan radikal fikirler yeşerir. Issı, 1918’i, resmi Kürt tarih tezinin yazımının başlangıç dönemi ve radikal Kürt milliyetçi hareketinin doğum tarihi olarak mimler.
Kürt aydınları, Kürt milletinin uyanışı için tarihe büyük bir rol biçerler. Abdullah Cevdet’in deyimiyle “asrımıza yakışan bir tarih”, hem mevcut Kürt milletinin varlığının bir nişanesi olur hem de Kürtleri uzak geçmişlerine bağlar. Ehmedê Xanî’nin Mem û Zîn adlı mesnevisi, bu bağlamda, inşa edilmeye çalışılan Kürt milletinin kolektif hafızasının hizmetine koşulur. Kurdistan’ın sayfalarında, Ehmedê Xanî Kürt milliyetçiliğinin ilk ideoloğu ve Mem û Zîn de yasak bir aşkın gölgesinde Kürt beyliklerinin birliktelikleri fikrini işleyen bir eser olarak resmedilir. Keza Selahaddin Eyyubi de sıklıkla anılır ve Kürtlerin -sanıldığının aksine- şanlı geçmişe sahip bir millet olduğu vurgulanır.
Kürt millet kimliğini oluşturma yolunda Kürt aydınları, Kürtlerin ve Kürdistan’ın bilinçli bir biçimde geri bıraktırıldıkları düşüncesine de sıklıkla başvururlar. Cumhuriyet’in kuruluş döneminde Türkçülük’e demir atan Diyarbekir’li Süleyman Nazif, Kürt Teavün ve Terakki Gazetesi’nde, “mensup oldukları toplumsal kuruma yalnız el emeklerini ve alın terini değil kanlarını da sunmaktan hiçbir zaman çekinmeyen” Kürtlerin kalkınmadan bilinçli olarak mahrum edildiğini çok güçlü bir dille ifade eder:
“Kürdler, kendi tercihleriyle Osmanlı yönetime katıldıkları günden beri hiçbir şefkatli yönetimin yüzüne göremediler. Kişinin zaman ve tutumuna bağlı olan bazı istisnai dönemler bir yana bırakılırsa, Kürdlerin şu dört yüz yıl içinde gördükleri zulüm ve hakaretten başka bir şey değildir…
“Doğanın ve hükümetin o zalimce şiddetlerine sürekli olarak uğrayan çaresiz Kürdlerin bugüne kadar ne hastalarına bakacak hekimleri, ne de haklarını savunacak hâkimleri vardır. Ne kulübeden oluşan köylerini birbirlerine bağlayacak yolları, ne okulları, ne hastaneleri, özetçesi bu dünyadaki varlığını yüceltme ve refah içinde geçmesini sağlayabilecek kurum ve kuruluşları, hiçbir şeyleri bugüne kadar düşünülmedi. Kürdler, yönetimin gözünde vergi vermekle yükümlü bir sürüden başka bir şey değildi. Vergi veren ve askerlik yapan bir sürü!” (s. 125)
Kürt tarihi yazımı, ilk etapta Kurdistan, Hetaw-î Kurd ve Jîn gibi gazete ve dergilerdeki makalelerle ilerler. 1924’te bir adım daha atılır; Süleymaniye kökenli Halep milletvekili Şeyh Hüseyin tarafından Le Kurdistan et les Kurdes (Kürtler ve Kürdistan) isimli bir kitap hazırlanır ve basılır. Bütün yazılarda, raporlarda ve anlatımlarda Kürtlerin bölgedeki varlığına veya bu varlığın meşruiyetine dair bir tartışma yürütülmez. Üzerinde durulan konu, bir Kürtlük bilincinin oluşturulması ve Kürtlerin politik birliğinin sağlanmasıdır.
“Kürtler aklınızı başınıza devşirmelisiniz”
Radikal Kürt milliyetçiliği, bu dönemde karşısında Ermeni milliyetçiliğini bulur. Zira her iki taraf da bağımsız bir devlet kurmanın peşindedir ve her iki tarafın da kendi bağımsız devletleri için düşündükleri yer aynıdır. Haritaları birbirinin kopyası gibidir. Tarafların büyük ölçüde aynı toprak parçaları üzerinde hak iddia etmeleri onların ortak yol bulma ve müzakerelerle meseleyi halletme ihtimallerini ortadan kaldırır.
Milliyetçiler birbirlerinden öğrenirler. Kürt milliyetçileri de rakiplerini taklit ederler; çetin mücadelede öne geçmek için Ermeni milliyetçilerinin kullandığı bütün araçları (nüfus tabloları, bölge haritaları, diplomatik ilişkiler, vb.) onlar da kullanırlar. İlkin kendi varlığını ispat ve tahkim için gösterilen çabalar, zamanla ötekinin varlığını inkara veya küçümsemeye dönüşür. Gerek siyasi mücadelenin sıcaklığı ve gerek tarihten gelen Rus/Ermeni korkusu (kutsal İslam topraklarının bir Hristiyan devlete geçmesi), Kürtler ile Ermenilerin ortak siyasal örgütlenmeler yaratmalarını imkansızlaştırır, aksine aralarındaki mücadeleyi daha da keskinleştirir.
Sıradan bir Kürt, Batılı devletlere büyük bir şüpheyle bakar, onlara güvenmez. Avrupalıların dindaşları olan Ermenileri kollayacaklarını, ehemmiyet vermedikleri ve unuttukları Kürtleri ise sahadan süreceklerini düşünür. Girit’i Müslümanların elinden alıp Hristiyanlara teslim eden Batılıların, Kürtlerin topraklarını da Ermenilere peşkeş çekecekleri korkusunu yüreğinde duyar. Kurdistan’daki yazılarda, bu korku derinden işlenir:
“İşte bunun için siz Kürtler aklınızı başınıza devşirmelisiniz. Eğer kendi farkınıza varmazsanız, kendinize gelmezseniz, çok geçmeden Girit’te olanlar sizin de başınıza gelecektir. Yazık değil mi Kürtler, kadınlarını ve çocuklarını Rus askerlerinin ellerinin altına görsünler? Moskoflar, ağızlarını açmışlar ve bir gün gelip sizin ülkenizi elinizden alırlar.” (s. 139)
“Kadınları silahlandırmak zorunda kalsam bile buna izin vermem”
Batılıların Ermenilerin yanında durması, Kürt ileri gelenlerini Ermenilere karşı hep teyakkuzda tutar. Mesela Kürt dilindeki “welat/vatan” kavramını ilk kullanan Hecî Qadirê Koyî, “Xakî Cizîra Botan” şiirinde, Berlin Antlaşması sonrası “willati Kurdan”ın (Kürt vatanının) bir Ermenistan toprağı olacağı tehlikesini dillendirir.
Kurdistan’da, zavallılıktan kurtulmayan Kürtlerin eninde sonunda topraklarını da kaybedeceğinin ve büyük devletlerin Kürdistan’ı Ermenilere vereceklerinin altı çizilir:
“Ey Kürt halkı! Bir kendinize bakın, bir de komşunuz Moskoflara. Kürtler bin sene evvel ne idilerse şimdi de aynıdırlar. Komşularınız beceriklilikleriyle kendi devletlerinin sahibi olacaklar. Kürt ise mazlum ve zavallı kalmıştır. İşte bu yüzden Büyük Devletler, bütün Kürdistan’ı Ermenilere verecekler.” (s. 153)
Gücünü II. Abdülhamid’in bile dikkate almak zorunda kaldığı Şeyh Ubeydullah, Ermenilere karşı gerekirse kadınları bile silahlandıracağını söyler:
“Bu duyduklarım da ne, Ermeniler Van’da bağımsız bir devlet kuracaklarmış ve Nesturiler de kendisini İngiliz tebası ilan edip İngiliz bayrağını yükselteceklermiş. Kadınları silahlandırmak zorunda kalsam da buna asla izin vermeyeceğim.” (s. 150)
Kurdistan’ın başyazarı Abdurrahman Bedirhan, Ermenilerin Kürtlerin temiz vatanına göz diktiğini belirtir:
“Ermenilerin, Osmanlı bütünlüğünden ayrılarak, Kürtlerin temiz vatan olan Kürdistan’ı her ne pahasına olursa olsun kendilerine dolaşım yeri durumuna getirmek istedikleri ve bu yolda nasıl çalıştıkları, Avrupa’da neler yaptıkları, Kürdistan’da nasıl haydut çeteleri gezdirdikleri, saf köylülere ne yolda bozgunculuklar aşıladıkları tarafımdan tek tek bilinmektedir.” (s. 151)
Kürtlerdeki “coğrafi mekân kaybı” korkusu, Kürt-Ermeni ilişkilerinde çok belirleyici olur ve haddinden ağır bir menfi tablo ortaya çıkartır.
* Murat Issı, Kürt Milliyetçiliği: İlk Kürt Gazetelerinde Siyasal Kavramlar ve İslam (1898-1918), Peywend Yayınları, Van, 2021.
Perspektif, 13 Mart 2022
https://www.perspektif.online/kurt-milliyetciligi-1-kurdistan-dogudadir/
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025