Gülay GÖKTÜRK
Halk ideolojik bir anayasa mı istiyor?
3.12.2012
3284
TESEV ve KONDA işbirliğiyle gerçekleştirilen "Anayasaya dair tanım ve beklentiler" araştırmasının sonuçları yayınlanalı epey oldu ama tartışma dinmek bilmiyor.
Araştırma sonuçları arasında, üzerinde uzun uzun durulmaya değer çok sayıda bulgu var ama en şoke edici sonuçlardan biri, cevaplayıcıların yüzde 80'den fazlasının Atatürk ilke ve inkılâpları ile Atatürk milliyetçiliğine yeni anayasada da yer verilmesini istemesi.
Problemli bir durum doğrusu...
Zira, bugünkü anayasaya yöneltilen en temel eleştirilerden biri de bu; yani mevcut anayasanın ideolojik bir anayasa olduğu; Atatürk milliyetçiliğini devletin resmi ideolojisi olarak sunduğu ve bütün vatandaşlara Atatürk milliyetçisi olma zorunluluğu getirdiği eleştirisi...Eğer anayasa bir toplumsal sözleşme ise, yani farklı siyasi-ideolojik tercihlere sahip heterojen bir topluluğu bir arada tutmayı amaçlayan bir metinse, nasıl olur da bu topluluğun bütün bireylerine aynı ideolojiyi dayatabilir? Dayatırsa birleştirici olabilir mi, toplumsal bir konsensüs metni özelliği taşıyabilir mi?
Bugün, Atatürk ilke ve inkılâpları olarak sayılan şeylerin birçoğu değişimin gücü karşısında uygulanamaz hale gelmişse ya da yanlışlığı apaçık ortaya çıkmış olduğu halde kaldırılamadığı için Türkiye'nin önünde ayak bağı oluyorsa (devletçilik ilkesi, Şapka Kanunu, Tevhid-i Tedrisat, tekke ve zaviyelerin kapatılması vb) bu ilke ve inkılâpları rejimin temel ilkeleri olarak yeni anayasaya da aktarmak akıl kârı mı?
Yani, halkın yüzde 80'inin istediği bu mu? Bu cevabı böyle mi okumalıyız?
Araştırmacıların yorumu
Elbette hiç kimse, anketi cevaplayanların niyetini bildiğini iddia edemez. Ama yine de araştırma sonuçları üzerinde çeşitli yorumlar yapılır. Araştırmayı yapanlar, "değerlendirme" bölümünde söz konusu cevabı şöyle yorumluyor:
"Anayasanın temel ilkeleri konusunda dile getirilen görüşler ve bunların taşıdıkları ağırlıklar daha önceki sorularla birlikte ele alındığında, toplumun sosyal, siyasal ve hukuksal alanda değişim istediği, ancak bunun çok radikal bir şekilde cereyan etmemesini tercih ettiğini gösteriyor. Öncelikle, görüşülen kişilerin önemli bir kesimi anayasanın evrensel ilkelerle uyum içinde olmasını talep etmekte, yani aslında bütün milliyetçi ve korunmacı retoriklere karşı Türkiye'nin 'özel' bir konumda olmadığını ifade etmiş olmaktadırlar. Ancak aynı şekilde, geniş toplumsal kesimlerin çatışma ve kırılma istemediği, yumuşak geçişler istediği de anlaşılıyor. Gerek Atatürk milliyetçiliğine yer verilmesini kabul ederken, gerekse 'Ankara başkent olmasa da olur' önermesine karşı çıkarken, tam anlamıyla bu radikal ve riskli dönüşümlere karşı mesafeli durduğunu gösteriyor."
Sevgi, saygı ve vefa belirtme arzusu
Ben bu değerlendirmeye büyük ölçüde katılıyorum. Halkın büyük çoğunluğunun bu cevapla ortaya koyduğu temel talebin "İnsan aklına ipotek koyan ideolojik bir anayasa yapılsın" talebi olmadığını; geniş kitlelerin çatışmalı ve kırılmalı bir geçiş yerine yumuşak geçiş tercihini ortaya koymaya çalıştığını düşünüyorum.
Ama sadece bu da değil.
Bana kalırsa, Atatürk milliyetçiliğinin, Atatürk ilke ve inkılâplarının anayasada da yer almasını istemenin ardında asıl olarak, bir kurucu öndere karşı duyulan sevgi, saygı ve vefa duygusu yatıyor. O yüzde 80, Atatürk milliyetçiliğinin resmi ideoloji oluşunun anayasayla hükme bağlanmasını istediği için değil; Atatürk'ün adının birleştirici bir sembol olarak; Cumhuriyet'in kurucusu olarak, Kurtuluş Savaşı'nın başkomutanı olarak anayasaya girmesini istediği için bu yönde cevap veriyor. Aksinin vefasızlık, kadirbilmezlik olacağını düşünüyor.
Esasen bu haklı talebin, anayasanın giriş bölümünde Atatürk'ün adı zikredilerek, tarihimizde oynadığı hayati rol şükranla anılarak karşılanması hem mümkündür hem de doğru olur.
Ama bu başkadır; Atatürk milliyetçiliğini resmi ideoloji olarak dayatmak başka...
Kazanan tarafa oynamak
Bu tür araştırmalardan sonra sıkça yapılan bir hata da araştırmadan çıkan sonuçları, bu sonuçlara katılmayanları sindirmek için kullanmak... Bir başka deyişle, araştırmaya uymayan fikri savunanları "yenik" saymak...
Bu defa da öyle oldu. Bu araştırmadan sonra, Atatürk milliyetçiliğinin anayasada yer almasını isteyenler, buna karşı çıkanlara dönüp, "İşte gördünüz mü, yenildiniz, azınlıkta kaldınız" dediler. Oysa ben kendi payıma, şimdiye kadar savunduğum hiçbir fikri çoğunlukta olduğunu zannettiğim için savunmadım. Velev ki, halkın yüzde 80'i Atatürk milliyetçiliğinin resmi ideoloji olmasını istemiş olsun; benim açımdan ne değişir? "Yüzde 80 yanılıyor" der, geçerim. Fikir oluşturmak, kazanan tarafı doğru tahmin etmek değildir. At yarışlarında önde giden ata oynamadıysanız, tartışmasız kaybeden olursunuz. Ama fikir dünyasında işler böyle yürümez. O dünyanın zenginliği -Allah'tan ki- birçok insanın, kazanan tarafta olma diye bir kaygıyı hiç tanımadan, bir ömür boyu kaybeden tarafta olmayı göze alarak, hep doğru bildiğini savunması sayesinde mümkün olmuştur. Ve bu sayede, o gün kaybedenlerden olsa da ileride çoğunluğu kazanacak fikirler ayakta kalabilmiştir
.
Problemli bir durum doğrusu...
Zira, bugünkü anayasaya yöneltilen en temel eleştirilerden biri de bu; yani mevcut anayasanın ideolojik bir anayasa olduğu; Atatürk milliyetçiliğini devletin resmi ideolojisi olarak sunduğu ve bütün vatandaşlara Atatürk milliyetçisi olma zorunluluğu getirdiği eleştirisi...Eğer anayasa bir toplumsal sözleşme ise, yani farklı siyasi-ideolojik tercihlere sahip heterojen bir topluluğu bir arada tutmayı amaçlayan bir metinse, nasıl olur da bu topluluğun bütün bireylerine aynı ideolojiyi dayatabilir? Dayatırsa birleştirici olabilir mi, toplumsal bir konsensüs metni özelliği taşıyabilir mi?
Bugün, Atatürk ilke ve inkılâpları olarak sayılan şeylerin birçoğu değişimin gücü karşısında uygulanamaz hale gelmişse ya da yanlışlığı apaçık ortaya çıkmış olduğu halde kaldırılamadığı için Türkiye'nin önünde ayak bağı oluyorsa (devletçilik ilkesi, Şapka Kanunu, Tevhid-i Tedrisat, tekke ve zaviyelerin kapatılması vb) bu ilke ve inkılâpları rejimin temel ilkeleri olarak yeni anayasaya da aktarmak akıl kârı mı?
Yani, halkın yüzde 80'inin istediği bu mu? Bu cevabı böyle mi okumalıyız?
Araştırmacıların yorumu
Elbette hiç kimse, anketi cevaplayanların niyetini bildiğini iddia edemez. Ama yine de araştırma sonuçları üzerinde çeşitli yorumlar yapılır. Araştırmayı yapanlar, "değerlendirme" bölümünde söz konusu cevabı şöyle yorumluyor:
"Anayasanın temel ilkeleri konusunda dile getirilen görüşler ve bunların taşıdıkları ağırlıklar daha önceki sorularla birlikte ele alındığında, toplumun sosyal, siyasal ve hukuksal alanda değişim istediği, ancak bunun çok radikal bir şekilde cereyan etmemesini tercih ettiğini gösteriyor. Öncelikle, görüşülen kişilerin önemli bir kesimi anayasanın evrensel ilkelerle uyum içinde olmasını talep etmekte, yani aslında bütün milliyetçi ve korunmacı retoriklere karşı Türkiye'nin 'özel' bir konumda olmadığını ifade etmiş olmaktadırlar. Ancak aynı şekilde, geniş toplumsal kesimlerin çatışma ve kırılma istemediği, yumuşak geçişler istediği de anlaşılıyor. Gerek Atatürk milliyetçiliğine yer verilmesini kabul ederken, gerekse 'Ankara başkent olmasa da olur' önermesine karşı çıkarken, tam anlamıyla bu radikal ve riskli dönüşümlere karşı mesafeli durduğunu gösteriyor."
Sevgi, saygı ve vefa belirtme arzusu
Ben bu değerlendirmeye büyük ölçüde katılıyorum. Halkın büyük çoğunluğunun bu cevapla ortaya koyduğu temel talebin "İnsan aklına ipotek koyan ideolojik bir anayasa yapılsın" talebi olmadığını; geniş kitlelerin çatışmalı ve kırılmalı bir geçiş yerine yumuşak geçiş tercihini ortaya koymaya çalıştığını düşünüyorum.
Ama sadece bu da değil.
Bana kalırsa, Atatürk milliyetçiliğinin, Atatürk ilke ve inkılâplarının anayasada da yer almasını istemenin ardında asıl olarak, bir kurucu öndere karşı duyulan sevgi, saygı ve vefa duygusu yatıyor. O yüzde 80, Atatürk milliyetçiliğinin resmi ideoloji oluşunun anayasayla hükme bağlanmasını istediği için değil; Atatürk'ün adının birleştirici bir sembol olarak; Cumhuriyet'in kurucusu olarak, Kurtuluş Savaşı'nın başkomutanı olarak anayasaya girmesini istediği için bu yönde cevap veriyor. Aksinin vefasızlık, kadirbilmezlik olacağını düşünüyor.
Esasen bu haklı talebin, anayasanın giriş bölümünde Atatürk'ün adı zikredilerek, tarihimizde oynadığı hayati rol şükranla anılarak karşılanması hem mümkündür hem de doğru olur.
Ama bu başkadır; Atatürk milliyetçiliğini resmi ideoloji olarak dayatmak başka...
Kazanan tarafa oynamak
Bu tür araştırmalardan sonra sıkça yapılan bir hata da araştırmadan çıkan sonuçları, bu sonuçlara katılmayanları sindirmek için kullanmak... Bir başka deyişle, araştırmaya uymayan fikri savunanları "yenik" saymak...
Bu defa da öyle oldu. Bu araştırmadan sonra, Atatürk milliyetçiliğinin anayasada yer almasını isteyenler, buna karşı çıkanlara dönüp, "İşte gördünüz mü, yenildiniz, azınlıkta kaldınız" dediler. Oysa ben kendi payıma, şimdiye kadar savunduğum hiçbir fikri çoğunlukta olduğunu zannettiğim için savunmadım. Velev ki, halkın yüzde 80'i Atatürk milliyetçiliğinin resmi ideoloji olmasını istemiş olsun; benim açımdan ne değişir? "Yüzde 80 yanılıyor" der, geçerim. Fikir oluşturmak, kazanan tarafı doğru tahmin etmek değildir. At yarışlarında önde giden ata oynamadıysanız, tartışmasız kaybeden olursunuz. Ama fikir dünyasında işler böyle yürümez. O dünyanın zenginliği -Allah'tan ki- birçok insanın, kazanan tarafta olma diye bir kaygıyı hiç tanımadan, bir ömür boyu kaybeden tarafta olmayı göze alarak, hep doğru bildiğini savunması sayesinde mümkün olmuştur. Ve bu sayede, o gün kaybedenlerden olsa da ileride çoğunluğu kazanacak fikirler ayakta kalabilmiştir
.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015