Figen Çalıkuşu

Figen Çalıkuşu
Figen Çalıkuşu
Karar Tüm Yazıları
Gençlerin pusulası...
4.04.2025
164

Henüz ikinci döneminin başında ama üçüncü dönemi istiyor, hem de çok istiyor.

İkinci dönem bittiğinde 81 yaşında olacak. Bu gerçek hatırlatılınca, “çalışmayı çok seviyorum” diye cevaplıyor.

Ne güzel, çok seviyorsan çalış istediğin kadar, değil mi?

Bahçende çalış, kitap yaz ya da emlakçılığa devam et, ev sat…

Olmaz, hiç olur mu? İlla ki “o koltukta” iken çalışacak…

Trump’dan söz ediyorum.

Halbuki görev süresi ABD Anayasasında düzenleniyor. İfade net, "Hiç kimse başkanlık görevine iki kereden fazla seçilemez".

Bizdeki gibi “ama şöyle olursa böyle olur” gibi lüzumsuz eklemeler de yok.

Trump şimdi “anayasayı değiştirebilir miyim” hesaplarını yapıyor ama ABD’de yargı çoğunlukla hala sağlam. Demokratik rejim direniyor.

“Dönem koşulu” yargının tarafsız ve bağımsızlığı için de gerekli.

Dönem koşulu olduğunda “koltuğa oturan” biliyor ki iki dönem sonunda o koltuktan kalkacak, vatandaş olacak.

Bu aynı zamanda ne demek?

Dokunulabilir olacak… Yargılanabilir olacak demek.

Yargılanabileceğini bilmek ne demek?

Suçlardan uzak durmak ve suç işlemeyi sıradanlaştırmamak demek.

Dönem sınırlamasının önemini bir de Türkiye üzerinden tartışalım.

Hep duyduğumuz sakızlardan biri de “Türkiye hukuk devletidir” lafı… Bir diğeri de “Türkiye’de yargı tarafsız ve bağımsızdır.”

Yargı nasıl bağımsız kalacak, nasıl tarafsız olacak?

Başında bir siyasetçi olan Adalet Bakanı varken…

Hakimler ve Savcılar Kurulu siyaset eli ile dizayn edilirken…

Siyaset kurumunun siyasetçileri de o koltuklarından hiç kalkmazken… Kalkmamak için ne gerekirse yapacak güce erişmiş iken…

Bir asrı aşan Cumhuriyet tarihimizde yargı layığı ile tam bağımsız olamadı. Ama kabul etmek lazım ki hiç bu sıralar tanıklık ettiğimiz kadar koyulaşmış bir halde de araçsallaştırılmadı.

Yargıyı bağımsızlaştırmak lazım.

Ama bu nasıl olacak?

Tabii ki işe siyaset kurumundan başlayarak olacak.

Partilerin programlarına baktığınızda, bizlere vaat edilenlerin ne kadar mükemmel olduğunu görürüz. Ama o vaat edilenler yapılmadığında halk olarak bizim bir yaptırım gücümüz var mı?

Koca bir halk etkisiz eleman gibi…

Halk demokratik isyanını anayasal hakları üzerinden kullanmak istediğinde de gözaltılar, tutuklamalar, işkenceler, kötü muameleler akın ediyor.

301 gencimiz cezaevinde. Yüzlercesi günler boyu kötü muamele gördü, darp edildi, acımasızca biber gazına, tazyikli suya muhatap oldular.

Kaybedecekleri bir gelecekleri olmadığını kesinkes gördüklerinden seslerini duyurmak istiyorlar… Onları dinlemek yerine “Türk Milleti Adına Karar Veren”ler tarafından cezaevine gönderiliyorlar.

Gene de direnerek ülkeye nefes borusu açtılar.

Bu, bize kalıcı ve bozulması çok zor demokratik bir sistem için derin bir sorgulama fırsatı yaratmalı.

Toplumun önüne düşen, ölü toprağı serilmiş ülkenin insanlarını sırtlayan gençler siyaset kurumunun değişiminin de yolunu açabilir.

Nasıl bir siyaset kurumu istiyoruz?

Ya da siyaset kurumu nasıl demokratikleşir?

1980 Askeri Cuntasının yasalarıyla siyaset yapılarak demokratikleşmez tabii ki… Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası o dönemden kalma.

Tüm üyelerin hatta seçmenlerin dahil olacağı, hâkim gözetimde gerçek bir ön seçim yok…

Belediye Başkanlarının oylarına yön verdiği delegeler var… İstihdam ile siyasal ikbal arasında kurulmuş bir tahterevalli var…

Seçileni halk mı seçiyor, genel başkanlar mı, genel merkezler mi?

Milletvekillerini tanıyor muyuz, görüyor muyuz, denetleyebiliyor muyuz?

Tanıyarak, bilerek, görerek ve sürekli denetleyebileceğimiz yeni bir seçim sistemine ihtiyaç yok mu?

Örneğin dar bölge seçim sistemine…

Bir de siyasetin finansmanı meselesi var… Onun ayrılmaz parçası olarak da kamu ihale sistemi…

Geleneksel hastalığı iyileştirmenin yolu nedir?

Müteahhitlerle al gülüm-ver gülüm oyunu yerine, berrak, saydam denetlenebilir parasal kaynaklarla siyaset… Ve o kaynaklar üzerinden hesap verilebilirlik…

Ve muhakkak muhakkak sulandırılamayacak bir dönem koşulu…

Bizi bu bataklıktan siyaset kurumu kurtaracak, o halde zaaflarla hastalanmış olan siyaset kurumunun nasıl demokratikleşeceği ilk gündem maddesi olmalı.

Siyaset kurumu nasıl halkın malı olur, halkın denetimine nasıl tabi hale gelir, çürümüşlükten nasıl kurtulur?

Toplumsal enerjinin yükseldiği, gençlerin yolumuzu açtığı ve toplumsal umudun iyice kabardığı bu dönemde en birinci meselemiz bu soruya sağlıklı cevaplar olmalı.

Mesajlarınızı, yorumlarınızı, katkılarınızı, önerilerinizi bekliyorum.

Tam zamanıdır…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar