Murat BELGE
“Barışçı Çözüm” ya da “Barış Süreci” gibi, içinde “barış” kelimesi geçen adlar verdiğimiz bir dönem oldu, “Kürt Sorunu” yerine bu adları kullandık. Çok da iyi oldu, ne kadar içi boş olursa olsun, bu “barış” kelimesini telaffuz etmemiz. Ağını açan ezmekten, parçalamaktan söz ederken “barış” kavramına iyi kötü bir yatırım yapıldı. İnsanlar ya da bazı insanlar bunun mümkün olabileceğini düşündüler; “mümkün”den öte, iyi bir şey olacağını düşündüler. “Barışmak” nasıl bir şeydir, “nasıl barışılır”, buna da biraz kafa yormaya başladılar.
O dönem içinde AKP kalemşorları da politikayı savunuyorlardı tabii –AKP’nin yaptığı her şeyi savunmak durumundalar. Ama sanki bir tutuklukları vardı. Bunu, şimdiki durumla kıyaslayarak söylüyorum. Şimdi “barış” kavramı rafa kalktı ve HDP’ye serbest atış dönemi başladı ya, bu işi daha bir aşkla şevkle yapıyor gibiler. Daha bir “kendilerini bulmuş” gibiler. Bunu daha iyi yakıştırıyorlar.
AKP iktidarı öncesinde siyasî İslâm’ın çeşitli sözcüleri “Kürt Sorunu”nu çözecek anahtarın İslâm olduğunu ileri sürerlerdi. Malûm “Hepimiz Müslüman’ız” edebiyatı. Din, “kavmiyet”in üstünde olmalı. O halde, din temelinde, sorun çözülebilirdi.
Görüldüğü üzere, çözülemedi. Bu “argüman”a bir zamanlar daha fazla güven duyan Kürtler’in de şimdi görüşlerini değiştirdikleri anlaşılıyor. AKP deneyimi bu varsayımın inandırıcılığını zayıflattı.
Ama AKP deneyimi başka şeyler de gösterdi: örneğin, en azından AKP’nin yönetim kadrosunda “kavmiyet”in öyle gerilerden gelmediğini gösterdi.
Bundan başka, Tayyip Erdoğan’ın telaffuz ettiği “barış”ın gerçekten bir barış olmadığını da gösterdi. “Gösterdi” dediğim, görmek isteyene göstermek. Onun için Kürtler bunu gördüler. Bu konuyu aslında Tayyip Erdoğan’ın düşündüğünden çok da farklı düşünmeyen Türkler pek bir şey görmüş değiller.
Tayyip Erdoğan’ın yaptığı Kürt halkıyla barışmak değil, Abdullah Öcalan’la pazarlık yapmaktı. Onun bu yolu seçmesinde Kürt siyasetinin de kısmî sorumluluğu var, çünkü ne zaman biri “Ne olacak bu işin sonu” diye soracak olsa, koro halinde “Gidin, Öcalan’la konuşun” diyorlardı. Tayyip Erdoğan tabii kendisi gidip konuşacak değildi ama adamlarına talimat verdi; onlar gidip konuştular.
“Barışçı Çözüm” sözünün herhangi bir yara almaksızın gündemde olduğu, gündemin başına geçip oturduğu günlerde Tayyip Erdoğan “anadilde eğitim” için net bir şekilde “Olmaz öyle şey” demişti. Roboski ve özür dilememe inadı gene o günlerin olayları. O halde nasıl barışıyor Erdoğan, kiminle barışır?
Tayyip Erdoğan kişiliğinde “barışmak” gibi bir fiilin yeri yoktur. İnsan eşitiyle barışır. Eşit kabul ettiği kimseyle barışır. Türkiye’nin başbakanı ya da cumhurbaşkanı olarak Tayyip Erdoğan Kürtler’le barışmaz; ancak onları affedebilir. “Şimdiye kadar yaptığınız serkeşlikleri unutacağım” diyebilir ve zaten “barış” bu demektir. Büyüklük göstermiş, onları cezalandırmamıştır ya, işte o kadar. Öpüp başlarına koysunlar.
Bir de, “müzakere”nin getirdiği bazı pratik gerekler var: Öcalan “ev hapsi”ne mi çıkacak, ne olacaksa, bunlar yapılır, bunlar da Kürtler açısından değerli armağanlar olarak kabul edilir. Bu arada MHP bağırır çağırır, CHP arada laf sokuşturur, ama silâhlı çatışma bitince Türk çoğunluk da memnun kalır, böylece Tayyip Erdoğan barışı getirmiş büyük önder olarak tarihe geçer.
Bu da az buz “gelecek perspektifi” değil ama her şey Tayyip Erdoğan’ın istediği gibi gitmedi. Aynı zamanda, “Tayyip Erdoğan kişiliği” kendini ele vermekten geri duramadı. Yani “güven” vermedi. “Barış” yapan değil, “lütuf” yapan olmak istediğini kendi tavrı, davranışlarıyla gösterdi, belli etti.
Şimdiki şiddeti, HDP’de cisimleşen derin nefretiyle, başından beri nasıl bir ruh haliyle yaşadığını gösteriyor; o da, çevresi de.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025