Etyen MAHÇUPYAN
Türkiye 21. yüzyıla bir şokla girdi. İslami duyarlılığa sahip bir parti iktidar olmakla kalmadı, art arda seçim kazandı ve eğer demokrasi diye bir şey olacaksa kendini yenileyen bir ‘İslami’ kimliğin sürekli iktidarda kalabileceği olasılığını idrak seviyesine çıkardı.
Söz konusu yenilgi hissini en yoğun yaşayan ‘aydın’ kategorisi bir anda kendisini marjinal, işlevsiz ve siyaset dışına itilmiş olarak buldu. Gerçekçi bir siyasetin üç yolu vardı ve hepsi de pratikte anlamsız çabalar olarak gözüküyordu. Birinci yol, İslami hükümete alternatif olabilecek bir siyasi hareketin oluşturulması veya laik hassasiyeti taşıyan bir partinin bu misyona doğru yönlenmesidir. Amaç ise tabii ki seçim kazanmak ve iktidar olmaktır. Çünkü bu amaca ulaşamadığınız takdirde zaten İslami iktidarın sürekliliğini kabullenmiş olursunuz. Ne var ki laik hassasiyeti taşıyan CHP buna uygun gözükmediği gibi, yeni kurulacak bir partinin de iktidar hevesinin olması pek gerçekçi değil. O nedenle bu şık gerçekte cemaatçi bir tutumun baskın çıkmasını ve laik kesimin siyasetin marjında kalmasını ifade etmekte.
İkinci ihtimal bugünkü iktidarın tabanında farklı bir muhalefeti temsil edebilecek ve taşıyacak yeni bir oluşumu tetiklemek üzere siyaset yapılmasıdır. Yani dindarlarla dindar olmayanları bir araya getiren, özgürlük ve adalet gibi ilkeleri kimlikleri aşan bir biçimde hayata geçirebilecek bir hareket. Ancak kadim cemaat ayrışması son kertede iki tarafı birbirine gündelik hayat bağlamında fazlasıyla yabancılaştırmış durumda. Buradan entelektüel birlikteliği aşan, sosyolojik temeli olan, sahici bir yandaşlık üretmek çok zor... Dahası sosyolojik anlamda yakınlaşan, iç içe geçen, birbirine benzeşen ve doğal ortaklıklar kuran yeni melez orta sınıfları ise zaten AKP temsil ediyor. Diğer bir deyişle AKP bugün sadece İslami duyarlılığın değil, genişlerken sekülerleşen ve geçirgen sınırları sayesinde laik kesimle orta bir noktada buluşan yeni kentlilerin ve orta sınıfların da taşıyıcısı. İktidara ‘konuşan’ muhalefet bugün AKP’nin içinde şekilleniyor ve bu parti de onları kaybetmeden yürümeyi biliyor. Dolayısıyla laik kesimin bu alanda da siyaset şansı pek bulunmuyor.
Laik kesim aydınları için üçüncü siyaset yolu ise doğrudan iktidar karşısında veya iktidarın dışında konumlanarak hem ‘onurunu’ korumak hem de en azından belirli bir eleştirel konumu ayakta tutmaktı. Nitekim böyle de oldu… Hükümetin Kürt meselesinde ilerleme kaydedememesi karşısında siyaset korkusuna veya siyasetsizlik kolaycılığına kapılması da bu gidişi hızlandırdı ve meşrulaştırdı. Kürt meselesinde muhatap bulamayan ve yaratmakta aciz kalan hükümetin güvenlik bürokrasisine ihtiyacı arttı ve bu da reformları durdurdu. Laik aydınların desteğini yitiren AKP’nin yüzünü milliyetçi muhafazakâr tabana dönmesi ise kırılmayı derinleştirdi.
Böylece giderek AKP karşıtı görünüm veren, iktidara bütünlüğü içinde bakmayan, ideolojik yıpratma harekâtını kendince siyaset olarak tanımlayan bir garip muhalefet tavrı oluştu. Bu tavır garip, çünkü sonuçta iktidarı etkilememek bir yana, iktidarın içindeki ve tabanındaki potansiyel çoğulculuğu da engelliyor. Öte yandan laik kesimden muhtemel bir iktidar alternatifinin çıkmasına yönelik bir mobilizasyona da hizmet etmiyor. Diğer bir deyişle yukarda sayılan üç muhtemel siyasetin hiçbirine yaramayan bir yaklaşım… Neye yarıyor diye sorarsanız, laik kesimin içindeki bir grup aydının siyasi işlev açısından neredeyse ‘laikçi’ bir konumda algılanmasına ve son kertede ulusalcı siyasetin ideolojik payandası olmasına yarıyor. Bu gerçekten garip bir durum, çünkü söz konusu laik aydınların önemli bir bölümünün ulusalcılıkla ilişkisi olmamak bir yana, bu ideolojiye karşıtlar. Ama siyaset bizim kendimizi ne sandığımızla, hatta ne olduğumuzla değil, nasıl algılandığımızla ilgilidir. İdeolojik kimliği kendimiz sahiplenir, liberal veya sosyalist olabiliriz. Ancak siyasi kimlik ötekinin bizi nasıl gördüğü ile şekillenir ve eğer bugün kendisine solcu ya da demokrat diyen laik aydınlar ulusalcı pozisyona malzeme üretir hale gelmişlerse oturup düşünmeleri gerekiyor demektir…
Yazarlar
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023