Atilla YAYLA

Atilla YAYLA
Atilla YAYLA
Tüm Yazıları
Anayasa Mahkemesi özgürlükleri genişletirken
23.06.2015
2594

 Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'nin tarihi 1960 sonrasında siyaset hayatımızın tarihi gibi okunabilir. Kurulduğundan bugüne kadar AYM çeşitli kararlara imza attı. Bunların bazıları özgürlükleri takviye ederken diğer bazıları özgürlükleri ciddî biçimde geriletti ve çeşitli alanlarda ağır insan hakları ihlâllerine zemin hazırladı.


Devlet iktidarını birey hakları lehine sınırlamak için kurulmuş AYM'nin böyle yapması Türkiye için büyük kayıptı ve sürdürülemez bir durumdu. Toplumdaki rahatsızlık siyaseti hareket geçirdi. 2010 referandumunda halktan alınan ruhsatla mahkemede reform yapıldı. Söylemek gerekir ki, değişiklikler sadece yapıyla sınırlı kalmadı. AYM tedricî bir zihniyet değişikliği sürecine de girdi ve insan haklarını korumaya daha fazla hassasiyet göstermeye başladı. Prof. Dr. Zühtü Arslan döneminde bu çizgi iyice pekişme yolunda ilerliyor.

Ancak, AYM'nin daha özgürlükçü bir çizgiye girmesi ve kararlarında insan haklarını öncelemesi eski zihniyete alışkın bazı çevreleri rahatsız ediyor ve AYM haksız ve temelsiz eleştirilere maruz bırakılıyor. Bunların son örneği AYM'nin bir bireysel başvuru üzerinde 27 Mayıs'ta verdiği TCK'nın 230. Maddesi'nin 5 ve 6 numaralı fıkralarını iptal kararından sonra ortaya çıktı. Karar üzerine AYM aslı astarı olmayan suçlamalara maruz bırakıldı. Oysa, meraklılar AYM'nin kararını dikkatle ve önyargısız bir şekilde okusa neyin ne olduğunu kolayca görebilir. Bırakın kararı, Mahkeme'nin basın açıklaması bile gerçeği görmeye yeterli.

Basın açıklamasında da vurgulandığı üzere, itiraz konusu kurallarda, aralarında resmî evlenme olmaksızın, evlenmek için dinî nikâh yaptıranlar ile yapanların iki aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, ancak, resmi nikâh yapılması hâlinde dinsel nikâh yaptıranlar aleyhine açılan kamu davasının ve hükmedilen cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacağı hükme bağlanmıştı.
Bu hükümlerin iptali için yapılan başvuruda, itiraz konusu kurallarla dinî nikâh yapma ve yaptırmanın suç olarak düzenlendiği, oysa evlenmek için dinî nikâh yapma ve yaptırmanın özel hayat ile din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin hususlar olduğu belirtildi. Bu yüzden, resmî bir evlilik akdi olmaksızın birlikte yaşamanın dahi suç olmadığı bir hukuk düzeninde dinî nikâh yapma ve yaptırmanın suç olarak düzenlenmesinin, özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkına, din ve vicdan özgürlüğüne, kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğu ileri sürüldü.

AYM özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkının bir yönüyle özel hayatın ve aile hayatının gizliliğinin korunmasını, başkalarının gözleri önüne serilmemesini, bir başka ifadeyle, kişinin özel hayatında yaşananların, yalnız kendisinin bilmesini arzu ettiği kimseler tarafından bilinmesini isteme hakkını korurken, diğer yönüyle resmî makamların özel hayata müdahale edememesi, yani kişinin ferdî ve ailevî hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi hakkını güvence altına aldığını anlattı. Anayasa'nın 20. Maddesi'ndeki düzenlemeyle özel hayat ile aile hayatının, Anayasa'da belirtilen istisnalar hâricinde devlete, topluma ve diğer kişilere karşı koruma altına alındığını hatırlattı.

Anayasa'nın 24. Maddesi'nde güvenceye bağlanan din ve vicdan özgürlüğünü yorumlayan mahkeme, bu özgürlüğün, “demokratik toplumun temel taşlarından biri” ve “insanların kimliklerini ve yaşama biçimlerini oluşturmalarını sağlayan” bir temel hak olarak, birey için, kural olarak devletin ve diğer kişilerin müdahale edemeyeceği bir özel alan oluşturduğuna vurgu yaptı. AYM, Anayasa'nın 20. ve 24. Maddelerinde güvence altına alınan bu hakların mutlak olmadığını, sınırlandırılabileceğini, ancak, bu sınırlamanın ne hakkın özüne dokunabileceğini ne de demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olabileceğini belirtti.
AYM, hukuk düzeninde kişilerin evlilik bağı kurulmasından kaynaklanan haklarını koruyacak hukukî müesseselere yer verilmiş olduğunu söyledi. Medeni Kanun'un ilgili hükümleri uyarınca, eşlerin evlilik bağından kaynaklanan haklarını ileri sürebilmeleri için resmi nikâh yaptırmaları zorunludur, dolayısıyla, kişilerin resmî evlilik yaptırmamaları hâlinde maruz kalabilecekleri hukukî yaptırımlar mevcuttur. Bu yaptırımlar kişilerin resmî nikâh yaptırmalarını sağlamaya yeterlidir, dedi. Bu nedenle, kişilerin inançları gereği dinî nikâh yaptırma ve yapma fiillerinin cezalandırılmasını gerektirecek bir zorunluluğun bulunmadığının altını çizdi. Demokratik toplum düzeni bakımından bir zorunluluk bulunmadığı hâlde, itiraz konusu kurallarla, dinî nikâh yapma ve yaptırma fiillerinin suç olarak düzenlenip cezaî yaptırıma bağlanmasının, tüm bu haklara ölçülülüğe aykırı müdahalede bulunulması sonucunu doğurduğunu belirterek söz konusu kuralların iptaline karar verdi.

AYM'yi bu özgürlükçü ve vatandaşların hak eşitliğine katkı yapan kararından dolayı tebrik etmeyi bir vatandaşlık görevi addediyorum.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar