Sezin ÖNEY
Tarih bizim yanımızda değil
16.10.2012
3162
Türkiye’nin bir yüzyıldır önüne sürekli gelen ama siyasi sınavlarda yanıtını bir türlü yeterince veremediği soru, gene önümüzde. “Memleket nasıl kurtulur?”
Şu günlerde, 19. yüzyılın çok ilginç bir Osmanlı düşünürü ve siyasetçisinin, Prens Sabahattin’in,Türkiye Nasıl Kurtarılabilir? kitabını okuyorum. Onun yanıtı, “bireysellik” ve“merkeziyetçilikten uzaklaşmakla”. Her Türkiye vatandaşının da, kendine göre bir yanıtı vardır, herhalde. Kimi eğitim, kimi bilimsel gelişme diyebilir...
Aslında, ne kadar farkından olunmasa da, hemen hep Avrupa’dan esin kaynaklı bir yanıt verilir bu soruya.
“Türkiye’nin kurtarılması” fikri, aslında, “kendisinden kurtulması” yanıtını gerektiriyor.
Bu gerçeğin ötesinde de, aslında sorunun, “gerçek” cevabı, asla olmayacak.
“Kurtulmak” diye bir şey yok çünkü.
“Nihai çözüm”, “sorunlardan azadelik” gibi insani hâller yok çünkü.
18. yüzyıl’da Aydınlanma döneminde olsaydık, “Nasıl kurtuluruz” sorusunun, süslü ve ümit verici bir sürü ütopik, “nihai” yanıtı olabilirdi.
Bu aralar, Aydınlanma döneminin önemli düşünürlerinden, aynı zamanda da bir matematikçi ve siyaset bilimci olan Concordet’nin yazılarına, yeniden bakma fırsatım oldu.
Rasyonel, mantığa ve bilime dayalı düşüncenin hâkimiyetini simgeleyen Aydınlanma’nın kendi içinde de, ne kadar farklı düşünceler ürettiğini anımsamış oldum böylece.
Aydınlanma’yı, Batı’nın “soğuk” ve “mantığa aşırı güveni ile katı” bir yapısı olmasına neden olan bir topyekûn düşünce akımı olarak görmenin yanlışlığına da...
“Adil seçimler”, Concordet’nin kafasını taktığı ve temsilde eşitliğin sağlanabilmesi için matematiksel formüller geliştirdiği konulardan biriydi.
Concordet de, tıpkı Prens Sabahattin gibi, bireysel özgürlüğü, bireysel farklılıkları, “modernliğin” temel kaideleri olarak görüyordu.
Prens Sabahattin, İngiliz düşünürlerin bireysellik düşüncesinden etkilenir, o etkiyle yazarken, aslında Concordet ile paralel bir iyimserlikle, geleceğe bakıyordu.
Avrupa ile olan iç içe geçmişlik işte böyle bir şey; kimi zaman Marx ile bir dönem aynı sokakta oturanNamık Kemal’in, “vatan nasıl kurtulur” düşüncelerinin koyu karamsarlığıyla, onun farkına bile varmaması örneğinde olduğu gibi Avrupa’nın içinde, kendi derdinde kaybolmak...
Kimi zaman da, Prens Sabahattin ve Concordet örneğinde olduğu gibi, aynı madalyonun, fark etmeden, ruh ikizi, aynı yüzü olmak.
Nobel Barış Ödülü’nün, Avrupa Birliği’ne verilmesi de aslında, insan doğasının, çalışa didine, eğitimle, okuyarak, arayarak bir “gerçeği” bulacağı ümidine vurgu yapan, trajikomik bir adım.
Aşırı sağ akımların parlamentolara iyice yerleştiği, ekonomik krizin, “artık somut bir gerçeklik” olarak bakılan Avrupa bütünlüğünü yok etmek üzere olduğu karamsar “bugünde”, bir ümit ışığı yakalama çabası.
Tam da, aynı günlerde, Türkiye ile Avrupa ilişkilerinin, bir dönüm noktasına ulaşması da ilginç bir tesadüf...
Türkiye, ben büyürken, kompleksler içinde bir ülkeydi. Avrupa’nın etek ucuna teyellenmiş veya yapışmış bir eğreti parça gibiydi.
Buna karşılık, Avrupa’nın bir parçası olduğuna dair de, bir şüphe yoktu.
Enteresan bir tezat aslında; içine kapalı, dışarıdan yalıtılmış bir toplumken, kimliğinden hiç de emin gözükmezken, aslında bir o kadar da emin olmak...
Şimdiyse, tüm gücü ve dışa açıklığına, sürekli dışa vurulan, üstünlük taslayan siyasi kendinden eminliğe rağmen, kimliğinden bu denli rahatsız, kendini bu denli inkâr içinde olabilmek...
Anayasa Komisyonu Başkanı sıfatını taşıyan biri olan Burhan Kuzu’nun, Avrupa Birliği’nin 2012 İlerleme Raporu’ndan bahsederken kibirli bir sözde öfke ile, uçmaya çalışırken havalanamayan bir pofuduk kuş misali ortaya tüyler saçtığı sahneleri, açıkçası, hayret ile izledim.
Kuzu’nun, “Burada büyük bir başbakan var, ABD’de zavallı bir Obama var. [Not: Kuzu, bu noktada, Obama’nın zavallılığını, ‘istediği kararları bir türlü çıkaramaması’ olarak yorumluyor ve şöyle devam ediyor] Bunlar bilinmiyor. Bu rapor rezil bir rapor. Bu son çıkan AB İlerleme Raporu çöpe atılacak bir rapor. İşte atıyorum buradan. Burada çöp yok ama yere atıyorum. Aha çöpe atıyorum. Bu rapor bizim tanımadığım sözde devlet Güney Kıbrıs’ın başkanlığında alınmış kirli bir rapordur” sözlerini yani.
Kuzu, Türkiye’nin yeni anayasasını hazırlayacak ekibin başında bulunan, ülkenin en üst düzey siyasetçilerinden biri.
“Aha”, işte bundan çıkabilecek gelecek tasavvurları da şunlardır:
Türkiye’nin “çöp” bir anayasası olur.
Türkiye’nin insan hakları notu, “çöp” seviyesinde seyreder.
Ancak, Türkiye’nin sorunlarının sebebi değil AKP.
AKP, Türkiye’nin sorunlarının bir sonucu.
Bu nedenle, AB’nin raporunun da çok açık ve net parmak bastığı gibi, umut vadeden, değişimin öncüsü bir siyasi hareket olarak başladı AKP. Ve, Türkiye’nin zaten, Cumhuriyet kurulduğu günlerden beri aşamadığı siyasi sorunlarının yok ettiği, betonsu bir yapıya, yavaş yavaş bir moloz yığınına dönüşmekte.
Kentsel dönüşüm projesi sonucu, Türkiye’nin fiziksel olarak da aynı görüntüyü verecek olduğunu düşünüyorum. Böylece, siyasette ortaya çıkan enkaz tablosunun somut izdüşümünü şehirlerde görmek de oldukça manidar olacak.
[email protected]
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024