Roni MARGULIES

Meşru hükümet, gayrımeşru Cemaat
1.02.2014
2924

roniii.jpg

 İddia şu:

Devlet içinde örgütlenmiş gayrımeşru bir yapı, bir ‘cemaat’, bürokratik vesayet oluşturmaya ve/veya darbe yapmaya, hükümeti devirmeye çalışıyor.

Seçilmiş ve meşru hükümet de, bu girişime karşı kendisini koruyor; korumak için gerekli adımları atıyor.

Hükümet meşru, karşısındaki ‘yapı’ ise gayrımeşru olduğuna göre, hükümetin attığı tüm adımlar desteklenmelidir.

Bu iddiayı savunanlar, hükümetin tüm yaptıklarına destek vermeyi yanlış bulanlara karşı 17 Aralık gününden beri teyakkuz halinde. Canla başla, öfkeyle, hışımla hükümeti savunuyorlar. Savunmayanları Cemaatçilikle, aptallıkla, saflıkla suçluyorlar.

On gün kadar önce 100 imzalı “Yetti Artık! Yolsuzlukları da, Ergenekoncuları da AK’lama!” bildirisinin yayınlanmasıyla birlikte öfke zirveye ulaştı. Dün ve bugün bu bildiriye ve imzacılarına hitaben en az dört köşe yazısı yazıldı.

Önce yukarıda özetlediğim iddiayı, sonra “Yetti Artık!” bildirisini biraz inceleyelim.

Kemalist devlet mi, Cemaatçi devlet mi?

Yüz imzacı adına konuşamam elbet, ama hiç kuşkum yok, hepimiz seçilmiş ve meşru bir hükümete karşı yapılan gayrımeşru devirme girişimlerinin karşısında dururuz. Geçtiğimiz dönemde askerî darbecilere, Ergenekonculara, Balyoz ve Kafesçilere, AK Parti’yi kapatma girişimlerine karşı durduğumuz gibi.

Gücünü elindeki silahlardan alan bir insan grubunun seçilmiş bir hükümeti devirmesi bir yana dursun, böylesi bir gücün hükümete herhangi bir müdahalesine, siyasî konularda herhangi bir görüş bildirmesine bile karşı çıktık, yarın da çıkacağız.

Dolayısıyla, “seçilmiş ve meşru hükümet, gayrımeşru girişimlere karşı kendisini koruyor”yaklaşımına yabancı değiliz. Anlıyoruz, doğru buluyoruz ve geçmişte bunu sık sık gösterdik.

Ancaaak…

Yukarıda özetlediğim iddiayla ilgili benim iki sorunum var.

Birincisi, Cemaat’in devlet içindeki, yargı ve Emniyet içindeki gücünün abartılması. Ve böylece devletin Kemalist, ceberut, baskıcı niteliğinin saklanması, örtülmesi, gizlenmesi. Devlet artık, doksan yıldır bu topraklarda yaşayan herkese eziyet etmiş olan devlet değil, İslamî/Cemaatçi bir aygıt sanki.

Böyle bir saçmalık olamaz.

Hiçbir devlet, ordusuyla, polisiyle, gizli polisiyle ve yargısıyla, kuzu kuzu oturup ele geçirilmeyi beklemez. Türkiye Cumhuriyeti devleti ise, beklemek bir yana dursun, 1923’ten bu yana herkesi fişlemiş, kodlamış, herkesin kim ve ne olduğunu bilmiş, önlemlerini almış, beğenmediklerinin yedi ceddini bellemiştir.

Yedi ceddi bellenenlerin bir kesiminin on yıllık bir süre içinde bu devleti ele geçirmiş olduğunu düşünmek bana gerçekten çok garip ve gülünç geliyor.

Ama diyelim ki ben yanılıyorum. Diyelim ki Cemaat gerçekten de yargı ve Emniyet’i tümüyle ele geçirdi.

Bu durumda ne yapmak gerekir? Demokratik bir ülkede, seçilmiş hükümetin bu durumda ne yapması gerekir?

Demokrasiyi korumak için

İşte, ikinci sorunum da burada başlıyor. Demokratik bir ülkede, seçilmiş hükümet, “Bir cemaat kendi adamlarını devlet memurluklarına sokuyor, ben bu cemaati sevmiyorum, girdikleri her yerden (sırf cemaat mensubu oldukları için) onları atacağım” diyebilir mi? Ve atabilmek için tüm yargı sistemini kendisine bağlayabilir mi? Hayır, diyemez ve bağlayamaz.

Şunları yapabilir. Devlet memurluğuna haksız, hukuksuz, düzensiz bir yöntemle girmiş kişileri atabilir. İtirazım olmaz. Devlet memurluğunu kötüye kullananları, yanlış iş yapanları, suç işleyenleri atabilir. İtirazım olmaz.

Ama züccaciye dükkânında sinir krizi geçiren bir boğa gibi her tarafa saldırıp yıkmak, binlerce kişiyi işinden etmek, yargıyı kendi oyuncağı haline getirmek demokrasiye nasıl sığar yahu? İşten atılanların niye atıldığını ben nasıl bileceğim? Bu vesileyle hükümetin gıcık olduğu herkesi atmadığını nereden bileceğim? Hükümetin kendine bağladığı yargıyı yarın gıcık olduğu herkese karşı kullanmayacağını nasıl bilebilirim?

Bilemem ve bilemeyiz. Dolayısıyla, Cemaat’in gerçekten de yargı ve Emniyet’i tümüyle ele geçirdiğini kabul etsek bile, hükümetin her yaptığını onaylamak zorunda değiliz. Aksine, demokrasiyi korumak istiyorsak, hükümetin aşırılıklarına karşı durmak zorundayız. Demokrasiyi savunmak istiyorsak, hükümetin tüm yaptıklarının demokratik sınırlar içinde yapılmasını talep etmek zorundayız. Darbe var diye hükümetin her yaptığını mübah ve haklı bulmak, demokrasiden vazgeçmek demektir.

Demek ki, “Yetti Artık!” bildirisini imzalayanların derdi, Cemaat’i savunmak da değil, hükümeti devirmek de değil. Demokrasiyi savunmak.

Ne diyor bildiri? Yolsuzlukların üstü örtülmesin. Eli silahlı gerçek darbeciler aklanmasın.

Bunlara kim niye itiraz eder? Bu iki talep nasıl yanlış bulunabilir? Kim yanlış bulabilir?

Vallaha, kusura bakmayın, sadece AK Partililer itiraz edebilir, sadece gözleri AK Parti’den başka bir şey göremeyenler, AK Partisiz bir Türkiye düşünemeyenler yanlış bulabilir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar