Ümit KIVANÇ
Eğer bazı başörtülü genç kadınlar bireysel kararlar verip başka türlü giyinmeyi, başka türlü yaşamayı seçebiliyorsa, her kesimden başka insanlar da günün birinde başka tercihler yapabilir, başka yollara yönelebilir demektir. “Gerici” doğmuş, “gerici” olarak büyümüş, öyle de ölecek düşmanlarla karşı karşıya kalınmadığında ne olacak?
Başörtülerini çıkaran, bunu kendileri için “özgürleşme” hamlesi olarak tanımlayan ve yüzlerini apaçık gösteren fotoğraflarla memleketin geri kalanına duyuran genç kadınlar elbette olay haline gelecekti; takıntı ve saplantılarımızı göz önüne alınca, az bile geldi.
Bu konuda söze başlamadan sanırım bir prosedürü halletmek gerekiyor. Çünkü bazı kadınlar -olayın kahramanları değil- erkeklerin bu işe karışmasının caiz olmadığını sert ifadelerle bildirdiler. Kadınların ne giyeceğine, nerede ne zaman dolaşabileceğine, nasıl oturup kalkacağına ilişkin olarak, üstelik çoğu da saçma sapan olmaları bir yana, vicdansızca, insafsızca olan talimatlarla, buyruklarla, yaptırımlarla hayatı bozan erkeklerin bolluğu yüzünden böyle bir alan koruma talebini meşru bulmamak imkânsız. Yine de memleketin herhangi bir meselesini hep beraber konuşabiliyorken bunu niye konuşamayacağımızı anlayamıyorum. Hepimizi ilgilendiren, hepimizin hayatını iyileştirecek veya kötüleştirecek bir konuda, erkekler olarak bizim de haddimizi bilerek konuşmayı öğrenmemiz lazım, bu da konuşmadan olmaz.
‘DEĞİŞİM’İN ANLAMI
İlkin: “Başörtülerini çıkaran kadınlar” başlığı üzerine düşünülmeli. Özellikle bu kadınların birkaçının sosyal medya paylaşımlarında, kendileriyle yapılan görüşmelerde dile getirdikleri, başörtüsü çıkarma kararlarının bireysel olduğunu ortaya koyuyor. En fazla, aynı dertlerden mustarip yakın arkadaşlarla görüşülerek alınmış kararlar bunlar. Çoğunlukla “özgürleşme” başlığı altında toplansa da, bu genç kadınların çok şeyi göze alarak verdikleri hayat kararının bireyselliğine gölge düşürmekten kaçınmak şart.
İkinci olarak işaret edeceğim durum bu hükmü pekiştirecek. Söz konusu kadınlardan bazılarının özellikle vurguladığı bir nokta var: Başörtüsü çıkarmayı daha “ilerideki” bir varoluş tarzına doğru atılmış adım diye değil “değişim” olarak sunuyorlar. Başörtülü-başörtüsüz fotoğrafını yan yana koyup, “iki halimi de seviyorum, ama şimdikini daha çok seviyorum” mealinde sözler eden birinin kaygısını -anlayabildiğim ölçüde- çok değerli buluyorum. “Değişim”in öncesi, henüz çok yakın geçmişleri. Şimdi yaptıkları hareketi daha çarpıcı, daha değerli ve daha kahramanca kılmak için onu bir kalemde harcamıyorlar. “O ne korkunçtu öyle!” muhabbeti yapmıyorlar. Burada olgunluk var. Herhalde hesaplaşma meşakkatinin ve cesaret mecburiyetinin getirdiği olgunluk. Hem kendi geçmişlerini, yakınlarını hem benzer tereddütler yaşadıklarını şüphesiz bildikleri başka insanları göz önüne alarak, düşünceli tavırla, serinkanlı üslûpla konuşuyorlar.
Üçüncü noktamıza gelelim: Fakat yine de “özgürleşme” kavramını kullanmaktan imtina etmiyorlar. Bundan kasıtları nedir? Nâçizâne, benim anlayabildiğim, elbette yalnız saçlarını savurabilme hürriyeti veya rüzgârı saçında hissedebilme yeniliği değil. Güncel dünyevî baskı mekanizması hükmündeki dinin kısıtlamalarından kurtulmaktan ibaret de değil. Daha çok, basitçe, hiç basit olmayan bir şeyden, kendi hayatları konusunda kendi kararlarını verebilme imkân ve gücünden bahsettiklerini sanıyorum. Her birey için hayatî, kadınlar için iki kat daha zorlu uğraş gerektiren ve sağladığı tatmin başka şeye benzemeyen bir bireysel kapasiteyi kazanmaktan. Bu bireysel tercih hakkı ve kapasitesini çocuklarına vermeme konusunda toplumumuz ısrarlıdır. Özgürleşme, birey olarak hayatî kararlarını kendi eline alma meselesini sadece başını örttü-açtı’dan ibaret saymak tercihli ahmaklıktır, affedilmez.
İTAATSİZLİK!
Başörtüsü çıkarıp bunu ilan etmeye varan bir bireysel hürriyet girişiminin din istismarına dayalı otokrasi heveslisi iktidar çemberinde yaratacağı rahatsızlık gayet beklenir bir hal. Genel olarak toplumsal hegemonyayı dinle bağlantılı özel hayat talimat ve hükümlerine dayandırmaya çabalayan her kim varsa hepsi için de öyle. Şu kadınların kalkıştığı iş fena halde rahatsızlık verici! Hattâ dön dolaş yine dine dayandırılmadığında hegemonik gücü yeter seviyeye gelemeyen, ama laikçi-seküler versiyonundan da aynı seviye ihtiyacı yüzünden imtina edilemeyen milliyetçilik için de büyük bir meseledir, bahsettiğimiz “özgürleşme” eylemleri. Tehlikeli bir itaatsizlik meselesidir. Yani Devlet Bahçeli’yi de söz konusu genç kadınlara esip savururken izleyebiliriz.
Bu tarafta beklenmedik tuhaflık yok da, peki, derdi güya tam da “gençliği” “hurafeler”den, “Ortaçağ karanlığı”ndan şundan bundan kurtarmak olan laikçi kamp neden rahatsız, bu cesur kadınlardan? Niye bir türlü kabul etmek istemiyorlar onların “özgürleşme” girişimlerinin sahiciliğini? Yok Fettoş, yok proje, yok komplo… Neden?
Azıcık geriye dönüp oradan gelelim.
RAHATSIZLIĞI İKTİDAR GİDERDİ
İslâmcı genç kadınların başörtüsü özgürlüğü mücadelesi yayılırken, bunun sınırlı da olsa kıyısında köşesinde başörtülü kadınlar kadın haklarından, erkek egemen dünyadan söz etmeye girişti. Beri yanda Refah Partisi’nin özellikle yerel çalışmalarında ve başarılarında “hanımlar”ın müthiş etkili olduğu görüldü. Din istismarına dayalı politika yolunu seçmiş erkeklerde gizlenemeyen bir tedirginlik baş gösterdi. Bunun, yalnız belirtileri değil, somut, fiilî yansımaları ve sonuçları görünür oldu. “Ortaya fırlamış” kadınların onlar sayesinde kazanılan siyasî güç aşındırılmadan nasıl tekrar geri çekileceği, başlı başına mevzuydu. AKP ile birlikte iktidarın alınışı, sağlanan imkânlar, menfaatperestliğin, vicdansızlığın, belkemiksizliğin yalnız erkeklere özgü illetler olmayışı, utanma-sıkılmanın tedavülden kalkışına iktidar çeperindeki erkekler kadar kadınların da itiraz etmeyişi, pekâlâ bizzat dindar kesimde çok hayırlı gelişmelere sebep olabilecek bir dinamiğin sönmesine yol açtı. Kadınların inisiyatifinin sınırlanması şarttı; o kesimin siyasî bakımdan faal kadınlarını -çoğunlukla ikbal karşılığı- bu yolda işbirliğine sürüklemek zor olmadı.
Tabiî verili çerçeveyi ve hayat talimatnamelerini kabul etmeyecek kadınların bizzat o âlem içinde itiraz ve söz hakkı bulamadıklarında ne yapacakları gibi bir soruyu aklına getiren yoktu. İktidarın mutlaklığı hissi gözleri kör, kulakları sağır ediyor. AKP’nin bugün artık temsil ettiği yoz varoluşa tepki duyan radikal gençlerin DAİŞ’e, El-Kaide’ye meyletmesini de görmüyor, duymuyor aynı insanlar. Tepkinin kaynağı, hedefi, benzer olabilir, bu tepki sonucu gittiğiniz yönler tamamen ters olabilir. Nasıl bir bireyseniz iyiniz kötünüz ona göre olacaktır haliyle.
Ve aslında bütün vâveyla bu basit mesele etrafında kopuyor: Birey misiniz?
YIKILAN MİTOSLAR
Mümkünse bütün başörtülü kadınların başörtülü kalmasını isteyenlerin sıkıntısı da işte burada. Bu kadınlar bir noktada bireysel kararlar verip başlarını açtıklarında birçok mitos birden yıkılıyor. Yani yıllarını başörtülü geçirmiş genç kadınların, aaa, hayret!, kendi adlarına düşünüp karar alabildikleri ortaya çıkıyor. Ne tuhaf değil mi? Halbuki onlar Ortaçağ karanlığının pençesinde kıvranan, aklın fikrin yerine hurafeleri ve boş inançları geçirmiş, kapasitesiz, kısıtlı yaratıklar olmalıydılar. Aydınlanma’dan nasibini almamış, bu tarafa dönüp baktıklarında olsa olsa anlamsız hayranlık duymaları beklenen, fikrî ve hissî garibanlar olmalıydılar. Veya başörtülerini çıkarırken dönüp öbür tarafın sevmediğimiz nesi varsa bunlara hakaretler yağdırmalıydılar. Kullanılabilecek malzeme vermeliydiler. Haydi bunlara gereken özeni göstermediler, hiç değilse o bez parçasını çıkarıp attıklarında soluğu Anıtkabir’de falan almalı, başka türlü bireysel varoluş halleri bulunabileceğine dair tedirgin edici ihtimaller yaratmamalıydılar.
Daha fenası da var. Eğer bazı başörtülü genç kadınlar bireysel kararlar verip başka türlü giyinmeyi, başka türlü yaşamayı seçebiliyorsa, her kesimden başka insanlar da günün birinde başka tercihler yapabilir, başka yollara yönelebilir demektir. “Gerici” doğmuş, “gerici” olarak büyümüş, öyle de ölecek düşmanlarla karşı karşıya kalınmadığında ne olacak? İnsanların değişebileceği kabul edildiğinde, mevcut siyasî kültürümüz her yönden çatır çatır çatlamaz mı? Aynı mantıkla, maazallah, hayatının bir aşamasında başını örten kadını da mâkûl, normal karşılamak gerekmeyecek mi? Bunun devamında, insanları belirli bir kimlikle damgalamak ve siyaset dahil her şeyi bunun üzerine bina etmekten vazgeçmek gerekmeyecek mi? Özcülük elimizden alınacak mı? Yoksa artık faillerle değil sebeplerle, süreçlerle mi düşünmemiz gerekecek? Bu, millî benliğimizi inkâr gibi bir şey, Allah saklasın!
Bu yüzden, erkekler karışmasın, falan demeyin, size sesleniyorum, haddinizi bilmeden sadece kendi hayatını değil siyasî kültürümüzü de altüst eden, bildik varoluş tarzlarını tehlikeye sokan “özgürleşme”ci genç kadınlar, takın o örtüleri yeniden, çabuk! Bakın ne ablaların abilerin eli ayağı birbirine dolandı.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024