Mehmet TIRAŞ
Yazar Figen Çalıkuşu 15 Temmuz darbesinin izini sürerek adeta “tomografisini” çekmiş.
Kitap hukuk fakültelerinde ders olarak okutulacak tarihe not düşen bir belge niteliğinde, olduğunu da belirtmeliyim.
15 Temmuz darbesinden sonra nasıl bir yargı garabetinin yaşandığını, tartışmasız belgeleriyle ortaya koyuyor.
Yazar kitabında bir ülkede yargıyı siyasi iktidarın muhaliflerine nasıl sopa olarak kullandığını da sergiliyor.
Kitabı okuduğunuzda 15 Temmuz’un bir “Kontrollü Darbe Olduğu” iddiasının ne kadar doğru olduğunu da görüyorsunuz.
15 Temmuz darbesinin 39 gün önce 6 Haziren 2016 yılında hazırlanan Çatı iddianamesinde yazıldığını okuyoruz.
Açıkça…
Kitapta 15 Temmuz’un kontrollü bir darbe olduğunun açık itirafı da belgelenmiş.
“6 Nisan 2018 Tarihinde “HSYK” Başkan vekili Mehmet Yılmaz Akşam Gazetesinden Murat Kelkitlioğlu’na verdiği söyleşide;15 Temmuz’un 16’sına bağlayan gece saat 01.00’de(sözde darbe kalkışması devam ediyor) buraya dikkat edin 2 bin 740 yargı mensubunun görevine son verdik” diyordu.
Kitap neler hatırlatıyor, neler…
MİT’e haber veren bir Binbaşı O.K’yi hatırlıyoruz.
Binbaşı önce ihraç ediliyor, sonra MİT’e alındığı söyleniyor…
Sonra ne oldu bilinmiyor.
Yazar darbeyi ihbar eden ve şimdi unutturulan binbaşı için “Müştekimi, şüpheli mi,diye de soruyor?”
15 Temmuz darbesinden sonra 20 Taburluk silahın kayıp olmasının akıbeti bilinmiyor.
Onu da kitabı okurken anımsıyoruz.
İçişleri Bakanlığının faaliyet raporu ürpertici bir durumu ortaya koyuyor ve yıllara göre kayıp silah sayısı şöyle sıralanıyor:
“ 2014 yılında 14.682,
2015 yılında 91.120,
2016 yılında 107.628,
2017 yılı resmi rakamlara göre ise 106 bin 704,
Toplam 320 bin 134 silah kayıtlara kayıp olarak geçiyor.”
Bunlar o dönemden unutulan olayların bazıları…
Kitapta çok geniş ve köklü bir fikri takip var.
Yazar 15 Temmuz yargısının 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının kontrollü darbe ile üstünün örtüldüğüne dikkat çekiyor.
Kitabın ilk sorusu ”Hukuk doktrine göre devletin ürettiği hukuk ne işe yarar?”
Sahiden ne işe yarar?
Bir siyasi iktidarın kendi ülkesinde “Terminatör” gibi davranarak devletin temeli olan; “Hukuk ve Yargıyı” param parça etmesi devlette çok sık rastlanan bir durum değil diye, devam ediyor.
Terminatörlük ekonomiyi de batırıyor.
Yazar Kitapta hukuk-ekonomi ilişkisini fevkalade bir şekilde gözler önüne seriyor.
15 Temmuz yargısı dönemindeki “yargı kararlarının bir mahkemede” bir “başkası” için verilen kararın başkasını değil, kendilerini de ilgilendirdiğini öğrendiler.
15 Temmuz yargısı sonucu, Anayasa Mahkemesi(AYM) kararlarını dinlemeyen mahkemeler ortaya çıkınca, toplumda yargıya olan güven yok olunca, ekonomiye olan güvende kayboldu.
Yargıya olan güvensizlik başta ekonomi olmak üzere diğer sektörlere de dalga dalga yayıldı.
Yabancı sermaye ve sıcak para ülkeden çekilince üretim artmadı ,refahın büyümesini de engelledi.
15 Temmuz yargısının ikiz kardeşi,15 Temmuz ekonomisi oldu…
15 Temmuz darbesi,15 Temmuz ekonomisini yaratırken Merkez Bankasının laf dinlemediği için görevden almalar başladı.
Fiyat istikrarından sorumlu olan Merkez Bankasını 15 Temmuz yargısı devre dışı bıraktı.
15 Temmuz darbesinin yargısı Anayasa Mahkemesini devre dışı bırakınca,AKP’nin imar affı çıkartması sonuuc,6 Şubat Maraş depreminin sonuçlarında görülmektedir.
15 Temmuz kontrollü darbe sonucunda tek adam rejimi olan ”Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modelini” ortaya çıkarttı.
Kitabı okuyunca 15 Temmuz’un tek adam rejiminin “nasıl bir yol haritası olduğunu net bir fotoğraf gibi görüyoruz.”
15 Temmuz’dan sonra 703 sayılı KHK ile 203 kanun değişikliği yapılmıştır.
Bu kanun değişiklikleri özerk olan tüm kurumları Cumhurbaşkanına tek imza ile değiştirme yetkisi verildi.
Merkez bankasından tutun da tüm üniversitelere kadar değişiklikler bunu gösteriyor.
Anayasada dayanağı olmayan çıkartılan kanunlar hukukun bel kemiğini kırmıştır.
Tek adam rejimine giden yolun 15 Temmuz’dan sonra,20 Temmuz’da ilan edilen OHAL ile altyapısının hazırlandığını görüyoruz.
15 Temmuz yargısının, TBMM’yi nasıl dinlenme odasına aldığını ve işlevsiz bıraktığına dikkat çekiyor yazar.
15 Temmuz 2016 yılında darbe kalkışmasının ardından,OHAL ilanı ile, ülkede “ilk defa sivil bir darbe dönemine geçildi.”
20 Temmuz’da OHAL ilan edildi ve 18 Temmuz 2018 yılına kadar devam ederken,16 Nisan 2017 yılında yapılan referandum OHAL şartlarında yapılması, referandumun, eşit şartlarda yapılmadığının bir göstergesidir.
16 Nisan 2017 yılında yapılan referandum ile,kontrollü darbe sonunda Erdoğan’ın istediği kendine güdümlü bir yargıyı yaratmış oldu.
15 Temmuz yargısının ardından OHAL’den sonra ise mahkemelerin beraat kararını yok sayan hâkimler ortaya çıktı.
Atılan yargıçların yerine gelenler, “kurulacak Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine uygun olan partili kadrolardan seçildi.”
15 Temmuz darbesinin ardından Askeri Yargıtay,Askeri yüksek mahkeme kaldırılmasıyla, Anayasanın anahtarı Cumhurbaşkanına teslim edilirken…15 AYM üyesinin 3 üyesini TBMM seçerken,12 üyenin 4 ‘ünü doğrudan Cumhurbaşkanı atarken,8 üyesini Danıştay,Yargıtay ve YÖK kendi içinden belirliyordu.
İhraç edilen savcı ve hakim sayısı 2 bin 740’dan süreç içerisinde KHK ile 3 bin 300 hakime çıkartıldı.
23 bin hakim ve savcı olduğunu bunların ancak 9 bini eğitimli ve kıdemli olduğunu,14 bin hakim ve savcının kıdemi 5 yılın altında olduğunu ve meslek içi eğitimden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor HSYK başkan vekili.
YARGIDA SİYASİ KADROLAŞMA DÖNEMİ:
“15 Temmuz darbesinden sonra Fetöcü oldukları için 4 bin hakim ve savcı görevden atılırken,yerlerine 5 binin üzerinde hakim ve savcı aldılar.5 Bin hakim ve savcılar eğitim bile almadılar…Bu hakimlerden pek çoğu AKP üyesi, parti ilçe başkanı, parti gençlik kolu başkanı hatta TÜGVA üyesi olanlar vardı.”
Yazar siyasallaşmış ”yargı”, “yargının kurdu olur” diye dikkat çekiyor.
“15 Temmuz yargısı 2016-2020 yılları arasında 1 milyon 576 bin kişiye terör örgütü suçundan dava açıldı.”
Görüldüğü gibi bizde hukuk muhalefete karşı bir sopa olarak kullanıldı,hala da kullanılıyor.
Halbuki,”Demokratik toplumlarda insanlar için hukuk ve adalet karlı bir günde uzaktan ışıkları görünen sıcak bir yuva gibidir.”
Bu çok kalıcı tarihsel kitabı özetlersek:
“Yazar Figen Çalıkuşu hukukçu kimliğiyle 15 Temmuz’u ve yargısının bir kuyumcu titizliği ile betimliyor ve kare kare sergiliyor. Devletten hukukun nasıl bay pas edildiğini resmediyor.
Demokrasinin özünü oluşturan kuvvetler ayrılığının nasıl askıya alındığını…
(*)Erdoğan demiyor muydu, demokrasinin kuvvetler ayrılığı bize ayak bağı oluyor,diye,15 Temmuz kontrollü darbe ile hayaline kavuşmuş oldu.
15 Temmuz kontrollü darbe ile baskı rejimine nasıl geçildiğine ve baskı rejiminin ne olduğunu yazar eserinde, acı ama muhteşem bir şekilde anlatıyor.”
Burada hatırlatmasam olmaz 15 Temmuz darbe komisyon raporunun, TBMM Genel kuruluna indirilmemesi,15 Temmuz’un “Kontrollü Bir Darbe” olduğunu ortaya koymakta.
Bir ülke de devletten hukuku çıkartırsanız o devlet savrulur ve hiçbir toplumsal sorunu çözemez, mevcut iktidarın geldiği yerde bunu fazlasıyla göstermiyor mu?
Ülkede ne oluyor, diye merak ediyorsanız?
“Figen Çalıkuşu’nun “101 Soruda 15 Temmuz Yargısı” kitabını mutlak okuyun ve paylaşın derim.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
16.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
28.04.2025