Mücahit BİLİCİ
Baştan söyleyeyim: bu bir kişisel hasbihal. Biraz da uzunca. Filistin konusunun benim açımdan anlamına dairdir.
Bilenler bilir, Filistin meselesi benim için merkezi bir konu olmadı hiç bir zaman. Çünkü Müslümanların gündemini hakettiğinden daha fazla işgal eden, Müslüman devlet yöneticilerinin şahsi ve ülkesel çıkarları için suistimal ettiği bir konu idi. Filistinlilerin mazlumiyetinden bağımsız olarak ajitasyona konu olan, dini duyarlılığı siyasi bir krediye dönüştürüp harcıyan ziyadesiyle “dünyevi” bir konu idi. Filistin konusundaki popüler İslamcı heyecana mesafeli durmamın arkasında şu vardı: Çoğu İslamcı ve/ya milliyetçi Müslüman gibi İslam’ı Müslümanların malı olarak görmüyordum ve Müslüman menfaatini din belleyen bir tarafgirlik sarhoşluğuna katılmayı hep redettim. “Din adına siyaset”in veya “din üzerinden siyaset”in dini bir dünyevi alet seviyesine düşürmesini “inanmaya değer bir din”e yakıştıramadığım için siyasi İslamcılığın bu tür galeyanlarını İslamiyet adına üzülerek izledim.
Yazılarımı takip edenler hatırlayacaktır: İslamcılığı, meşru ve modern bir dünyevi ideoloji olarak tanımlıyorum. Çünkü İslamcılık bir Müslüman milliyetçiliğidir. Müslümanların menfaatini savunmayı ve onurlarını korumayı önemseyen bir uyanış cereyanıdır. Geçmişte epeyce sert eleştirdim, İslama zarar veriyor diye. Bugün bu dünyevi ideolojinin Müslümanların çıkarını savunan bir hareket olarak meşru ve bazan gerekli olabileceğini teslim etmekle birlikte bir din ikamesi olarak görülmesini veya dinin gereği sayılmasını bir sapma olarak görüyorum.
Filistin davası benim için bir din davası değildir, olmadı hiç. Filistin davası bir işgal ve zulme karşı bir halkın meşru mücadele davasıdır. Ve bu özelliği ile her Müslüman ve vicdanlı insan için bir meşru davadır. Türkiye toplumundaki Türkler ve Kürtler için mazi ve akrabalık hukukları bunu herhangi bir milli kurtuluş davası olmaktan daha değerli kılar ve kılmalıdır. Ancak İslamcılığın Kudüs romantizmini dini bir hassasiyet olarak görmüyorum, Filistin davasının meşruiyet ve hakkaniyeti için bu tür bir dinselleştirmeye ihtiyaç olduğunu da düşünmüyorum. Böyle meşru siyasi davalarda yapılabilecek hataların İslam’a sayılmaması için bu ayırımın silinmemesi gerektiğine inanıyorum. Muktedirken veya mağdurken dinin kavgaya alet edilmemesini istemek bir dini hassasiyettir. Gaddar bir işgalci karşısında mücadele eden biçare Filistin halkının bu tür kaygılar taşımaması normaldir ve bahsimizden hariçtir.
İsrail’in Filistinlileri kriminalize etme ihtiyaç ve arzusu, önce bütün Arapları ve sonra bütün Müslümanları kriminalize etme ihtiyacını doğuruyor. İsrail’in hakim ideolojisi olan Siyonizm bir Yahudi milliyetçiliğidir. Yani Siyonizm de İslamcılık gibi dünyevi ve modern bir ideolojidir. Ve tüm milliyetçilikler gibi bencil ve insafsızdır. İsrail’in mütehakkim ve işgalci pozisyonunu meşrulaştırması için Filistinlilerin direnişini teröristlik kafesine alması gerekiyor. İsrail’in Filistin’deki şiddetine karşı ortaya çıkan veya ona referansla kendini meşrulaştıran şiddet biçimlerinin terörizm olarak çerçevelenmesi de Filistin üzerinden Müslümanların tüm dünyada terörizmle ilişkilendirilmesini gerektirdi. Bu kah Oryantalizm kah İslamofobi biçimlerini alabiliyor. İsrail’in propaganda makinesi bu yüzden Filistin’deki konumunun meşruiyetini koruyabilmek için neredeyse her Müslümanı terörizmden yana şüpheli statüsüne sokmak istiyor. Müslüman olmayanları da antisemitlik ithamı ile derdest etmek istiyor. İsrail eleştirisinin antisemitism olarak kodlanması ve insanların tepesine bindirilmesi bundan.
Bu realitenin iki veçhesi var. Birincisi bu yapılan şeyin haksızlığını görmek ve buna Müslümanların haklı olarak tepki göstermesidir. Bu herkesin göreceği bariz bir şey. Ancak asıl önemli olan bunun ikinci veçhesi. Bütün bir dünya Müslümanlarının Filistin üzerinden gayrimeşru hale düşürülmeleri ve dünyanın her tarafında İsrail taraftarı lobi ve propaganda aygıtlarının Müslümanların aleyhine mobilize edilmesi sorunu.
Bu ikinci konu beni düşündürmüştür. Varsa eğer bütün bir İslam aleminin Filistin davası yüzünden bu denli meşruiyet saldırısına maruz kalması ve mesela Avrupa ve Amerika’daki Müslümanların kaderinin Filistin’in kaderine bağlanması ne kadar akıl karıdır? İslamiyet’in pratik aklı ve Müslümanların maslahatı açısından bu tür bir bedel ödemek doğru mudur? Bu soru her Müslümanın sorabileceği ve hatta sorması gereken meşru bir sorudur. Madem İsrail’in zulmünü izale edemiyorsunuz, o zaman bu kanayan yaranın bütün bedeni kangren etmesine veya sürekli kanamaya maruz bırakmasına izin vermemek nasıl mümkün olabilir diye düşünmek gerekmez mi? Bu meselenin Müslümanların dikkat, enerji ve meşruiyetini kurutmasını önlemek ve Müslümanları güce tapan bir insafsızlığın saldırılarına hedef kılmamak için ne tür bir çözüm mümkündür?
Yirmi küsur senedir Amerika’da yaşıyorum. Ana akademik araştırma konum Amerika’daki Müslümanların bir azınlık olarak yurttaşlık ilişkileri ve tavattun süreçleridir. Amerika ve Avrupa’daki Müslüman nüfusların kaderinin, ikbalinin, beşerî kaynaklarının, insan psikolojisinin Filistin meselesinin merkezi mesele yapılmasıyla heder edildiğini düşünegeldim ve Amerika’da yaşayan bir Müslüman olarak halen buna inanıyorum. Müslümanların maslahatı ve insanlığın selameti açısından bu meselenin çözülmesi gerekiyor. Ta ki o kangren üzerinden bütün bir Müslüman varlık zarardide olmasın.
Adaletin çözemediği bu zulmü belki sulh önceliği ve İslam’ın şefkat kabiliyeti çözebilir(di). Yani mazereti ne olursa olsun vicdansız ve insafsız bir saldırganlığı dindirmek için Filistin halkının rızasını tahsil ettikten sonra “sadaka” kabilinden kısmen toprak bağışlamak gibi bir ahlaki üstünlük hamlesi. Karşılığında bir tasalluttan kurtulunabilirdi. Şüphesiz bu ancak dini hassasiyetin üretebileceği bir çözüm şekli idi ve Müslüman devletlerin hiç de böyle bir hassasiyet ile hareket etmeyeceğini hesaba katmıyor bu yaklaşım. Ve bu haliyle nahif bir idealizmden hareketle konuşuyor. Dine dair hüsnuzanlarımızın çoğunun gerçek hayatta karşılıksız kalması gibi bu da safça bir çözüm fikri olarak görülebilir. Ancak Müslümanların umumen selameti açısından dinin içinden düşündüğüm bir çözüm bu. Bir mu’min ve Müslüman olarak bu musibetin bitmesi, başta Filistinliler olmak üzere, insanlığın selameti açısından Siyonist saldırganlığın propaganda bahanelerini elinden almak gerekiyor.
Yukarıda düşünegeldiğim çözüm İslam’ın içinden bir fedakarlığı gerektiren bir çözüm. Konuya bir Müslüman değil de sade bir insan olarak yaklaştığımda ise kalbim ve vicdanım buna itiraz ediyor. İşgale direniş hakkı, zulme itiraz sorumluluğu bir insanlık görevidir. Üstelik İsrail’in gaddarlığına karşı başka türlü düşünmek saflık olur. Garip bir şekilde (aslında değil), insaniyetimin infial hissine karşılık İslamiyetim affedebilmeyi ve sulhu önceliyor. Çünkü İslam bir savaşçının hayranlık uyandıran cesareti kadar, savaş esirine de insanca davranan o “rahm” duygusunda yatıyor. Çünkü bu, düşmanını bile düşmanlıktan kurtaran bir kahramanlıktır.
Benim açımdan Filistin davası İslami bir dava olmaktan ziyade insani ve meşru bir dünyevi hak davasıdır. Dolaylı olarak İslamidir ama doğrudan bir din kavgası değildir. Propaganda makinasının bunu bir din savaşı ve hatta ezeli bir kavga gibi sunduğu malumdur. Çoğu Müslümanın da Filistin’in haklı davasını dini bir dava gibi gördüğünü biliyorum. Ancak bunun doğru olmadığını söyleyebilirim. Karşı tarafın saldırganlığını dini sebeplere dayandırması bu gerçeği değiştirmez. Uygurların hürriyet ve eşitlik davası ne kadar İslam davası ise Filistin de o kadar dini bir davadır. Kürtlerin hürriyet ve eşitlik davası ne kadar İslam davası ise Filistin de o kadar dini bir davadır. Ama her hak ve adalet davası direkt veya dolaylı olarak Müslümanların davasıdır, öyle olmalıdır. Filistinlilerin haklılığının Mescid-i Aksa’ya ve hatta Müslüman olmalarına ihtiyacı yoktur. Ki zaten bir kısım Filistinli Hıristiyan olup aynı kaderi paylaşıyor. Bir zulüm var. Müslümana isabet etmiş bir zulüm. Bunun kaldırılması insani ve İslami bir ödevdir.
Bu yüzden ben Yahudi-üstünlükçülüğünü reddediyorum. Yahudilerin bulundukları devletin sahibi olma haklarını savunuyor, bu devletin Filistin topraklarında sadece bir Yahudi devleti olmasını ise ırkçı buluyorum. Türkiye’de Kürtler ve Türkler için ne istiyorsam, Filistin ve İsrail’de Filistinliler ve Yahudiler için aynı şeyi istiyorum. Herkesin devletin sahibi olabildiği bir egemenlik ortaklığı ve insani eşitliği ideal olarak görüyorum. Tek-devlette yurttaşlık ve egemenlikte eşitliğin mümkün olmadığı yerde ikinci çözüm şu olur: işgali bitiren bir iki-devletli çözüm. Ancak bu son çatışmanın herkesin gözüne soktuğu bazı gerçekler var: İsrail’in aslında iki devlet gibi bir derdinin olmadığı. Zamana yayılmış bir etnik temizlik ve askeri üstünlüğe yaslanan bir etnik-dinsel üstünlükçülük söz konusu.
Daha önce de yazmıştım: Siyonizm’de bile bir dane-i hakikat var. O da Yahudilerin azınlık ve devletsiz kalmalarının onlar için soykırıma yol açan bir durum olduğu duygusu. Bu duygu gerçek bir duygu ve Müslümanlar bunu takdir etmekten biraz uzaklar. Yahudilerin de Filistin/İsrail dahil dünyanın her yerinde onurlu bir şekilde yaşamaya hakları var. Eğer İsrail orantısız güç putuna tapıyor olmasaydı, mağdur olduğu Hamas hamlesinden sonra saldırganlık yerine çözüm ve barış çağrısı yapsaydı belki bugün her şey başka bir çizgide olabilirdi. Ancak ne çoğu Müslüman devletin ne de İsrail’in barış gibi bir derdi var. İsrail’de Siyonizm’in sömürdüğü o devletsizlik endişesi duygusunun üstüne bina edilen çılgınca bir gaflet ve ırkçı bir kibir var. İsrail’i yöneten siyonist ideoloji bu mazeretle hareket edip kendinden başka hiç kimseyi insan yerine koymayan bir barbarlığı işlemekte bir sakınca görmüyor. Ve bunu kendi kendini koruma adı altında meşrulaştırıyor. Antisemitizm yaftası tüm dünyada, özellikle de Batı toplumlarında, İsrail’e yönelik haklı eleştirileri susturmak ve insanları terörize etmek için insafsızca kullanılıyor. Bunun yolaçtığı ilginç bir durum var: Dikkat edin Filistin konusundaki gerçekleri antisemitizmle suçlanmadan duymak ve dile getirmek isteyen Batıdaki tüm özgürlükçü insanlar ve Müslümanlar orantısız bir şekilde hakperest Yahudi entellektüellerin yazı, kitap ve konuşmalarını paylaşıyorlar. Çünkü konuşma özgürlüğü tehdit altında.
Erdoğan’ın Holokost suçunun tarihsel ağırlığı altında irrasyonel ve infantal bir ezikliğe sürüklenen Almanların cumhurbaşkanıyla görüşmesinde söylediği gibi Müslümanların Yahudilere ve Avrupalılara Holokost’tan doğan bir borcu yok. Müslümanlar arasında son dönemde ortaya çıkmış antisemitizmin de bir numaralı sorumlusu Holokost’un mirasını Filistin’de etnik temizlik yapmak için araçsallaştıranlardır. Antisemitizmi bir ‘recruitment’ tekniği olarak teşvik eden ve Filistinlilere insandan aşağı bir muameleyi reva görenlerin ırkçılıktan yana şikayette bulunmaları bir ikiyüzlülüktür.
Hasıl-ı kelam, Gazze’de yaşananlar benim nispeten uzak durduğum Filistin meselesinde beni (başka insanlar gibi) yüzleşmeye zorladı. İtiraf etmem gerekirse, Gazze denilen ve iki milyondan fazla insanın hapsedildiği bir toplama kampının gerçek mahiyetini görmek zorunda kaldım. İçim acıdı. Müslümanlığım beni teskin etse de insanlığım bu zulme isyan ediyor. Güce tapan bir barbarlık makinasının insanlık adına durdurulup barışa ve adaletli bir çözüme zorlanması bütün insanlığın görevidir. İnsanların vicdan ve hakkaniyet duygusu son tahlilde gücü ve güç tapıncını yenecektir. Tüm dünyadaki Yahudileri koruma ve kurtarma iddiasındaki bir savaş makinesinin tehdiş yoluyla her yerde antisemitism tohumları ekerek tüm dünyada Yahudiler için bir kara deliğe dönüşmesini önlemek için hakka, adalete, iyiliğe inanan tüm insanların ellerinden geleni yapması gerekiyor. Bugün hem Müslümanların hem de Yahudilerin selameti için gerekli bir uyanışın yankılarını görüyoruz. Bunun belki de ilk adımı “cesaret”tir. Hakkı söyleme cesareti. Güç’ten korkmama cesareti. Firavun karşısında Musa olabilme cesareti. Çünkü insaniyetimiz orda yatıyor. Kekeme de olsak, konuşabilmekte.
Yazarlar
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları






















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.11.2025
12.11.2025
31.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
28.09.2025
21.09.2025
6.09.2025
30.08.2025
12.08.2025