Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Kandil’e bomba yağdığı günlerde Antalya’daydım.
Nemin ve sıcağın bu yıl nispeten azaldığı bir yazı yaşıyor Antalya..
Böyle zamanlarda, Akdeniz gecelerinin tadına doyum olmuyor doğrusu. Masmavi bir gökyüzü, ışıltılar içinde oynaşan yıldızlar ve sahile vuran dalgaların sesi, insanın içine huzur veriyor.
Antalya’ya gelip de, Kaleiçi’ne bir gece ayırmadan olmaz.
Daracık sokaklar, eski tarihi evlerden bozma disko-barlardan, sokaklara taşan her çeşit müzik, her dilden her milletten insanın tatlı bir yorgunluk sonrası durup bir mola verdiği restoranlar..
Ay ışığı altında yudumlanan şaraplar..
Antalya Kaleiçi’nde bir restoranı, saçları omuzlarında yakışıklı bir Yezidi-Kürt genci işletiyor geçen sene Kaleiçi’ni gezerken tanışmıştık
Yezidi dostumun işlettiği restoranda boş masa yoktu, işleri yoğundu yani. Bu yüzden, onunla uzun uzadıya sohbet edemedik. Ayaküstü bir merhabalaşma sadece, o kadar. Takıldım ona, İtalyan artistlerine benziyorsun dedim.
Tam da o gece ve o saatlerde Kandil bombalanıyordu, ama bizim bundan haberimiz yoktu..
Şu işe bakın ki, Kandil’in bombalandığı saatlerde biz iki Kürt ayaküstü Zap muhabbetine giriştik. Genç dostum, ‘Zap’a girerler mi yine abi ‘ deyince, ‘sanmam’ dedim, ‘Zap’a girmek neyi çözecek ki?’
O ise, benden farklı düşünüyordu, ‘Girerler’ dedi, ama girdikleriyle kalırlar, Zap’ın geçilemeyeceğini bir kez daha görürler..’ diye de bir yorum yaptı.
Sınırötesi operasyonlar, hava harekâtları, Kürtler’de ortak bir hissiyatın yaşanmasına yol açmıştır hep. Sebep ise sadece PKK’ye verilen destek değildir. Kürtler, bu türden saldırıları her şeyden önce, ‘özgür Güney Kürdistan topraklarına’ karşı girişilmiş ve meşru olmayan eylemler olarak görürler. Her sınır ötesi harekâtta PKK’yi desteklemeyen Kürtlerle PKK arasındaki mesafe biraz daha kapanır ve bu mesafe biraz daha flu hale gelir.
Şiddete, teröre, güç ispatına doymuş bir toplumdur Kürt toplumu. Devletin her seferinde giriştiği güç ispatı ona yaşadığı mağduriyetleri hatırlatır, onu yeniden yaralar. Kürtler’in önemli bir kesiminin, PKK’ye mesafeli durmalarının sebebi de PKK’nin güçsüz insanlara yönelttiği şiddettir.. PKK silahlı mücadeleye değil, siyasal mücadeleye daha fazla güven duyup, son on yılın mücadelesini bu perspektif üzerinden yürütebilseydi, her şey farklı olur ve Kürtlerden daha fazla destek görürdü.
Gelenekten kopmak, paradigma değişikliği yapmak, bir gerilla hareketi için çok kolay değil elbette. Değişim için iç dinamikler önemlidir, ama dış dinamikler daha fazla belirler.
Mandela, ezilen bir halkın kurtuluşu için mücadele ederken, başvuracağı yöntemleri her zaman ‘düşmanının’ belirlediğini söyler.
Bizim 30 yılı bulan şu savaşın tarihi Mandela’nın ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Ortalama vatandaşın ve lazım olduğunda, devlet kullansın diye fikir üreten malum vatandaşın algısında her şey çok basittir aslında.
Bu ortalama algıda hikaye şöyle başlar:
Öcalan bir grup arkadaşıyla Ankara-Çubuk barajında bir toplantı yaptı, burada silahlı mücadeleye karar verildi ve bu gençler okullarını bırakıp mücadele vermek için Kürdistan’a geri döndüler. Sonra Lice’nin Fis köyünde yeniden toplanıp, tarihi bir manifestoyu karara bağladılar. Kürt savaşı, bu manifestoyla başladı..
Peki devlet o esnada ne yapıyordu acaba? Devletin çiçeği burnunda Kürt gençlerinin aldığı savaş kararına uymaktan başka çaresi yok muydu?
Madem Kürt gençleri savaşmak istiyor, hadi ben de savaşayım bari diye mi düşündü devlet? Sanırım bu soruya en makul cevabı değerli dostumuz Cevat Öneş verebilir.
Ama bizler de elimizde hiçbir belge olmadan, sadece tanıklıklarımız ve yüzlerce tanıdığımızın başına gelen felaketlerden çok iyi biliyoruz ki, Kürt savaşı maalesef böyle başlamadı.
Devlet bu savaşı istediği için Kürt gençleri kendilerini bu savaşın içinde buldular.
Kürtler’ in artık hızlı bir uyanışın içinde bulunduğu ve temel haklarını talep etmeye başladıkları bir dönemde devlet, Kürtlerin hangi yöntemlerle mücadele edeceklerine bizzat karar verdi ve bu kararını da hiçbir engelle karşılaşmadan uyguladı.. Sivil ve şiddetten uzak bir Kürt hareketi yerine, silahlı bir Kürt hareketini tercih etti. Ve Kürt savaşı böyle başladı.
Devletin şiddeti tercih etmesi PKK’yi büyüttü ve PKK’yle devlet arasındaki ilişkiler o saatten sonra da diyalektik bir işleyişe kavuştu.
Bu durum, her iki taraf arasında öyle tuhaf bir teamüle yol açtı ki, devlet artık ayağını Kürt savaşından çekmek isterken, PKK, sanki devlete dönüp, bağımsızlığı denedik olmadı, demokratik özerklik için benimle bir otuz yıl daha savaşır mısın diye her eylemiyle savaşa yeni bir davetiye çıkarmaya çalışıyor.
Geçmişte, devletin Kürt hareketini radikalleştiren şiddet seçeneğini harekete geçirmesi ortak bir mutabakatla mümkün olabildi. Bu mutabakatın üç ayağı vardı. Ordu, medya ve İstanbul burjuvazisi. Bu üçlü, Kürt sorununda devletin şiddet politikasını belirlediler ve bu savaş ancak bununla mümkün olabildi. Siyasi partilerin ve hükümetlerin bu üçlü ittifaka boyun eğmekten başka bir işlevleri olmadı.
AK Parti 2002’den bu yana, bu tabloda hakikaten bir Türkiye mucizesi gibi duruyordu.
Yeni bir medya ve Anadolu kaplanları denilen yeni bir burjuvazi, savaşa karşı açık tavır koydu. İstanbul burjuvazisine karşı Anadolu burjuvazisi, İstanbul medyasına karşı, Anadolu burjuvazisinin finanse ettiği yeni bir medya ve en önemlisi de, Kemalizm’in halksız seçkinler cumhuriyetini reddederek, elde ettiği halk desteğini üç seçimde koruyabilmiş bir partinin varlığı sayesinde Türkiye geri dönüşü olmayan bir değişim sürecine girdi.
AK Parti’nin izlediği politika, Kürt sorunu bağlamında devletin bütün paradigmalarının değişmesine yol açtı. Devlet, başlangıçta olduğu gibi Kürtler’in hangi yöntemlerle mücadele edeceklerine karar veren konumunu hızla kaybetti, sözünü ettiğim üçlü ittifak önemli oranda tasfiye oldu.
Bunun sonucunda Kürtlerin legal alanda yürüttükleri mücadele Türkiye’de saygınlık kazandı, sempati topladı, şiddete karşı güçlü bir kamusal alan oluştu, anadille eğitim, demokratik özerklik, Öcalan’a ev hapsi ve müzakere dediğinizde kanı kaynayan bir kamuoyu yok artık Türkiye’de.
Ama bu tablo savaşın kurallarını kendi aralarında belirleyip yola öylece devam etmek isteyen her iki tarafın İttihatçılarını memnun eden bir tablo değildi.
Türk İttihatçıları, tarihte ikinci kez mutlak bir iktidar için yola çıktılar. Ama Ergenekon, Balyoz ve benzeri girişimler başarısızlıkla sonuçlandı.
CHP ve Kılıçdaroğlu da işe yaramayınca, dön dolaş Kürt Mehmet nöbete misali, Kürt siyaseti; PKK, DTK, KCK ve BDP’ siyle AK Parti’ye karşı yürütülen iktidar mücadelesinin en kıymetli alanları haline geldi. Bir takım hatunların ve beyefendilerin birden bire Kürtperver kesilmelerinin hikmet-i sebebi budur. Aynı hatunların ve beyefendilerin Kandil bombalanınca timsah gözyaşları dökmelerine inanmayın. Onlar, üstüne bir de kara harekâtı olsa fazlasıyla sevineceklerdir, bundan da emin olun.
Bu ‘sevincin’ kudretini, çirkinliğini, barındırdığı nefreti ve ihaneti bizim gibi insanların görmesi bir işe yaramaz.
Asıl olarak Başbakan’ın bu gerçeği görmesi ve anlaması lazım.
Bir merkez güç var ve bu merkez güç, Kürt meselesi üzerinden, Başbakan’a, AK Parti’ye ve daha doğrusu Türkiye’ye kendi Vietnam’ını hediye etmek istiyor.
Anlayacağınız, ABD’nin Afganistan’ı işgale teşvik yoluyla Sovyetlere kendi Vietnam’ını hediye etmesi gibi bir durumla karşı karşıyayız.
Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu tuzağı, bu gerçeği görmezlerse, korkarım çok geçmeden Türkiye kendini, kendi Vietnam’ının içinde bulacak.
Bu yüzden ne Başbakan ne Cumhurbaşkanı, PKK’yle savaş Kürtlerle savaş değildir diyenlere inanmamalıdırlar.
Böyle şeyler yazıp, daha fazla güvenlik talep edenlere güvenmek felaket getirir.
PKK’yle savaş Kürtlerle savaştır, zaten hep böyleydi, ama böyle devam edemez.
Öcalan bu gerçeğin farkında ve Vietnam’a dönmüş bir Kürdistan’ı istemesi için hiçbir sebep yok. PKK lideriyle müzakere yeniden başlamalı, yarın çok geç olmadan..
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012