Etyen MAHÇUPYAN

Etyen MAHÇUPYAN
Etyen MAHÇUPYAN
Serbestiyet Tüm Yazıları
Laik burjuvazide yeni yönelimler
20.02.2013
3456

 Kürtlerin temel haklarını vermeye ve PKK'nın silahlı direnişini bitirerek onları siyasete yöneltmeye uğraşan hükümetin oy kaybetmek bir yana, oy kazanma ihtimalinin yüksek olduğunun göstergelerinden biri Türkiye'nin merkezinde yerleşmiş olan laik burjuvazinin aldığı yeni tutum.

Öncelikle vurgulayalım ki, bu yeni tutum sadece sosyal hiyerarşinin tepesinden kaynaklanmıyor. TESEV'in Konda ile birlikte yaptığı saha çalışması, kendisine ‘Atatürkçü' diyen ve ezici biçimde laik cemaatin üyesi olup, büyük çapta CHP seçmenini oluşturan kesimin Kürtlerin haklarını alması konusunda nispeten özgürlükçü olduğunu göstermekte. Daha ilginç bir gözlem, bu konuda Atatürkçülerin İslamcılarla benzer tutumlar sergilediği ve muhafazakarlarla milliyetçilerden epeyce ayrıştıkları. Ancak bu kesimin üst katmanlarına, yani ekonomik gücü olan, devlete geleneksel olarak yakın durmuş zümreye yaklaştığımızda net bir AKP ‘rahatsızlığı' ortaya çıkmakta. Bunun nedeni, şimdiye kadar sorgulanmamış, ‘doğal' kabul edilmiş ve kültürel gelişmişlik iddiası ile meşrulaştırılmış olan imtiyazlı alanın hızla daralması. Laik burjuvazi, elindeki ekonomik ‘pastanın' bir anda yeni taliplerin eline geçtiğini, ihalelerin büyük oranda bu yeni girişimcilere gittiğini ve kendi kültürel ‘üstünlüğünün' şimdi bir handikap haline dönüştüğünü görüyor.

Oysa devletin korumasına sahip olunan ‘asr-ı saadet'te yanlış kararın bedeli tümüyle toplumun üstüne yıkılmakla kalmıyor, devletin sahip olduğu iktisadi teşekküllerin ürettiği hammaddeler ve banka sistemi üzerinden aynı iş dünyasına büyük bir rant da aktarılıyordu. Bu gücün piyasaya giriş imkanlarını budaması ise, hak edilmemiş, sosyal açıdan gayrimeşru bir kazancı oligopolcü bir dar zümrenin emrine vermiş oluyordu. Laik burjuvazinin mensupları uzun yıllar boyunca sırf çok kazandıkları için kendilerini ‘başarılı' buldular ve iyi işadamlığı yaptıklarını sandılar. Ne var ki bu tutumun en büyük avantajı aynı zamanda en büyük zaafıydı… Söz konusu düzeni sağlayan askeri vesayet laik burjuvazinin siyasetle uğraşmasına gerek bırakmayarak, onları ‘temiz' tutuyordu belki. Ama aynı zamanda bu kültürlü, zengin, güngörmüş ve ‘başarılı' zümreyi tümüyle apolitik hale getirmişti. Böylece Türkiye'nin en Batılı ve modern kesimi aslında demokrasi karşıtı bir siyasetin destekçisi olarak konumlanmış, var olan avantaj ve imtiyazların devamı vesayet sisteminin devamına bağlanmıştı.

Bu nedenle laik burjuvazi çok uzun süre her türlü dışa açılmaya ve AB sürecine yarım ağızla ‘evet' dedi. Çünkü AB demokrasi demek, demokrasi ise en basit olarak, daraltılmamış bir kamusal alanda çoğunluğun yönetime gelmesi demekti. 2002 sonrasında AKP hükümetinin kurulması küçük çaplı bir şoktu ama geçici olduğu, eski düzenin yeniden ihsas edileceği fikri hakimdi. Ne var ki hayat laik kesimin görme ve anlama yeteneğinin ne denli kısıtlı olduğunu kısa zamanda kanıtlayacaktı… AKP'nin seçim başarıları ve özellikle 2010 referandumunda alınan onay, Ergenekon ve Balyoz davalarının anlamı ve işlevi ile bütünleştiğinde ortaya çok farklı bir tablo çıktı: Türkiye artık yeni bir dünyada yol alıyordu ve laik burjuvazinin hızla adapte olamaması kendi sonu olabilirdi. Koç/Ülker ortaklığı veya TÜSİAD yönetim kuruluna ‘Anadolu'dan kişilerin alınması bu idraki ortaya koyuyor.

Ancak ortada bir sorun var: ‘Pasta' küçük… Türkiye ne denli büyürse büyüsün, Anadolu'nun yeni yerel burjuvazisini ve orta sınıflarını tatmin edecek düzeyde değil. Bu gelişme ancak piyasaya yeni girenleri ‘doyurabilir' ve merkezdeki laik burjuvazinin sistem dışına itilmesi zaman içinde kaçınılmaz olabilir. Ama ya Türkiye çok kısa bir sürede milli gelirini iki-üç katına çıkaracak bir manivela yakalarsa? Yani ya ‘pasta' hızla büyürse? Bu durumda hem merkezdeki burjuvaziye yeni iş imkanı doğacak, hem de Batılı girişimcilerin Türkiye'ye gelmesi durumunda ne de olsa laik işadamları hâlâ birinci tercih olabilecekler.

Bu sadece bir hayal olsaydı örneğin Doğan Grubu, Kürt meselesinde barış sürecinin arkasında olduğunu söylemezdi. Ama bu bir hayal değil… Çünkü Kürt meselesinin çözümü Türkiye ile Irak Kürdistanı arasında organik bir ilişki oluşturacak ve buradan çıkacak sinerji her iki tarafın da büyük bir ekonomik ve sosyal sıçrama yapmasını sağlayacak. Kısacası ‘pasta' inanılmaz oranda ve kısa zamanda büyüyecek. Laik burjuvazinin ve iş dünyasının önünde şimdi yeni bir yol var: Kürt meselesinde çözümünü ve dolayısıyla AKP iktidarını destekleyerek, kendisine yeni dünyada mütevazı bir yer açmak…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar