Sezin ÖNEY
"Lice Davası" İzmir'de görülmeye devam edildi
Belli aralıklarla, akıp giden haberlerin arasında, bu haber de yakamoz gibi parlayıp kayboluyor.
30 Aralık 2018 günü, İzmir'de 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, "Lice Davası" görülmeye devam edildi.
Aslında "görülmemeye devam edildi" desek daha doğru. Çünkü, artık bu davanın haberleri, çok kısıtlı bir çevre dışında gündem dahi olamıyor.
Bu davada ne oluyor; neden bugünümüz için bu kadar önemli bu dava?
"Lice Davası," 1990'larda "devlet" nüfuzu kullanılarak işlenen suçlara yönelik adalet arayışlarından bir tanesi. Eğer ki, bu gibi davalar sonuca kavuşsaydı, bugünkü "Olağanüstü Hâl buhranını" yaşıyor olur muyduk? "Kürt Sorunu", tekrar tekrar "kullanışlı bir siyaset aracı" olmaya âlet edilir miydi?
Elbette ki, hayır.
Bugün de, çok ağır hak ihlalleri yaşanırken, yargı hiç olmadığı kadar siyasallaşmışken, Lice Davası'nın kendisi bir "kayıp vaka" olarak görülebilir. "Evet; 1990'larda kötü şeyler olmuş olabilir ama bugün de öyle yeni korkunç vakalar yaşanıyor ki, giderek uzaklaşan bir geçmişin parçası olan bu dava ile neden ilgilenelim? Enerjimizi, zaten sürüncemede kalan bir davaya verelim" denebilir.
Ancak, geçmişte çözülmeyen sorunlar, çözümler ertelendikçe sürekli nüksediyor. Bir meselenin kökenine inmedikçe de, meselelerin ısrarla üzerine gidip onlarla yüzleşmedikçe de, tekrar tekrar ve büyüyerek üzerimize geliyorlar; hattâ üzerimize yıkılıyorlar.
Lice Davası, (meğerse "demokratik" olduğumuz günlerde), 21 Ekim 2013'te, dönemin Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı Osman Coşkun’un hazırladığı iddianamenin Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesiyle başlamıştı.
Davaya konu olan vakayı çoğu kişi unutmuş gitmiştir. Dün olanı hatırlamakta zorlandığımız bir ortamda, 1993'te olan biteni hafızada tutabilmek gerçekten, ancak o dönemi bizzat yaşayanların ve insan hakları ya da Kürt Meselesi'ne kişisel ilgisi olanlar için mümkün olan bir durum. Tabii, yeni nesiller bir yana, Türkiye genelinde Lice'de 1993'te yaşananları bilmeyen çoktur.
Zaten, insan bilmediğini unutamaz da...
Lice Katliamı, Ekim 1993'te gerçekleşti. Türkiye'nin de insan hakları tarihinde gerçekten bir kara leke, büyük de bir insani trajedi.
22 Ekim 1993 günü, Lice için kapkaranlık bir gün oldu. Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu'nun yönettiği askerî operasyon sonucu Jandarma Bölge Komutanı Tuğgenaral Bahtiyar Aydın, Jandarma Uzman Çavuş Yüksel Bayar ile 14 vatandaş yaşamını yitirdi. Kimi kayıtlarda, yaşanan can kaybı 16 değil, 30'a yakın olarak gösteriliyor. 60'a yakın kişinin de yaralandığı ifade ediliyor. Tam bir savaş ortamının yaşandığı o gün itibariyle, 242 iş yeri ve 401 konut yakılıp yıkıldı; yüzlerce kişi de göçe zorlandı.
Veysi Polat'ın 29 Mart 2015 tarihli, T24'te yayınlanan "Lice katliamında üç çocuğum öldü, biri kör oldu, 22 yıldır şarapnel parçalarıyla yaşıyorum!" başlıklı Lice'nin trajedisini bizzat yaşayan Zerife Cantürk'ün tanıklıklarını aktaran makaleden takip edelim.
"Davaya katılacaklardan biri de 51 yaşındaki Zerife Cantürk. İki ayrı tanktan atılan bombaların evine isabet etmesi sonucu Suna (5), Hüseyin (13) ve Dilbirin (2) isimli çocukları öldü, bir kızı kör oldu, kendisi de ağır yaralandı.
T24’e konuşan Zerife Cantürk, şunları söyledi:
‘22 Ekim 1993 günü sabah saatleriydi… Her yerden silah sesleri geliyordu. Ben, eşim, çocuklarım Suna ve Dilbirin ile komşumuz Ali Canpolat ve ailesi bizim eve sığınmıştı. Çünkü diğer evler prefabrikti, bizimkisi ise tek betonarme evdi. Daha güvenli olduğu için bizim eve sığınmışlardı. Tepemizde 6 helikopter geziyordu ve evimize ateş açıyordu. Biz de yere uzanır vaziyetteydik. İki tankın Kelvan Camisi’nin köşesinden evi hedef alıp ateş açtığını gördüm. Sonrasını hatırlamıyorum. Çocuklarımın öldüğünü bile 4 ay sonra bana söylediler.
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 20 gün komada kalmışım. Vücudumdaki şarapnel parçaları nedeniyle yıllardır acı çekiyorum. Her geçen gün daha kötüleşiyorum. Doktorlar şarapnel parçalarının ameliyatla alınması durumunda felç geçirme riskinin yüksek olduğunu söylediler. Ben de katliamın delili olan parçalarla 22 yıldır yaşıyorum. Şikâyetçiyim, bu olaya sebebiyet her kimse hesap vermelidir.'"
Zerife Cantürk olmak nasıl bir hâl?
Zaten, yokluklar içinde bir hayatla mücadele etmek... Dört çocuğunun üçünü bir anda kaybetmek ve bir tanesinin de kör kalması; bir günde hem bir anne için çok sarsıcı kayıpları yaşamak ve aynı zamanda en kendi sağlığını da kalıcı biçimde yitirmek. Üzerine de, adaletin yerini bulamaması, sorumluluların cezasız kalması.
Adaletin yerini bulamaması dedik: Lice dosyası, 1994'te, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin önüne gitti. Başvurudan dört gün sonra dava, 15 Mayıs 1994'te "kabul edilebilir" bulunarak AİHM önündeki hukukî süreç başlatıldı.
2004'te Mahkeme, etkin soruşturma yapılmadığı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlal edildiği gerekçesiyle, Türkiye'nin başvuruculara maddî ve manevî tazminatla birlikte, yargılama gideri olarak 225 bin Euro ödemesini kararlaştırdı. Zerife Cantürk, başvuruculardan biri değildi.
İşin iç hukuk boyutuna, şu an İzmir'de "görülmemekte" olan davaya geri dönelim:
Lice Davası'nın yargıdaki dosyası, 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasına bir gün kala, 21 Ekim 2013'de açıldı demiştik. Ancak, açıldıktan sonra da bir türlü başlayamadı.
Diyarbakır'da, sadece bir tek duruşma yapılabildi: o da, dava açıldıktan yaklaşık beş ay sonra, 16 Ocak 2014'te.
Ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan iki emekli asker sanık, Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ, duruşmaya katılmadılar.
Avukatların tutuklama talebi de, “suç şüphesi olguları yetersiz” gerekçesiyle reddedildi. Ve de, sanık avukatları davanın güvenlik gerekçesiyle naklini istediler. Savcının talebin reddi yönünde görüş bildirmesine rağmen, Diyarbakır Valiliği'nin bildirdiği, "güvenlik zaafiyeti vardır" görüşü dikkate alındı. Dava dosyası da inceleme talebiyle Yargıtay 5. Ceza Dairesi'ne gönderildi.
Önüne gelen dosyayı, 28 Ocak 2014’te değerlendiren Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Lice Davası'nın Eskişehir’de devam etmesine (daha doğrusu başlamasına) karar verdi; dosyayı da, Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.
Burada çok da trajik bir nokta var: Dava avukatlarından, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, Eskişehir’de davanın nakledilmeye çalışıldığı Eskişehir'de davayı hukuken görebilecek türde mahkeme olmadığı için "davanın taşınmasının kanunsuz ve hukuksuz olduğunu" belirtmişti.
Çok da trajik diyorum; çünkü Tahir Elçi, bu itirazı yaptıktan 669 gün sonra öldürülecekti.
Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 11 Şubat 2014'te, kentte, tam da Tahir Elçi'nin belirttiği gibi, "Özel Yetkili Mahkeme olmadığı için yargılamanın yapılamayacağını belirterek, görevsizlik kararı verdi. Dosya, bu kez de, Diyarbakır 8.Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.
Yargıtay, gene konuya müdahil oldu ve Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 24 Şubat 2014’te davanın İzmir’de ilgili ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verdi.
Özetle, yaklaşık üç aylık bir top çevirme sonucunda Diyarbakır’da başlaması beklenen dava, önce Eskişehir’e nakledildi; ardından Eskişehir’de, o dönemde özel yetkili mahkeme bulunmadığından, bu kez de İzmir’e "sürgün edildi."
Ancak, İzmir'de de dava bir türlü başlayamadı: 13 Haziran 2014'te, taraf avukatlarının taleplerini dinleyen mahkeme heyeti, sanık konumundaki 1993'te Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı olan emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile o dönem üsteğmen olan Tünay Yanardağ’ın, "en üst dereceli kolluk âmirleri" olmaları nedeniyle Adalet Bakanlığı’ndan kovuşturma izni istemek üzere yargılamayı durdurdu.
Bu durdurma kararına karşılık, Zerife Cantürk’ün avukatı Yunus Muratakan, itiraz dilekçesi verdi. Muratakan dilekçesinde, şuna dikkat çekti: Daha önce, JİTEM davası, Musa Çitil davası gibi en üst dereceli kolluk âmiri sıfatındaki kişinin yargılandığı dava dosyalarında, Adalet Bakanlığı'ndan izin istenmemişti.
Ancak İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, avukat Muratakan'ın itirazını değerlendirip, soruşturma iznine ihtiyaç olmadığını kabul etse de, bu sefer de, "sanık sayısının iki olduğunu ve örgütten söz edilmesi için en az üç kişi gerektiğini" öne sürerek itirazı reddetti. Gene bir ironi:
mahkeme heyetinden, tek bir kişi aksi yönde karar verdi-üye hâkim Vijdan Eren-adı "vicdan" olan biri yani.
Bu sefer de dava dosyası, gene Ankara'nın yolunu tuttu: HSYK 3. Dairesi davanın durdurulma kararını bozdu. Aslında, durdurulma kararı tam da "bozuldu" denemez: O dönemin HSYK 3. Dairesi, bir tür "bizi karıştırmayın" kararı verdi[1].
Ve sonunda, 1 Nisan 2015'te dava başladı.
Gazeteci Pınar Öğünç ise, daha önce İzmir'deki bu ilk duruşmaya yönelik, 2 Nisan 2015 tarihli "Adalet bir arpa boyu ilerlemedi" başlığıyla Cumhuriyet'te yayınlanan yazısında, şu izlenimleri aktarmıştı:
"O şarapneller aslında salonda... Kimlerle aynı salondayım? O gün kömürlüğe gizlenmiş öğrencilerden biri içeride, kendisi gibi öğretmen olan kocası yanında vurulup ölüsünü ancak ertesi gün alabilen bir kadın, onun o sırada 16 aylık olan kızıyla geçirdiği o gece bu salonda. Helikopterle ilçe merkezinin tarandığını, eldivenli askerler tarafından avuç avuç beyaz bir toz atılan evlerin nasıl tutuştuğunu görenler burada. Kürt bir askerin ‘Kaçın, ilçeyi yakacaklar, canınızı kurtarın’ dediğini duyanlar, ‘Ay baba ayağım’ diyen çocuğunu dibinde kan kaybından kaybeden babalar, mavi ilkokul önlüğüyle ölenlerin o günden beri en fazla yaşar gibi olan anneleri, korkudan yakınlarının cenazesine dahi gidemeyenler zar zor İzmir'e gelmişler duruşma için.
Zerife Cantürk gibi hâlâ bacağında, belinde o günün şarapnelleriyle yaşayanlar, gözleri en son o gün görenler, onların akrabaları, komşuları burada. Binlerce kilometreden gelemeyen varsa da buradalar.
Evinin içine roket, tank mermisi girenler, duvarlarında soba borusu kadar delikler açılanlar, panzerden taranan yedi koyunu ziyan olmasın diye keserken, tutuşan barakasını söndürmeye çalışırken ateş altında kalıp öleyazanlar, hepsinin o günkü korkusu, öfkesi burada.
Dosyada iddiayı kanıtlayacak delil, tanık bulunmamasına rağmen tüm bunların sorumlusunun PKK olduğunu söyleyen iki sanık peki? Tünay Yanardağ gribal enfeksiyon ve zatürre, Eşref Hatipoğlu da böbrek sorunu nedeniyle salonda değil."
Salonda olanlardan biri de, İzmir'de 2007 yılında polisin açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden Baran Tursun'un babası Mehmet Tursun idi. Tursun, olay sırasında Lice'deki evi yakıldığı için davaya müşteki olarak katılma talebinde bulunundu.
İşte, Lice Davası'nın başlayabilmesinin dahi hikâyesi bu kadar uzun, bu kadar karmaşık ve güç. Başka bir yazıda da, bu davanın duruşmalarında olan biteni ve davanın bugününü yazacağım.
Lice'de çeyrek asır önce yaşananlar, beş yıl önce açılabilen dava dosyası; bütün bunlar uzak geçmişimiz değil. İçimizde yaşayan ve bugünümüzü de boğan virüslerin yaptığıı tahribatın örnekleri aslında. Türkiye'nin bağışlıklık sistemi, bu (belki de hiç üstesinden gelemeyeceği) virüse karşı güçlü olabilse, güçlendirilseydi; bugünü de yaşamazdık.
Bugün, bu virüs tüm Türkiye'yi hasta edecek kadar güçlenmese, Türk Tabipler Birliği'nin Merkez Konseyi üyeleri olan doktorlar, gözaltında olmazlardı.
Eski Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Gençay Gürsoy'un da deyişiyle:
"Türk Tabipleri Birliği kurulduğundan beri dünyadaki benzer örgütlere paralel olarak yaşamı, barışı, demokrasiyi, insan haklarını savunan bir meslek örgütüdür. Bu son gözaltı kararıyla ilgili açıklama ise neredeyse 200 senelik uluslararası metindir. Bu meslekle ilgili Dünya Tabipler Birliği’nin de ajandasında olan, onun da metinlerinden biridir. İfade ettiği tek şey, savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğu meselesidir."[2]
Evet; Türkiye'de 15 Temmuz 2016 tarihinde, 21. yüzyılın ilk çeyreğini bitirmeye ilerlerken bile bir askerî darbe girişimi olmasından, son iki yıldır yaşadıklarımıza kadar, bu virüsü yenemediğimiz için "bu hâldeyiz". Biz, Türkiye olarak, Lice'de 1993'te yaşananlara yönelik yargı yönünde adaleti sağlayamadığımız için, bugünü yaşıyoruz. Ve sağlayamadıkça da, o virüs bizi; ayrımsız tüm Türkiye'yi, ama yavaş yavaş ama hızlı, yok edecek.
[1] Hafıza Merkezi'nin sitesinden doğrudan aktarırsak:"Daire, 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 19. Maddesi ile Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. Maddesi ile görevli ve yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına atıfta bulundu: “Kanunun 1. Maddesinin son fıkrasına göre, 'Bu kanunla yürürlükten kaldırılan Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. Maddesi kapsamına giren suçlarla ilgili olarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle açılmış davalarda sanığın taşıdığı kamu görevlisi sıfatı dolayısıyla, hakkında soruşturma yapılabilmesi için izin veya karar alınması gerektiğinden bahisle durma veya düşme kararı verilemez' hükmü uyarınca ilgililer hakkında kurulumuz tarafından yapılacak usuli bir işlemin bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır".
[2] TTB'nin yayınladığı metin şöyleydi: "Biz hekimler uyarıyoruz: Savaş, doğada ve insanda tahribat yapan, toplumsal yaşamı tehdit eden, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunudur. Her çatışma, her savaş; fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açarak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir. Yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin mensupları olarak, yaşamı savunmanın, barış iklimine sahip çıkmanın birincil görevimiz olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz. Savaşla baş etmenin yolu, adil, demokratik, eşitlikçi, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmaktır. Savaşa hayır, barış hemen şimdi!"
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024