Cemile Bayraktar
ABD’nin eskisi kadar olmasa da dünyadaki en önemli güçlerden biri olduğu bariz… ABD’nin gücü sadece ekonomiden yahut coğrafyadan kaynaklanmıyor, kültürel bir güç olmayı da becerebilmiş bir ülke… ABD aslında bir ticaret devleti, ticaret devleti olmasının getirisi olarak da dış politikasını ekonomik gücünü geliştirmek üzerine inşa ediyor. Bu nedenle örneğin, bazen bir yerde çatışma dursun, ABD’nin ihracatı devam etsin diye demokrasiyi destekleyebilir. Ama aynı zamanda silah ticaretine de devam edebilir. Bu ilişki içinde olduğu ülke ile ilişkileri doğrultusunda değil doğrudan çıkarları doğrultusunda şekillenen bir durumdur. Bazen yaptırımlarla bazen ise ciddi ekonomik desteklerle dış politikasını şekillendirir. Biden’ın 1915 Olayları için “soykırım” ifadesi kullanmasının arkasında da bu dış politika geleneğinin getirileri yatmaktadır. Yoksa Ermenileri düşünen, soykırım olmaması için uğraşan bir Biden olduğu için değil. Yani bu ifade insan hakları lehine bir yüzleşme hikayesi değil tamamıyla siyasi bir ifadedir.
Uluslararası ilişkilerle ilgili ilk öğretilen şey, uluslararası sitemin anarşik olduğudur, yani herkesi kapsayacak bir üst otorite yoktur, dolayısıyla güçlü olanın sözünün geçtiği bir ilişki türüdür. Aynı zamanda uluslararası ilişkiler disiplini ABD menşeli olduğu için disiplinin ABD çıkarları üzerinden şekillendiği de söylenir, el hak doğrudur. Bu tip ABD merkezli bir alan bugün Avrupa merkezli uluslararası ilişkiler çalışmaları içerisinde de oldukça eleştirilir. Uluslararası ilişkilerde birçok teori vardır, bu teorilerden realist yaklaşım için mesela ülkelerin en büyük amacı güç elde etmek olmalıdır. Ve hatta gücü elde etmek için kullanılan her yöntemin meşru olduğunu savunanlar bile vardır. Realist teorilere eleştiri getiren teoriler bu güç meselesini tartışmaya açar ve askeri güç, ekonomik güç gibi ayrımlar yaparak ülkelerin güç elde etmesi için yeni yöntemler belirlerler… mesela bu anlamda bazı teoriler gücün iş birliği ile sağlanacağını söylerken, bazıları askeri gücün önemine vurgu yapar. Bu teorilerin ortaya çıktığı döneme dikkatlice bakacak olursanız aslında teoriler ile ABD politik çıkarları arasında bağlantı olduğunu görürsünüz. Bu nedenle ABD’nin, SSCB ile sürekli gerilim yaşadığı Soğuk Savaş sürecinde, tehditlerin yoğun olarak var olduğu dönemde ABD’yi askeri güç elde etmeye ve kendi uydu devletleriyle (NATO gibi yapılarla) iş birliği içinde davranmaya iten realist, neo-realist yöntemlerin savunulduğunu görürsünüz. Ancak Soğuk Savaş’ın bitmesi, küreselleşmenin ortaya çıkmasıyla birlikte küreselleşmenin önemine vurgu yapan teoriler tercih edilmeye başlamıştır.
ABD’nin iç siyasi yapısı da her ülkenin olduğu gibi dış politikasını etkilemekte, dış politikasından etkilenmektedir. ABD’nin kendine özgü iç siyasetinde senatörler üzerinden yapılan lobi faaliyetleri önemlidir. Bu nedenle ABD gibi büyük bir güçle girişilen ilişkiler, lobilerden tutun da, dış politikadaki pazarlıklar üzerinden yürümektedir. ABD’de bunun farkındadır ve ona göre davranır, Bush gibi çılgınların işgal politikaları gibi aşırılıklarını saymazsak ABD her büyük olayı, herhangi bir durumda pazarlık aracı olarak kullanabilmek için bekler ve duruma göre kullanır. Bu nedenle ABD-Türkiye ilişkilerinde siyasi bir amaçla kullanılan “soykırım” ifadesi, Reagan hariç, hiçbir ABD başkanı tarafından kullanılmamıştır. Zira kullanılmadığı dönemlerdeki ilişkiler, kullanıldığı döneme görece daha iyidir, bu dahi ifadenin siyasi amaçla kullanıldığının göstergesidir.
Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, aslında Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş ve Ocak 1951'de yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin 2. maddesi, soykırımı şöyle tanımlamaktadır: “Soykırım; ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubun tümünün ya da bir bölümünün yok edilme niyetiyle öldürülmesi, bu gruba fiziki ya da ruhsal açıdan zarar verilmesi, fiziki varlığının tümüyle ya da kısmen sona erdirecek yaşam koşullarıyla yüz yüze bırakılması, grup içi çoğalmanın engellenmesi, grup üyesi çocukların başka bir gruba aktarılmasıdır.” Ve burada ayrıca bir kasıt olması gerektiği de belirtilmiştir. Sözleşme hukuki olarak 1951’de yürürlüğe girdiği için, bu tarihten önce yaşanan şiddet olaylarının soykırım suçu üzerinden değerlendirilmesinin hukuken mümkün olmadığı da belirtilmektedir.
Elbette bu hukuki tanım ve sözleşme, soykırım suçlarını engelleme amacı da taşımaktadır. Ancak gelin görün ki hukuki bir sözleşmeye göre değil de siyasi amaçlara hizmet eden bir tanımlama karşımıza çıkmaktadır. Biden’ın “soykırım” demesinin hukuki bir karşılığı yoktur, herhangi bir belgeye dayanarak konuşmadığı için ispatı delili yoktur ancak Türkiye’ye olumsuz etki etmesi bakımından zarar vericidir ve kabul etmek de mümkün değildir.
Trump’ın karıştırdığı ama kimseye karışmayacağını iddia ettiği başkanlık döneminin yorgunluğunu, küresel ekonomik krizi ve COVİD 19 salgınını devralan Biden, bir yandan eskisi kadar güçlü olmayan ABD’nin hala güçlü olduğunu ispatlamaya çalışırken diğer yandan bunu yapacak imkanlarının olmamasının sıkıntısı içerisinde ve kolay yoldan “ABD geri döndü” demek istiyor ve bunu az maliyetli bir hale getirmek için moral ve etik konular üzerinden bir politika belirlemeye çalışıyor.
Biden’ın rahatsız edici açıklamalarının olduğu metindeki kabul edilemez “soykırım” ifadesini bir yana koyarsak dikkat çeken birkaç cümleden de bahsedebiliriz. Biden ipleri tamamıyla kopartmaktan yana değil zira bu ifadeyi kullanma amacının suçlama değil, bir daha yaşanmaması olduğunu söylüyor. Kullanma nedeni siyasi olsa da kötü ilişkiler arasında ufak bir açık kapı denilebilir. Diğer yandan, Türkiye Cumhuriyeti aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun varisi bir cumhuriyettir, “Biden, Türkiye demedi, Osmanlı” dedi sevinçlerine gerek yok zira iyi ya da kötü yönleri olmakla birlikte kimsenin kendi tarihini inkar etmesinin bir hayrının olmadığı tecrübeyle sabittir. Biden’ın İstanbul yerine Konstantinopolis demesi ise Türkiye’nin sinir uçlarına dokunan bir başka ifade…
Peki, ne oldu da bu noktaya gelindi?
Türkiye-ABD ilişkileri tarihine baktığınızda her ne kadar NATO üyeliği, müttefiklik ifadeleri kullanılsa da aynı zamanda çıkar çatışmasının, gerilimin hep var olduğu bir ilişki biçimini görmek mümkün ancak buna rağmen yine de Türkiye, ABD ilişkileri uluslararası ilişkiler bakımından iyi bir ilişki olarak ifade edilebilir. Elbette iniş çıkışlar ve devam eden sorunlar vardır, mesela ABD’nin Suriye’de YPG’ye bağlı güçleri desteklemesi, FETÖ lideri Gülen’i himaye etmesi gibi durumlar müttefikliğe sığmayacak durumlardır. Bununla birlikte Türkiye’nin Rusya ve Çin’le olan iyi ilişkileri, S-400 alması da Türkiye’nin ABD’ye karşı mesafesini göstermektedir. Ancak nihayetinde Türkiye, NATO üyesidir, Batı bloğunun bir parçasıdır. Her ne kadar geçmişte Türkiye’deki darbelerde ABD etkili olsa da, Türkiye’de darbe sonrası göreve gelenler ABD ve NATO ile ilişkilerinin devam edeceğini taahhüt etmiştir. Yakın siyasi tarihe bakacak olursak, ABD ile ilişkilerin AK Parti döneminde, en azından Suriye Savaşı’na kadar çok yakın bir şekilde sürdürüldüğü görülmektedir. İncirlik Üssü ABD’nin faaliyetleri için halen açık tutulmaktadır. Ancak soykırım ifadesi ipleri oldukça gerecek bir adım olmuştur.
Buraya nasıl gelindiği sorusu halen önemini koruyor, Türkiye’nin son dönemde güçlü olsalar da iş birliklerini katı bir biçimde sadece kendi çıkarları için kullanmakta bir beis görmeyen, emperyalizmin Avrasyalı versiyonu olan, otoriterlikleriyle mahir Rusya ve Çin ile olan yakın ilişkileri ABD’yi rahatsız etmektedir ancak Türkiye’yi F-35 yatırımlarından çıkaran ABD’nin, Türkiye’yi Avrasya bloğuna itmesi hiç mi hiç anlaşılabilir bir durum değildir.
Türkiye’nin içindeki ve dışındaki sorunlardan biri de liyakat sahibi kişiler yerine akademiden tutun da dış politika yapıcılarına kadar birçok alana ehliyeti eksik kişileri getirmesidir. Bu yanlış tercihlerin zararını birçok yerde görüyorduk şimdi ise ABD-Türkiye ilişkilerinde görüyoruz. Zira Türkiye, ABD için Ermenistan’dan çok daha önemli bir müttefik ancak gördüğümüz kadarıyla Ermenistan kadar lobi faaliyeti yürütememişiz, bu da bizim eksiğimiz.
Biden’ın önceki ABD Başkanı Trump’la olan ilişkiler de önemli… Türkiye’nin bir adım sonrasını çok düşünmeden Trump lehine aşırı bir söylem üretmesi de problemlere eklendi. Trump’ı sonuna kadar desteklemek yerine, tüm think tank’leri AK Parti’nin arka bahçesi haline getirmek yerine, alternatif politikalar için ehliyet sahibi kişilerden oluşan think tank’lerin faaliyetlerine imkan tanınsaydı daha sağlıklı olmaz mıydı?
Türkiye-ABD ilişkileri bugünlerde gergin ancak kopma noktasına geleceğini sanmıyorum. Türkiye nasıl ki, Suriye’de Rusya ile karşı karşıyaysa ancak bununla birlikte ilişkilerini devam ettiriyorsa, Çin’le ekonomik ilişkiler nedeniyle Doğu Türkistanlıların yaşadıkları olması gerektiği gibi eleştirilmiyorsa ABD ile ilişkiler de böyle… Keşke farklı olsaydı ancak hiçbir ülke tek başına kimseyle ilişkiye girmeden yeterli gücü elde edemiyor, bu nedenle gücümüz orantısında ve çıkarlarımızı da düşünerek aynı zamanda temel ilkelerimizi çiğnemeyecek şekilde Biden’ın bu yanlış siyasi söylemini tersine çevirmenin yollarını aramalıyız ve bu yollardan biri Türkiye’nin eksenini kaydırarak ülkeyi Avrasyacılığa bağlamak olmamalıdır. Aynı zamanda iç siyaseti konsolide etmek için dış politikaya zarar verilmemelidir, mevcut durumlara reel bakabilen politikalar üretilmelidir, farklı politikaları gündeme almalıdır. Tutup da her farklı fikri olanı “hain, melun, düşman” ilan etmeden, meselenin bugünün değil yarınını da düşünerek, “yerli ve milli” kalkanına sığınıp ülkenin değil de belli birkaç grubun çıkarlarını düşünerek dış politika yürütülmüyor. Bunu Biden’ın talihsiz açıklamasında tecrübe ettik, daha fazla kötü tecrübeye gerek var mı?
Sonuç olarak…
Evet, hiç şüphe yok ki Biden’ın açıklamaları siyasi ve yanlış, 1915’in soykırım olduğunu iddia edebilecek kadar ileri gidenlerin Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinden rahatsız olduğu da biliniyor ama aynı zamanda ABD, Ermenistan’ı Rusya’nın “yakın çevre politikasından” kendi tarafına çekmek istiyor ki bu da doğrudan Türkiye ile alakalı değil. Dahası hiçbir uluslararası ilişkide müttefik de olsak hiçbir ülke bizim çıkarlarımızı düşünmez, biz kendi çıkarlarımızı düşünmek zorundayız, duygusal çıkışlar ile Türkiye halkının gazını almak isteyenlerin ülkeyi ittiği nokta belli, bu nedenle mantığı ön plana almak zorundayız. Emin olun bizler kadar hemen hemen herkes Bosna’da yaşananın soykırım olduğunu, Fransa’nın Cezayir’de yaptıklarının soykırım olduğunu, Ermenistan’ın Azerbaycan’da yaptığının katliam olduğunu, Amerikalıların Kızılderililerin soyunu tükettiğini, YPG’nin demografi ile oynayarak savaş suçu işlediğini, Budist çetelerin Müslümanlara karşı soykırım suçu işlediğini biliyor, keşke elimizde olsa da hepsi önlesek… Ancak tüm bunlar dururken üstelik siyasi amaçla bir asır önce yaşanan acılar kullanılıyor. “Asıl sen soykırım yaptın, ben değil” demek içimizden gelse de maalesef bunlar iş görmüyor. Çünkü konuştuğumuz alan Türkiye’deki tek sesli medyayı dinleyen Türkiye halkı değil, dünyaya konuşuyoruz ve dünyaya konuştuğumuz ortamda “yerli ve milli, hain” gibi ifadeler iş görmüyor. Bu nedenle ehliyete sahip, ileriyi görebilen, kendini değil ülkeyi, günü değil ömrü kurtarmaya yönelik politikalar üretebilecek kişilerin göreve getirilmesi gerekiyor, aksi durumdaki tercihlerin yaptıklarının faturasını ödemek istemiyorsak tabi…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları


































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
3.08.2025
16.01.2025
7.01.2025
7.11.2024
31.10.2024
9.10.2024
26.08.2024
20.08.2024
15.08.2024