Sezin ÖNEY
Çocukluğumda, “düşünce suçlusu” kavramını bir türlü çözemezdim. Bir insan, “düşünmekten” ötürü nasıl suçlu olabilir?
Türkiye’de dil hakları ile ilgili bir makaleyi yeni bitirdim. Bu ülkenin anadilleri hâlâ tam özgür değil elbette. Ama son dönemde, klasik “hak” söylemiyle açıklayamayacağımız yeni bir “dil hakkı” meselesi daha çıktı: iktidar partisi diliyle konuşmayan herkes, “suçlu” damgasını yiyebiliyor.
Türkiye’nin hiç vazgeçemediği bir kavram, “düşünce suçluluğu”. Şimdi de, yeni bir türü çıktı: “Twitter suçlusu”. Ardı ardına “Twitter davaları” sıralanıyor. Bu davaların çoğunu kamuoyu duymuyor bile…
Düşünce suçlusu, George Orwell’in meşhur romanı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’te ortaya atılan bir kavram. Ve 2015 itibariyle, bizim hayatımızın gerçeği.
1949’da basılan bu romanda, egemen partiyi sorgulayan veya ona muhalif olan herkes, “düşünce suçlusu” varsayılabiliyordu. Partiye yönelik şüpheleri olan veya zihninden eleştirel bir düşünce geçiren bile, suçlanabiliyordu.
Partinin oluşturduğu “dil”, “Yenikonuş” (Newspeak) dışında başka bir dilde konuşmak suçtu. İktidar, insanların sadece hareket ve konuşmalarını değil, düşüncelerini de kontrol ettiği, her şeyi yönettiği bir düzen kurmuştu. Kitaptan bir alıntıyla, “Yenikonuş düşünce alanının genişlemesi için değil daralması için tasarlanmıştı”.
1984’ü okumak güzel de, bu romanı yaşamak hiç de hoş değil.
Bugün de, siyasi tartışmalarda bir kavram, bir kalıp, bir şablon açıklama ortaya atılıyor, Ankara’da bir yerlerden… Ve herkesin ağzında o kavram, aynı kalıp, o şablon açıklama… “Paralel devletin darbe girişimi sonucu ortaya çıkan kanıtların, yolsuzluk suçlamasında kanıt olarak kullanılamayacağı” şablon açıklaması… Bu bahane ile göz göre göre, Meclis yoluyla son derece ciddi yolsuzluk şaibeleri “aklandı”. Cizre’deki kaos ortamı, “derin devlet”, “provokatörler” denip üzeri kapatılıveriyor; sanki oradaki devlet görevlilerini uzaylılar atadı.
Sanki Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesinde, “esnafların kendini koruma hakkı” olduğunu savunan, “destan yazan polislerden” bahseden liderliğin hiç suçu yok.
Bu kavram, kalıp ve şablonlara karşı argüman geliştirilmeye çalışılırken de, “gerçek” perdeleniyor. Sis bombası atılmış gibi, göz gözü görmez bir ortam yaratılmış oluyor.
İktidarın “siyaset mühendisleri” daha doğrusu, “siyaset müteahhitleri”, kamuoyunu kendi oluşturdukları dilin hapishanesine kapatıyorlar. Kavramlar tuğla, kalıplar beton ve şablon açıklamalar da, demir çubuklar…
Bu hapishanenin en büyük özelliği, “özgürlük illüzyonu” yaratması.
1984 romanında, Parti’nin üç sloganından ikisi, “Savaş barıştır. Kölelik özgürlüktür” idi.
Ülkeleri sürekli savaş içinde olduğu hâlde, “halk”, barış içinde yaşadığına inanıyordu. Köle oldukları hâlde de, “özgür” olduklarına…
Sevgi Bakanlığı’nın düşünce suçlularına baskı ve işkenceden sorumlu olması ve en büyük ceza olarak, zorla “Büyük Biraderi” sevdirmesi; Doğruluk Bakanlığı’nın, tarihi çarpıtarak, Parti’nin işine gelecek biçimde yeniden yazması; Bolluk Bakanlığı’nın insanları refah içinde yaşadıklarına inandırması ve Barış Bakanlığı’nın tam da adına ters düşen biçimde, sürekli savaş için çalışması gibi “zıtlıklar”, gerçeği gizliyordu.
Tıpkı Türkiye gibi, Rusya’da da bir “sistem” kuruldu. 1984 sistemi… Bu sistem, “yeni” ve dolayısıyla “iyi” olduğunu, geçmişin yanlışlarını kendine meşruiyet kazandıran olgular olarak sergileyerek kanıtlamaya çalışıyor.
Tutuklamalar, gözaltılar… Bunlar da, benim yorumumla, “sembolik şiddetin” araçları… Geçmişin baskıcı rejimleri gibi, bir sürü kişiye fiziksel şiddet uygulayarak, kitleleri sindirmek yerine, belli gruplara (mesela başta Alevi ve Kürt gençler ve çocuklar) yönelik şiddet veya belli kesimlerden (mesela gazeteciler) kişilerin suçlanması, gözaltına alınması, tutuklanması “sembolik şiddet” uygulamaları. Sembolik şiddet vakalarıyla, binlere, milyonlara “sinme” mesajı verilmiş oluyor.
Neticede, 1984’te yazıldığı gibi; “Kimse yönetime onu bırakmak için geçmez. İktidar araç değil, amaçtır. Kimse devrime bekçilik etmek için diktatörlük kurmaz; devrim diktatörlüğü kurmak için yapılır… İktidarın amacı, iktidardır.”
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024