Serdar KAYA
Birleşmiş Milletler tarafından 10 Aralık 1948 tarihinde onaylanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesimetninin hemen ilk cümlesinde, şöyle bir ifade yer alır: “İnsan şayet zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırıya yönelmeye mecbur edilmeyecek ise, insan haklarının hukukun üstünlüğü ile korunması gerekir.” Bu ifadeden kasıt şudur: Baskı gören insanlar, bir noktadan sonra başkaldırmaya yönelirler. Ancak, insanları buna mecbur kalacakları bir çaresizlik içinde bırakmak doğru değildir. Dolayısıyla, insan haklarını koruma altına almak ve işin o noktaya gelmesini baştan önlemek gerekir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ndeki bu ifade, dikkat edilecek olursa, başkaldıran insanları suçlamaz. Aksine, hayat hakları hiçe sayılan, sadistçe işkencelere maruz bırakılan, kültürel mirasları sistemli olarak yok edilen insanların bir noktada başkaldıracak olmalarını doğal görür. İfadenin vurguladığı temel nokta ise, mağdurları başkaldırmaya mecbur bırakmak yerine, insan haklarını koruma altına almanın tercih edilmesi gerektiğidir.
Meşru şiddet
Türkiye’deki resmî söylem, sözkonusu olan Kürtler olduğunda, böyle bir yaklaşımı bölücü bulur. Konu Türkler olduğunda ise, tamamen tersi yönde bir tavır takınarak, Türklerin bağımsızlıklarına düşkün bir millet olduklarını, başka milletlerin boyunduruğu altında yaşamaktansa kanlarının son damlasına kadar bağımsızlıkları için savaşmaktan çekinmeyeceklerini vurgular. Zira, resmî söyleme göre, Türkler, istiklallerini kaybetmektense ölmeyi dahi tercih edeceklerdir. “Türk istiklalini muhafaza ve müdafaa etmek” ya da “Ya istiklal ya ölüm” gibi bugüne dek birkaç neslin zihnine kazınmış bulunan slogansı ifadelerle kast edilen de budur.
Bu anlatı, özellikle Kurtuluş Savaşı’na dair kurgularla efsaneleştirilir. Rivayete göre, I. Dünya Savaşı’nın ardından “tarih sahnesinden silinmek” istenen Türkler, bunun üzerine bir “bağımsızlık savaşı”vermişler ve bu sayede hem vatanlarını kurtarmışlar, hem de isimlerinin “George” ya da “Yorgo”olmasının önüne geçmişlerdir.
Yakın tarih konusundaki bu resmî anlatı, tamamıyla gerçek dışıdır. Zira I. Dünya Savaşı sonunda ne Türkiye, ne de mağlup ülkelerden herhangi biri hakkında, varlığını sona erdirme, esir etme, bağımlı kılma ya da asimile etme niyetine dair bir kayıt vardır. Yıllarca Britanya sömürgesi statüsünde kalmış olan Hindistan gibi ülkelerde bile, insanların zorla isimlerinin değiştirilmesi sözkonusu olmamıştır.
Burada asıl ilginç olan, resmî söylemin Türklerin bir tarihte karşı karşıya kaldığını iddia ettiği tehlikelerin, Kürtler için onyıllardır hayatın bir gerçeği durumunda olması. Zira, çocuklarına kendi dillerinde isim verememek, Türklerin değil Kürtlerin yaşadıkları bir şey. Lisanlarının, kültürlerinin ve kimliklerinin baskı altına alınarak Anadolu’dan silinmeye çalışılması da öyle. Ne var ki, Türklerin bu gibi değerler için kanlarının son damlalarına kadar savaşacaklarını iftiharla dile getiren resmî söylem, Türklere atfettiği bu özelliği Kürtler için geçerli görmez. Aynı şartlar altında Kürtlerden beklenen, başlarına gelenleri kabullenmeleri ve “bölücülük” yapmamalarıdır. Bu noktada özellikle rahatsız edici olan ise, Kürtlerin değil hakları için savaşmalarını, bu gibi eşitsizliklere ve adaletsizliklere itiraz etmelerini dahi bölücülük olarak nitelendirmenin Türkiye’de adeta bir refleks hâline gelmiş olmasıdır.
Gayrımeşru şiddet
PKK’nın davası, haklı bir davadır. Zira neredeyse bir asırdır sürmekte olan bir kültürel soykırıma ve bu çerçevede işlenen insanlık suçlarına karşı koymayı temel almaktadır. Ancak bir davanın haklı bir dava olması, uğrunda başvurulacak her şiddeti meşru kılmaz.
Şöyle ki, insanlık suçları işleyen bir devlete karşı sergilenen nefsi müdafaa ya da kendi kaderini tayin mücadelesi, ister istemez şiddet içerecektir. Ancak, savunduğunu iddia ettiği halkın haklarına saygı göstermeyen, yeri geldiğinde kendi mensuplarını dahi yok eden, hepsinden kötüsü, sağa sola koyduğu bombaların konu ile uzaktan yakından ilgisi olmayan insanları dahi öldürecek olmasını umursamayan bir örgütün şiddet politikasının meşru olduğunu iddia edebilmek zordur. Bu örgütün savaş hâlinde olduğu devletin de aynı derece taş kalpli olması ve (daha güçlü olduğu için) hemen her dönemde daha geniş çaplı suçlar işlemesi, bu duruma bir mazeret olamaz.
Sonsöz
“Ezilen halkı zaten her koşulda destekleyecek”lerini söyleyen yazarlar, konunun bu yönünü gözardı ediyor ve ezilen diğer masumları fark etmiyor gibiler.
[email protected]
Yazarlar
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014