Hakan AKSAY
Savaşkan bir milletiz evelallah.
Yüzyıllarca savaştık.
On binlerce insan öldürdük. Biz de on binlerce kayıp verdik.
En çok gördüğümüz renk “kan kırmızısı”.
Hâlâ daha yorulmadık.
Bugün neredeyse her yerde savaşmak arzusundayız.
Yabancı topraklarda fetih peşindeyiz.
İçerde de terörizme karşı savaş sürüyor.
Hemen her gün kanlı haberlerin tutsağıyız.
Bıkmadık, usanmadık.
Kan istiyoruz daha.
Bizi en çok heyecanlandıran taleplerden biri, idamın geri getirilmesi.
Ölümlerden medet umuyoruz.
Hayatı pek sevdiğimiz yok.
Ölümü kutsuyoruz ama.
En değerli varlıkları olan çocukları öldürülen insanların “vatan sağ olsun” selamıyla cenaze kaldırması, övgüye değer bulunuyor.
Vatan ile insan hayatı arasında bağ kurmakta zorlanıyoruz.
Ama vatan ve ölüm deyince, hepimizin bir anda sıralayacağı hazır ezberimiz çok.
Ve ölüm sosuyla süsleyip nefretle suladığımız düşmanlıklarımız var her zaman.

* * *
Bizden başka olanlar düşman.
Herkes...
Sadece yabancılar, Hristiyanlar, Yahudiler falan değil.
“İçimizdekiler”den de nefret ediyoruz.
Türk, Müslüman ve Sünni değilse, canı cehenneme!
“Turkish demokrasimiz”in dayandığı “çoğunluk keyfiyeti”, Türk, Müslüman ve Sünni tabana dayanıyor.
Gerisine diktatörlük gerek!
Gerekirse hayatı cehennem etmek!..
Asmak, kesmek, içeri atmak, korkutup susturmak!..
Muhalif ses çıkartmak yasak!
Ama düşmanlık, ırkçılık, kışkırtıcılık, şovenistlik, saldırgan milliyetçilik yapmak serbest.
Hem de öylesine serbest ki...
Sadece muhaliflere karşı değil, bazı iktidar yandaşlarına karşı da kullanılabiliyor bu söylemler.
Alın işte, vaktiyle Hürriyet’e “usta gazeteci” diye övülerek transfer edilen iktidar yandaşı, hatta sözcüsü bir gazeteci de düşmanlık oklarının hedefine konabiliyor.
Geçtiğimiz günlerde Devlet Bahçeli’nin söylemediğini bırakmadığı Abdulkadir Selvi’den söz ediyorum.
MHP’yle ilgili yaptığı yorumu beğenmediği Selvi’ye verip veriştiren Bahçeli, en ağır darbeyi “kılıcıyla” indirdi:
“Kılıç artığı” dedi onun için...
Selvi sadece söyleyip yazdıklarıyla değil, Alevi olarak doğduğu için de Bahçeli’nin tepkisini çekmişti.
“Kılıç artığı”: Tonlarca ağırlıktaki tarihsel nefreti bağrında toplayan bu iki kelime, iki kurşun gibi saplandı "usta gazeteci"nin bedenine.
Selvi savunamadı kendini. Kem küm etti. “Benim dedelerim falanca savaşta şehit düştü. Köklerim de Oğuz Türklerine dayanır” gibi bir şeyler geveledi.
Tercümesi “Vurmasana abi bee!” diye yapılabilecek silik bir savunma.
Öyle “sen nasıl bana kılıç artığı dersin?” türü cesur bir çıkış yok.
* * *
Ne demek “kılıç artığı”?
Vaktiyle “kılıçtan geçirilenler” arasına girmemiş, tesadüfen kesilmemiş, kaçıp kurtulmuş veya canı bağışlanmış azınlıklar...
Ermeniler... Aleviler...
“Haklı davamız” uğruna böylelerini kılıçtan geçirmek iyidir, haktır, caizdir...
Biz adamı keseriz. Ortaçağ’da da keserdik. Şimdi de keseriz. İster keseriz, ister yakarız.
Zaman bize işlemez, bizi değiştiremez, bize adım attıramaz.
Titizlikle koruduğumuz kalıplarımız arasında “kılıçtan geçirmek” gibi, “kılıç artığı” gibi düşmanlık söylemleri de vardır.
Ve bu söylemi, siyasi varlığını ve geleceğini kendi partisinin kitlesinden ziyade Saray’a bağlamış olan Bahçeli, referandum sürecinde bir iktidar yanlısı gazeteciye karşı kullanıyor.
Bahçeli zor günler geçiriyor. Karmaşık duygular yaşıyor; tavırları bazen saldırgan, bazen çaresiz üslupta.
Ama hep sinirli, hep asıp kesen tavırlar içinde.
Zaten “ezeli düşman” komünizm yok olduktan sonra ülkücüler kendilerini bir türlü toparlayamadılar. En yakın “can simidi” Kürtler oldu. Ve ardından diğer Türk ve Sünni olmayanlar...
Hiçbirini insandan saymıyor Bahçeli.
“Onların bayrağı bezdir” diyor, örneğin, sinirlerini bozan Barzani için (dediği de doğru elbette, bayraklar bezden yapılıyor).
“Ama bizimkisi...” diyor ve şanlı, şaşaalı, tehditkâr nutuklar atıyor sonrasında...
* * *

Bahçeli’ye yeni doğmuş iki bebek gösteriyorum hayalimde. Ufacık, yumuk yumuk, birbirinin kopyası bebeler...
Biri, diyorum, Türk, Müslüman, Sünni...
Öteki değil...
Bizden değil...
Ne kanı bizden, ne geni...
Az önce bebelere aynı bakışla bakan Bahçeli’nin duyguları değişiyor.
Ee, ne de olsa biri “bizden”, diğeri “onlardan”...
Ne acı, değil mi!..
Yıl 2017!..
Bu arada, bitmez tükenmez MHP tartışmalarıyla ilgili merak ettiğim bir şey var:
Muhalif lider adayları, Bahçeli’ye karşı çıkarken partiye ideolojik-siyasi olarak ne getiriyorlar?
Irkçılıkla ilgili görüşleri ne?
Mesela, “kılıç artığı” kesimlere nasıl bakıyorlar?
MHP’yi savaşkan ve militan milliyetçilikten merkeze doğru, demokrasiye ve insani değerlere daha yakın bir çizgiye çekebilecekler mi?
Yoksa mesele, eldeki kılıcın veya dildeki kılıç söyleminin kimin tarafından telaffuz edileceğinden ibaret mi yalnızca?
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025