İbrahim Kiras
Geçenlerde araştırdığım bir konu için devlet protokol listesine bakmam icap etti. Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanlığının oluruyla yürürlüğe giren -resmî adı Başkent Öndegelim Listesi olan- “Türkiye Devlet Protokolü”ne bakarken bazı detaylar fazlasıyla “anlam dolu” göründü bana. Muhakkak ki bir devletin resmî protokolündeki sıralanış o devletin siyasi karakterinin göstergesi olduğu için önemli bir kılavuz. Ama bizimki epeyce “okunaklı” olması bakımından da dikkat çekici.
Hatırlayacak olursanız, özellikle Genelkurmay Başkanı’nın 3. sıradaki yeri bizim ülkemizde öteden beri tartışma konusuydu. Atanmış bir memurun devlet protokolündeki sırasının seçilmiş kişilerden -ve hatta Savunma Bakanı’ndan- önce gelmesi “eski Türkiye”nin siyasi ve idari yapısının tezahürü olan bir tuhaflıktı.
Bu tuhaflığın ortadan kaldırılması lazımdı. Gelgelelim 2018 yılında güncellenmiş bulunan yeni devlet protokolünde Genelkurmay Başkanı’nın 3. sıradaki yerinin ancak 8. sıraya taşınması mümkün olabilmiş görünüyor. Bir üstteki sırada “Bakanlar” yer alıyor. Yani bağlı bulunduğu Savunma Bakanı artık Genelkurmay Başkanı’nın önünde. Ne var ki 12. sıradaki Ana Muhalefet Partisinin başkanı bu sefer yeni listede 8. sıradaki Genelkurmay Başkanı’nın, 9. sıradaki Kuvvet komutanlarının, 10. sıradaki “Orgeneraller/Oramiraller”in (ve ayrıca 11. sıradaki Yükseköğretim Kurulu Başkanının) altında yer alıyor. Daha az demokratik olduğu eleştirisi getirilen eski sistemin protokolünde Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanının yeri 4. Sıradaydı!
(Bir ayrıntı daha: 2018’de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra Devlet Protokolünün güncellemesi yapılırken gazetelere yansıyan ilk listede Ana Muhalefet lideri hiç yer almıyordu. Bu tasarrufu yeni sistemde hükümetin Meclis’in içinden çıkmaması ve dolayısıyla Ana Muhalefet partisi kavramının hukuki anlamının kalmamış olmasına bağlıyorlardı. Sonra bundan vaz geçilip 4. sıradan 12. sıraya indirilmesi tercih edildi.)
***
Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı 4. sıradan 12. sıraya kaydırılınca 5. sıradaki “Eski Cumhurbaşkanları” 4. sıraya yükseltilmiş. Eski protokolde 2. sırada olan Başbakan -yeni sistemde bu makam mevcut olmadığından- doğal olarak yeni protokolde yer almıyor. (Ancak “Bakanlıkların genel müdürleri”nin, “Ankara’daki üniversitelerin fakültelerinin Dekanları ve Yardımcıları”nın bile bulunduğu devlet protokolünde eski başbakanlara yer verilmemiş olması dikkat çekiyor.)
Başbakanın yerini Cumhurbaşkanı Yardımcısı almış. Gelgelelim bu makamın sahibi de seçilmiş değil atanmış bir memur. Oysa yeni sistemde böyle bir makam ihdas edilmiş olduğuna göre buraya gelecek kişilerin -başta “tam başkanlık” rejiminin tatbik edildiği ABD olmak üzere- başka ülkelerdeki gibi Cumhurbaşkanı ile beraber seçime girip sandıktan çıkarak gelmesi daha doğru olurdu. Ama galiba bu görevde bulunacak kişilerin siyasi bir güç sahibi olması istenmediği için seçim yerine atama usulü tercih edildi. Bu duruma rağmen atanmış bir memurun devlet protokolünün ikinci sırasına oturtulmasında sakınca görülmemiş olması yeni sistemin karakteristiğini ifade eden bir ayrıntı olsa gerek.
Elbette o sıranın yürütme gücünün temsilcisine ait olması doğru ama Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın hem yürütmenin tam olarak neresinde olduğu belli değil hem de seçimle gelmemiş olması bulunduğu sıra bakımından ciddi bir tutarsızlık.
Keza bugünkü sistemde bakanların da seçilmiş değil, atanmış görevliler olduğu unutulmamalı. Eskiden olduğu gibi TBMM üyesi olma ve TBMM’den güvenoyu alma şartı veya milletvekillerinin güvensizlik oyuyla düşürülmesi imkânı artık söz konusu değil.
Zaten Yasama ve Yargı güçlerinin budandığı, Meclis’in yürütme üzerindeki denetim yetkisinin ortadan kalktığı, Anayasa Mahkemesi hükümlerinin alt dereceli bölge mahkemelerince tanınmadığı bir ortamda Meclis Başkanının devlet protokolünün ilk sırasında yer alması, yüksek yargı kurumlarının başkanlarının ön sıralarda bulunmaları neye yarar?
***
“Yeni Türkiye”nin protokolünde Diyanet İşleri Başkanı 51. sıradan 40. sıraya çıkmış. Bugünkü iktidarın bu makama yüklediği anlam itibarıyla çok fazla yükselmiş sayılmaz. Devlet Arşivleri Genel Müdüründen üstte ama İletişim Başkanından altta yeri. Üstelik vaktiyle protokolde “ilk 10”a alınması düşünülen makam bu. Demek ki çok fazla yukarı çıkarılıp temsil gücünün ve dolayısıyla otoritesinin artırılması arzu edilmiyor.
Devlet Protokolü esasen başkent protokolü olduğu için, Ankara’nın yerel yöneticileri de var listede. Ama atanmış olanları seçilmişlerin önünde. Valiyi saymıyorum, Ankara Garnizon Komutanı bile başkentimizin seçilmiş yöneticilerinin önünde yer alıyor.
Zaten seçilmişlerin sayısı da oranı da çok düşük. Atanmış kişiler dolduruyor çoğunlukla devlet protokolünü. Sivil toplumun temsilcileri, sözgelimi milyonlarca işçinin, yüzbinlerce memurun temsilcileri olan sendikalar ancak son sırada “Sivil ve askerî derneklerin başkanları” diye belirtilen kategoride yer bulabiliyorlar.
Öyle anlaşılıyor ki bugün iktidarda olan siyasi zihniyet “seçilmiş olma değerini” yalnızca bir kişinin uhdesinde tutmak istiyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde halktan yüzde 50+1 oy alan kişinin yanında diğer seçilmişlerin bir değeri olamaz diye düşünüyorlar. Bu yaklaşımın “gerçek demokrasi” olduğu görüşünü savunanlar bile var. Galiba önümüzdeki süreçte biraz daha tartışacağız bu konuyu…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
14.10.2025
7.10.2025
2.10.2025
30.09.2025
28.09.2025
18.09.2025
11.09.2025
9.09.2025
6.09.2025