Ümit KIVANÇ
Öyle günlere geldik, tıkandık ki, kimse yarın ne olacağını bilemiyor. Bir toplum için feci durum. Yönetenlerin yarına ne gibi ilave baskı ve zulüm programları hazırladığını bilemiyoruz, bir. Gerile gerile dokunsan patlayacak hale gelmiş toplum kesimleri birbirlerine çarpıp infilak etmeden birarada durmayı sürdürebilecekler mi, bilmiyoruz. Kişisel olarak, her şeye rağmen yapacağımı yapayım, işime gücüme devam edeyim, demek çok zor; hele netameli işler yapıyorsanız, hangi uyduruk ithamla yaşantınızın birden elinizden alınıvereceğini bilemiyorsunuz. Kürtlerin ve Kürt haklarını savunmaya çalışan herkesin ilk sırada yeraldığı sakıncalılar listesine kimin ne zaman, hangi sebeple dahil edileceği belirsiz. “FETÖ” ithamı da alâkalı alâkasız, insanların hayatını karartmaya bahane kılınıyor.
Burada yapmaya çalıştığım türden yazı yazma işi hem zorlaştı hem de, sık sık öyle geliyor ki, anlamsızlaştı.
Anlamsızlaşmadığına, iyi birilerinin işine yarayacak bilgi ve yorumları ürettiğinizde bundan ufak tefek de olsa hayır çıkacağına kendimi inandırmaya çalışıyorum, değerli okurlar.
Bugünlerin yaygın ruh hali, mağrurlar açısından değilse de mağdurlar açısından 12 Eylül’dekini andırıyor. Belirsizlik, tedirginlik, kendi başına iş gelmediyse bile vicdan azabından kahrolma. Size bu ruh halini tasvir ettiğim satırlar yazdım, sonra sildim. Olumlu söze ihtiyaç var. Üstümüze çöken felaketi savmak, en azından ağırlaştırmamak için neler yapılabileceğini söylemeye ihtiyaç var.
Uzunca bir zaman, belirsizlik, güvensizlik içerisinde yaşayacağız, belli. Bu kötü durumun esas kaynağı şüphesiz, bu ülkede iktidarı eline geçirmiş olanların kötü niyetleri. Nesnel kaynaklar da var. Suriye’deki vaziyet bunların başında geliyor. Birçok bakımdan.
Geçelim konumuza: Rusya-ABD anlaşmasının ne sonuç vereceği belirsiz, üstelik bu ikisi biraradayken bile olayları istedikleri yönde şekillendirecek bir otorite oluşturamazlarsa, ortadaki karmakarışık meseleyi başka kim, nasıl çözebilir? İD’in yok edilip edilemeyeceği, bir sorun. Suriye’de nasıl bir rejim ve siyasî yapı kurulabilir, sorun. Kürtler’in konumu, yine sorun. ABD de Rusya da, Suriye devlet bütünlüğü içerisinde Kürt özerk bölgesi türünden bir sonucu belli ki mâkûl buluyor, hattâ istiyorlar. Esad’ı iktidarını paylaşma anlamına gelecek böyle birtakım sonuçlara razı edebileceklerini gözlerine kestiriyorlar. Anlaşıldığı kadarıyla, o da, bugün sanıldığı kadar kolayca olmasa da, hele ülke bütünlüğü gözeten bir çözüm olursa, iktidarının en azından alan bakımından sınırlanmasına ses çıkarmayacak. Veya çıkaramayacak; belirsiz.
Fakat her şeyi uçlarından tutup biraraya getirip aynı yönde sürüklemek kolay olmayacak; engeller var.
Yol üzerindeki kayalar
Irak faslı: Musul kurtarılabilecek mi, kurtarılırsa kime kalacak? Kerkük ne olacak? Kürdistan Bölgesel Yönetimi Bağdat’tan kopacak, bağımsız olacak mı, koparsa neleri beraberinde götürebilecek? Bunlara girmiyorum. Suriye’ye bakacağız.
Sona yakın bir yerden başlayalım. Diyelim Esad daha geniş siyasî katılıma imkân veren bir rejimi kabul etti; kimlerdir o siyasete katılacak olanlar? Seküler ve silahsız muhalefet, nüfusun büyük bölümünü temsilen iktidar paylaşacak kudrette değil. Esas güç cihatçılarda, orada da, yerel cihatçılığın ötesinde, basbayağı El-Kaide meselesi var.
El-Kaide’nin Suriye kolu, El-Nusra Cephesi’ydi (sanırım Nusret Cephesi dememiz lazımdı, fakat böyle yerleşti), kısa süre önce güya El-Kaide merkeziyle bağını kopartarak Şam’ın Fethi Cephesi’ne (ŞFC) dönüştü. Bu “bağımsızlaşma” manevrasından maksat, resmen terörist örgüt sayılmaktan kurtulmak, “yerli-millî” gözükmekti. Şimdilik kimse bunu yemedi.
Fakat Suriye’deki El-Kaide sorunu bununla bitmiyor. Hattâ başlıyor. Şimdi Rusya-ABD anlaşması dolayısıyla sık sık duyduğumuz, “muhalifler kendilerini Nusra’dan ayırsın” temennileri mânâlı mıdır, öğrendiklerimi aktarayım, önce ona bakalım.
Ahrar Nusra’dan farklı mı?
Ankara’nın pek sıkı fıkı olduğu Ahrar el-Şam’ı (Ehrar el-Şam, Ahrar-uş Şam… Arapça bilmediğim için güvendiklerim arasından çoğunluğa uyuyorum) en başta konu etmemiz gerekiyor. Niye? Çünkü mesele El-Kaide bağlantısıysa Ahrar el-Şam ŞFC’den ne kadar farklı, belli değil. Ahrar’ın dış ilişkiler sorumlusuna bazen Batı yayın organlarında yazılar falan yazdırılıyor. (Bu işlerde Ankara’nın da yardımı oluyor mudur, bilmiyorum.) O da, “biz bütün öbür dinlere saygılı olacağız” yollu laflar ediyor, ama kendi sahasında oynadığında Ahrar’cıların -özellikle Şiiler hakkında- dedikleri yenir yutulur değil. Zaten “şeriat devleti” istiyorlar.
Gerçi El-Kaide bağlantılı bu örgütün dışişleri sorumlusu Lebib el-Nahhas’ın Washington’a gidip Amerikalı yetkililerle görüştüğü dahi söylendi.Amerikalıların “Ahrar’ı Nusra’dan koparabiliriz” hayali biliniyor. Fakat son günlerde bu örgütün El-Kaide bağlantısına yapılan vurgu dagiderek artıyor.
Ahrar’ın El-Kaide kökeni neden hak ettiği ölçüde mevzu yapılmadı, anlaşılması zor. Örgütü El-Kaide’nin bizzat kurdurttuğu bile iddia edilirken… 2014 Şubat’ında İD’in intihar saldırısıyla öldürdüğü Ahrar liderlerinden Ebu Halid el-Suri (Muhammed Behiye), El-Kaide’de uzun süre çalışmış bir cihatçıydı. Usame bin-Ladin ve “uluslararası cihadın teorisyeni” diye bilinen Ebu Musab el-Suri ile yakın ilişkisi olmuş bir adam. Ve Ahrar’ın kurucularından biri!
Deniyor ki: El-Kaide, Suriye’de bir “emirlik” kurma projesine kendisini “resmen” temsil eden bir örgütle ulaşmanın neredeyse imkânsız olduğunu biliyor. Hattâ bu yüzden, Nusra ile IŞİD ayrılığı sırasında Nusra liderinin El-Kaide’ye biatını uluorta açıklamasından da merkez hoşlanmamıştı. Ahrar gibi, Nusra’dan ayrı gözüken başka örgütler de kurdurdular.
Başka örnekler
Nitekim El-Nusra’nın bünyesinden çıkma Cünd-ül Aksa örgütünün liderlerinden biri, 2015 Mayıs’ında ABD hava saldırısında öldürülen Said Arif, 1990’larda Afganistan’da El-Kaide kamplarında bomba ve silah eğitimi veren Cezayirli bir eski subaydı. Amerikalılara göre, Avrupa’daki birtakım El-Kaide eylemlerinden doğrudan sorumluydu. Aynı yılın Nisan’ında Cünd-ül Aksa’nın “kaybettik” diye ölümünü duyurduğu komutanı Adil Razi Şakir el-Vahabi el-Harbi, ABD Hazine Bakanlığı’na göre, Suriye’ye geçmeden önce İran’daki El-Kaide şebekesinin ikinci adamıydı, ABD Adil Razi’nin başına 5 milyon dolarlık ödül koymuştu.
Cünd-ül Aksa veya başka bir örgütün El-Kaide’ye biat etmiş oluşu, fiilen bu uluslararası cihatçı örgütün merkezince yönetildiğini göstermeyebilirdi, ama görüldüğü üzre, hepsinin başlarına elemanlar atanmış!
Amerikalıların “Horasan Grubu” diye adlandırdığı -Suriye’deki ilk koalisyon hava saldırılarında bombaladıkları- bir El-Kaide heyeti var. Bu heyet özel olarak merkez tarafından Suriye’ye gönderildiği ileri sürülen, silahlı cihatçı örgütlerine rehberlik, önderlik, bazıları komutanlık eden El-Kaide ileri gelenlerinden oluşuyordu. ABD jetleri, Horasan Grubu üyelerini bulup bombalamayı sürdürdü. Nisan 2016’daki saldırıda ölenlerden Rıfai Ahmed Taha Musa, 1980’lerde, ’90’larda Usame bin Ladin ve Eymen el-Zevahiri ile birlikte çalışmış ağır toplardandı. Uyumlu şekilde yanyana çalışabilmeleri için Nusra ile Ahrar’a rehberlik (aracılık?) etmek üzere Suriye’deydi.
Nusra (şimdi ŞFC), Ahrar el-Şam, Cünd-ül Aksa gibi en önemli, ağırlıklı örgütler aynı El-Kaide kökünden çıkmaysa… -manzara somutlansın diye aktardığım ayrıntılardan sonra şimdi konumuza dönüyoruz- içsavaş sonrası Suriye’sinde Esad ile hangi “muhalefet” hangi çerçevede biraraya getirilebilir? “El-Kaide’ye şuradan bir emirlik veya iki bakanlık verelim” denemeyeceğine göre?
Ve şimdi, işi daha da içinden çıkılmaz hale getiren bir başka etken: Türkiye.
Ankara’nın giriştiği macera
Ankara, bu örgütlerin bazılarıyla ilişkiler kurdu. Şu yukarıda bahsettiğim ağır top Mısırlı Musa, ülkesinde hapisten çıktıktan sonra Türkiye’ye gelmiş, Suriye’ye buradan geçmiş, söylendiğine göre! Eski Mısır devlet başkanı Enver Sedat’ı öldüren Halid İslambuli’nin kardeşi Muhammed’le birlikte. O da “Horasan Grubu”ndan, önemli bir isimdi. Bu ilişkiler ne durumdadır? ABD ve Rusya, ŞFC’yi tanımadılar, hâlâ Nusra demeye ve onu terörist saymaya devam ediyorlar. Son günlerde Ahrar ve başka örgütlere tutulan merceklerden gözüken çıplak gerçeklere göre davranılırsa, El-Kaide uzantısı olduklarına göre, onları da terörist ilân etmek gerekecek. Birkaç on bin silahlı adamdan bahsediyoruz. Ne yapılacak bu adamlara? Diyelim terörist ilan edildiler, Ankara buna uyacak mı? Ne de olsa Türkiye, cumhurbaşkanının ağzından dünyaya, “Nusra da DAİŞ’le savaşıyor, ona niye terörist diyorsunuz?” postası koymuş bir ülke.
Ankara’nın El-Kaide’ci olmayan müttefikleri de var. Lâkin önüne katıp Suriye topraklarına girdiği “ÖSO” denen kuvvet, hiçbir şeye çare değil. Çünkü bir defa aslında böyle tek bir kuvvet yok. “ÖSO” konusunda Türkiye’de çok yanlış bir izlenim yaratılıyor. Merkezî komutası, disiplini olan tek bir ordu gibi sunuluyorlar. Oysa bunlar, bir kısmı kendi içlerinde bile koalisyon, güçbirliği özelliği taşıyan çok sayıda örgüt. Bir kısmı Türkmenlerden oluşuyor, Suriye’nin her tarafında etkin bir şekilde kullanılmaları mümkün değil. Bazılarına Türkiye -Suriye’yi en iyi izleyen meslektaşlarımızdan Fehim Taştekin’in haklı olarak birkaç defa işaret ettiği üzre- Arapları yerinden sıçratacak sultan isimleri falan koyuyor. Bu yaklaşımla zaten ne nasıl halledilebilir?
Esas olarak İD ile mi savaşılacak YPG-YPJ ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile mi? Bu soru her an her türlü marazaya yolaçabilecek bir saatli bomba olarak ortada. Türkiye, yanına kattığı, bu iş için yetersiz olduğunda herkesin görüş birliğine vardığı “ÖSO” kuvvetleriyle El-Bab’a, hele Rakka’ya yürümeye kalkar mı? Anlayanlar, sınırdan uzaklaşılacağı için, “kolordu gerekir” diyorlar. Mecburen İD ile ve fırsat bulduğu her an SDG ile savaşmayı kafaya koymuş bir Türk ordusunun karşısına, diyelim Halep’ten çıkarılmış, İdlib’te de bombalanan ve Türkiye sınırından faydalanmayı bekleyen veya eski güzel günlerdeki gibi Türkiye’nin doğrudan yardımını talep eden ve bu talebi karşılıksız bırakılan, çeşitli boy ve evsaftaki El-Kaide kökenli örgütler çıkar mı? Türk ordusu Suriye’de, uluslararası güçlerce özellikle silahlı cihatçılara dayatılacak bir çözümün “kara kuvveti” konumuna geçerse, bunun bedeli, vadesi, sonu ne olur, nasıl olur?
Şu okuduğunuzu, “Suriye macerası neden bitmez?” konulu bir yazı dizisinin herhangi bir bölümü kabul edin. Daha fazla uzatmayayım, tek cümleyle bitireyim. “Bu da yapılır mı!” diyebilirsiniz, yapacağım: bu maceranın kısa vadede bitmesinin hedeflenmediğinden, hattâ bunun bir rejim imalatında hammadde yapılacağından şüphelenmeliyiz. Şam’a değil, bize.
http://www.p24blog.org/yazarlar/1747/suriye-de-el-kaide-meselesi-ve-ankara
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024