Vahap COŞKUN
Kâzım Karabekir, Şeyh Said hadisesinden devletin önceden haberdar olduğunu belirtir. İstanbul Emniyeti, Ekim 1924 ilkbaharında bir Kürt isyanı çıkacağına dair bir istihbaratı Dahiliye Vekaleti’ne bildirir. Hükümet, İngilizce bilen ve “Mister Templen” namıyla tanınan bir memurunu Kürt aşiretleri ile temasa geçirir ve onları özerklik elde etmek için isyana teşvik eder. Hatta bu zat, Kürt reislerini İngiltere tarafından desteklenecekleri konusunda da ikna eder. Şeyh Said, ilk olarak Diyarbakır’da, hükümeti ıskat edeceğini duyurur.
26 Ekim 1924’te Çapakçur (Bingöl) Başmuallimi Dündar Alp Bey, Ankara’ya Kürtlerin isyan edeceği bilgisini verir. Bütün bu malumata rağmen hükümet herhangi bir tedbir almaz. Adeta isyanın patlamasını bekler ve ardından bundan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı (TCF) mesul tutar.
Başvekil Fethi Bey, TCF liderleriyle görüşmek ister. Hadisenin nasıl geliştiğini kısaca anlatır ve onlara TCF’den ne beklediklerini iletir:
“Mesele gerçi Kürtlük cereyanı fakat irtica şekil ve mahiyetindedir. Biz biraz evvel heyet-i vekile toplandık, Gazi Hazretleri de bulundular. Netice sizinle görüşmeyi ve sizden fırkanızın teşkilat-ı hariciyesini lağvetmenizi rica etmeye karar verdik.” (s. 14)
Karabekir, evvela, Kürtler hakkında hükümeti yazılı ve sözlü olarak defalarca uyardığını, fakat hükümetin görüşlerine itibar etmediğini hatırlatır. Yine de hükümete yardım etmeyi bir vazife bellediklerini dile getirir. Akabinde, teşkilatlarını kapatmaları halinde bu isyanı üstlendikleri gibi bir mananın çıkacağını, bu nedenle makul ve meşru görmedikleri bu teklifi münakaşa bile etmeyeceklerini ifade eder.
“Gazi Paşa şiddet istiyordu”
Fethi Bey, Karabekir’in değerlendirmelerine hak verir. TCF, Gazi ile görüşmek ister ama bu istek kabul görmez. Hükümet, hemen sıkıyönetim ilan eder. Fethi Bey, Kürt isyanını Dahiliye Vekili Recep Bey’in idaresizliğine bağlar. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın (CHF) içinde de şiddetli tartışmalar baş gösterir.
Mustafa Kemal’in “İnkılabı başlatan inkılabı tamamlayacaktır” nutkuyla hükümete geçen İsmet Paşa, iktidara sınırsız bir güç veren Takrir-i Sükûn Kanunu tasarısını Meclis’e sunar. TCF, milli iradeyi ortadan kaldıracağı ve müstebit bir iktidar yaratacağı gerekçesiyle bu kanuna muhalefet eder. Karabekir, Meclis’te, hükümetin Kürt isyanını bastırmak için alacağı her türlü tedbire taraftar olduklarını dile getirir ama bu hadiseyi kullanarak vatandaşların doğal haklarının baskı altına alınmasını asla kabul etmeyeceklerinin altını çizer.
Karabekir’in “Bu kanunu kabul etmek, Cumhuriyet tarihi için bir şeref değildir” ve Rauf Orbay’ın “Cumhuriyeti tehlikede görmüyorum ve onun için bu kanun lazım değildir” şeklindeki itirazlarına karşın CHF, kanunun gayesinin memlekette huzur ve güveni tesis etmek olduğunu belirtir. Endişeye mahal yoktur! CHF’ye göre bu kanundan korkması gerekenler sadece “namussuzlar ve memlekete kundak sokmak isteyenler” idi, diğerlerinin etrafı telaşa vermesinin bir lüzumu yoktu.
“Kürt hadisesinin sebep olduğu mühim ayrılık”
İsmet Paşa, TCF’nin tenkitlerine aynı sertlikle karşılık verir. Hatta Meclis’in kanunu kabul etmemesi halinde, bunun Meclis’in feshine neden olabileceği yönünde tehditler savurur. Nihayetinde kanun Meclis’ten geçer ve böylece daha birkaç sene önce birlikte omuz omuza savaşmış olanların arasındaki ayrılık su yüzüne çıkar. Silah arkadaşlarının yolları keskin bir şekilde ayrılır.
“Mesele yeni değildi. İstiklal Harbi’nde kol kola çalışanlar ve hatta daha ilk günlerin şüpheciliği içinde hayatlarını müşterek tehlikeye koyanların arasındaki ayrılık yoluydu. Ben, Ali Fuat Paşa, Refet Paşa, Rauf Bey İstiklal Harbi’nde, daha Erzurum, Sivas Kongreleri esnasında dahi Mustafa Kemal Paşa’yı samimi tutuyor ve ileri geri münakaşalar yapmakla beraber istikametimizi daima doğru yoldan beraber yürümeye çekiyorduk. Fakat sulhtan sonra devam eden birkaç senelik münakaşalarımız bugün millet muvacehesine intikal etmiştir. Mühim ayrılığa sebep olmuştur. Bugünki Kürt hâdisesi, ki Hükümetçe takip edilmişti, bir vesile oluyordu.” (s. 21)
Takrir-i Sükûn ile bütün matbuat susturulur. Meclis tatil edilir. Dört tezkere ile bütün ipleri eline alan İsmet Paşa İstiklal Mahkemeleri ile istediğini yapabilecek bir kudrete erişir. Tezkerelerden biri Ankara İstiklal Mahkemesine idam yetkisi verilmesine dairdir. TCF, Anayasaya aykırı olduğunu belirterek buna karşı çıkar. Karabekir, isyan sahasında idamların yapılabileceğini ama bu sahanın dışında görev yapan mahkemelere idam yetkisi verilmesinin yanlış olduğunu anlatır:
“Şark’taki hadise muayyen ve herkes tarafından görülebilir ve tel’in edilebilecek bir vaka olduğu için orada tatbik edilecek idam hükümleri bilahare bizi müteessir etmeyebilir. Fakat Meclis-i âlinizin bulunmadığı bir zamanda, Ankara İstiklal Mahkemesinden geçecek herhangi bir hükmü idamın icrası, bilahare meyus olsak dahi telafisi imkânı gayr-ı kabil olur.” (s. 33)
“Beş kişinin idamından katiyen ızdırap duymayız”
Buna mukabil Adalet Bakanı Mahmut Esat, bu yetkinin verilmesinin ne kadar hayati olduğunu anlatır. İsyanın kaynağının ve nedenlerinin yalnızca Şark’ta olmadığını, başka yerlerde de isyana destek veren unsurların bulunduğunu, bu nedenle Şark ve Garp fark etmez Cumhuriyetin gücünün her yerde, herkese gösterilmesi gerektiğine ilişkin uzun bir söylev verir:
“Vatan zaman zaman böyle şeylere muhtaçtır. Dar günlerde bulunuyoruz. Binaenaleyh vermekte hiçbir mahzur-ı kanuni ve siyasi görmüyorum. Bilakis memleketin menafi-i âliyesi nokta-i nazarından lüzum ve zaruret görmekteyim. İdam edilecek var mı, yok mu? Bunu mahkeme bilir. Fakat beş kişinin idamı endişesi karşısında memleketin menafi-i âliyesini hiçbir zaman ihmal etmek hakkını haiz değildir. Cumhuriyet’in menafi bunu emreder.
“Efendiler, yalnız Cumhuriyet için, yalnız Türk vatanı ve Türk milletinin menfaati için gözyaşı döker ve onun için ızdırap duyarız. Yoksa beş kişinin idamından dolayı katiyen ızdırap duymayız. Memleket sağ olsun. Onun yükselmesi lazımdır.” (s. 34)
Karabekir, tehlikede olanın Cumhuriyet değil şahıslar olduğunu ve Takrir-i Sükûn’da asıl maksadın TCF’yi kapatmak olduğunu vurgular. Nitekim Ankara İstiklal Mahkemesi’nin Meclis’e sormadan idamları infaz yetkisini aldıktan sonraki adım TCF’yi kapatmak olur. Programının “Fırka efkâr ve itikadat-ı diniyeye hürmetkârdır” ifadesini içeren 6. maddesi bahane edilir ve parti irticai faaliyetlerinde bulunduğu iddiasıyla kapatılır. İsmet Paşa, 9 Kasım 1925’te Meclis kürsüsünde, TCF’nin kapısına kilit vurulduğunu CHF grubunun alkış ve bravo sesleri arasında ilan eder.
İktidar, Haziran 1926’da Mustafa Kemal’e suikast suçlamasıyla yine TCF’ye yönelir. Partinin üyelerinden bir kısmı beraat eder, bir kısmı ise suçlu bulunur. CHF’li üyelerin içinde bulunduğu bir mahkeme heyetinin kararıyla, muhalif bir partinin altı vekili idam edilir. Ezcümle CHF, Şeyh Said hadisesini kullanarak bütün muhalefeti bertaraf eder ve ülkeyi kendisi için dikensiz bir gül bahçesine çevirir.
“1927’de yeni Meclis’te artık Halk Fırkası tek vücut gibi arz-ı endam eyledi ve memleketin mukadderatını sorgusuz sualsiz idare etti.” (s. 42)
“İngilizlere harp açmak felaket bir iş olur”
Karabekir hatıralarında Ermeni meselesine, Dersim İsyanına, Şark’taki çalışmalarına ve çocukların yetiştirilmesine dair düşüncelerine de yer verir. Üzerinde hassasiyetle durduğu konulardan biri de Musul’dur.
Lozan’da Türkiye, Misak-ı Milli sınırları içinde bulunduğundan hareketle Musul’un kendisine bırakılmasını ister. Ancak İngiltere buna razı gelmeyince Musul sorunu Lozan’da bir çözüme kavuşturulamaz. Bölgenin geleceği, öncelikle Türkiye ve İngiltere arasındaki görüşmelere, eğer taraflar bir mutabakata varmazlarsa Cemiyet-i Akvam’ın kararına bırakılır. 1924’te Türkiye ve İngiltere, Musul’u konuşmak için İstanbul’da tertip edilen Haliç Konferansı’nda bir araya gelirler, ama burada da bir neticeye varılmaz.
Hem Mustafa Kemal hem de İsmet Paşa, Musul’u almak için çok heveslidir. Her ikisi de Karabekir’e Musul’a askeri bir harekât düzenlemesi için teklifte bulunur. Bir akşam Mustafa Kemal, Fethi Bey ve Karabekir’i evine akşam yemeğine davet eder. “Musul hakkında Haliç Konferansı’nda Fethi Bey siyaset yolu ile muvaffak olamadı. Sıra Karabekir’e geldi. O, bu meseleyi asker kuvvetiyle başaracaktır” diyerek onlara Musul’a dair planını açar. (s. 129)
Karabekir, ülkenin İstiklal Harbi döneminden daha zayıf bir halde bulunduğunu ve olası bir başarısızlığın Kürtlük mıntıkasında zararlı yansımalara neden olacağını belirterek, bu plana şiddetle karşı çıkar. Ona göre, bu şartlar altında İngilizlere savaş açmak felaketle eş anlamlıdır. Karabekir’in düşüncelerine kıymet vermediğini gören Mustafa Kemal’in hevesi kırılır, “Sen bu işleri İsmet ve Fevzi Paşalarla görüşürsün” diyerek konuyu kapatır.
“Kazım, Musul’u işgal ediversene!”
Bir keresinde de İsmet Paşa, Karabekir’e “Kazım, Musul boş! Şunu işgal ediversene” der. (s. 133) Karabekir, Lozan Antlaşması’nı onun yaptığını; meselenin siyaseten çözüleceğine, olmazsa Cemiyet-i Akvam’a gidileceğine ve askeri harekât yapılmayacağına dair hükümlerin altında onun imzasının bulunduğunu İsmet Paşa’ya anımsatır. Şimdi de Musul’u işgal etmeye kalkmasını ve hem de bunu kendisine yaptırmak istemesini garip karşıladığını açıkça onun yüzüne vurur.
“Askeri muvaffakiyet ümit etmiyorum. İç ve dış siyasi vaziyetlerin felaketli bir şekle sürükleneceğine ise hiç şüphe etmiyorum! Mustafa Kemal Paşa’ya da söyledim: Siz Musul’u, Hilafeti lağvda acele etmeyerek herhangi bir şekilde almaya belki muvaffak olurdunuz; fakat Doğu işlerini birinci derecede idare eden bir arkadaşınız sıfatıyla bana bile haber vermeden bir emr-i vaki yaptınız. Şimdi ise devlet adamlarına yakışmayacak bir tarzda ve hem de işi benim başıma dolayarak halletmek yoluna gidiyorsunuz! Ben kati olarak bu vazifeyi kabul etmem! Size de tavsiyem: Bu uçuruma milleti sürüklemeyiniz! İmzaladığınız Lozan Muahedesinin 3. maddesini tekrar tekrar okuyun ve Mustafa Kemal Paşa’ya da okutun! Bugün bu iş benden ziyade sizin birinci derecede göreceğiniz iştir.” (s.135-136)
“Kürtler tehlikeli olabilirler”
Karabekir, daha sonra Fevzi Çakmak ile görüşür. Fevzi Paşa, Mustafa Kemal ve İsmet Paşa’nın Musul’u alma niyetlerinden haber olmadığını anlatır. Karabekir, bu duruma hayret eder, çünkü böylesine büyük kararların bu üç kişi arasında konuşularak kararlaştırıldığı kanaatini taşır. Ona da böyle bir girişimden kesinlikle uzak durulması gerektiğini anlatır.
Nihayetinde Türkiye Musul’a askeri bir harekât düzenlemez. Meselenin Cemiyet-i Akvam’a gitmesi ve Türkiye delegasyonunun başında da Fethi Bey’in oturması, Karabekir’i hoşnut eder: “İşin Lozan Muahedesi mucibince hallolunacağı şıkkına memnun oldum. Sözlerimin iyi kabul edilmiş olmasını düşünerek müsterih oldum.” (s. 141)
Zira Musul’da girişilecek bir maceranın başarısızlığa uğraması halinde, Kürtlerin harekete geçebileceğinden endişe eder. Kışkırtmalarla Kürtleri harekete geçirebileceğini düşündüğü İngilizlerin “Bu Kürtlerle de tehlikeli işler yapabileceğini” söyler. (s.135)
“Kürtler tehlikeli olabilirler” ifadesi, Karabekir’in hayatını çözen bir şifre gibidir; o, ömrünün büyük bir kısmını bu tehlikeyi izale etmeye adar.
* Kazım Karabekir, Kürt Meselesi, yayına hazırlayan Prof. Dr. Faruk Özerengin, Truva Yayınları, İstanbul, 2020.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025