Sezin ÖNEY
Avrupa Birliği ve Türkiye'nin mülteciler konusundaki anlaşması bir "dönüm noktası" olarak niteleniyordu. Gerçekten de öyle oldu. 18 Mart'ta varılan anlaşma, 20 Mart'ta yürürlüğe girdikten iki gün sonra, Suriyeli mülteciler konusunda çalışan başlıca uluslararası kurumlar, anlaşmanın odak noktasında olan Yunan Adaları'ndaki çalışmalarını durdurma kararı aldı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Sınır Tanımayan Doktorlar (Medicins Sans Frontieres-MSF), Uluslararası Kurtarma Komitesi (International Rescue Committee-IRC) ve Norveç Mülteci Konseyi, Türkiye ve AB'nin anlaşmasının "hukuka aykırılığını", bu kararlarına gerekçe olarak gösterdi.
"Komisyon, Avrupa Birliği Kurumları ve diğer üye ülkeler ile beraber, UNHCR'ın da desteğiyle bir mekanizma oluşturulacak..."
Bahsi geçen mekanizma, Ege Denizi'nde yılda yaklaşık 1 milyon insanın geçiş yaptığı mülteci rotasının kapanmasını sağlayacak bürokratik yapının yaratılması anlamına geliyor. Yani, Yunanistan ve Türkiye'den mülteciler konusunda uzman bürokratların ve güvenlik görevlilerinin, "kriz noktası" olan, Yunan Adaları'nda beraberce çalıştıkları bir yapıyı beraberce oluşturacaklar; anlaşma bunu öngörüyor. Bu mekanizmayı oluşturan AB'nin kendisi ama uygulama, özellikle UNHCR'ın gözetimi altında Yunanistan ve Türkiye'nin üzerinde. "Bu anlaşma ile bir alakamız yok" gibi sert bir açıklamayla aradan çekilen UNHCR olmazsa, bu kurumun yerine denetim ve gözetim yapabilecek başka bir kuruluş da yok. Son kertede, yürütme sorumluluğu Yunanistan ve Türkiye’nin üzerinde olduğundan, anlaşmayı kotaran Avrupa Birliği liderleri, başarısızlığın adresi olarak bu iki ülkeyi gösterebilir.
Ancak, anlaşmanın çökmesi durumunda sorumluluğun kimin üzerine kalacağı ötesinde, en önemli nokta, bu anlaşmanın “hukukiliği”. Malum, Türkiye, yargı ile ilgili problemleri olan bir ülke. AB ile olan ilişkiler de, özellikle, Türkiye’nin yasaları ve yargı bağımsızlığı konusunda kendisini temize çekmesi konusunda önemli bir itici güç gibi görülüyordu. Öte yandan, AB’nin kendisi de klasik ulus-devlet modeli üzerindeki meşruiyetini, kurduğu yasal düzene, yani “hukukiliğine”, dayandığı kanuni norm ve ilkelerin “üstünlüğüne” dayandırıyordu.
Türkiye-AB anlaşmasının “hukuka uygunluğunun” tartışmalı olması ise, tarafların ilişkisinde, çok düşündürücü, kritik bir dönüm noktası.
Kendi İçinde Çelişen İfadeler
Anlaşmanın ilk maddesinin ilk cümlesi, “Yunan Adaları’na geçen tüm yeni düzensiz göçmenler, Türkiye’ye iade edilecektir” diyor. Bu cümlede, “düzensiz göçmenler” ifadesinin kullanılması, savaş koşullarından kaçan Suriyeli mültecilerle, “daha iyi yaşam şartlarına sahip olmak için göç ediyor” addedilen Afganistan, Irak, İran gibi ülkelerden gelenlerin ayrılması için belli ki... Buna karşılık, her kim için olursa olsun, “toplu bir iade” yapılması, Avrupa Temel Haklar Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AB’nin iltica konusundaki hukuki düzenlemelerine aykırı.
“Toplu sınırdışıların” (anlaşmada kullanılan kavram ‘mass expulsion’) gerçekleşmesi, tamamen AB ve uluslararası hukuka uygun biçimde gerçekleşecek deniliyor. Ayrıca, “toplu sınırdışıların”, “sınırdışı etmeme” (zulüm olan yere geri göndermeme-non-refoulement) prensibi ile çelişmeyeceği de ifade ediliyor. Hukukçu olmayanların bile, “olacak iş mi” diyecekleri bir düzenleme söz konusu açıkça görüldüğü gibi.
“Toplu sınırdışıların”, “geçici” ve “olağanüstü”, “istisnai” bir tedbir olacağı da vurgulanıyor. İronik biçimde, Carl Schmitt’in, “Egemen istisna haline karar verendir” felsefesine yaklaşmış bir AB çizgisi var karşımızda. Üstelik de, bu tedbirlerin, “insani eziyeti sona erdirmek ve kamu düzenini tesis için olduğu” (to end the human suffering and restore public order) da eklenmiş.
Bu birinci maddenin geri kalan kısmında ise, “Yunan Adaları’na gelen göçmenlerin kayıt altına alınacağı ve iltica başvurularının, Yunan makamlarınca değerlendirileceği; iltica başvurusunda bulunmayan veya iltica başvurusu kabul edilemez bulunanların da Türkiye’ye geri gönderileceği” ifade ediliyor. Maddenin geri kalanından, AB’nin iltica/sığınma prosedürlerinin esas alınacağı ve sürecin, UNHCR’ın gözetime tâbi olacağı anlaşılıyor. Tabii, bunun da pratikte münkün olabilmesi, UNHCR’ın çekilmesi nedeniyle mümkün değil.
Genel olarak bakıldığında, hem “tüm göçmenleri” geri gönderen, hem de “göndermeyen” bir düzenlemeyi öngörüyor anlaşma. Bu gibi çelişkilerin ötesinde bir de, Türkiye’deki insan haklarını ilgilendiren birçok önemli kısmı da var.
Eğer bir sığınma başvurusu “kabul edilemez” bulunursa, bunun AB hukuki düzenlemelerine (The EU Asylum Procedures Directive) göre iki sebebi olabilir: bir tanesi, Türkiye’nin “güvenli üçüncü ülke” kabul edilmesi, ikincisi ise, Türkiye’nin sığınma başvurusunun ilk yapıldığı ülke olması.
Türkiye’nin, “güvenli üçüncü ülke sayılabilmesi için bir kişinin ırkı, dini, ulusu, belli bir sosyal gruba ve politik düşünceye bağlı olması dolayısıyla yaşamı ve özgürlüğünün tehdit altında olmaması gerekir”.[1] Bu tanım, şu an Türkiye’de kendini, şu veya bu şekilde “farklı düştüğü” için tehdit altında hisseden herkes için düşündürücü elbette.
Türkiye’nin kendi insan hakları sicili, yaşayarak tecrübe ettiğimiz üzere, oldukça bunaltıcı ve can yakıcı bir çöküş içinde. Buna karşılık, Türkiye’nin “güvenli ülke” sayılması söz konusu. Yani, şu an Türkiye vatandaşları tarafından yapılan bir sığınma başvurusu “güvenli ülke” varsayımı ile reddedilebilir.
Zaten, Türkiye’nin “güvenli ülke” olarak kabul edilmesi söz kousu olmasa, AB ile anlaşmada, “vize serbestisi” kavramı dahi geçmezdi. Çünkü “vize serbestisinin”, “güvenli ülke” kabul edilmeyen bir ülkeye verilmesi mümkün değil.
Peki, “güvenli ülke” nedir?
AB’nin kendi tanımlamasına göre, Cenevre Konvansiyonu ve diğer AB düzenlemelerine göre “güvenli ülke” şunların olmadığı yer,
“[D]emokratik bir sistemin olduğu; genelde ve tutarlı biçimde,
Aslında, bu tanımı okuduktan sonra diyecek çok şey yok. Hukuki deyişle, ‘prima facie’, Türkiye ‘güvenli ülke’ olma kriterlerinin tek bir tanesini bile yerine getiren bir ülke değil.
Türkiye vatandaşlarının, karşı karşıya olduğu insan hakları ihlalleri oldukça ciddi boyutta; bir de, tabii, Türkiye’nin bir de, vatandaşı olmayanların durumu var…
Mesela, Lütfullah Tacik...
Lütfullah Tacik, Afganistan’dan Türkiye’ye kadar sığınmacı olarak geldikten hemen sonra, 2014’te Van’da öldürülüyor.
Tacik, daha bir çocuktu; 17 yaşında. Otopsi raporuna göre, Tacik, kan kanseriydi-akut lösemisi vardı yani. Ve sığınmacı olarak yakalandıktan sonra, bulunduğu Van Gölü Çocuk ve Gençlik Merkezi’nden alınıp polisler tarafından hastaneye götürülecekken, yolda esrarengiz biçimde ‘rahatsızlanıyor’. Rahatsızlanması da şu: otopsi raporuna göre, dayak yiyor. Bu esrarengiz ölüm, mülteciler ve sığınmacılar konusunda çalışan Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) gibi kurumların çabalarıyla, kapanıp bir köşeye atılacak adi bir vaka olmaktan son anda kurtuluyor. Eğer, bu gibi kurumlar, insan hakları alanında çalışan avukatlar olmasa, Tacik’in ölümü gibi konular yargıya bile taşınamayacak. Otopsi raporu, kasıtlı bir ölüme işaret ederken; Tacik’in cinayet zanlıları, ‘kaza geçirdiğini’ iddia edip, konunun kapanmasına çalışıyordu.
Tacik’in Kasım 2015’ten beri süren duruşmalarında, bir ‘cezasızlık’ köşe kapmacası oynanıyor. Yani, davanın kapanabilmesi için türlü çabalar sergileniyor. Örneğin, avukatlar, müşteki olarak kabul edilmiyor; Tacik’in ailesinden vekâlet isteniyor. Oysa, Afganistan’ın bir dağ köyünde oturan yaşlı anne-babanın okuma yazması bile yok; onlardan vekalet alabilmek, avukatlar açısından teknik olarak mümkün değil. Avukat Mahmut Kaçan, kendisinin müdahilliği için vekâlet almanın imkânsızlığını mahkemeye anlattıklarını ve mahkemenin kendisinin bu vekâleti almaya çalışmasını istediklerini söylüyor. Mahkeme, müdahillik konusunu sürüncemede bırakarak, davada çıkacak karara temyiz kapısını kapamış oluyor.
Öte yandan, Suriyeli bir mülteci de, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda, aylardır keyfi biçimde gözaltında tutuluyor. Suriyeli M.K., 9 Kasım 2015’te, Ürdün’den gelerek, Sabiha Gökçen Havalimanı'na vardığında gözaltına alındı. M.K., o gün bugündür, doğal ışığın bulunmadığı ve yapay aydınlatmanın devamlı açık olduğu bir alanda gözaltında. Uluslararası Af Örgütü'nün ilgilendiği vakada, M.K.’nın gözlerinin devamlı ışığa maruz kalmaktan ötürü zarar gördüğü ve tıbbi bakıma ihtiyacının olduğu belirtiliyor.
Bir diğer Suriyeli mülteci F.M. 15 Mart 2015'ten bu yana, yani bir yıldır Atatürk Havalimanı'nda keyfi olarak gözaltında tutuluyor. "Sorunlu Yolcular Odası" denilen kapalı bir mekânda tutulan mültecinin serbest bırakılması için küresel çapta başlatılan acil eyleme konu olmuş durumda. F.M.’nin Suriye’ye zorla geri gönderilmesi veya “gönüllü geri dönüşe” mecbur bırakılması riski de F.M.’yi bekleyen çok daha kötü bir ihtimal. Hiçbir yargı kararı olmadan, idari kararla 1 yıldır kapalı durumda olan F.M.’ye yönelik uygulama bir cezalandırma uygulamasına dönüşmüş durumda.
Uluslararası Af Örgütü birkaç ay önce yayınladığı “Avrupa’nın Bekçisi: Türkiye’deki Mültecilerin Hukuka Aykırı olarak Alıkonulmaları ve Sınırdışı Edilmeleri” başlıklı raporunda mültecilere yönelik insan hakları ihlallerinin Avrupa Birliği ile Türkiye arasında başlayan müzakerelerle arttığını dile getiriyor.
Bu üç insanın hikâyesi, Türkiye’de mültecilerin durumunun da, hiç öyle siyasetçilerin anlattığı gibi dört başı mamur olmadığını gösteriyor.
Tüm bunları göz önüne alınca, açıkça ortaya çıkıyor ki, AB’nin Türkiye ile yaptığı anlaşma, “Faust”vari bir anlaşma.
[1] “Member States may apply the safe third country concept only where the competent authorities are satisfied that a person seeking international protection will be treated in accordance with the following principles in the third country concerned: (a) life and liberty are not threatened on account of race, religion, nationality, membership of a particular social group or political opinion; (b) there is no risk of serious harm as defined in Directive 2011/95/EU; (c) the principle of non-refoulement in accordance with the Geneva Convention is respected; (d) the prohibition of removal, in violation of the right to freedom from torture and cruel, inhuman or degrading treatment as laid down in international law, is respected; and (e) the possibility exists to request refugee status and, if found to be a refugee, to receive protection in accordance with the Geneva Convention.”
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024