Vahap COŞKUN
KYB Başkanı Mesud Barzani, Ankara’da HDP heyeti ile yaptığı görüşmede hendeklerin bir an önce kapatılması gerektiğini belirtmiş. Barzani barış ikliminin kırılmasının ve savaş durumuna geçilmesinin kimseye kazandırmayacağının altını çizmiş.
Barzani, görüşmede bir de hendeklerle ilgili bir anısını anlatmış. Bağdat yönetimi ile çatıştıkları dönemde bir kenti almak istediklerini, ancak babası Mustafa Barzani’nin “Doğru strateji olmaz. Sonradan müdafaa edemeyeceğiniz bir yere girip işgal etmek, hem oradaki halka hem de işgal edene zarar verir” diyerek buna engel olduğunu aktarmış.
Gerçekten de hendeklerle girilen yol bir çıkmaz. Hendeğin önü de arkası da, sağı da solu da tek bir sonuç üretiyor: Ölüm, tahribat, yıkım… Buna rağmen PKK hendeklerde ısrarcı. Kürt illerini köstebek yuvasına döndürmekten, hayatı yaşanılmaz kılmaktan geri adım atmıyor. Kandil, siyaseti tamamen paranteze almış, demokratik mücadeleyle elde edilen kazanımlara sırt çevirmiş durumda. Acaba neden? Üç ihtimalden bahsedilebilir:
“Kurtarılmış bölgeler”
1. PKK, hendeklerin kendisine gerçekten de bir başarı sağlayacağını düşünüyor olabilir. Bugün şehirlerde PKK’nin yeterli derecede elemanı var, devletle mücadele etmesini sağlayacak kadar mühimmat stokladığı da belli. PKK’nin devletin giremediği “kurtarılmış bölgeler” yaratma çabasında gözettiği iki amaç var: Biri, göç gösterisinde bulunmaktır. Buralarda egemenin kendisi olduğunu göstermektir. Diğeri ise, devletin aşırı bir reaksiyon vermesini sağlamak, bunun halkta oluşturacağı öfke üzerinden bir ayaklanmayı örgütlemektir.
2. PKK, Suriye’deki tecrübeyi Türkiye’ye aktarmayı isteyebilir. HDP’nin yüzde 80’lerin, hatta yüzde 90’ların üzerinde destek aldığı yerleri PKK’nin hendeklerle oymasının ve buralarda öz yönetim ilan etmesinin buraları özgürleştirmek veya kurtarmakla ilgisi olamaz. Gaye, Suriye’deki benzer kaotik bir iç çatışma durumu yaratıp bundan azami kazanım elde etmektir. Burada söz konusu olan Kürtlerin değil, PKK’nin kazanımlarıdır. Zira bir süredir Kürtlerin hakları ile PKK’nin örgütsel menfaatleri arasındaki makas açılıyor ve PKK öne kendi örgütsel çıkarlarını koyuyor.
3. PKK, savaşı şehirlere taşıyarak Türkiye’yi zorda bırakmayı ve iki noktada devleti kendi çizgisine çekmeyi planlayabilir. Bunlardan biri, Suriye’deki iktidar sahasının Türkiye tarafından da kabul edilmesidir. Diğeri ise devleti müzakere masasına çekmek ve o masaya eli daha güçlenmiş bir şekilde oturmaktır.
Kürdistan’da kim yaşayabilir?
Elbette Ortadoğu’nun hali ve PKK’nin içine girdiği müttefiklik ilişkileri dikkate alındığında, bunlara başka ve daha karmaşık ihtimaller de eklenebilir. Ama öyle ya da böyle, PKK’nin hendeklere atfettiği anlam çok yüksek. PKK, hendekleri yeni dönemdeki amaçlarına ulaşmasını temin edecek merkezi bir hamle olarak görüyor. Bu sebeple bu hamleyi eleştirenlere çok sert tepkiler veriyor. Hendeklerin yanlış olduğunu söyleyenler, ister Altan Tan gibi HDP’li ve ister Tahir Elçi gibi tarafsız şahsiyetler olsun, PKK medyasında çok ağır suçlamalara tabi tutuluyorlar. Öyle ki bu medyada iş, “PKK’yi eleştirenlerin Kürdistan’da yaşamaya haklarının olmadığını” söylemeye kadar varabiliyor.
Aslında tepkinin büyüklüğü, yapılanın ne denli yanlış olduğuna delalet ediyor. PKK, hendekleri eleştirilemez kılmakla tercihinin sorgulanmasını, hatalarının görülmesini ve bunlar üzerinde konuşulmasını engellemek istiyor. Ancak bu, imkânsız. Zira Mücahit Bilici’nin deyimiyle ortada “bir öz yönetim değil bir öz yıkım” var. PKK'nin yapması gereken, bu eleştirileri susturmak değil, bunlara kulak verip öz yıkıma dönüşen bu ölümcül hatadan bir an önce dönmek olmalı.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Barışa Omuz Vermek
30.05.2025 - Süreç Karşıtlığının Üç Hali
21.05.2025 - PKK’sız Türkiye’ye hoş geldiniz
15.05.2025 - Barış Hepimize İyi Gelecek
29.04.2025 - CHP’nin Kürt Meselesi
21.04.2025 - İmamoğlu Operasyonu ve Çözüm Süreci
15.04.2025 - Niyetlenmemiş Sonuçlar
8.04.2025 - Seçici bir hukuktan adalet çıkmaz
28.03.2025 - Siyaset, hukuki ayak oyunlarıyla tanzim edilmez
19.03.2025 - SDG/YPG’nin Silahı
16.03.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
fidel mestan
yazıda etnik kimliğe vurgu yapılmasına rağmen en büyük ekisklik de, egemen bir anlayışla Zazaları Kürtlerin adı altında zikretmektir. Halbuki Zaza dili, Kürtçe ve Farsça ile sadece akrabadır ve Şafii Zazaların birçoğu kendisine -din kardeşleri olmalarına rağmen- Kürt olarak görmez. "Ma u Kurmanci ma yew mılet niyê" (biz Kurmanclarla aynı millet değiliz) diye yanıt verirler. Sosyolojik bir deneme adına bile olsa, bilim burda millietçiliğin ve önyargıların oluşturduğu kalıplara alet olmamalıdır. Zazalar Kürt değildir, Kürtlerin amca çocuklarıdır
faruk eren
zaza aşiretler kasrı şirin anlaşmasında yoktular. hamidiye alaylarında yoktular.zazalar göçebe değildi. sürü sahibi zaza aşiret yoktu. ümmet birliği içinde olmak hariç kürtlerle hiç ülkü birlikleri olmadı (son otuz yılda gençlerin birlikte davranmaları ölçü alınabilinir mi?). dilleri farklıdır, tarih maceraları farklıdır. Zazalar ve kürtlerin islamla tanışmaları farklı dönemlerdedir. zaza kişiliğin farklılığı tarihsel ve etnik farklılıklardan yola çıkılarak düşünülmeli.