Mümtazer TÜRKÖNE
Askerliğimi yaz aylarında, Erzincan’da yaptım. Yeminden sonra bize birer M-1 piyade tüfeği dağıttılar. Şu filmlerde rastlayabileceğiniz II. Dünya savaşından kalma, üstten dolmalı ağır bir silah. Tüfeği kaybetmenin çok ağır bir suç olduğunu söyledikleri için gözümüz gibi bakardık. Aradan geçmiş onca yıldan sonra bana sorarsanız askerliğin iki zorlu yanı vardı: Biri ayağınıza uymayan postallarla yürümek, ikincisi de o ağır tüfeği taşımak. On kilometreyi bulan uzun yürüyüşlerde o silahın ağırlığı nasıl da artardı?
Küçük olsun büyük olsun silah ağırdır. Taşıyan insanın üzerinde ağır bir yüke dönüşür.
Silahı seven bir milletiz. Kürt-Türk fark etmez, ortalama vatandaşlarımız legal veya illegal mutlaka bir tabanca edinir. Uygunsa belinde taşır. Güvenlik eksikliği, özgüven veya üstünlük arayışı, iddia… Ne derseniz deyin. Uzun yılların tecrübesiyle, belinde silah olan biriyle, olmayanın yürüyüşlerini birbirinden ayırt edebiliyorum. Silah insanın duruşunu, çevresine bakışını değiştiriyor. Kolay çözülecek tartışmaları, anlaşmazlıkları cinayete kadar vardırabiliyor.
O kadar cazibesine rağmen silah gereksiz ve çok ağır bir yük.
ÖCALAN’IN SİLAH BIRAKMA ÇAĞRISI
Silah bıraktırmanın üç yolu vardır.
Birincisi, karşınızdakinin parmaklarını tek tek kırıp silah tutamayacak hale getirmek.
İkincisi, size yönelmiş silahın tehdidine boyun eğip, onun dediklerini yapmak ve güvenceler vermek.
Üçüncüsü ise ağır bir yük haline gelen silahı ikna yöntemi ile karşınızdakinin elinden alıp, meseleyi konuşarak çözmek
Öcalan’ın silah bırakma çağrısı, üçüncü yönteme başvurmak anlamına geliyor.
Bu çağrının sihirli bir gücü yok. Sadece silahın yerini söz alıyor.
Terör sorunu, Kürt sorununun eseriydi. Meseleyi tanımlarken kırk dereden su getirenler için netleştirelim. Kürt sorunu olmasaydı, terör sorunu olur muydu?
Çıkartacağınız sonuç şu: PKK silah bıraktıktan, yani terör sorunu sona erdikten sonra da Kürt sorunu devam edecek. Zaten silah, bu sorunun silahsız yöntemlerle çözümü için bırakılacak.
Terör, son kırk senede bizi canımızdan bezdirdi. Anadolu’nun köylerinde birkaç şehit bayrağının dalgalanmadığı mezarlık neredeyse yok.
Silah Kürtlere de çok büyük acılar yaşattı. Acılarla dolu büyük yükler biriktirdi. Emin olun: PKK’lılar silah bırakmaya herkesten daha fazla teşneler.
Reelpolitik düzeyde sorunlar çözüldüğü için silah bırakmanın önü açıldı. Kuzey Doğu Suriye’de dünya ve bölgesel dengelerle uyumlu bir çözüm yolu bulunmasa, silah bırakma aşamasına zaten geçilmezdi. Öcalan, uyulmayacak bir talimatı neden versin? Tersine şartlar önüne örgütü üzerinde güçlü bir kontrol imkânı sunuyor. Öcalan’ın örgüte değil, köşeye sıkışan örgütün bir çıkış yolu bulmak için Öcalan’a ihtiyacı var. Öcalan’ın silah bıraktırma gücü, başka bir şeyden değil arabuluculuk pozisyonundan kaynaklanıyor.
Siyaset ve şiddet arasındaki ilişki sanıldığından daha derin ve iç içedir. Clausewitz savaşı, siyasetin şiddet araçlarıyla devamı olarak tanımlarken tek ve bütün bir dünyanın iki farklı yüzünü göstermişti. Gerçekler dünyasında siyasetin de şiddetin de amacı iradenizi karşınızdakine kabul ettirmektir.
İşte bu yüzden silah bırakma çağrısına değil, bundan sonra nasıl bir yol ve yöntem izleneceğine odaklanmamız lâzım.
Silahla çözmek zor ama basit bir yöntem; siyaset ise önünüze sayısız alternatif açıyor.
ANAYASA TARTIŞACAĞIZ
Reelpolitik evre geride kaldığına göre artık Kürt sorunu kapsamında temel haklar düzenini, yani anayasayı tartışacağız. Binali Yıldırım, geçtiğimiz gün bir toplantıda yaptığı konuşmada bu durumun işaret fişeğini yaktı. İşaret ettiği husus, anayasadaki vatandaşlık tanımıydı.
Silah devre dışı kalınca konuşacak çok konu, çözüm için çok faklı yöntemler var. Kürt aydınları bu konuda donanımlı ve birikimliler. Çok uzun ve verimli tartışma ortamı, 40 yılın acı hatıralarını toprağa gömmek için uygun bir iklim oluşturacaktır.
Bu sefer en önemli kazancımız, Bahçeli’nin açtığı yolda ilerlemekte olmamız. Normal şartlarda en büyük direnci gösterecek olan Türk milliyetçileri, Bahçeli’nin stratejisine uygun olarak bu verimli iklim üzerinde kol kanat germiş, yıkıcı ve bozucu hücumlara siper olmuş olacaklar.
ERKEN KALKAN YOL ALIR
Tekrarlıyorum. Suriye’deki gelişmelerin merkezde yer aldığı Reelpolitik evre geride kaldı. Şimdi söz sırası siyasetin.
Hem içeride hem dışarıda, bulunduğu pozisyon ne olursa olsun, silah sayesinde gemisini batmadan yüzdürenlerin suret-i haktan görünen tepkilerine karşı uyanık olmalısınız. Her zaman şiddetten çıkar elde eden bir savaş ağaları zümresi bulunur. Şiddet ortamı, başka bir sürü suçun ve yasadışı örgütlenmenin üzerini kapattığı, onların faaliyetlerine uygun ortam sağladığı için birileri durumdan rahatsız olabilir ve barışın tekerine çomak sokabilirler.
Gündelik siyasetin çıkar hesabı da bu kadar önemli bir sorunun çözümünden kendince güç ve hesap devşirmeye kalkabilir.
Hepsine hazırlıklı olmamız lâzım.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025