Ayhan ONGUN
Türkiye yeni bir kadın cinayetiyle sarsıldı.
Kırıkkale’de kızının gözleri önünde vahşice öldürülen bir kadın için yaşlı annesinin feryadıydı bu. ”Yazıklar olsun”
“Ne olur ölme anne” diye çığlık atan 10 yaşındaki masum kızın ninesine söyledikleriyse toplumsal bir ayıbı dile getiriyordu. ”Annem ölüyor, onlar çekim yapıyorlar”
Bu cinayet; ülkemizde yaşadığımız ne ilk, ne de son kadına yönelik şiddet!
Geçmişte benzerlerini çok gördük, ancak bu son cinayet; hem işleniş yöntemi, hem de tanık olanların duyarsızlığını gözler önüne seren çarpıcı bir örnek.
Bir yanda vücudu kanlar içerisinde” ölmek istemiyorum” diye yardım isteyen şiddet mağduru bir kadın, öte yanda, film izler gibi olayları seyreden bir insan güruhu!
Seyretmekle kalmayıp, bu vahşi görüntüleri kaydedenlere insan denebilir mi?
Geçtiğimiz günlerde atanmış birinin gece yarısı operasyonuyla görevden alınan seçilmiş belediye başkanlarına yapılan bu uygulamayı “ ama, fakat” gibi mazeretlerle ifade etmeye çalışanlara demokrat denmeyeceği gibi……..
Yapılan bu haksızlıkları demokratik yollardan protesto edenleri yaka paça sürükleyerek, orantısız şiddet uygulayanlar için ”kibar davrandılar” diyene gazeteci denemeyeceği gibi!
Her gün sayısız kadın tacize, tecavüze uğruyor, şiddet mağduru oluyorken, Emine Bulut cinayetinin göz önünde gerçekleşmesi ve vahşice uygulanması nedeniyle kamuoyunda fazla ilgi görmesi bizi yanıltmamalı.
Önemli olan öldürüldükten sonra ardından ağıt yakmak değil, olay sırasında müdahale etmek gerekmez miydi?
Kuşkusuz, toplumun farklı kesimlerinden çığ gibi yayılan dayanışma mesaj ve eylemleri toplumda duyarlılığın artması açısından önemlidir.
Ancak birçok hakları mücadele etmeden elde eden halkımızda ne yazık ki, toplumsal direnme kültürü gelişmiş değil.
Öyle olunca da egemen güçler bize lütuf gibi verdikleri kimi hakları, işlerine gelmediği zaman yine aynı şekilde geri alıyorlar.
1960 da verilen kısmi hakların, 12 Mart ve 12 Eylülde nasıl geri alındığını, çözüm sürecinde davul zurnayla duyurulan haklardan bugün hiç eser kalmadığını hep birlikte yaşayarak acı biçimde gördük.
Aynı keza her fırsatta kadınlara seçme seçilme hakkı dahil birçok hakların kimi gelişmiş batı ülkelerinden bile önce verildiğiyle övünürüz her fırsatta.
Ama gerçek ortada!
Ülkemizin en önemli sorunu olarak gösterilen terör olaylarında yaşamlarını yitirenlerden çok daha fazlasını kadın cinayetlerinde yaşıyoruz.
Kadın ve çocuklara yönelik baskı, şiddet, taciz ve tecavüz olayları her geçen gün, üstelik de daha vahşi ve acımasız biçimde artarak devam ediyor.
Bir kez daha altını çizerek vurgulamakta yarar var.
Mücadele edilmeden alınan haklar, toplumun gözünü boyamak için siyasi gerekçelerle egemenler tarafından verilen sözde tavizlerdir.
Ancak bugün bilinçlenen, gelişmeleri ve dünyayı sorgulayan, özgürlük ve eşitlik mücadelesi için sokaklara çıkan kadınlar kimi hakları söke söke alıyorlar ve kesinlikle bu haklardan geri adım atmıyorlar.
İşte o zaman kadınlar toplumsal işlevini yerine getiriyor, tarihi sorumluluğuna uygun davranıyor.
İşte o zaman egemen güçler, kadının bu yükselen mücadelesinden, örgütlü gücünden korkmaya başlıyor ve daha azgın, daha bir şiddet ve nefretle saldırıyor.
Ne zaman kadınlar, toplumsal yaşam içinde eşit yurttaş olarak yerini alıyor, eğitimine, yeteneğine, birikimine ve kadınlık onuruna yaraşır görevler üstlenmeye başlıyor, erkek egemen iktidarlara rahatsız olmaya başlıyor.
Demem o ki; erkekler ne kadar rahatsız, kadınlar o kadar huzurlu.
Bunu söylerken erkeklerin mutsuzluğu üzerinden bir kadın mutluluğu senaryosu değil anlatmak istediğim.
Erkeklerin mutluluğunun, rahatının da güvencesinin kadınlar olduğu gerçeğini hatırlatmaya çalışıyorum.
O yüzdendir ki, ülkemizdeki kimi kadın topluluklarına da sinmiş, erkek zihniyetinden kurtulmadan biz erkeklere de rahat yüzü yok.
Kendi rahat ve huzurumuz için de olsa; kadın ve çocuklara hak ettikleri sevgi, saygı ve değeri göstermekler yükümlüyüz.
Kadın cinayetlerinin, baskı ve şiddetin son bulması dileğiyle……………….
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020