Alper GÖRMÜŞ
Önce CHP Adana Milletvekili Ümit Özgümüş’ün twitter mesajından haberim oldu: “Her devrin adamı. Son yılların Erdoğan’ın yalakasıydı. Omurgasız ve ilkesizdi...”
Sonra, sosyal medyada buna benzer binlerce “tweet”in fink attığını söyledi arkadaşlarım.
Ben, ölümünün ardından ortaya çıkan “sevgi seli”ne bakıp da bu mesajlara şaşıranlardan değilim. Çünkü Birand’ın, sağlığında da sürekli olarak, Türkiye’nin görünüşte modern, fakat zihnen otoriter kesimlerinin bu türden tepkilerine maruz kaldığını biliyordum. Zaten bu nedenle 2011’de, kanserle halleşmek için verdiği uzun aranın ardından yeniden ekranlara döndüğünde Yeni Aktüel için kaleme aldığım Mehmet Ali Birand portresini bu yaygın nefretin analizi üzerine kurmuştum.
Portre, tıpkı bu yazı gibi “‘Olduğu gibi’ bir insan ve gazeteci” başlığını taşıyordu. Portreden bir yıl sonra, Can Dündar’ın yazdığı biyografisinde gördüm ki, “nasıl tanınmak isterdiniz”sorusuna işte böyle cevap vermişti: “Olduğu gibi bir insandı” desinler.
Kaydettiğim bu isabet nedeniyle çok mutlu olduğumu belirtmeme lütfen izin verin... İşte benim Birand’ım...
*
“Peki, bunca yıllık başarının sırrı ne” diye soruyor gazeteci, ardından da ekliyor:
“Biri muhabirlik...”
Kendisiyle söyleşi yapılan 46 yıllık gazeteci Mehmet Ali Birand ilave ediyor: “Olduğun gibi olmak...”
O söyleşi sırasında ben de bir kenarda duruyor olsaydım, “şeytan tüyü” diye ilave etmek isterdim...
Şeytan tüyü, benim tarifime göre, gönlünüzün sebepsizce kaydığı insanlarda olan ve bunu sağlayan şeyin adıdır...
“Şans” diye bir şey yoktur, fakat “şeytan tüyü” diye bir şey vardır... Çünkü o doğal bir insan özelliğidir; sahipseniz, etrafınızda iyiliğinizi isteyenler kötülüğünüzü isteyenlerden çok daha fazla olacak, hayat sizi sık sık ödüllendirecektir.
Mehmet Ali Birand’da şeytan tüyü olduğu o kadar belli ki!.. O nedenle, “en büyük atlatma haber”ini henüz tıfıl bir muhabirken, 1967’deki Kıbrıs krizinde yazmış olduğunu öğrenmek beni hiç şaşırtmadı.
(...)
Buraya kadar yazdıklarımla internet sözlüklerinde, forumlarda sıkça karşılaşılan “bir nefret objesi olarak Mehmet Ali Birand” yorumları arasında tam bir zıtlık olduğunu biliyorum...
Bu yorum sahipleri görünüşte hakikaten kötü Türkçesine, hakikaten kötü telaffuzuna, hakikaten fazla sayıdaki gaflarına karşı seferberlik düzenlemiş gibi görülüyorlar ama, bence bunlar “Mehmet Ali Birand nefreti”nin asıl kaynağını perdelemek üzere geliştirilmiş tekniğin araçlarından başka bir şey değil. Hiç kuşkum yok ki, Birand, Türkiye’nin en netameli meselelerinde sık sık bu yorum sahiplerinin canını sıkan şeyler söyleyen bir “AB yalakası” olmasaydı, Türkçesi de, telaffuzu da, gafları da sevimli bulunacak, gülünüp geçilecek, en fazla “öyle sarhoş olsam ki, Birand seni unutsam...” türünden zeki esprilere konu olacaktı...
“Ben, buyum!”
“Fenerbahçe’nin sarı lâcivert başkentin Ankara’nın bembeyazlı senfonisini Mehmet Okur’un mavi beyaz moruyla döneceğiz, onun için bizden ayrılmayın, mutlaka dokuz dakika sonra buluşuyoruz efendim...”
İnternette bir Mehmet Ali Birand turu atarsanız, bu satırlar sık sık çıkacak karşınıza... Ben, “bu artık abartıdır” deyip bir de video turu atınca anladım ki, değilmiş. Kulaklarımla duydum, aynen böyleydi. Anladığım kadarıyla “dokuz dakika sonra” seyircilere iletilecek üç haberin anonsuydu bu: Bir Fenerbahçe haberi, bir “karlı Ankara” haberi ve bir Mehmet Okur haberi...
Bir de yıllar önce “Madrit’in Midyat ilçesinde” kaçırılan Süryani rahip Gabriel Akyüz’le, serbest bırakıldıktan hemen sonra canlı yayında gerçekleştirdiği bir telefon söyleşisi var...
(Rahip) Araba durduruldu ve kaçırıldık...
Ha, bu kadar yani (aksiyon eksikliğinden dolayı uğradığı hayal kırıklığı barizdir... devam eder):
Malatya’dan çıkarken, öyle mi?
Manastır’dan, Manastır’dan...
Ha, Manastır’dan...
Bu örnekleri veriyorum, çünkü onlar ve Birand’ın onları doğal hâlinin bir parçası sayıp kafaya takmaması, karakterinin en önemli parçalarından birini gözler önüne seriyor:
“Ben konuşurken de böyleyim, Türkçem iyi değildir. Yani Türkçe dersi vermiyorum ki. Sizinle nasıl konuşuyorsam, ekranda da öyle konuşuyorum. Sanıyorum insanların bir bölümünü de o cezbediyor. Ben buyum.”
Bence tamamen haklı... Ona ideolojik bir düşmanlık beslemeyenler, Birand’ın bu hâllerini ya sevimli buluyorlar ya da tolere edilebilir... İnsanlar, bu yanıyla onda bir samimiyet buluyorlar, eh, o zaman şeytan da tüyünü esirgemiyor ondan...
Muhteva cesareti, retorik cesareti...
Türk basınında “cesur” diye bilinen gazetecilere yakından baktığınızda, çoğunun hiç değişmeyen siyasi pozisyonlarından oraya buraya laf yetiştiren “kaya gibi” insanlar olduğunu görürsünüz... Retoriğe abanırlar ama kullandıkları retoriğin sınırları da kendi sınırlılıklarını gösterir: “Hain”,“liboş”, “dönek” falan...
Oysa entelektüel cesaret; dünyaya bakışın, fikirlerin değişmesi durumunda bunun ifade edilebilmesiyle ilgili bir kavramdır. Mehmet Ali Birand, bu ülke basınının entelektüel cesaret sahibi gazetecilerinden biri...
Şu son iki ay içinde, ülkenin en netameli iki konusunda gerçekleştirdiği çıkışlara, sadece onlara bakmak bile onun entelektüel cesareti hakkında yeterli bir fikir verebilir...
Önce Türk merkez medyasının “darbeci genleri”yle yüzleşmesi geldi:
“Bizim için, (yani, laik Merkez medya mensuplarının büyük bölümü için) öncelik demokrasi veya Parlamento değildi. Genelkurmay daha önemliydi.”
Birand, bu yazısıyla kalın bir kabuğu kırmış, kabuğun koruyup gizlediği kirli-gevşek dokuyu fâş etmişti. Bu “çıplak bıraktırıcı” eylem beklenen tepkiyi gördü ama, o bir adım bile gerilemedi.
Zorlu ameliyatından hemen önce de merkez medyada dillendirilmesi hakikaten cesaret isteyen“Türkiye artık kararını vermeli” başlıklı yazısını yazdı. Birand yazısında, barış için gerekiyorsa Öcalan’ın ev hapsine çıkabileceğini, genel affın kaçınılmazlığını gündeme getirdi, gerek TSK’nın gerekse de PKK’nın operasyonlarını karşılıklı olarak durdurması gerektiğini yazdı.
Birand, “Kürt açılımı” günlerinde de cesur yazılar yazdı, 12 Eylül 2010 referandumuna “evet”diyeceğini açıklayan birkaç Doğan Grubu gazetecisinden biri oldu.
Hayata ve demokrasiye kesin dönüş...
“Ben hayatta en çok farklı olabilmeyi istedim...”
Bu cümlesi beni çok düşündürdü... Farklı olmayı bu kadar istemekle “olduğun gibi olmak” arasında bir çelişki yok mu? Bence var ve bu cümle insanda ister istemez yapıp ettiklerinde “farklı olmak”arzusunun payını ölçme iştahı uyandırıyor.
Mesela yaşına ve kariyerine rağmen muhabirlik tutkusundan hiç vazgeçmemesinde, bu yolla kendi kuşağının tembel gazetecilerinden ayrılma isteği rol oynamış mıdır?
Belki de “ne fark eder ki” diye düşünüyorsunuz, “bu kadar hayırlı bir sonuç doğurduktan sonra...”
Haklısınız... Zaten ondan nefret etmek için kuyruğa girenler en çok onun bu yanından rahatsızlık duyuyorlar, o yanını nereye gizleyeceklerini bilemiyorlar.
Türkiye hayali “demokrasisiz bir laiklik” olan ve fakat her nasılsa “solcu” da kalabilen birileri Birand’ı hiçbir zaman sevmeyecekler.
Türkiye’nin normal, darbesiz bir demokrasi olması yolunda kararlı bir mücadele içinde bulunanlar ise onun bu mücadele karşısındaki gitmeli-gelmeli pozisyonunu birbirine zıt duygularla izleyecekler.
Fakat sanki bu defa kesin dönüş yapmış gibi görünüyor...
Hem hayata hem demokrasiye...
İnşallah öyledir.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sırada Türkiye mi var?
19.06.2025 - ‘Siyasi çözüm’ Gülen cemaatinin tabanındaki ‘aidiyet suçluları’nın psikolojik travmalarına merhem olabilir mi?
17.06.2025 - “DEM, demokrasiye ihanet ediyor” korosuna karşı cesur, âdil, ahlaklı bir cevap; Özgür Özel’den…
8.06.2025 - Demokratikleşme olmadan barış mümkündür fakat bunu durmaksızın tekrar etmekte bir problem var
1.06.2025 - Vicdan duygusunun sızamadığı bir sevme biçimi olarak ultra milliyetçilik
11.05.2025 - Kürt sorunu, PKK sorunu, PKK’lılar sorunu
8.05.2025 - İrfanından nasiplenebilecek miyiz?
4.05.2025 - “Medyanın yüzde 70’inin genel yayın yönetmeni olarak devlet ve iktidar” bahsi
29.04.2025 - Müsâdeme-i efkârdan müsâdemenin doğduğu dünyanın dışından yazılmış bir kitap okudum
25.04.2025 - Sırrı Süreyya Önder: Bir önyargı parçalayıcısı…
21.04.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
tuncay demirtaş
cehennemde (faşizm sizi gelip bulduğunda) yanarken bile iflah olmayacaksınız. erdoğan bir birey ve devlet yapıyorsunuz ama sonra niye parlamentoyu aşağıladığınıza utanıyorsunuz. böyle bir rejim güçler ayrılığı üzerine otururmu. saydığınız hiç bir canalıcı sorunda-ki şike hiç kalır-demokrasi gözükmedi ve hala "biat" ediyorsunuz. ne zaman kendinizi ya da "bizi" kandırmaya çalışmaktan vazgeçeceksiniz. bende okuyorum ama bugüne kadar neden hiç umutlanamadım da aksine cehenneme gittiğimizi görüyorum