Yıldıray OĞUR
Şunu anlamak galiba çok zor: demokrat paşa, dindar general, hükümetle uyumlu genelkurmay başkanı yoktur, demokratik rejim ve sivil anayasa vardır.
Bunun için dört ibretlik hikâye yeter.
1) 1957 yılında 27 Mayıs darbesinin öncüsü olan Dokuz Subay Olayı patlak verdi. Dava başladı. CHP’ye yakın medya davaya bugünkü Ergenekon davalarına yaptıkları gibi “fantastik iddialar” muamelesi çekti. Bir yıl sonra sadece ihbarı yapan Samet Kuşçu’nun ceza aldığı davanın tahliye haberlerini o günkü gazeteler şu cümlelerle verdiler:
“Böylece, bir yıl müddetle bütün Türk ve dünya efkârını işgal eden bir iddia asılsız çıkıyor ve başta Türk ordusunun şerefli mensupları olmak üzere bütün vatandaş sevince boğuluyordu.”
Davanın sonucunu belirleyen ise Başbakan Menderes’in tavrıydı. İttihatçı Bayar, olayın üzerine gidilmesini isterken Menderes, uyumla çalıştığı Genelkurmay kadrosunu düşündü, “orduyu yıpratmayalım” fikri ağır bastı ve şu kararı verdi:
“Bu, orduya ait bir yaradır. Bunu deşmek bütün Silahlı Kuvvetler’e sirayet ettirmek olur. Onlar kendi içlerinde halletsinler.” İki yıl sonra Dokuz Subay’da tahliye edilen isimlerin de içinde olduğu 27 Mayıs darbesi geldi.
2) Menderes, Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’a çok güveniyordu, sivil hükümetle asker uyum içinde çalışıyordu. Darbeden altı gün önce Ankara’da yapılan Harbiye yürüyüşü sonrası Ankara Valisi’ne darbe ihbarı geldi. Vali ihbarı doğrudan Çankaya Köşkü’ne çıkıp Celal Bayar’a ve Menderes’e bildirdi. Bayar, Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’u çağırdı. Vali ihbarı bir de Genelkurmay Başkanı’nın yanında tekrarladı. Erdelhun ayağa kalktı ve şu konuşmayı yaptı:
“Çok Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın Başvekilim. Vali Bey’in istihbaratı yanlıştır.
Harp Okulu’nun yürüyüşünü müteakip İzmit’ten, Konya’dan mutemet birlikleri yola çıkardım. Bunlar Ankara’ya gelmek üzeredirler. Harp Okulu’nun yürüyüşü gibi askerî ve sivil müesseselerde buna benzer hareketler tekrarlanırsa tereddütsüz ateş emri verdim. Müsterih olunuz. Ordu namına teminat veriyorum.”
Altı gün sonra darbe oldu. Rüştü Erdelhun da Menderes ve Bayar ile birlikte tutuklanıp, Yassıada’da idam cezasını çarptırıldı.
3) 1978 yılı. Ecevit ve CHP’li Süleyman Genç’in iddialarıyla Türkiye Kontrgerilla’yı tartışıyor. Genelkurmay iddialardan rahatsız. Beşinci yılını dolduran ve yeniden tayini beklenen Genelkurmay Başkanı Semih Sancar bir bildiriyle orduya yönelik suçlamalara cevap vermek ister. Komutanlarını toplar. Bildiriye en büyük itiraz Kara Kuvvetleri Komutanı Kenan Evren’den gelir. Haberler hükümete de ulaşır. Başbakan Ecevit güvenmediği Sancar’ı emekliye sevkedip, Evren’i Genelkurmay Başkanı yapmak ister. Ama Sancar’ın darbe yapmasından endişelidirler. Savunma Bakanı Hasan Esat Işık bu kararlarını ve endişelerini Kenan Evren’e iletir. Bu atama yapılana kadar Evren’den Ankara’da kalmasını ister. Evren’in cevabı unutulmazdır: “Katiyen bir olay olmaz. Hiç merak etmeyin. Müsterih olunuz. Orgeneral Sancar böyle bir delilik yapsa bile arkasında kimseyi bulamaz. Faruk Gürler olayında olduğu gibi ordu kılını kıpırdatmaz.”
Sonrasını 12 Eylül İddianamesi’nden okuyabilirsiniz.
4) Bu benim en sevdiğim hikâye ve en ibretlik alanı. Erken iktidar hastalığı, Ankara rehaveti, güç zehirlenmesi. Ne ararsanız var. Papermoon’da, Beymen’de büyük gazetelerin temsilcileriyle laflarken gelip yakalayan bir muhtıradan daha öğretici ne olabilir. Tarih 2007. 27 Nisan 2007. Türkiye muhtıra haberini Saynur Tezel’in gece haberlerine bağlanan eski asker Metehan Demir’den öğrenir. Peki, Metehan Demir bu haberi aldığında yanında kimler vardır. Hikâyenin devamını Ertuğrul Özkök’ün eşsiz anlatımıyla okuyalım.
“Gazeteci Metehan Demir’in telefonu çaldığında, saat tam 22:05’i gösteriyordu. Ankara’nın o günlerde siyasi nabzının tutulduğu Papermoon restoranı tenhalaşmaya başlamıştı. Ekranda ‘Bilinmeyen numara’ ifadesi görünmüştü. Masada üç kişi daha vardı. Üçü de Başbakan Erdoğan’ın en yakın çevresindendi. Özel Kalem Müdürü Hikmet Bildik, Adana Milletvekili Ömer Çelik ve Erdoğan’ın karakutusu olarak bilinen Mücahit Aslan.
Arayan, Genelkurmay’ın en güçlü isimlerinden biriydi. Hemen konuya girdi: ‘Metehan, bir buçuk saat sonra Genelkurmay’ın sitesine çok önemli bir bildiri koyacağız. Gözünüzden kaçmasın.’ Metehan Demir, ‘Bir dakika’ deyip yerinden kalktı, restoranın balkonuna çıktı. Haber önemliydi ama ‘Ya doğru çıkmazsa’ endişesi vardı. Kendini emniyete almak için sordu: ‘Elinizde bildirinin bir taslağı var mı?’ Muhatabı ‘Tabii var. Bana bir e-mail adresi verirsen hemen gönderirim’ dedi. O zamanlar BlackBerry’si yoktu. İçeri girdi, restoranın müdürüne ‘Volkan Bey, bana bir laptop bulabilir misiniz’ diye sordu. Müdür, kendi laptopunu verdi. Biraz sonra taslak elindeydi. Hemen televizyondaki arkadaşını aradı ve ‘Bildiri geliyor’ haberini verdi. Yerine döndüğünde, masadaki üç kişinin telefonları çalmaya başlamıştı bile. Ömer Çelik, ‘Televizyonda ne dedin, herkes arayıp bir şey söylüyor’ diye sorunca, ‘İşte budur’ deyip, elindeki metni onlara uzattı. Masadaki üç kişi metni dikkatle okuyup restoranın bulunduğu Beymen mağazasının erkek reyonuna indi. Kendilerine orada rahat konuşabilecekleri bir oda verilmişti. Oradan bir numarayı çevirdikleri sırada saat 22:15 olmuştu ve ‘27 Nisan e-muhtırası’nın internet sitesine konmasına sadece 1 saat 2 dakika kalmıştı.”
Gökten dört elma daha düştü. Dördü de...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025