Murat Sevinç
Barışçıl gösteri hakkını kullanmaya çalışan yurttaşın boğazını sıkan, herhangi biri değil, yetki-görevleri belirlenmiş/sınırlanmış bir kamu görevlisi. Sokakta, belinde silahla gezerek kabadayılık yapan biriyle, 'kamu görevlisi' sıfatını taşıyan yurttaşı ayıran ölçüt, 'yasanın' varlığı.
Yasasız devlet yok, hiç olmadı. Faşist rejimlerin de yasaları vardı. Ülkelerini türlü isimler verilmiş mevzuatla yönettiler. Büyük mesele, o 'yasayı' asgari 'adalet-eşitlik-hak' olgularıyla bir araya getirip zenginleştirmekti ve çağlar boyu devam eden mücadele, bir önceki yüzyılda 'insan hakları' kavramıyla bedene kavuştu. Devletler/halklar (sonrasında devlet dışı kuruluşlar) bir araya gelip benzer vahşetin bir kez daha yaşanmaması için bildirgeler ilan etti, sözleşmeler imzaladı ve bunlar ile hem insanı, hem de o insanın çeşitli düzeylerdeki örgütlenme biçimlerini güvence altına almayı hedefledi. II. Dünya Savaşı ardından 'insan hakları,' demokratik siyasal sistemlerin mütemmim cüzü haline geldi.
İnsan haklarının 'anayasalara' girmiş hali, 'temel hak ve özgürlükler' olarak adlandırılır ve artık neredeyse tümü yazılı olan anayasalarda (demokratik sistemlerde) yer alan haklar demetinin ana hedefi, 'yurttaşı/insanı devlete' karşı korumaktır. Güçlü olan devlet, güçsüz olan insandır. Devletler yurttaşlarını en çok 'kamu güvenliğini' sağlarken ve 'adalet dağıtırken' ezme fırsatı bulur. Bu işlevlerini yerine getirirken kamu düzeni ile özgürlükler arasında kurduğu dengenin yurttaş özgürlüğü lehine oluşu, devlete demokratik niteliğini kazandırır. Söz konusu 'dengenin' temel unsurlarından biri hiç kuşkusuz adil yargılama ve cezalandırmadır.
Hal böyleyken, 'cezasızlık' olgusu, demokrasilerin gereksinim duyduğu o hayati 'dengenin' alt üst olduğu anda ceberut devletin alameti olarak belirir ve elbette yalnızca 'mevzuat' ile ilgili bir sorun değildir. Bir yasa ve uygulama, siyasal-toplumsal mücadele ile o mücadelenin yeşerdiği ülkenin diğer niteliklerinden ayrı düşünülemez.
Her genelleme sorunludur kuşkusuz, ancak “Türkiye'de ahalinin ortalaması için insan hakları kavramı, ihtiyaçlar hiyerarşisinde üst sıralarda yer almaz” yargısının, çok hatalı olmayacağı kanısındayım. Her birimiz koşullarımızın ürünü olduğumuza göre, bunun sorumlusunu herhalde tek tek bireylerin dışında aramak gerekir ve köşe yazısının sınırlarını çok aşar.
Toprağımızda insan hakları konusunu kavratabilmek için, karşınızdakine öncelikle 'her insanın bir insan olduğunu' anlatmanız gerekir! “Bilmem kim insan mı ki, onun insan hakkı olsun?” sorusu, en sık karşılaşılan tepkilerdendir. Türkiye'de bir yurttaşı, diğerleriyle 'eşit' insan-yurttaş olduğuna ikna etmek son derece güç. “Siz de, cumhurbaşkanı ya da bir general de, birer insan ve yurttaşsınız, aranızda yalnızca konum farkı var, hepsi bu” dediğinizde, çoğunluktan alacağınız tepki ya 'hâşâ o nasıl söz' olur, ya da iyi ihtimalle müstehzi bir gülümsemeyle karşılaşırsınız.
Çünkü aksi, ancak asgari ölçüde de olsa 'eşit yurttaşlığı' deneyimlemekle mümkün. Oysa sıradan yurttaş, 'yüksek mevkidekilerin' yaşamın her alanında kendisinden 'ayrıcalıklı' olduğunu öğrenerek, bilerek yaşar. Türkiye eğitim tornasından geçen ve kendisini kurtarmayı başaramamış herhangi biri için 'iktidar,' eşit ilişki kurabileceği bir 'konum' değil, iyi ihtimalle yaranabileceği ve döküntülerinden nasiplenebileceği bir odak.
Tepeden tırnağa bu algıyla malul bir toplumsal düzende yaşıyoruz. Bu nedenle, örneğin yolcusuna kabadayılık yapan bir dolmuş sürücüsü trafik polisini görür görmez iki büklüm oluyor. Bu nedenle, hekime saldıran bir ahlaksız, hastane güvenliğiyle karşılaşınca süt dökmüş kediye dönüyor. Bu nedenle, 'iktidar' sahipleri ne derse onu savunmak zorunda hisseden kişiliksiz yandaşlar sardı her yeri. Bu nedenle, biraz olsun itiraz etmeye 'yeltenenler' bedel ödüyor. Bu nedenle, örneğin milletvekili olmak isteyenlerin seçmen yerine, öncelikle parti yönetimlerinin gözüne girme çabasına tanık oluyoruz.
'Yaranılacak' iktidar, siyasette, ailede, işyerinde, üniversitede, özel ya da kamusal yaşamda... En çok gözüne girilmesi gereken ise, böyle bir şey mümkünmüş gibi diğer tüm iktidar adacıklarından özenle ayrılan, 'devlet.' Örneğin, başka hiçbir demokratik sistemde, muhaliflerin böylesine tutkuyla 'devlet başka hükümet başka' vurgusu yaptığını sanmıyorum. Bugünün yönetenleri çıkıp “inanın devletin her kurumunu ele geçirdik, yemin ediyoruz sözümüzden çıkacak tek bir organ kalmadı” dese dahi, “yok hayır, siz başka devlet başka” diyecek bir kitleyle karşılaşacağından kuşkum yok.
'Malum' ayrımı dillendirmeye yönelik bitip tükenmez arzunun, kuramsal bilgi ya da tartışmadan gayrı nedenleri olmalı. 'Yönetenler' ne kadar eziyet ederse etsin, eninde sonunda bizi koruyup kollayacağına ve bir sonraki iktidar döneminde kırıntılarından nasiplenileceğine inanılan şefkatli ve bereketli bir 'devletin' varlığına dönük güçlü inanç söz konusu. Devlet baba, devletin ekmeği, devlete kapılanmak, devlete sadakat... Peki devlet, geçtiğimiz yüzyılda örnekleri olduğu üzere bir parti ile bütünleştiyse? Olmaz öyle şey, hükümet ayrı devlet ayrı!
Başlığa geleyim... Yetkisini aşarak yurttaşın boğazına sarılan kamu görevlisi, kimi temsilen ve kime güvenerek yapıyor bunu? Cezalandırılmayacağına yönelik güven, nereden kaynaklanıyor? Yalnızca hâlihazırdaki yöneticilerin tavrından mı? Yoksa hangi yönetim gelirse gelsin 'sabit koşullarda' var olduğuna inandığı devlet ile o devletin organlarının çizdiği sınırlar içinde şekillenen 'kamunun' desteğinden mi alıyor gücünü? Devlet ve onun iskeletini oluşturan 'kamu yönetimi' kadar, herhalde yurttaş topluluğu olarak 'kamunun' haline de bakılmalı. Türkiye'de âdetten olmasa da, yurttaşı yalnızca seçmen sıfatıyla değil, olup biten her şeyde payı olan bir özne kabul etmek gerekiyor. Susarak ya da konuşarak, hareket ya da hareketsizliğiyle, desteği ya da karşı çıkışıyla, kararlılık ya da kararsızlığıyla...
Örneğin, 'Gezi' günlerinde yaşamını kaybeden gencecik insanlar mı, camı kırılan bankamatikler mi daha önemliydi o kamunun 'çoğunluğu' için! Üstü çıplak bir genci herkesin gözünün önünde vuran kamu görevlisi, 'her iki kamuya' da güvenmese bunu yapabilir miydi? Nitekim fotoğrafı çeken gazeteci yargılanıyor şimdi! Yıllar önce polislerin 'kahrolsun insan hakları' sloganı atarak yürüdüğünü hatırlıyorum, nasıl yapabildiler bunu? HDP'li milletvekillerini tartaklıyorlar. Nasıl olur? Onlara bu gücü veren 'kamu', hangi kamu? Parlamentoyu anlamlı bir mekân haline getiren nadir vekillerden Gergerlioğlu'nun yanında kim durabildi, hangi partiler, hangi milletvekilleri, hangi genel başkanlar? Peki Gergerlioğlu'nu tartaklayan 'kamu' görevlileri, sizce 'kamunun' bu halini görmüyor mu?
O kamu görevlileri, kimi döveceğini, kimin boğazını sıkacağını biliyor. Kime yaklaşamayacağını, kime hesap soramayacağını, kimin aracını durduramayacağını bildiği gibi. Söz konusu 'bilginin' kaynağı mevzuat değil. Çok sayıda insanın takdir ve desteğinden kuşkuları yok. Memleketteki hâkim üslubun hamaset olduğunun da, yaşadıkları ülkenin 'kamusunun' gözünde, Mehmet Ağar'ın örneğin Ayşe Buğra'dan daha muteber kabul edildiğinin de farkındalar. Hiç kimsenin, bir öğrencinin boğazını sıktığı ya da insanların canını yaktığı için kendilerini yargılamayacağını düşünüyorlar. Haksızlar mı?
Konda'nın son araştırma sonucuna bakalım: Ülke genelinde Boğaziçililere desteğin ve polisin muamelesini yanlış bulanların oranı yüzde 67 çıkmış. Hapsedilmeye çalışıldığımız şu berbat koşullar ve yoğun propagandaya rağmen böyle bir sonuç hiç fena değil. Ancak o oranın partilere dağılımına bakınca, bu kez 'parti-devlet' uygulamalarına yönelik ürkütücü desteği görüyorsunuz. AKP seçmeninin yüzde 83'ü, MHP seçmeninin yüzde 68'i Boğaziçi'ne kayyım atanmasını doğru bulmuş. AKP seçmeni olup da polisin öğrenciye müdahale şeklini doğru bulanların oranı ise yüzde 88! Ezcümle, AKP seçmeninin yüzde 88'i (MHP'lilerin yüzde 75'i) boğaz sıkmayı, kötü muameleyi vs. dert etmiyor. Milyonlarca seçmen, yurttaş. Her gün, her yerde karşılaştığımız insanlar ve olup bitende bir sorun görmüyor, aksine kötü muameleyi destekliyor. Polis de, diğer kamu görevlileri de bunun farkında kuşkusuz.
Seksen küsur milyondan biri olarak, o kamu görevlilerinin, 'çok sayıda yurttaşın açık-üstü kapalı onayıyla,' fırsatını bulduğunda bana dilediğince davranabileceğini, sövüp hakaret edebileceğini ve cezalandırılmayacağını bilerek yaşıyorum. Bu duyguyla yaşarken, “ilk seçimde gidecekler” varsayımı, bana hiçbir şey ifade etmiyor.
Video önerisi: Sıradan insanın, herhangi bir iktidar ile kurabileceği ilişkinin basitliği ve ürkütücülüğünü anlatan bu videoyu seyretmenizi öneririm. 'Hizmetçi' Elisabeth Kalhammer'in, 70 yıl sonra gelen itirafları.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları












































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025