Yusuf Ziya DÖGER
Vicdan tarafından mahkûm edilmesi gereken insanlık dışı her türlü görüntü ve yaşantı, insanda duygusal tepkilere neden olur. Duygusal tepkilere yol açan bu durum doğal olarak iktidar gücünü elinde bulunduranlar için bulunmaz fırsatlar sunar. İnsanlık dışı vahşeti andıran bu görüntü ve yaşantılar iktidar tarafından toplumda yeni algı biçiminin oluşması için referans olarak alınır. Bu referansa üzerinden de topluma belirlenmiş bir algı ve düşünüş biçimi dayatılır.
Böylece yaşanan vahşete yönelik oluşturulan algı ve düşünüş biçimi toplumda genel kabule dönüştürülerek, tutumların belirlenmesinde ölçü olarak kullanılır. Toplumun oluşturulmuş bu algı biçimiyle düşünmeye başlaması iktidarı elinde bulunduran güçler için bulunmaz nimettir. Toplumu bu düşünüş biçimiyle sınırlandırılan algı, muktedirlere ellerindeki iktidar gücünü kullanma imkânına yönelik manevra kabiliyeti sağlamaktadır.
Doğal olarak iktidara manevra kabiliyeti sağlayan düşünüş biçimi topluma da taltif edilmeye değer bir algı ve düşünüş şekli olarak lanse edilir. Bu üzerinden bireyler de kayda değer bir düşünüşe ve bakışa sahip olduklarını varsayarak kendi davranış ve düşünüş biçimini kutsamaya başlarlar. Kendi algı ve bakışını kutsadıklarından, bunun dışındaki her türlü bakış ve düşünceyi ise lanetlenmesi gereken bir tutum olarak değerlendirmeye başlarlar.
Neredeyse yüzyılı bulan İsrail’in Filistinlilere yaşattığı insanlık dışı vahşet durumu İslam dünyasındaki egemen iktidarlar için her zaman bulunmaz fırsatlar oluşturmuştur. Yaşanan çatışmanın ortaya çıkardığı insanlık dışı durum İslam dünyasında geliştirilen tepkilerin renk ve tonuna etki eden önemli bir unsurdur. Çoğu zaman vicdanın emrettiği şekilde gelişen bu insani tepkilerden yararlanan iktidarlar ise bunu araçsallaştırarak kendi iç kamuoyunu dizayn etmede kullanmışlardır. Ki oluşturulan/oluşan algı üzerinden kendilerine paye biçerek bireylerce kutsanan bakışın yanında yer aldıkları imajını oluşturmuşlardır.
İslam dünyasındaki halklar açısından Filistin söz konusu olduğunda lanetlenmesi gereken İsrail zulmü ve desteklenmesi gereken mazlum Filistin halkı öne çıkar. Ki bu aynı zamanda insanlık vicdanının da gereğidir. Ancak yönetim gücünü ellerinde bulundurun siyasilerin bu algıyı destekledikleri görüntüsünü vermelerine rağmen perde arkasında İsrail’le iş tutmaktan geri kalmadıkları aşikârdır. Şöyle düşününce bunun ayan beyan ortada olduğu fark edilir. Eğer bu yönetimler gerçekte İsrail’le iş tutmasalardı, İsrail bu manevra kabiliyetini nasıl sağlayacaktı. Üzerinde titizlikle düşünülmesi gereken nokta burasıdır.
Türkiye sınırları içerisinde de konuya bakan hemen herkes iktidarca oluşturulan algının etkisinde kalarak değerlendirmelerde bulunur. Çünkü bu değerlendirmelerin odağında iktidarca belirlenen paradigmanın zararsızlığı yer alır. Tepkilerin dayandığı felsefi argümanlar dönemsel paradigmalara göre farklılık arz etse bile temel reflekslerin aynı düşünüş ve algıdan kaynaklandığı görülür. Yani dönemsel iktidar anlayışları ortaya çıkan tepkilerin belirleyicisi olmaktadır. İnsanlar vicdan üzerinden tepki koyarken iktidarlar ise bu tepkiyi kendi istedikleri biçime sokarak pay devşirmektedirler. Böylece oluşturulan algı ve düşünüş biçimiyle tepkilere yön vermeye çalışmaktadırlar.
Doğal olarak insanlarımızın kendilerini bu mantıktan beri tutmaları pek mümkün görünmemektedir. Çünkü resmi veya oluşturulan kamuoyu düşüncesine uygun tepkiler hem bireyi hem de kamuoyunu psikolojik olarak rahatlatacağı için hemen herkesçe baş tacı edilir. İktidarın dayattığı düşünüş biçimi toplumda taltif edilmeye değer bulunduğundan kolaylıkla kabul edilir. Ki bireyler açısından herhangi soruna yol açmayan bu bakış ve algıya methiyeler dizilir. Ancak eleştirel bir zihne ve akıl gücüne sahip olma becerisini ellinde tutanlar iktidarca dayatılan bu paradigmaya karşıt bir düşünüş biçiminin var olabileceğini gündeme taşıma isteğinde olurlar.
Ne yazıktır ki, bu türden bir bakış dayatılan algı ve düşünüş biçiminden dolayı hemen lain olarak lanse edilir. Topluma iktidarın çetrefilli tutumunu sergilemeyi amaçlayan bu bakış, oluşturulan popülist bakış tarafından İsrail muhibliği olarak yansıtılır. Çünkü bu bakışın referans noktası vicdan ve izan olduğu için kendisini taltife ve popülizme bırakana rahatsızlık vermektedir. İşte bundan kurtulmak için de şovmenliğe dayalı sloganvari bir tutumla toplum nezdinde kendisine haklılık payesi kazandırmaya çalışır.
Bu nedenle Filistin meselesini İnsanlığın turnusol kağıdı olarak tanımlamaktayım. İnsan olup bitenlere baktığında gerçekten sebepler zincirinin görünenden başka bir anlam taşıdığını kolaylıkla görebilmektedir. Muktedirler hiçbir zaman kendi iktidarlarını bir başkasının yaşadığı soruna çözüm üretme derdiyle feda etmezler. Ama o soruna bigane olmadıklarını da topluma dayatmaya çalışırlar. Bireyler de kendileri açısından sıkıntı doğurmayan bu tutum ve bakış çerçevesinde konumlanmaya can atarlar. Çünkü slogana dayalı bu tutum ve bakış onlara aynı zamanda prestij de kazandırmaktadır.
Sonuç:
Türkiye kamuoyunda Filistin meselesi hem tarihsel bağlar hem de inançsal birlikteliğin doğurduğu duygusal bağlar nedeniyle anında karşılık bulur. Bu durum çoğu zaman insanların yaşanan olayın gerçek mahiyetini irdelemeye yönelik çabalarını akamete uğratarak dayatılan algı biçimiyle düşünmeye zorlar. Ki bu nedenle geliştirilen tepkilerin belirlenen çerçeveye uygun olmak olma zorunluluğu oluşmaya başlar. Aslında bu durum fikir beyanında bulunma zorunluluğu olanların çoğu için bulunmaz fırsatlar sunmaktadır.
Çünkü bu insanlar reelin getirdiği sorumluluk yükünden böylece kısmen de olsa kurtulurlar. Doğal olarak reeli kovalamak yerine konjektüre sırtını dayayarak popülist yaklaşımla tavır belirlemeye çalışırlar. Bu tavra hem resmi iktidar gücü hem de belirlenmiş algısal bakış alkış tutacağı için, bakış çerçevesini buna göre ayarlayana mutlak haklılık payesi kazandırmaktadır. İşte bu nedenle kimse olayın ardında yatan temel sebepleri irdeleme ihtiyacı duymaz. Zaten oluşturulan algı temel sebep olarak dayatıldığından meşru düşünüş biçimi de bu çerçeveye boğulmaktadır.
Filistin Sorununa Türkiye sınırları içerisinde bakmaya yönelik paradigmalar aslında iktidar mantığının yansımasıdır. Uygun tepki biçimi gücü elinde bulunduranları hem kamuoyu hem de psikolojik/duygusal olarak rahatlatacağı için baş tacı edilir. Bunun görünüş olduğuna yönelik veri veya düşünce emarelerine yönelmeniz Aforoz’a uğramanız için yeterli delil olarak kabul edilir.
Oysa siyaset duygu ile değil akıl ile tanzim edilir.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017