Mustafa ARMAGAN
Ahmed Midhat Efendi… Henüz pek gençken üzerinde çalışmak arzusundan içimin kıpır kıpır ettiği o ilk büyülü adamım…
Tam bir gayret küpü… Eksiksiz bir ruh ve enerji kaynağı… Yorulmak bilmez bir zekâ ve tükenmez bir merak duygusu… İlk defa geniş kitleye okuma zevkini aşılayan tartışılmaz bir öncü… Velhasıl adı üstünde “hace-i evvel”imiz… Yani ‘ilk hoca'mız…
Dahası, popüler gazeteciliğimizin babası sayılır… Hikâyeleriyle halka okumayı sevdiren ilk popüler kalem erbabı tahtında o var… Tefrika edilen romanlarındaki kahramanları öldürmesin diye kendisini okurlarından bölük bölük tehditçiler ile ricacı elçilerin ziyarete geldikleri o cayırtılı kalemin meşhur sahibi…
Talih mi desem?
Şimdilerde geriye dönüp baktığımda onun gibi bir devin eseriyle çok erken sayılabilecek bir yaşta tanışmış olmamın muhakkak ki sonraki yazar şahsiyetimin ve belki de fikrî oburluğumun oluşumunda bir etkisi olmuştur diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu engin tecessüsün kucaklanması zor dünyasını o yaşlarda merak kıvılcımlarımı uyandırmış olmasının, benim olduğu kadar içinde bulunduğum neslin de en asil imtiyazlarından birisi olduğuna inanıyorum. Belki de bu kıvılcımın zekâ tepsisine sıçradığı son nesiliz. Nitekim Cemil Meriç, kendisini de içine teklifsizce dahil edivererek “Hepimiz birer Ahmed Midhat Efendi'yiz” dememiş miydi?
Demek ki hâlâ bazı yönleriyle aşılamamış, hatta yanına dahi yaklaşılamamış cesamette bir kilometre taşı karşısındayız.
Fahri Celal (Göktulga, 1895-1975), 1946 yılında Cumhuriyet gazetesine yazdığı bir yazıda, henüz 30 yaşını sürdüğü o demlerde Yücel dergisine ucundan kıyısından tutunmakta olan Cemil Meriç'e şu sözleriyle cevap vermektedir adeta:
“Meğer efendi, merhum olalı otuz üç seneden beri bir türlü kimseye “Efendi” diyememişiz. Hâlâ bile beyefendi çoktur, der dururuz, fakat kime sadece efendi diyebiliyoruz? Galiba son efendi kendileri imiş ki yerine bir başkasını koymamışız, vay bize… Şöyle bir millet kendine bir hâce (öğretmen) bulamadı demektir.”
“Hâce-i evvel”, yani ilk hoca, yani ilk öğretmen ama lise öğretmeni değil tabii, ilkokul öğretmeni… Yıllar önce de Ahmet Kabaklı Hoca Tercüman'da “Derdimiz ilkokuldur” başlıklı bir yazı kaleme almış ve bu milletin asıl derdini Ahmed Midhatca teşhise cüret etmişti. İlkokul ayağa kaldırılmadan meseleler çözülemezdi ona göre…
102 yılda İkinci bir ‘hâce-i evvel'imiz çıkmadı
Vefat ettiği 1913 yılından bu yana geçen 102 yılda bir imparatorluğu sele verdik; Anadolu'ya büzülen bir ülke kaldı elimizde. Kültürümüz de büzüldü ister istemez; Osmanlı devrindeki revnakı, çeşitliliği, bol kaynağı kalmadı. Lakin o gün bu gündür ikinci bir “hâce-i evvel”imizin çıkmayışı, çıkamayışı, temel kimlik meseleleri ve kültür siyasetimizi hâlâ yerli yerine oturtamayan bir kriz (çatlak) halinde imparatorluk vârisi bir ülke oluşumuzla bağlantısı üzerinde sabırla düşünülmesi gerekir.
Burada onun hakkında yazılmış en özlü yazılardan olan Dr. Fahri Celal'in kıvrak ve akıcı kalemine dönüyorum gene:
“Fakat öyle bir adam da köşe başlarını dönünce bulunur mu? Günde sekiz on gazete devretmek zorundalar için müptedası, haberi yerinde, içinde mutena fikirlere rastgelinen atufetlu Ahmed Midhat Efendi hazretleri ayarında kaç muharririmiz var? Çok, pek çok şey istediğimin nasıl farkında olmam ki zamane muharririnin barutu, en ileri geleninin bile, üç atımlıktır. Öyle o zat-ı âli gibi icale-i kelam buyuracak kimseyi etrafımda bulamayınca efendiyi acı acı ararım. Yani koca Osmanlı İmparatorluğu'na söz anlatacak, yazdığını okutacak, gürül gürül söyleyecek, öyle Marmara kenarında değil, okyanuslar kıyısında alınan nefesleri andırır bir kudretle yazacak kimimiz var?”
Soru biraz bugüne de müteveccih değil midir: Gerçekten de bu kanamalı soru işaretinin üzerinden 75 yıl geçtiği halde bugün dahi “Okyanuslar kıyısında alınan nefesleri andırır bir kudretle yazacak kimimiz var”dır? Orhan Pamuk mu? Okyanus kıyılarına ulaştığı doğru da, “kimimiz” olduğu belli değil. Kim olarak yazıyor ve kime yazıyor, kimin için yazıyor? Bu soruların Kemal Tahirce cevapları verilmeden Orhan Pamuk'un “kimimiz” olduğuna karar verilemez.
Kısa bir nefes arasından sonra biz yine Fahri Celal'in bir su gibi suhuletle akan kaleminin peşine takılmaya devam edelim:
“Biz imparatorluğumuzu yitirip heder edince ne derece fakir ve yeknesak düştük? Halimiz edebiyatımızdan bile belli, kendi yağıyla kavrulmak işte buna derler, yoksa başka neye derler? Artık Mevlid-i Nebevî'yi de ihracatımızdan sayamıyoruz. Halbuki cer hocaları pasaportsuz devirde onu Çin-i Maçun içerlerine bile sürer götürürlerdi.
Yazılarımız yirmi dört saat canlıca kalıp sonra mortoyu çeker haldedir. Bunda gazete sütunlarının vefasızlığı da rol oynasa gerektir. Halbuki Kırkambar'ın neşredildiği vakitlerde herkes dört gözle efendinin temhidatını (izahlarını) beklemiş, okumuş, heyecana düşmüş, helecana (kalp çarpıntısına) kapılmış, hayale dalmıştır.
Onun vasıfları bitecek gibi değildir. O bir “nadire-i rûzigâr” (devrin nadir insanlarından) imiş de haberimiz yokmuş.
Bilgisindeki tenevvua (çeşitliliğe) bakınız ki bir makalesi ötekine benzemez. Siyaset onda, sosyoloji onda, hele tarih, hele edebiyat, hikemiyat (felsefe) hep onda. Diniyata dair vukufuna pâyan yok, Üss-i İnkılab'a rağmen felsefedeki temhidatı (izahları) kimin harcıdır? Taşralarda onun ismi şöyle telaffuz olunurdu: Ahmed-i Midhat… Ne güzel değil mi?”
Şahsiyetiyle de farklı
Yalnız yazdıklarıyla değil, şahsiyetiyle de farklıdır, kendine mahsustur, orijinaldir Ahmed Midhat Efendi. Mesela:
“Don gömlekle yalısının fırçalanmaktan kehribarlaşmış sofalarına uzanır; elinde kamış kalem –kamış kalemle yazmak ne güzel şey- cayır cayır yazarmış... Yanında bir maşraba Sırmakeş suyu, -bardakla da kanılır mı ki- mehib (heybetli) sakalından arslan gibi göğsüne akıta akıta içermiş.”
Dr. Fahri Celal'in yüreğinden ve aklından kopan şu çığlık bizim de ortak çığlığımız olmalı değil mi:
“Bize hemen bir Ahmed Midhat Efendi daha lazımdır. Yoksa yirmi milyona, gözlerini bize döndürmüş milyonlarca, milyonlarca Türk'e yazı yazıp da okutacak merd-i merdane (yiğit, mert insan) kim?”[1]
İstiklal Savaşı sırasında bile romanları asker çantalarından birinden diğerine pirelerden daha hızlı atlayarak gezen üstadın ihatalı bilgisi, eserlerinin tür ve üslup çeşitliliği, meslek zenginliği, meşrep renkliliği, karakter boyutları, ufuk derinliği ve her şeyden önce yerliliğini, kim olduğunu kaybetmeden bunları yapabilmesi ona vefatından bir asır sonra da saygı duymamız için fazlasıyla güçlü gerekçeler sunuyor bizlere.
Nitekim Fatih Sultan Mehmed'in türbesinin yanı başındaki mezar taşına şair Nigâr Hanım tarafından yazıldığı söylenen şu manidar beyit hakk edilmiştir:
Gayretindir sevdiren fazl u ulûmu ümmete
Verzişindir anlatan sevdâ-yı sa'yi millete.
Yani fazilet ve ilimleri ümmete sevdiren senin gayretindir, çalışma aşkını millete anlatan da çalışmandır.
Ne var ki aynı Ahmed Midhat, ‘Abdülhamidci', yani ‘mürteci' olarak görüldüğü için Meşrutiyet devriminden sonra birdenbire gözden düşecek, gazete çıkaramadığı gibi kitap ve yazı da yazamayacak ve sonuçta Darüşşafaka'da gece memurluğuna kadar düşecek, nihayet bir gece yarısı kalp krizi tutacak ve çocuklarının kucağında verecektir son nefesini.
Bu yazı makinesini, bu ‘hace-i evvel'i yaşarken öldürmüştük. O, yaşarken öldürdüğümüz ne ilk ne de son değerimiz olacaktı.
[1] Fahri Celâl, “Hâce-i Evvel”, Bir Jübilenin İntibaları: Ahmed Midhat'ı Anıyoruz içinde, İstanbul 1955, s. 110-112.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2017
9.02.2017
26.03.2017
19.03.2017
12.03.2017
26.02.2017
5.02.2017
29.01.2017
22.01.2017
15.01.2017