Alper GÖRMÜŞ
2002’deki Hablemitoğlu cinayetinin Türkiye’nin Abdi İpekçi’den (1979) başlayan suikastler dizisinin bir parçası olabileceğine, dolayısıyla çözülmesinin bütün cinayetlerin çözülmesi anlamına gelebileceğine dair görüşler -Kontrgerilla/Gladio telaffuzlarıyla birlikte- dile getirilmeye başladı. Oysa son haftalarda bunun bir ”FETÖ cinayeti” olduğuna dair, benim “leş” diye tanımladığım “analizler” revaçtaydı. Bu analizlere göre 2002’de Gülenciler, Gülen Cemaati hakkında bir kitap yazdığını öğrendikleri Hablemitoğlu’nu öldürme kararı almış, tetikçi olarak da TSK’nın gözbebeği Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın üç subayını kullanmıştı. Bunları neden “leş” diye tanımladığımı hatırlamak isteyenler 5, 8 ve 16 Ağustos tarihli yazılarıma bakabilir.
Bu yazıda, Hablemitoğlu cinayetini de Türkiye’deki laik aydın cinayetleri serisine bağlayan iki görüşü anmak ve değerlendirmek istiyorum. Bunlardan birincisi Levent Göktaş’ın yakalanmasından 10 gün kadar öncesine, biri de yakalandıktan hemen sonrasına ait.
İlk olarak T24 yazarı Gökçer Tahincioğlu’nun 20 Ağustos tarihli, “Hablemitoğlu cinayeti, faili meçhuller, sır olmayan sırlar ve yanıt bekleyen sorular” başlıklı yazısından birkaç bölüm aktaracağım:
“Tarihi faili meçhul cinayetlerle dolu Türkiye’de, ilk kez Özel Kuvvetler Komutanlığı mensuplarının bizzat planlayıp işledikleri bir cinayet dosyasından söz ediliyor.
“Cinayetlerin faillerini ve nedenlerini oldum olası dış güçlerde, yabancı ajanlarda arayan Türkiye için alışılmadık bir durum.
“Aynı zamanda başta Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy cinayetleri olmak üzere diğer faili meçhul cinayetler açısından da soru işareti yaratan bir tarafı var dosyanın
(…)
“Cemaatin içindeki bazı isimlerin o dönem Hablemitoğlu ile ilgili temasları biliniyor. İddia, ÖKK mensupları ile bu isimleri eski MİT’çi Enver Altaylı’nın buluşturduğu yönünde.
“Ancak yaşananlar bu senaryoyu da aşıyor.
“Çözülmek istenirse, bu sorulara yanıt bulmak çok güç değil.
“Türkiye’de bir faili meçhul ve kontrgerilla faaliyeti yürüten yasal güçler gerçeği söz konusu.
“Ve Hablemitoğlu dosyası, bütün siyasi tartışmalardan bağımsız olarak, bunları açığa çıkartabilmek açısından bir fırsat.
“Bu fırsatı, siyasete, gündelik çekişmelere, iktidar oyunlarına heba etmeden kullanmak gerekiyor.”
Yazı dizisi böyle değildi
Doğrusu bunları duymak güzel. Çünkü Gökçer Tahincioğlu’nun 8-13 Ağustos arasında Tolga Şardan ve Asuman Aranca ile birlikte kaleme aldığı altı bölümlü “Hablemitoğlu cinayeti ve derin ilişkiler ağı” yazı dizisinin bu “fırsat”ı iyi kullandığını ne yazık ki söyleyemeyiz. Çünkü o dizi, Hablemitoğlu cinayetini kontrgerilla cinayetleri dizisinin bir parçası olmaktan çok “sıcak iddia” dediği ’FETÖ’nün ÖKK subaylarını kullanarak işlediği bir cinayet olarak tasvir ediyordu. En azından asıl vurgu orayaydı. Dizide, Cemaat’le ÖKK subaylarının ortak cinayeti tezi Tahincioğlu’nun son yazısındaki gibi bir şüphe konusu olmaktan çok “bunda şaşılacak bir şey yok, tarihimizde var böyle ilişkiler” mealinde cümlelerle okuru ikna çabasını yansıtan bir yaklaşımla ele alınıyordu. Bu çaba, bu vurgu Tahincioğlu’nun kendi imzasını taşıyan bir yazısında da vardı. Gökçer Tahincioğlu o yazısında, ‘FETÖ’-ÖKK ittifakı gibi ‘tuhaf’ şeylerin olabileceğini kriminal tarihimizle açıklıyor, orada olan burada da olmuşa getiriyordu:
“Bütün bu soruların yanıtlarını tam anlamıyla bulabilmek ancak bir Susurluk’la mümkün. Ancak Susurluk öncesinde olduğu gibi, kimin kiminle nasıl iş tuttuğunu, düşman görünenlerin nasıl ortak hareket ettiklerini, insanların nasıl öldürüldüğünü, tehdit edildiğini anlamak olanaksız değil.”
Yazı dizisinin imzacılarından Tolga Şardan zaten kendi yazılarında “iddia”dan falan söz etmiyor, çıplak gerçekmiş gibi dümdüz söylüyordu bunun bir ‘FETÖ’-ÖKK cinayeti olduğunu. Şardan’ın 2 Ağustos tarihli yazısının spotu aynen şöyleydi: “Bugün gelinen noktada ortaya çıkan verilere göre Özel Kuvvetler içinde bir grup asker ile cemaatin ilk ortak eylemi Hablemitoğlu cinayeti.”
Şardan’ın sözünü ettiğim yazısı, “leş analizler” yazı dizisinde de söylediğim gibi çok tuhaftı. Spot, yazının sonunda yama gibi duran ‘bir dost’un ifadelerinden çekilip alınmıştı. Fakat ‘bir dost’un yedi maddelik izahının yedinci maddesi evlere şenlikti, aynen şöyleydi:
“Hablemitoğlu soruşturmasında (Mustafa) Özcan’ın dosyada yer alması AKP için de önemli. Zira, FETÖ liderinden sonraki dönem için iktidarın başka bir adayı olacaktır. Bu aday, büyük olasılıkla Kemalettin Özdemir olabilir. Özcan’ın sistemden tasfiyesinde Hablemitoğlu konusu köşe taşı durumunda.”
“Leş analizler 2”de bu ‘dost’un analizini şöyle değerlendirmiştim:
“Yani diyor ki ‘bir dost’: Fethullah Gülen’in ölümünden sonraki lider adaylarından biri olan Mustafa Özcan’ın adı Hablemitoğlu cinayetine karıştığı için AK Parti bunu kullanacaktır. Çünkü onun Gülen’den sonra cemaatin başına geçmesini istediği aday Kemalettin Özdemir’dir.
“Tolga Şardan dostuna itibar edip söylediklerini okumadan yazısına almış anlaşılan. Yoksa gelişmeleri yakından izleyen bir gazeteci olarak AK Parti’nin Gülen cemaatinin liderini tespit etmesi gibi bir şeyin absürtlüğünü de bilir, Kemalettin Özdemir’in zaten itirafçı olup cemaati terk ettiğini ve cemaat içinde ‘hain’ olarak damgalandığını da… Çok tuhaf, çok…”
Ve ulusalcı cenahtan net bir ses: “Çok önemli bir kapı açılmıştır, İpekçi’den beri Türk aydınlarına kurşun sıkan eli bulduk”
İkinci aktaracağım alıntı, şimdiye kadar bütün cinayetleri “ortaçağ karanlığı”na, “şeriat”a bağlayan ulusalcı cenahtan… Nihat Genç, Levent Göktaş’ın Bulgaristan’da tutuklandığı günün akşamında Veryansın TV’de şöyle konuştu:
“Türkiye 50 yıldan uzun bir süredir aydınlarını suikastlerde kaybetmiş bir ülke. Manipüle edilmiş birtakım siyasal olaylar oluşmuş: Madımak, Çorum, Uğur Mumcu cinayeti. (Bunlarla ülke) manipüle edilmiş, siyasetler değiştirilmiş. Bütün bunları yöneten derin güçler hakkında artık ipin ucundan bir yerden tutalım, bizim beklediğimiz bu.
“(…)
“ Çok önemli bir kapı açılmıştır, biz rahat öleceğiz yani. İpekçi’den beri Türk aydınlarına kurşun sıkan eli bulduk. Bu çok nettir. Öbür tarafı, işte görüyoruz, güç savaşları. Ama el çıktı ortaya, ben kaniyim yani. Bu iktidar bunu kendine yontar, öbürü gelir o da kendine yontar, o beni ilgilendirmez, ben gördüm onu.
“Bir gün kendimizi fikir özgürlüğü içinde hissederiz, biz de şu adam şudur, şu adam şudur diye yazarız. Bunun korkuyla alakası yok. Kurulan bir savcılık düzeni var, bu da işi bok etti, bu da işi berbat etti denmesin, kılçıklık olmasın. Ben okudum, kani oldum, ifadeleri biliyorum, ifadelerin dışında da kırk yıllık şahsi tanıklığım var. Şu anda içerde yatan adamların kimlerle irtibatı var biliyorum yani.”
İşte böyle…
Ama bu örneklere bakıp da çok fazla iyimser olmamak lazım. Sabah gazetesi, daha dün (6 Eylül) Levent Göktaş’ın Bulgaristan’da mahkeme karşısına çıktığı haberini “Ankara’da 20 yıl önce FETÖ/PDY’yi anlatan kitabıyla ilgili çalışmaları sürerken öldürülen Necip Hablemitoğlu suikastının suikast timini yönettiği iddiasıyla aranan dönemin Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK Alay Komutanı olan Levent Göktaş…” diye sundu.
Aslında Susurluk soruşturmasının vaat ve ima ettiğinden daha önemli bir soruşturmayla karşı karşıyayız ama, Susurluk’ta gördüğümüz heyecanın yerinde yeller esiyor. Onun yerine gördüğümüz şey kâh göz kapama kâh tuhaf analizlerle olayı perdeleme çabası…
Bu çabanın klasik nedenini biliyoruz: ‘Devlet ve tuğla’ meselesi… Susurluk döneminde o ‘tuğla’nın çekilmesini heyecanla savunanlarda şimdi gördüğümüz suskunluğun bir nedeni de zannediyorum ‘FETÖ’ algısının seyreltilmesine katkıda bulunmamak isteği.
Zor bir psikoloji.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025