Gökhan BACIK

Gökhan BACIK
Gökhan BACIK
Tüm Yazıları
Dış politika Türkiye’nin demografisini değiştirdi
15.05.2016
1905

 Dış politikada iki tür anlaşmalar hayati derecede kritik olarak kabul edilir: “Toprak/sınır” değişimi öngören anlaşmalar ve “nüfus değişimi” ön gören anlaşmalar. Türkiye’nin yakın dönemdeki dış politikası iki önemli gelişmeden dolayı Türkiye’nin demografik yapısını değiştirmektedir.

Doğrusu dış politika ulusal çıkarlar için yapılır. Ancak takip edilen Türk dış politikasının ülkenin demografisini değiştiren noktaya gelmesi esasen “garip bir durumdur.” Çünkü bu öngörülmemiş ve planlanmamış bir sonuçtur.

Türkiye’de siyasiler meydanlarda “Türkü, Çerkez’i, Laz’ı, Kürdü, Arnavut’u…” şeklinde uzayan meşhur bir tekerlemeyi kullanmayı çok severler. Bu “politik tekerleme” ülkenin güya çok kültürlü ve hoş görülü demografik yapısına işaret etmektedir.

Ancak “bu tekerleme bir kenara” Türkiye’nin demografik yapısı biri büyük biri küçük olmak üzere iki başat kimlik üzerinedir. Büyük başat yapı elbette Türklük, küçük başat yapı ise Kürtlüktür. Diğer bütün Çerkez, Arnavut gibi unsurlar vardırlar; ama küçük ölçeklidirler.

Şimdi büyük ihtimalle Suriye krizi sonrası şöyle denilmeye başlanacaktır: “Türkiye ahalisinin başat grupları Türkler, Kürtler ve Araplardır.” Resmi olarak Türkiye’de bulunan Suriyeli sayısı 2.7 milyon civarında. Üstelik bu rakamın daha yüksek olduğu iddia ediliyor. BBC’ye konuşan ismini vermeyen resmi bir yetkili “bu rakamın daha yüksek olabileceğini” söylemiştir.

Türkiye’deki küçük başat kimlik Kürtlüğün temel farkı da şudur. Arnavutlar, Çerkezler gibi diğer gruplardan farklı olarak Kürtlerin tarihsel olarak yoğun olduğu bir “yer” söz konusu. Bir etnik grup belirli bir yerde tarihsel olarak yoğunlaştığı zaman buna “ülkesel” olarak da bakılıyor. Nitekim Osmanlı gibi eski dönemlerde bu bölgeye “Kürdistan” adı verilmiştir.

Peki yeni Arap nüfusu nasıl olacak? İçişleri Bakanlığının verdiği veriye göre Türkiye’de sadece 9 ilde Suriyeli Arap yoktur. Buna göre Arap nüfusu kendiliğinden yayılmaktadır. Türk Hükümeti, örneğin Osmanlı hükümetinin Çerkes iskan siyaseti gibi bir planlama içinde değildir. Yani Araplar doğal saiklerle plansız biçimde uygun buldukları kentlere yerleşmektedirler.

Resmi verilere göre İstanbul’a 330 bin Suriyeli yerleşmiştir. Böylece Araplar, İstanbul’un kurulduğu erken dönem MÖ 3000’den beri ilk defa bu şehirde kültürel ve demografik olarak ciddi bir sayı elde etmiştir. İstanbul gibi bir şehirde bir iki yılda bir etnik grubun aniden 300 bin kadar sayıya varmasının çok ciddi uzun vadeli sonuçları olacaktır.

Türkiye’de Arap nüfus nasıl bir rol oynayacaktır? Almanya’daki Türkler gibi kendi demografik gettolarını mı inşa edeceklerdir? Hangi diğer etnik grup ile daha yakın olacaklardır? Örneğin uzun vadede bir Arap siyasi partisi kurulabilir mi? Arap sayısının artması Kürt sorununu çözümüne katkı sağlar mı? Arapların kalıcı olması uzun vadede Mısır, Suriye gibi başka Arap ülkelerin dış politikasının kendi üzerilerinde etkilerine açık olmasına imkan verecek midir?

Başa dönecek olursak Türkiye’nin 1. Dünya Savaşı sonrası dönemden beri hiç olmadığı kadar demografisinin değişmesinin nedeni Türk dış politikasıdır. Ülkenin demografisini bu kadar kısa zamanda ciddi biçimde değiştiren bir dış politika elbette eleştirel olarak masaya yatırılmalıdır.

Bu öngörülmüş müdür? Yoksa öngörülmemiş midir? Bu siyaseti yöneten karar alıcılar bunların ortaya çıkmasına neden olurken ne düşünmüşlerdi? A planları neydi B planları neydi? Kendileri bıraktıkları mirasa geri dönüp bakınca bunu bir başarı olarak mı görüyorlar?

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar