Celal BAŞLANGIÇ
O kadar hazımsızlar ki kaybettikçe tuhaflaşıyorlar.
Akla, hayale gelmedik yalanlar üretiyorlar.
Mızıkçılıkta sınır tanımıyorlar, her türlü çamura yatmada pek mahirler.
İstanbul’un AKP’li son Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal seçmenin hangi partiye oy vereceğinin soyadından anlaşılacağını iddia etmişti neredeyse:
“Soyadlarına bakıldığında AK Parti’ye oy verdikleri kolayca tespit edilebilen seçmenin kaydı düşürülmüş.”
AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım da üzerine tüyünü dikti geçen gün. Onun da iddiası seçmenin tipinden hangi partiye oy vereceğinin anlaşıldığıydı.
“Üç pusuladan ikisini veriyor, birini vermiyor. Bakıyor seçmene, AK Parti’nin adayına verecek gibi seçmene Büyükşehir pusulasını vermiyor. İki tane veriyor.”
“İnanarak mı söylüyor yoksa biri mi kandırdı” diye defalarca izledim görüntüleri, bir karar veremedim.
Çünkü sayılar ortadaydı. Yıldırım’ın iddiası doğru olsaydı ilçe belediye başkanlıkları için daha çok, büyükşehir belediye başkanlığı için daha az oy kullanılması gerekiyordu. Oysa gerçek tam tersiydi. Büyükşehir belediye başkanlığı için kullanılan oylar, ilçe başkanlıkları için kullanılanlardan daha fazlaydı.
YSK İstanbul seçimini haksız hukuksuz biçimde iptal edince yandaş gazeteleri manşet manşet, AKP sözcüleri iftar iftar aynı yalanı söylediler:
“Çünkü çaldılar.”
Oysa oyların çalındığına dair hiçbir somut kanıt yoktu. Kaç oyun çalındığını bile söyleyemiyorlardı.
Sonuçta YSK, iki haftadır beklenen gerekçeli kararını açıkladı. Arka bahçelerine dönüştürdükleri YSK bile oy çalındığına ilişkin tek bir somut örnek göstermemişti kararında. 250 sayfa tutan gerekçeli kararda “oyların çalınması”na ilişkin tek bir satır bile yoktu.
AKP’nin adayı Binali Yıldırım buna da veciz bir gerekçe buldu:
“Oylar çalındı siyaseten bir söylem derken kasıt, vatandaşın iyi anlaması için söylediğimiz bir şeydir, hukuki terim değil. O anlamda kullandım.”
Yani Türkiye insanlarına “seçmen hırsızlıktan anlar, hukuktan anlamaz” diye hakaret ediyor resmen.
İstanbul seçimini kaybedince AKP’nin iktidar olma anlayışının gerçek yüzü de, AKP’lilerin gerçek kimlikleri de ortaya çıkmıştı.
Kaybettiğinden bu yana en büyük kişilik değişikliğine uğrayan da Binali Yıldırım’dı.
31 Mart’a kadar geçen süre içerisinde AKP sözcülerine ve adaylarına göre daha centilmence davranan Yıldırım seçimi kaybettikten sonra bambaşka bir kimlikle ortaya çıkmış, diğer AKP’lilerden farkı kalmamıştı. Hatta gerçekleri eğip bükmede, yalana, iftiraya başvurmada geçmişti bile…
CHP adayı İmamoğlu da Yıldırım’daki bu değişikliğin altını çizmişti:
“Rakibimiz 31 Mart öncesi bir başka Binali Yıldırım, sonrasında başka…”
Habertürk televizyonunda önceki akşam Didem Arslan Yılmaz’ın Türkiye’nin Nabzı programına katıldı Yıldırım.
Programın moderatörü Yılmaz daha önce yaptığı çağrıyı Yıldırım’a da iletti.
“Biz Habertürk olarak böyle bir çağrıda bulunduk. İkinizi de beraber Habertürk ekranlarında ağırlamak istedik. Ekrem Bey’e sordum…”
Heyecanla Yılmaz’ın sözünü kesti Yıldırım “Ne dedi” sorusuyla.
Yılmaz, İmamoğlu’ndan aldığı yanıtı aktardı:
“Ben çok isterim, Binali Bey kabul ederse olabilirim, dedi. Siz bu çağrıya ne yanıt verirsiniz.”
Yıldırım “Olabilir, bakarız” diyerek bu teklifi geçiştirmeye çalıştı. Yılmaz ısrar etti:
“Sizin ikinizin bir araya gelmesi çok önemli. Bu çağrıyı ben yaptığım için inşallah Türkiye’nin Nabzı programında bir araya gelirsiniz. “
Yılmaz’ın mesleği gereği çok yerinde ısrarı üzerine Binali Yıldırım baklayı ağzından çıkardı:
“O benim tek başıma vereceğim bir karar değil.”
Binali Yıldırım’ın büyük bir şahsiyet abidesi olarak sarf ettiği bu söz bir anda sosyal medyanın yıkılmasına yol açtı.
Atılan mesajlarda bazıları bu tavrını alay konusu yapıyor, bazıları da kimliksiz, kişiliksiz olmakla suçluyordu Binali Yıldırım’ı.
Programın ilerleyen bölümünde birileri mi uyardı, kendi mi uyandı bilmem yaptığı gafı düzeltme gereği duydu. Daha doğrusu bir şahsiyet abidesi olarak kendi diliyle düştüğü abuk durumdan laf çevirerek kurtulmaya çalıştı:
“Tek başıma karar veremememi sanki partisine soracak, izin alacak gibi yayıyorlar. Maksatlı yapıyorlar. İki kişinin programa gitmesine bir kişi karar verebilir mi?”
Söylediği yalanı yuvarladıkça daha da battı:
“Bunun çarpıtılacak hiçbir yanı yok. Bu kadar işi çığırından çıkarmanın anlamı yok. Yani iki boyutu var. Birinci boyutu iki adayın bunu kabul etmesi. İkincisi kiminle yapılacağı konusunda mutabık kalınması.”
Oysa daha programın başında moderatör Yılmaz, İmamoğlu’nun bu teklifi kabul ettiğini, hatta “çok isterim” dediğini Yıldırım’a gayet net cümlelerle aktarmıştı.
Düştüğü basiretsiz durumu gizlemek için gerçek olmayan bir gerekçeye başvurmuştu Yıldırım.
Aslında bırakın bakan, başbakan, TBMM başkanı olduğu dönemi bir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gölgesinde kaldı.
Kendi adaylığıyla ilgili mitingde bile İstanbul’a ilişkin projelerini açıklayamadı. O projeleri kendisinden sonra konuşacak olan Erdoğan’ın açıklayacağını söyledi. Öyle de oldu.
Aslında 31 Mart seçimlerinde CHP adayı İmamoğlu, AKP adayı Yıldırım’la değil, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yarıştı.
Yeni seçim kampanyası için biraz insaf etmiş anlaşılan AKP Genel Merkezi, afişlerde Erdoğan’ın yanına Yıldırım’ın da fotoğrafını iliştirmişler.
Elbette sadece bakan olmanın, başbakan olmanın, TBMM başkanı olmanın değil çocuklarının onlarca gemilik filo sahibi olmasının, Hollanda’da milyonlarca lira değerinde gayrimenkul satın almanın bir bedeli olacaktı. Şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak ödenen de bu bedeldir.
Geçen seçim kampanyasında Çekmeköy’de kadın seçmenlere evliliğin sırrını anlatıyordu Binali Yıldırım:
“İtaat et, rahat et… ‘Peki’ demesini mutlaka başarmamız lazım.”
Meğer Yıldırım’ın açıkladığı bu sır sadece mutlu evliliğin değil, AKP içerisinde bir şahsiyet abidesi olarak siyaset yapmanın da sırrıymış.
Hem itaat edip rahat ediyor demek ki… Hem de ‘Peki’ demeyi başarmış.
Ortaya da AKP’de bir şahsiyet abidesi olarak siyaset yapmanın ürünü Binali Yıldırım çıkmış.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021